1912'de Antep'te açılan Develi Kebap 103 yıldır yoluna devam ediyor.
1912’de Antep’te açılan Develi Kebap 103 yıldır yoluna devam ediyor. Ama marka oluşları 1966 yılında İstanbul’a gelişi üçüncü kuşak Arif Develi sayesinde olmuş. Arif Bey iki buçuk yaşında kaybettiği, Antep’in en gözde kebapçısı olan babasını hatırlamıyor, ama amcasının altı yaşındayken eline zırhı verip ‘hadi bakalım eti hazırla’ sözü ile bu yolculuğa başlamış.
İstanbul’da ilk Develi’yi Samatya’da açan Arif Bey başlangıçta hiç şubeleşmeyi düşünmemiş ancak İstanbul’un ucu bucağı görünmez olup, müşteriler de gelemiyoruz şikâyetlerine başlayınca ilk şubesini Kalamış Yat Limanı’nda açmış. Ardından Etiler, Ataşehir, Florya, Marin ve Eminönü şubeleri gelmiş.
Arif Bey Develi’de “Müşteri eğer kapıdan güler yüzlü çıkmazsa hiç birimiz kazandığımız paranın hayrını göremeyiz” anlayışını yerleştirmiş. Hayrını görmüşler ki bugün altı şubeleri var ve günde ortalama beş bin kişiye yemek sunabiliyorlar.
Develi kebaplarında müşterilerin istekleri doğrultusunda yıllar içinde değişim olmuş. Artık Arif Develi’nin “Çocukluğunda kebaba çatalı vurduğu zaman kıymanın kül gibi dağıldığı’ kebaplar yok. Kebap sevenlerin de artık damak tadı değişti, insanlar yağdan kaçıyor.
Antep fıstıklı kebabın mucidi de Arif Develi. 1980’li yıllarda yurt dışından gelen konuklarına farklı bir şey yapmak isterken ortaya çıkmış. Arif Bey bir kaç yıl önce buluştuğumuzda artık bu fıstıklı kebabı herkesin yaptığını ama onların farklılığının fıstığın ucuz olan ‘Meverdi’ cinsini değil ‘kuş boku’ denilen birinci kalite fıstığı kullanmaları olduğunu anlatmıştı. Baklavalarında da kullandıkları bu cins fıstık çok daha lezzetli ve rengi daha yeşil. Malzemelerin büyük bir kısmı Antep’ten ve Maraş’tan anlaşmalı oldukları yerlerden geliyormuş. Kullandıkları tüm malzemeleri önce tahlile gidiyor, sonuçlar iyi çıkmazsa geri yolluyorlarmış. Kebapta ise tercihleri Trakya, Bandırma kuzusu.
DÖRDÜNCÜ KUŞAK İŞBAŞINDA
Arif Develi’nin iki oğlu bir kızı var. Artık o köşesine çekilmiş işleri oğullarına bırakmış. Büyük oğlu Ali babası gibi mutfakta yetişmiş, tam bir kebap ustası olmuş. Şimdi ise tüm kararları üç kardeş alsa da küçük oğul Nuri ise hem Avrupa yakasındaki yerlerden hem de restoranların işletmesinden sorumlu.
Develi’de pideden zeytinyağına, peynirden çiğ köfteye, mezelerden lahmacuna ve kebaba ne yerseniz yiyin, lezzetini beğenin ya da beğenmeyin gerçek olan bir şey var, malzemeler çok kaliteli ve taze. Gıda mühendislerinin denetiminde alımların yapılması da insana güven veriyor. Fiyatları da makul. Tüm içki özellikle de şarap fiyatları övgüye değer. Market fiyatlarını sadece ikiyle çarpıyorlar.
Ne diyelim daha nice yüzlerce yıl kuşaktan kuşağa devam etsin bu gelenek. Mutlaka her bir şubesi ayrı güzeldir ama benim için muhteşem manzaralarıyla Samatya ve Kalamış Marina’daki Develi’lerin yeri başka...