İSO'nun dün açıkladığı 'Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kuruluşu'nun verileri, ülke ekonomisinin gidişatına dair S.O.S sinyalleri veriyor. 500 devin aynasından Türkiye ekonomisinin bir 'check-up'ını yaptık.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) dün Türkiye ’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunu açıkladı. Tüm ülkedeki sanayinin neredeyse yüzde 80’den fazlasını üreten, istihdamını sağlayan bu 500 ‘devin’ durumu hiç de parlak değil. Ve bu şirketlerin verileri, ülke ekonomisinin gidişatına dair S.O.S sinyalleri veriyor. 500 devin aynasından Türkiye ekonomisinin bir 'check-up’ını yaptık. İşte sonuçlar:
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ZAYIF
TETKİK: Türkiye 2012’de yüzde 2.1, 2013’te yüzde 4 büyüdü. 500 sanayi kuruluşunun büyümesi ise sırasıyla bu yıllarda yüzde 1.7 ile yüzde 3.8’i ancak buldu. Nitekim imalat sanayinin milli gelir içindeki payı 1998’de yüzde 23,6 iken, 16 yıl içinde sürekli bir düşüşle bu pay 2012’de yüzde 15,5’e, 2013’te ise yüzde 15,3’e kadar indi.
TEŞHİS: Büyüme dinamiği giderek üretimden uzaklaşıyor ve tüketim ve borç ağırlıklı bir hale geliyor. Bu da ekonominin deyim yerindeyse bağışıklık sistemini zayıflatıp, kırılgan hale getiriyor.
ANA DAMARDA TIKANIKLIK
TETKİK: 500 büyüğün temel verilerine bakıldığında toplam satışların 2013’te yüzde 7.4’lük bir artış yaşadı. Bunun karşılığında elde edilen brüt kâr ise yüzde 24 yükseldi. Faaliyet kârları da ilk bakışta kötü bir tablo çizmiyor. Hatta bir önceki yıla göre iki puanlık bir artış var. 2012’te yüzde 6 olan faaliyet kârı, 2013’te yüzde 8’e çıktı. Ne var ki, bu gözle yapılan tetkik vücudun içinde bulunduğu riski göstermiyor. Bunun için bazı tahlillere başvurmak gerekli. Ve ilk sonuç, net satışlardaki artışın aslında enflasyon ile başa baş gittiği. Yani reel bazda ciddi artış yok. 500 büyük içinde 2013’ü kârla kapatan şirketler sayısında önceki yıla göre önemli ölçüde azalma oldu. 2013’te kâr eden şirket sayısı 437’den 371’e düştü. Zarar eden kuruluşların sayısı ise 63’den 129’a çıktı.
TEŞHİS: 2008’deki global krizin etkileri göz ardı edilirse son 10 yıldır bu kadar yüksek zarar eden şirket sayısı ilk kez ortaya çıkıyor. Sanayi kuruluşlarının ana damarı olan karlılık yetersiz düzeyde.
KOLESTROL VE ŞEKER YÜKSEK
TETKİK: 500 büyük şirket geçen yıl neredeyse esas faaliyetlerinden elde ettikleri kârlarının yarısı ile finansman giderlerini karşıladılar. 2013’te faaliyet kârı 36.5 milyar lirayı bulan sanayi kuruluşları bunun yarısından çoğunu, 19 milyar lirasını, finansman gideri olarak kaydetti. 2012’de ise 25 milyar liralık faaliyet kârının sadece 8.6 milyar lirası finansman gideriydi. Sonuç olarak 2012’de İSO 500 şirketlerinin ödediği finansman giderleri faaliyet kârının yüzde 34’üne denk gelirken, 2013’te bu oran yüzde 53’e yükseldi. Bu da şirketlerin yaptıkları kârın yarısından fazlasını finansman gideri olarak ödediklerini gösteriyor.
TEŞHİS: Finansmandaki sıkıntının artması sanayi şirketlerinin bir anlamda vücudunun dengesini bozdu. Elde ettikleri karın önemli bir kısmını buraya aktardıkları halde sağlıklı bir denge sağlanamadı. Tıp dilinde söylersek kolesterol, şeker ve tansiyon yüksek.
SAĞLIKSIZ BESLENME SORUNU
TETKİK: Karlılık ve özkaynaklardaki azalma nedeniyle şirketler finansman sağlamak için daha fazla yabancı kaynak kullanımına yöneldi. İSO araştırması, şirketlerin borç ve öz kaynak oranının 2013’te son 10 yılın zirvesine çıktığını ortaya koydu. Buna göre, borç ve öz kaynak oranı 2013’te 20.4 puan artarak yüzde 132,4’e yükseldi. Gelişmiş ülkelerde bu seviye yüzde 70’lerde. Bu dengesizlik yüzünden şirketler, finansman giderlerini sağlıksız bir şekilde karşıladı. Şirketler borçlanmada daha çok banka kredilerini tercih ettiler. Oysa gelişmiş ülkelerde şirketler finansman ihtiyacını bono, tahvil, halka arz ve uzun vadeli borçlanma araçlarıyla karşılıyor. Nitekim Türkiye’de şirketlerin borçlarında tahvil ve bono gibi ürünlerin payı yüzde 0’a yakınken bu oran global şirketlerde yüzde 15’e kadar yükseliyor.
TEŞHİS: Türkiye ekonomisinin en büyükleri bile tıpkı vatandaş gibi kredi için bankalara başvuruyor.
Bu da şirketlerin faiz ve kurdaki dalgalanmalardan kolayca etkilenmesine yol açıyor. Yani beslenme tek yönlü.
SPOR YOK, EGZERSİZ YOK
TETKİK: 500 büyüğün vücut dengesi büyük oranda bozul olduğu halde, bu dengesizliği giderebilecek teknoloji yatırımları ve Ar-Ge harcamaları son derece düşük düzeyde. İSO araştırmasına göre, en yüksek katma değeri yüzde 43,6 ile orta-düşük teknoloji yoğunluklu sanayiler grubu yaratıyor. Onu yüzde 36,1 ile düşük teknoloji yoğunluklu sanayiler grubu izliyor. Orta-yüksek teknoloji yoğunluklu sanayiler grubunun payı ise yüzde 17,8. Buna karşın yüksek teknoloji yoğunluklu sanayiler grubunun payı sadece yüzde 2,6. Dünyada ise yüksek teknolojili sektörlerin imalat sanayi içindeki payı ortalama yüzde 16,7. Güney Kore’de bu oran yüzde 21.6, Tayvan’da yüzde 45.1, Singapur’da yüzde 49.9, İsrail’de yüzde 30, İrlanda’da yüzde 25,7. Yine uluslararası örneklere bakıldığında sanayileşmiş ülkelerde şirketlerin Ar-Ge harcamalarının satışlara oranı yüzde 6-8 civarında. Türkiye’de ise bu oran binde 8. 500 büyüğün bu konudaki karnesi Türkiye ortalamasının bile altında. Cirolarının ancak binde 47’sini Ar-Ge’ye ayırıyorlar.
TEŞHİS: Sanayinin uzun vadede dirençli olmasının tek yolu teknoloji ve Ar-Ge yatırımları. Tıpkı spor ve egzersiz yapmayan vücudun hastalıklara karşı sürekli bir tehdit altında olması gibi. 500 büyüğün bu konudaki karnesi çok kötü. Herhangi bir tedavi de bu nedenle tam etkili olamıyor.
KALP KRİZİ RİSKİ VAR
TETKİK: 500 büyük şirketin toplam borçları 10 yıldır görülmemiş şekilde arttı. 2012’de 190 milyar liraya yakın olan toplam borç, 2013’te yüzde 25 yükselerek 238 milyar liraya çıktı. Bu borçların kısa vadeli olan bölümü yüzde 22,5, uzun vadeli olanlar ise yüzde 30,9 oranında artış gösterdi. Bu durum şirketlerin mali yapısını temelden sarsıyor. Sanayi kuruluşları faaliyetleri ile özkaynaklarını arttırmak için yeterli iç kaynak da yaratamayınca borçlar daha da katlanıyor. Mali borçlardaki yüzde 30’a yakın yükseliş bunu gösteriyor. 500 büyük 124 milyar liralık bir mali borçla 2013 yılını kapattı. İç tasarrufların yüzde 12 seviyelerine indiği bir ortamda şirketlerin bu borçlanmayı daha çok yurtdışından karşılamaya çalışmaları da tehlikeyi daha da büyütüyor.
TEŞHİS: Şirketlerin borçları hem tek yönlü yani sağlıksız kaynaktan hem de yurtdışından karşılaması tehlikeli bir durum. Üstelik alınan borçların giderek daha fazla kısının finansman ihtiyacına gitmesi vücudu büyük bir riskle karşı karşıya getiriyor: Kalp krizi!