ABD'nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford, ABD’nin desteklediği YPG’nin PKK ile kesinlikle bağının olduğunu belirterek, kuzeyde kendi devletlerini oluşturmak istediklerini söyledi.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesinde düzenlenen "Suriye'deki Savaş: Krizi Hafifletmek İçin Sonraki Adım" oturumunda ABD'nin son Şam Büyükelçisi Ford, ABD Barış Enstitüsü Başkanı Nancy Lindborg ve Brookings Enstitüsü Ortadoğu Politikaları Merkezi Direktörü Tamara Cofman Wittes görüşlerini aktardı.
Oturumda Cumhuriyetçilerin başkan aday adaylarından olan ve mart ayında yarıştan çekilen Florida Senatörü Marco Rubio, Suriye konusunda ABD'nin PYD'ye verdiği desteği eleştirdi.
Rubio, Türkiye ile PYD arasındaki anlaşmazlıkla ilgili, "Türkler şunu söylüyor: Suriye’nin kuzeyindeki kantonları bir araya getirmeye çalışan PYD, esas olarak PKK’dır. Buna mukabil ABD’nin de aralarında olduğu diğerleri ise YPG’nin kuzeyde birlikte çalışılabilecek ve DAEŞ’e karşı etkinliği kanıtlanmış bir grup olduğunu savunuyor." dedi.
- "ABD’nin desteklediği YPG’nin PKK ile kesinlikle bağı var"
"Şu anda Kürtlerin yapmaya çalıştığı şey, kuzeyde Afrin’den itibaren doğuya kadar kantonları birleştirerek kendi devletlerini ortaya çıkarmak değil mi? Yani yaptıkları şey kendi devletlerini kurmaya çalışmak değil mi?" sorusunu yanıtlayan Ford, "Evet kesinlikle kuzeyde kendi bölgelerini (devletlerini) oluşturmak istiyorlar. Bununla ilgili soru işareti yok. Bundan dolayı Türkler büyük reaksiyon gösteriyor. ABD’nin desteklediği YPG’nin PKK ile kesinlikle bağı var." ifadesini kullandı.
Ford, bölgede DAEŞ'le savaşan başka grupların da olduğuna işaret ederek, "Bölgede hem DAEŞ’le hem de Esed’le savaşan başka gruplar da var. Onlar (PYD’nin aldığı gibi) bir destek hiç almadılar. ABD’nin DAEŞ’le mücadelesinde YPG’nin 'yeri doldurulamaz' bir unsur olduğuna inanmıyorum." dedi.
Söz alan Rubio, geçen yıl eylül ayında Rusya’nın askeri müdahalesi öncesinde Suriye’deki DAEŞ dışında ve "cihatçı olmayan" muhalif grupların askeri anlamda ilerleme sağladığını hatırlatarak, tam da bu sebeple Rusya'nın eylül ayında hava saldırılarına başladığını vurguladı.
- "Esed iktidarda olduğu sürece Suriye'ye barış gelmez"
"Rusya’nın hava saldırıları DAEŞ dışındaki grupları hedef aldı; çünkü Esed dünyaya, bir yanda kendisinin diğer yanda da İslamcıların olduğu ikili bir seçenek olduğunu göstermek istiyordu." diyen Rubio, Suriye’de yüzbinlece insanın öldüğünü ve Esed iktidarda olduğu sürece Suriye'ye barışın gelmeyeceğine dikkati çekti.
Suriye konusunda gerçekleri konuşmanın zamanının geldiğini belirten Rubio, "Suriye’deki toplumları bir daha ortak bir geleceği paylaşacak şekilde bir araya getirmek mümkün olmayabilir." ifadesini kullandı.
Suriye'deki durumun "fazlasıyla karmaşık" olduğuna işaret eden Ford, ABD dahil hiçbir aktörün tek başına bu ülkedeki krizi çözemeyeceğini bildirdi.
Fort, halihazırda uygulanmaya çalışılan "çatışmaların durdurulması" anlaşmasının ihlali durumunda herhangi bir yaptırımının olmamasının anlaşmayı işlevsiz kıldığını belirterek, "Daha fazla askeri baskı olmadan Esed masaya oturmaz. Bunun için de Suriye'deki ılımlı muhalif unsurlara daha fazla destek vermeliyiz. Biz daha fazlasını yapmadan Türkiye ve Ürdün'den daha fazlasını yapmasını isteyemeyiz." diye konuştu.
Ford, ABD'nin sadece 10 bin Suriyeli mülteciyi kabul edeceğini açıkladığını ve bu rakamın da oldukça düşük olduğunu bildirdi.
Suriye içinde kuşatma altındaki bölgelere gönderilen uluslararası yardımların en çok da Esed rejimi güçleri tarafından bloke edildiğini vurgulayan Nancy Lindberg, konunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) gündeme gelmesinin önemine işaret etti.
Ford da Suriye'ye insani yardım konusunun BMGK'da gündeme getirilmesinin önemli bir adım olacağına değinerek, "Böylece orada alınacak bir kararı veto edecek Rusya, kamuoyuna açık bir şekilde 'Esed'i destekliyorum' ve 'Bu yardımların gitmesini engelliyorum' demiş olacak." ifadesini kullandı.
Tamara Cofman Wittes de İran'ın asıl amacının Esed'i iktidarda tutmak olduğunu ve bunun savaşı uzattığını belirtti.
- "Güvenli bölge yeniden gündeme gelebilir"
Wittes, mülteci kriziyle ilgili değerlendirmesinde, "Mevcut çatışmaların durdurulması anlaşmasının tamamen çökmesi halinde 'güvenli bölge' yeniden gündeme gelebilir." dedi.
Wittes, İstanbul'da 23-24 Mayıs tarihlerinde yapılacak Dünya İnsani Zirvesi'nin oldukça önemli bir adım olacağını vurgulayarak, küresel bir insani kriz döneminde yaşandığını ve her adım çok değerli olduğunu bildirdi.
Obama yönetiminin son 4 yılını Rusya'yı Suriye konusunda ikna etmek için harcadığını vurgulayan Wittes, ABD'nin bu konuda da başarısız olduğunu kaydetti.