Soruşturma kapsamında tutuklanmaları talebiyle hakimliğe sevk edilen 116 şüpheli tutuklandı..
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı ile geçtiğimiz Çarşamba günü 5 ilde Adnan Oktar ve grubuna yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan 187 kişiden 183'ü emniyet işlemlerinin ardından iki ayrı grup halinde adliyeye sevk edildi. Adliyeye sevk edilen 183 şüpheliden Adnan Oktar'ın da aralarında bulunduğu 176'sı, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "Çocukların cinsel istismarı", "Cinsel saldırı" suçlarının da aralarında bulunduğu çeşitli suçlardan tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi.
Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, sorgusunu bitirilen 116 kişi tutuklanırken, 17 kişi ise serbest kaldı.
Savcılığın tutuklamaya sevk yazısında Adnan Oktar'ın 80'li yıllardan itibaren sözde dini bir cemaat kisvesi altında, aslında İslam dinine ve ahlaka tamamen aykırı kurallar ve yöntemlerle suç amaçlı örgüt yapılanmasını oluşturduğu belirtildi. Oktar'a 'Mehdilik' olarak kutsallık kazandırmak amacıyla Kuranı Kerim'den çarpıtma yorumlarla örgüte kazandırılmak istenen şahısların zihinlerinin yıkandığı, koşulsuz itaat etmelerinin empoze edildiği, kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla Piyanist Fazıl Say'a dava açtıkları anlatıldı. Yazıda, Oktar'a sunulacak kadınların örgüte çekilebilmesi için erkek örgüt elemanlarının gerekirse bu kadınlarla evlenmelerinin bile caiz olduğunun açıklandığı, özendirmek amacıyla ihtişamlı bir hayatı görüntüsünün verildiği ifade edildi.
Savcılığın yazısında, Adnan Oktar'ın birçok kadını dövdüğü, cinsel organlarına peçete soktuğu anlatılarak, "Oktar'ın mehdiliğine inandırılan kadınların, öncelikle örgütte yeni eleman kazandırılmasın da görevli erkek şahıslarla grup veya ayrı yarı cinsel ilişkiye zorlandıkları , çocuk yaştaki kızların dahi zorlandığı hatta cinselliği artırıcı ilaçların katıldığı içeceklerin kullanıldığı partilerin düzenlendiği ifade edildi. Bir çok kadına da eziyetler uygulanıp sapkın arzusunu kabul eden birer köle haline getirildikleri ilişki görüntülerinin şantaj amaçlı kullanıldığı belirtildi.
Sevk yazısında ifadelerine yer verilen mağdurlardan E.A. ifadesinde Adnan Oktar ile sözde bir imam nikahı ile evlendirildiğini, zorla ilişkiye girdiğinini anlattı. Oktar'ın 'Adnan Hoca'nın kedicikleri' söyleminin de yine örgütün suç faaliyetlerini gizlemek amacıyla kullanıldığı belirtildi.
Sevk yazısında Oktar'ın liderliğin yaptığı örgüt ile FETÖ arasındaki benzerliklere dikkat çekildi. Örgütün FETÖ gibi, imam kardeşler, imam bacılar, adliye imamı, para imamları, infak, himmet, ecir gibi isimler altında farklı alanlarda sorumlulukların bulunduğu, Oktar'ın da Gülen gibi kendisini mehdi ilan ettiği, 17-25 Aralık'ın ardından örgüt mensuplarıyla özel toplantılar yaptığı, yine FETÖ gibi önemli yayın kuruluşlarında, holdinglerde çalışan örgüt mensupları aracılığıyla istihbarat topladıkları anlatıldı.
Örgütün yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde faaliyet gösteren yabancı ülke kurum ve kuruluşlarıyla irtibatlı olduğu bu şekilde kişi ve kurumlara bilgi belge temin ettiklerine dair bulgulara erişildiği, kamu görevlileri ile irtibat kurarak aleylerindeki olaylardan önceden haberdar oldukları, yasal görünümde de olsa usulsüz temin edilen silahlarla örgüt üyelerinin silahlandırıldığı anlatıldı.
Sevk yazısında Adnan Oktar hakkında, "Kurmuş olduğu örgütü, dini değerlere zarar vermek, toplumun yapısını bozman ve haksız elde ettikleri kazançları meşrulaştırıp lüks bir hayat sürerek devamlılığı sağlayacak şekilde yapılandırmıştır" denildi. Bir çok örgüt mensubunun ise gerçeğe aykırı şekilde kuyumculuk faaliyetleri üzerinden alınan ruhsatlarla silahlandırıldıkları da sevk yazısında anlatıldı. Örgüte yurtdışından da para geldiği anlatılan sevk yazısında örgüte mensup kişilerin kurdukları şirketler üzerinden kara para akladıkları belirtilirken, örgüte gelen kayıtlı ya da kayıt dışı paraların nasıl değerlendirileceğine ise Adnan Oktar'ın karar verdiği anlatıldı.
Örgüt içerisine bulunan, "İmam Bacılar", "Bacılar" ve "Kız Kardeşler" isminde gruplar olduğu ve bu gruplardaki tüm kadınların Adnan Oktar'ın eşi konumunda olduğu anlatıldı. Oktar'ın örgüt içerisinde her şeye karar verdiği anlatılan sevk yazısında, örgütün üst seviyelerinde bulunan üyelerinin bile Adnan Oktar karşısında itaatkar şekilde durdukları belirtildi.
Sevk yazısında Adnan Oktar'ın örgütün kurucusu ve lideri olduğu bu sebeple örgüt içerisinde gerçekleştirilen tüm cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, şantaj ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından, ayrıca küçük yaştaki mağdurlar S.M ve G.Ç'ye yönelik cinsel istismar eylemleri, müştekiler H.U ve E.A'ya yönelik cinsel saldırı ile 22 kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı eylemlerine de bizzat iştirak ettiği, bu şekilde atılı suçları işlediği belirtildi.
Örgütte Adnan Oktar'dan sonra en iki numaralı yönetici olan "Dido" kod adlı Ulviye Didem Ürer ile ilgili olarak Adnan Oktar'ın A9 kanalında yayınlanan programında ön planda olduğu, örgütü meşru göstermeye çalıştığı belirtildi. Örgütün tüm hesap bilgilerinin Adnan Oktar ile birlikte Ürer'de de olduğu anlatılan sevk yazısında, "Adnan Oktar'ın talimatıyla örgütten ayrılanlara karşı montaj yapılmış resimlerin karalama ve iftira amacıyla hazırlanıp internette yayınlanmasını sağlama noktasındaki faaliyetleri, denetimleri yürüttüğü" ifadeleri kullanıldı. Ürer'in sosyal medya üzerinden özellikle genç ve fiziki görünümleri iyi erkekler ile flört ederek örgüte kazandırmaya çalıştığı da sevk yazısında belirtildi. Örgüte yeni eleman temini faaliyetlerinden sorumlu düzeyde örgüt yöneticisi olduğu belirtildi.
Sevk yazısında Alev Babuna'nın ise yurt içi ve yurt dışından getirilen eskort kızların bulunmasını, getirilmesini, ücretlerinin ödenmesini organize eden, kızların Adnan Oktar'a karşı nasıl davranmaları gerektiğini kontrol eden, tüm hesap hareketlerini günlük olarak Adnan Oktar'a ilettiği anlatıldı. Babuna'nın Örgüt imamları gibi insanları yöneten ancak örgüt imamlarından farklı olarak inisiyatif kullanma hakkı olan örgüt yöneticilerinden olduğu belirtildi.
Ayşegül Hüma Babuna üst düzey emniyet ve yargı birimleri, siyasi partilerin ileri gelenleri ili örgüte nüfuz sağlayıcı bağlantılar kurmakla görevli örgüt yöneticisi ve imam bacılar grubundan olduğu öne sürüldü. Şüphelinin ayrıca rüşvet ve üniversite hocalarından bilirkişi raporları temini konularını da organize ettiği iddia edildi.
Şüpheli Ahmet Oktar Babuna'nın İmam Kardeşler Grubu'nun başı olduğu belirtilerek, "Diğer örgüt üyelerine görev dağılımı yapan ve bu konuları takip eden konumda olduğu, örgüt içi anlaşmazlıklarda şüphelinin şikayet merci olarak örgüt lideri Adnan Oktar'a doğrudan bağlı şekilde faaliyet yürüttüğü, İsrail başta olmak üzere örgütün yurtdışı irtibatlarını sağladığı, A9 isimli örgüte ait televizyon kanalında örgüt liderinin örgütü masum ve meşru gösterme amacıyla yaptığı programlara katıldığı" ifade edildi.
.