Üçüncü albümleri ‘Fragrant World’le dans pistine ayaklarını daha sağlam basan Yeasayer, bu kez 80’ler synth-pop soslu deneysel bir albümle dinleyicilerini selamlıyor
Üçüncü albümleri ‘Fragrant World’le dans pistine ayaklarını daha sağlam basan Yeasayer, bu kez 80’ler synth-pop soslu deneysel bir albümle dinleyicilerini selamlıyor. İlk albümlerinden sonra 2010 çıkışlı ‘Odd Blood’ albümleri ile Afrika ezgileri ve elektronik tınıları bir kenara bırakarak Animal Collective havasından uzaklaşan Brooklyn’li üçlü, yollarına kendilerine özgü sound’larıyla devam edeceklerinin sinyallerini vermişti. Bu anlamda son albüm ‘Fragrant World’, önceki albümlerinden şüphesiz izler taşıyan ancak farklı tatlar peşinde olan bir Yeasayer’ı işaret ediyor. Grubun gitaristi Anand Wilder’ın ticari kaygılardan bağımsız deneysel bir albüm olarak tanımladığı ‘Fragrant World’ birbirinden farklı öğeler taşıyan 11 parçayla karşımıza çıkıyor ve kafaları birazcık da karıştırıyor.
‘Fingers Never Bleed’ parçasıyla açılan albümün ilk yarısı pop vokallerin öne çıktığı, melodik altyapılarla süslenmiş parçalardan oluşuyor. Melankolik sözlerinin üstüne belki de synthesizer’ların en fazla konuştuğu parçalardan biri olan ‘Henrietta’, dub öğelerin yer aldığı akılda kalan melodisiyle de albümün en iyi parçalarından biri olmaya da aday. Albümün tam ortasında yer alan ‘No Bones’ albümün gidişatının değişeceğine dair ipucu verir nitelikte. Hip-hop izleri taşıyan parçada duymaya alışkın olduğumuz pop vokallerden eser yok. ‘Reagan’s Skeleton’ ise 80’ler pop ritimleriyle dans pistine yakın duran parçalardan.
Deneysel çalışmaların aralarına eski albümlere atıfta bulunan parçalar serpiştirmeyi de ihmal etmemiş Yeasayer. ‘Blue Paper’, katıksız pop öğeleriyle ‘Odd Blood’ albümüne, ‘Glass of the Microscope’ ise psychedelic altyapılarla ilk albümleri ‘All Hour Cymbals’a selam gönderirken, eski Yeasayer dinleyicilerinin de albümden kopmamasını sağlıyor.