Başbakan Yardımcısı Babacan 'Dünya ekonomisinin olağanüstü şartlar içinde olduğu bir dönemde Türkiye ekonomisini büyütmeye devam ediyoruz' dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dünya ekonomisinin olağanüstü şartlar içinde bulunduğunu belirterek, "Böylesi bir dönemde Türkiye ekonomisini büyütmeye devam ediyoruz" dedi.
Babacan, 2015 yılı bütçesinin geneli üzerindeki görüşmelerin gerçekleştirildiği TBMM Genel Kurulu'nda hükümet adına yaptığı konuşmada, 2015 yılı bütçesinin hayırlı olması dileğinde bulunarak, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere emeği geçenlere teşekkür etti.
AK Parti iktidarı döneminde bugüne kadar 12 bütçe hazırlayarak başarıyla uyguladıklarını dile getiren Babacan, "Böylesine uzun bir süre hizmet etme görevinin milletimiz tarafından bizlere tevdi edilmiş olması hiç kuşkusuz büyük bir onurdur ancak bu onurun çok büyük bir sorumluluk anlamına geldiğini de biliyoruz" diye konuştu.
Hazırladıkları tüm bütçelerde belirledikleri hedeflere titizlikle bağlı kaldıklarına dikkati çeken Babacan, tüm dünyada ekonomik ve finansal krizin yoğun olarak hissedildiği 2009 yılında AK Parti hükümetinin "zamanında ve çok iyi tespit edilmiş" önlemler yürürlüğe koyduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "dirayetli" yönetimiyle kamu maliyesinde çok sağlam bir duruş sergilediklerini belirten Babacan, siyasi istikrarla birlikte ekonomideki aktörlerin üretim ve yatırım kararlarını sağlıklı bir şekilde almalarını sağladıklarını söyledi.
Başta özelleştirme olmak üzere eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlarda yapısal reformları zamanında gerçekleştirdiklerini anlatan Babacan, "Bütün bunun sonunda, sağlam bir kamu maliyesi, sağlam bir bankacılık sistemi bizi 2008-2009 krizinin türbülansından korudu" değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye ekonomisini büyütmeye devam ediyoruz"
Küresel krizin 1920'lerden bu yana dünyanın gördüğü en büyük finansal ve ekonomik kriz olduğunun altını çizen Babacan, krizin tüm ülkelere maliyetinin 2. Dünya Savaşı'nın maliyetinden daha yüksek olduğunu belirtti.
Böyle bir ortamda Türkiye ekonomisinin büyüdüğüne ve istihdam üretmeye devam ettiğine işaret eden Babacan, "Normal şartlarda değiliz. Dünya ekonomisi olağanüstü şartlarda ve biz böylesi bir dönemde Türkiye ekonomisini büyütmeye devam ediyoruz" ifadesini kullandı.
Kriz döneminde birçok ülkede siyaset kurumunun ciddi şekilde örselendiğini kaydeden Babacan, Türkiye'de ise böyle bir durumun yaşanmadığını ve ülkenin topyekun kalkınmaya devam ettiğini vurguladı.
Türkiye'nin 2004 yılından bu yana üst-orta gelir grubuna yükseldiğini dile getiren Babacan, "İnşallah birkaç yıla kadar da yüksek gelir grubuna resmen girmiş olacağız" dedi.
"Orta sınıfın güçlenmesi, demokrasimizin derinleşmesi demek"
2015 yılı bütçesinde yine insanı ön plana koyduklarını kaydeden Babacan, bütçe harcamalarının yüzde 18,5'ini eğitime, yüzde 17,1'ini sağlığa ayırdıklarını ifade etti.
Türkiye'nin yoksulluk ve gelir dağılımı göstergelerinin de hızla iyileştiğini belirten Babacan, bugün dünyada 1 milyar insanın günlük 1 doların altında gelirle yaşamaya çalıştığını söyledi.
Türkiye'de böyle bir nüfusun kalmadığının altını çizen Babacan, "Türkiye, OECD ülkelerine baktığımızda gelir dağılımını en hızlı düzelten ülke oldu" diye konuştu.
Dünya Bankası'nın açıkladığı son rapora göre Türkiye'de son 10 yılda orta sınıfın 2 kat artığını anlatan Babacan, "Orta sınıfın güçlenmesi demek demokrasimizin derinleşmesi demek, Cumhuriyetimizin güçlenmesi demek, siyasi meşruiyet zeminin güçlenmesi demek" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin geldiği noktaya ilişkin bazı rakamları da paylaşan Babacan, 2002 yılında satılan otomobil sayısının 90 bin 660 iken 2013 yılında bu sayının 664 bin 655'e ulaştığını, aynı dönemde traktör üretiminin 10 bin 652'den 40 bin 530'a yükseldiğini dile getirdi.
2003 yılında 1 milyon 88 bin buzdolabı satıldığını kaydeden Babacan, geçen yıl 1 milyon 874 bin buzdolabı satıldığını ifade etti.
Asgari ücret ve memur maaşları ile alınabilen ürünlerin de karşılaştırmasını yapan Babacan, "Bu rakamlar nereden nereye geldiğimiz somut bir şekilde gösteriyor" diye konuştu.
Hamzaçebi'ye yanıt
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) vatandaşların devlet hizmetlerinden memnuniyetini ölçen araştırmasına da konuşmasında yer veren Babacan, 2003 yılındaki araştırmaya göre sağlık hizmetlerinden memnuniyetin yüzde 39,5 olduğunu belirterek, bunun geçen yıl itibarıyla yüzde 74,7'ye ulaştığını söyledi.
Asayiş ve eğitim hizmetlerinde de artışlar yaşandığını anlatan Babacan, "Adli hizmetlerde de yüzde yüzde 45'ten yüzde 52'ye çıkmış. Bu, tabii ki iyi bir performans değil. Bunun farkındayız. Onun için hep ne diyoruz? 'Yargı reformu' diyoruz" görüşünü dile getirdi.
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi'nin "2002 yılında 4 kilo buğdayla 1 litre mazot alındığına, bugün ise 6 kilo buğdayla 1 litre mazot alındığına" ilişkin sözlerine de yanıt veren Babacan, "Oysa bugün bakıyoruz 2014 yılının kasımında 1 ton buğday 864 lira. Mazotun kasım ayı ortalamaları 4,03 lira. Böldüğünüz zaman 4,66 kilo olur. Yani 4,66 kilo buğdayla bir litre mazot alınabiliyor" dedi.
Çiftçiler ve tarımsal üreticilere yönelik kredi faiz oranlarındaki iyileşmeye de dikkati çeken Babacan, 2002 yılında Halbank ve Ziraat Bankası faizlerinin yüzde 46-51 bandında olduğunu, şu anda Ziraat Bankası'nın tarım kredileri faizlerinin yüzde 0-8,25 arasında değiştiğini söyledi.
Esnafın ise Halkbank'ta 12 milyar liralık hesabı bulunduğunu kaydeden Babacan, 2015 yılı bütçesine 600 milyon liralık sübvansiyon koyduklarını dile getirdi. Babacan, bunların yanı sıra Kredi Garanti Fonu kapsamında 3,8 milyar liralık kredi kefaleti sağladıklarını belirtti.
"İş gücüne katılım hızla artıyor"
İstihdam alanındaki gelişmelere de değinen Babacan, krizin derinden hissedildiği 2009 yılı ocak ayı ile 2014 yılı eylül ayı verilerine bakıldığında çalışan kişi sayısının 5 milyon 638 bin kişi arttığını ifade etti.
Tek başına böyle bir istihdam artışının dünyada görülmediğine dikkati çeken Babacan, "Başta kadınlarımız olmak üzere iş gücüne katılım oranı hızla artıyor" diye konuştu.
2015 yılı bütçesinde 32,9 milyar liralık sosyal yardım harcaması öngörüldüğünü bildiren Babacan, ağırlıklı olarak faiz harcamalarından elde ettikleri tasarrufu sosyal harcamalara yönlendirdiklerini sözlerine ekledi.
Bu arada TBMM Başkanı Cemil Çiçek, MHP Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in konuşma sırasında kürsüye yönelik laf atması üzerine "Sayın Belen, siz yeteri kadar kürsüye laf attınız bugün. Yapmayın, kotanız doldu bence. Rica ediyorum sizden. Ne oluyor yani? Ne faydası oluyor laf atınca? Rica ediyorum. Sonuna geldik şu işin" dedi.
"2015 her açıdan daha iyi bir yıl olacak"
Babacan, 2015 yılının 2014'e göre her açıdan daha iyi bir yıl olacağını söyledi. 2015 yılı büyümesinin 2014'e göre daha yüksek olacağını ifade eden Babacan, "2015'te cari açık 2014 'e göre daha düşük bir cari açık olacak. 2015'te enflasyon 2014'e göre daha düşük olacak. 2015 yılı seçimin olduğu bir yıl, asla seçim ekonomisi olmayacak. Zaten yüzde 1.9 hedeflemiş yüzde 1.4'lük bütçe açığıyla kapatıyoruz. Gelecek yıl yüzde 1.1 bütçe açığı hedefliyoruz. Sadece bu parametrelere bakın, hiç kimse tutup da 2015 yılının bir seçim ekonomisi yılı olduğunu zaten iddia edemez. Bütün bunun teknik şartları da bunu bize göstermekte" diye konuştu.
Babacan, 62. Hükümetin 10. Kalkınma Planı'nın daha etkin uygulamasını sağlayacak olan öncelikli dönüşüm programlarının hayata geçirilmesi konusunda ısrarlı olduğunu söyledi. Öncelikli dönüşüm programlarının Türkiye'nin şiddetle ihtiyaç duyduğu yapısal reformlar olduğuna işaret eden Babacan, bunları somut eylem planlarına döktüklerini kaydetti. Babacan, 25 ayrı alanda 1350 eylemle bu reformları gerçekleştireceklerini vurgulayarak, Başbakan'ın bunlarla ilgili ilk grubu Kasım ayında, ikinci grubu da geçen hafta açıkladığını anımsattı.
İlk grupta 417 eylemi, ikinci grupta ise 425 eylem açıklamış olduklarını belirten Babacan, geri kalanların açıklanmasıyla da sayının yaklaşık bin 350 olacağını belirtti.
Babacan, bu bin 350 eylemin her birinin karşısında bir tarih bulunduğunu ifade ederek, "Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki 12 yıllık iktidarımız döneminde en kapsamlı ve en iddialı yapılasal reform programını işte bugünlerde ortaya koymaktayız. Adeta şimdiye kadar yaptıklarımızın da ötesinde performansı ortaya koyacak şekilde Türkiye'nin gerçek anlamda sürdürebilir ve daha yüksek büyüme oranlarına kavuşmasını sağlayacak reformları önümüzdeki dönemde kararlılıkla gerçekleştireceğiz" dedi.
Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planları
Babacan, 25 ayrı alandaki Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planları'nı şöyle sıraladı:
"- Üretimde verimliliğin artırılması. Ekonomimizdeki yapıyı daha verimli hale getirebilmek. Daha az kaynakla daha yüksek bir üretim.
-İthalata olan bağımlılığın azaltılması. Türkiye'nin pek çok sektörde rekabet gücünü artırarak kendi ürünleriyle kendi iç piyasasına hakim olması ve böylece ithalat yoluna başvurmak zorunda kalmaması.
- Yurtiçi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi. Tasarruf oranlarımızın artırılmasını çok önemsiyoruz. Bununla ilgili yeni programlar başlattık. Yeni başlattığımız, geçen sene başında uygulamaya koyduğumuz bireysel emeklilik sisteminde şu anda vatandaş sayımız 5 milyonu geçti, toplanan fon da 37 milyar liraya ulaştı. Gerçekten bu yeni sistem ülkenin tasarruf oranlarına şimdiden katkıya bulunmaya başladı. Orta uzun vadede çok daha güzel sonuçlar alacağımızı bekliyoruz.
- İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi olması. Finans sektörü son derece önemli. Bir ülkenin kalkınmasının sıhhatli bir şekilde finanse edilmesi o ülkenin kalkınma performansını doğrudan belirleyen bir konu. İstanbul'un sadece Türkiye için değil, bütün içinde bulunduğumuz coğrafya için bir finans merkezi haline gelmesini çok önemsiyoruz. Ülkemizin büyümesini tetikleyecek önemli bir konu olarak görüyoruz.
- Kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi. Doğru mali disiplini sağladık, daha da güçlendiriyoruz. Ama harcama komposizyonumuzu gözden geçirmeliyiz. Harcamaların daha etkin yapılması bir ihtiyaç. İyiyi çok daha iyiye nasıl götürürsün şu anda çabası içindeyiz.
- Kamu gelirinin kalitesinin artırılması. Bütçe gelirlerimizin komposizyonu.
- İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi. Yerli ve yabancı ayırt etmeden Türkiye'nin yatırımcılar, iş yapmak isteyenler için daha kolay bir ülke haline gelmesi.
- İş gücü piyasasının etkinleştirilmesi. Yani buradan daha çok verimi nasıl elde ederiz? İnsan bizim en önemli kaynağımız. Daha iyi yetiştirerek ve eğitim sistemimizle işgücü piyasamızla arasındaki bağları kuvvetlendirerek çalışan insanlarımızın daha yüksek katma değer üretmesini nasıl sağlayabiliriz?
- Kayıtdışı ekonominin azaltılması yani ülkemizde daha kayıtlı bir yapıya geçilmesi.
- İstatistiki bilgi altyapısı. Doğru bilgiye sahip olmak, doğru bilgiyle daha doğru kararlar alabilmek ve bu konudaki elde ettiğimiz başarıları daha da çoğaltmak.
- Öncelikli teknoloji alanlarında ticarileşme. Araştırmayı, geliştirmeyi, teknolojiyi daha iyi bir rekabet gücü olarak nasıl kullanabiliriz? Bunlar çalışacağımız alanlar.
- Yerli kaynaklara dayalı enerji. Enerjide ithalata bağımlılığımızı azaltmak. Yenilenebilir yerli kaynaklardan Türkiye'nin kendi enerji kaynaklarını daha çok kullanması. Büyüyen, gelişen bir ekonomi olarak şiddetli enerjiye ihtiyaç duyan bir ekonomi olarak bu enerjinin daha çok kendi kaynaklarımızla karşılanması.
- Tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi. Küresel ısınma ve çölleşme karşısında su kaynaklarının, sahip olduğumuz suyun her bir damlasını israf etmeden tarımda daha etkin nasıl kullanabiliriz? Bununla ilgili çok önemli bir çalışma alanı var.
- Sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm. Sağlığa artık bir endüstri olarak bakın. İlacıyla, sağlık hizmetleriyle dünya standartlarında ve bu alanlarda rekabet yapacak bir alana nasıl gelebiliriz?
- Taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm. Türkiye'nin sahip olduğu coğrafya eşi benzeri olmayan, paha biçilmeyen bir coğrafya. Tam kavşak noktasındayız. Kıtaların, denizlerin, kültürlerin buluştuğu noktadayız. İşte bunu sadece basit bir taşımacılıktan stratejik lojistik yönetimine nasıl çevirebiliriz çalışacağımız çok önemli bir alan.
- Temel ve mesleki becerileri geliştirme. İnsanımızın günün ekonomik şartlarına uygun niteliklere ulaşmasını sağlamak için neler yapmalıyız? Dünya değişiyor, ekonomik yapımız değişiyor. Genç nüfusumuzu ve büyüyen nüfusumuzu yeni ekonomik yapımıza nasıl adapte edebiliriz bununla ilgili çok önemli bir çalışma alanı.
- Nitelikli insan gücü için çekim merkezi olmak. Dünyanın neresinden gelirse gelsin eğer nitelikliyse, katmadeğer üretiyorsa ve Türkiye'nin ekonomisine, sosyal hayatına destek verecekse kapılarımızı açık tutabilmek.
- Sağlıklı yaşam ve hareketlilik. Toplumumuzun daha sağlıklı ve daha hareketli olmasını nasıl sağlayabiliriz, hükümet olarak neler yapmalıyız?
- Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması. Aile bizim kültürümüzün temeli. Bir siyasi parti, muhafazakar bir siyasi parti olduğunu söylüyorsa muhafazakarlığın uluslararası tanımında mutlaka aile vardır, ahlak vardır, dini değerler vardır, kültür vardır. Bunların hepsini dinamik nüfus yapısıyla beraber nasıl daha iyiye götürebiliriz.
- Yerelde kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi. Türkiye'nin tüm sathında kurumlarımızın yerel yönetimlerden tutun en küçük birimlere kadar kapasitesinin güçlendirilmesi, daha verimli çalışmasının sağlanması.
- Rekabetçiliği ve sosyal uyumu geliştiren kentsel dönüşüm. Sadece 'kentsel dönüşüm' demiyoruz. 'Rekabetçiliği ve sosyal uyumu geliştiren bir kentsel dönüşüm' diyoruz. Burada kentsel dönüşüme bir nitelik getiriyoruz.
- Kalkınma için uluslararası işbirliği altyapımızın gelişmesi. Türkiye geçen yıl 3.3 milyar dolarlık dış yardımıyla dünyada artık yükselen bir donör ülke. Geçen yılkı insani yardımlarımıza bakacak olursak dünyada 3. sıraya yükseldik. Dünyada nominal rakam olarak en çok insani yardım yapan 3. ülkeyiz, milli gelire oranla hesap ettiğimizde de birinci ülkeyiz. Burada da komşuluk kültürümüzle hareket ediyoruz. Biz ne diyoruz. Komşusu açken kendisi tok okuyan bizden değildir. Ama komşuluk kavramı değişti. Dünyanın neresinden olursa olsun eğer insanlar sıkıntı çekiyorsa, yardıma ihtiyacı varsa ve biz bundan haberdarsak orada vebal başlıyor, sorumluluk başlıyor. Biz bu anlayışla hareket ediyoruz ve tabii ki kaynaklarımız nispetinde elimizden gelenin azamisini yapmaya çalışıyoruz."
"Türkiye ilk kez IMF'de kredi veren ülke kategorisine geçti"
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'ndaki son gün görüşmelerinde hükümet adına konuşan Babacan, Türkiye'nin uluslararası kuruluşlarla ilişkisini farklı evreye soktuğunu söyledi.
Türkiye'nin ilk kez IMF'de kredi veren ve yöneten ülke kategorisine geçtiğini belirten Babacan, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı'nın IMF Yönetim Kurulu'na girdiğini kaydetti. Türkiye'nin Dünya Bankası'nda 2014-2016 yılları arasında İcra Direktörlüğü Vekilliği yaptığını anlatan Babacan, 2020-2024 arasında ise İcra Direktörlüğü görevini üstlendiğini ifade etti.
Babacan, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığına da üye ülkelerin mutabakatıyla seçildiğine dikkati çekerek, "Seçimlerde başarılı olduk. Başkanlığımız boyunca önemli sınav vereceğiz. Türkiye'nin dünyadaki gelişmeleri ne kadar yakından izlediğini ve gelişmelere yön verecek bilgi, tecrübe ve kapasitede olduğunu göstereceğiz" diye konuştu.
G20'nin dünya nüfusunun üçte ikisi, dünya ticaretinin yüzde 75'i, dünya ekonomisinin yüzde 85'i demek olduğuna işaret eden Babacan, "Dünya ekonomisinin daha hızlı büyümesini nasıl sağlayacağımızı, altyapı yatırımlarının çoğalması, birçok ülkenin büyümesine destek vermesi için neler yapmamız gerektiğini, istihdamın artması, sağlam finans sistemi için neler yapmamız gerektiğini masaya yatıracağız" dedi.
Küresel ekonominin temel konularının dönem başkanlığı sırasında Türkiye'de görüşüleceğini anlatan Babacan, liderler zirvesinin 15-16 Kasım'da Antalya'da yapılacağını, bunun 2004'teki NATO zirvesinden sonra Türkiye'nin ev sahipliği yapacağı en önemli uluslararası organizasyon olacağını vurguladı.
Bütün bu politikalarda insanı ön plana koyduklarını dile getiren Babacan, en az gelişmiş ülkelerin sorunlarının ve şimdiye kadar G-20 gündemlerinde yer almayan KOBİ'lerin her başlık altında görüşülmesi fikrinin kabul gördüğünü söyledi.
Babacan, Uluslararası Ticaret Odası ile Küresel KOBİ Forumu kuracaklarını, bunun merkezinin kalıcı olarak İstanbul olmasını beklediklerini ifade etti.
"Demokrasi ve ekonomi eşzamanlı yükseldi"
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesinin her alanda hayata geçirildiğini belirten Babacan, milletin refahı artarken devletin de güçlendiğini ve itibarının arttığını dile getirdi.
Babacan, milletin tamamını kucaklayan, tamamının sesine kulak veren, 77 milyonu eşit gören anlayışla devleti milletin hizmetkarı haline getirdiklerini ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
"Demokratikleşmede çok önemli adımlar attık. Demokrasiyle ekonomiyi beraber yükseltmek için büyük gayret içinde olduk. Biliyoruz ki ileri demokrasi olmadan gelişmiş, ileri ekonomi olamaz. Aynı zamanda hızla kalkınan bir tablo yoksa, o ülkedeki demokrasinin ilerlemesinde sorunlar ortaya çıkabilir. Yani ekonomi ve demokrasiyi beraber yükseltmek temel politikamız oldu. Her iki alanda da eşzamanlı yükselme oldu."
Babacan, dış politikadaki aktif tutumla dünyada hakkı savunan Türkiye olarak takdir topladıklarını söyledi.
"Şeffaflık ve hesap verebilirlik temel ilkemiz"
Türkiye'nin çözüm süreciyle millet olarak topyekun kazanmaya çalışırken, birilerinin vandalizmi teşvik ettiğini, terörün devam etmesinden nemalanmaya çalıştığını belirten Babacan, çözüm sürecindeki kararlılıklarından bir adım geri atmayacaklarını vurguladı.
Babacan, AK Parti'nin iktidara gelmesinden itibaren yolsuzluklar konusunda ciddi hassasiyet içinde olduğunu ifade ederek, "Şeffaflık ve hesap verebilirlik temel ilkelerimiz olmuştur. AK Parti iktidarı, yolsuzlukla, yasaklarla, yoksullukla mücadeleyi en temel ve en acil hedefler olarak belirlemiş, bu 3Y'nin üzerine kararlılıkla gitmiştir" dedi.
AK Parti hükümetlerinin en belirgin vasfının güven ve hizmet olduğunun altını çizen Babacan, şunları söyledi:
"Hükümetimiz yolsuzluklara karşı büyük hassasiyet içinde olmasaydı, refahın bu kadar artması mümkün olmazdı. AK Parti iktidarı yolsuzluklara karşı son derece dikkatli olmasaydı, var olan 347 bin dersliğe 12 yılda 234 bin derslik eklenemezdi. Yolsuzluklara müsamahanın olduğu Türkiye'de Marmaray yapılamazdı, hızlı tren hatları inşa edilemezdi, Suriye'de, Somali'de, Myanmar'da, Filistin'de, Afganistan'da yoksulların elinden tutulamazdı. Yolsuzlukların üstü örtülse Merkez Bankası'nın rezervi 28 milyar dolardan 132 milyar dolara yükselmezdi. IMF'ye borç sıfıra inemezdi. Hazine'nin borçlanma faizleri yüzde 63'ten yüzde 8'lere inmezdi. Yolsuzlukların üstü kapatılsaydı kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 74'ten yüzde 33'e inmezdi. Türkiye yolsuzluklara göz yumsaydı AK Parti girdiği bütün seçimlerden zaferle çıkamaz, milletin güvenini kazanamaz, milletin teveccühüne mazhar olamazdı."
"Millet cevabı verdi"
Babacan, geçen yılki bütçe görüşmelerinde, 17-25 Aralık operasyonunun zamanlama ve işleniş açısından siyaset mühendisliği olduğunu ve Türkiye'nin ideallerini hedef aldığını söylediğini anımsatarak, "Daha sonra ortaya çıkan belgeler, Sayın Cumhurbaşkanımıza 'dönemin başbakanı' ifadesi, bu teşhisimizin ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Milletimiz tuzağı gördü 30 Mart'ta da 10 Ağustos'ta da gereken cevabı verdi" diye konuştu.
Koalisyon çabalarının, kapı kapı dolaşılarak yapılan AK Parti aleyhtarlığının ve din istismarının kimseye itibar getirmediğini vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:
"Bunu 30 Mart'ta, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşadık. Millet bu operasyonu yapanlara ve arkasına takılanlara, 'biz bu iktidardan memnunuz, bu hükümetin bizim irademizi temsil ettiğini ve hizmet ettiğini biliyoruz. Öyle operasyonlarla, tuzaklarla milli iradeyi çiğnetmeyiz' dedi. Millet, 'dönemin başbakanı' ifadesine 'biz o başbakanı alırız Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı yaparız' cevabını verdi.
Millet ferasetiyle en büyük hakemdir. Milletimiz sergilenen oyunları çok net görüyor, izliyor. Milletimizin gönül penceresi açık. Milletimiz olaylar karşısında çok süratli analiz yapabiliyor. Doğruyu, iyiyi çok iyi ayırt edebiliyor. Sizlerin ve milletimizin şunu çok iyi bilmesini istiyoruz ki her türlü saldırıya göğüs gererek, Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz, demokrasimizi ilerletmeye devam edeceğiz. Çocuklarımıza, gençlerimize, artık üzerinde operasyon yapılamayan bir Türkiye emanet etmek için aynı heyecanla, aynı gayretle çalışmaya devam edeceğiz.
Çözüm sürecini, kim ne derse desin, kararlılıkla devam ettireceğiz. Etnik kökeni mezhebi ne olursa olsun 77 millet bunu gördü. Milletimiz çözümsüzlükten, terörden nemalananları, gençlerimizin kanından beslenenleri gördü. Milletimizin sağduyusu son derece kuvvetli. Bunun için ölümden, kandan beslenenlerle mücadele etmeye, gençleri yaşatmak için çırpınmaya devam edeceğiz. Yıkanlara karşı duracağız, inşa etmeye devam edeceğiz. İstikrarla, güvenle, daha güçlü kardeşlikle Türkiye'yi yüceltmeye devam edeceğiz. Demokrasiyi daha da derinleştirmeye devam edeceğiz. Devletimiz 77 milyonun tümünü aynı samimiyetle kucaklıyor, kucaklamaya devam edecek.
İtibarı artan Türkiye'nin, kirli çıkarları zedelenen bazı çevreleri rahatsız ettiğini biliyoruz. Türkiye'nin güçlenmesini, büyümesini, tüm dünyada sözü dinlenen itibarlı ülke olmasını kıskananlar olduğunu biliyoruz. Kim ne derse desin, biz dünya genelinde hakkı savunmaya, doğruyu savunmaya devam edeceğiz."
"İddialı ama gerçekçi hedefler"
Cumhuriyetin ilan edilmesinin 100. yılına 9 yıl kaldığını anlatan Babacan, bu süre içinde 2 trilyon dolar milli gelire, 25 bin dolar kişi başı milli gelire, 500 milyon dolar ihracat hedefine ulaşacaklarına olan inancını dile getirdi.
Türkiye'nin hayalleri olduğunu dile getiren Babacan, "Bizim kendi denizaltısını üreten, kendi savaş uçaklarını imal eden, kendi ürettiği uyduları kendisi uzaya fırlatabilen bir Türkiye inşası hayalimiz var. Somut adımlarla bu hayali gerçekleştiriyor ve hedeflerimize basamak basamak ulaşıyoruz. Türkiye'yi küresel yatırım üssü haline getirmeyi planlıyoruz. Son 12 yıllık icraatımız, bu hayallerimizin aslında iddialı ama bir o kadar da gerçekçi hedefler olduğunu bize göstermekte" diye konuştu.
Hayalin ulaşılamayanı da düşünmek olduğunu ifade eden Babacan, "Biz, çok şükür bugüne kadar hayal ettiklerimizi tek tek gerçekleştirdik ve bundan sonraki dönemde de hedeflerimize inşallah hep beraber ulaşacağız. Türkiye'yi bu hedeflerinden, bu hayallerinden uzaklaştırmaya çalışanlar oldu, olacak ama bunlar kararlılığımızdan asla geri adım attırmayacak" dedi.