Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında çalışan sivil memurların, sendika kurmasının ve sendikaya üye olmasının önünü açan....
Anayasa Mahkemesi, sivil personelin sendika kurmalarının yasaklanmasının, demokratik toplum düzeni açısından meşru ve ölçülü bir müdahale niteliği taşımadığına dikkat çekti.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) çalışan sivil memurlar, 21 Ekim 2011 tarihinde Sime-Sen'i kurdu. Sendika yetkilileri, kuruluşundan 6 ay sonra sendikanın 1. genel kurulunu yapmak için Ankara Valiliğine müracaat etti. Ankara Valiliği, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 15. maddesinin (g) fıkrasındaki “Milli Savunma Bakanlığı ile TSK kadrolarında çalışan sivil memurlar ve kamu görevlileri sendikaya üye olamaz ve sendika kuramaz” hükmü gereğince Sime-Sen'in faaliyetlerinin durdurulması talebiyle Ankara 8. İş Mahkemesine dava açtı. Davaya bakan 8. İş Mahkemesi, “4688 sayılı yasanın 15. maddesinin (g) fıkrasının Anayasa'nın 10 ve 51. maddelerine aykırılık iddiası nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve Anayasa Mahkemesinin vereceği kararın beklenmesine” hükmetti. Anayasa Mahkemesi, Milli Savunma Bakanlığı ile TSK kadrolarında çalışan sivil memurların sendika kurmasını ve sendikaya üye olmasını yasaklayan kanun hükmünün iptal istemini esastan görüştü ve iptaline karar verdi. İptal kararının gerekçesi Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Gerekçede, işçi ve memur ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanların sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkının Anayasal güvenceye alındığının belirtildi.
SENDİKA DİSİPLİNİ ZAAFA UĞRATMAZ
Kamu görevlilerinin sendikal haklarına ilişkin olarak getirilen kısıtlamaların, gördükleri hizmetin nitelikleriyle uyumlu olması gerektiğinin ifade edildiği gerekçede, sivil personelin sendika kurma hakkına sahip olmasının, askerliğin temelini teşkil eden disiplini zaafa uğratan bir unsur olarak görülemeyeceği kaydedildi. Esasen sivil personelin kuracağı sendikalarda sadece sivil personele yer verileceği için bunların, askeri kurumlardaki hiyerarşik yapıya etki etmesinin söz konusu olmadığının vurgulandığı gerekçede, “Sivil personelin amire ve emre mutlak itaate dayanan disiplin anlayışı gerekçesiyle sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkından yoksun bırakılmasının, bir zorunluluktan kaynaklandığı ve hizmetin niteliğine uygun düştüğü söylenemez” denildi. Sendika hakkının, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olduğunun altı çizilen gerekçede, örgütlenme özgürlüğünün, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olduğu vurgulandı. Bu özgürlüğün, bireylere bir araya gelerek topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirmelerine imkân sağladığına dikkat çekilen gerekçede, “Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte olup, bu niteliğiyle örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir” denildi.
DEMOKRATİK TOPLUM GEREKLERİYLE BAĞDAŞMAMAKTA
Gerekçede, Anayasayla, sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkının tüm çalışanlar yönünden güvence altına alındığının, Milli Savunma Bakanlığı ve TSK kadrolarında çalışan sivil memurlar ve kamu görevlilerinin sendika kurması ve sendikalara üye olmasını yasaklayan kuralın, sendika kurma hakkına müdahale niteliği taşıdığı belirtildi. Yurt savunmasında doğrudan görev alan üniformalı askeri personel için geçerli olan askeri disiplin gerekçesiyle sivil personelin sendika kurma hakkından yoksun bırakılmasının, demokratik toplum gerekleriyle de bağdaşmadığının vurgulandığı gerekçede, “Demokratik toplum düzeni, sivil personelin çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve özlük haklarının geliştirilmesi gibi bireysel ve ortak menfaatlerinin korunmasına yönelik sendikal faaliyetlerde bulunmasını gerektirmektedir. Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında görev yapan sivil personelin sendika kurmalarının yasaklanması, demokratik toplum düzeni açısından meşru ve ölçülü bir müdahale niteliği taşımamaktadır” denildi.