Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğrenci velilerin yüzde 75'te fazlasının yüz yüze eğitimi istediğini açıklayarak, 2 gün okul kuralının şartlara göre değiştirilebileceğini söyledi. Bakan Selçuk, vaka görülmesi durumunda gerekirse tüm okulun karantina
Okullarda yüz yüze eğitimin yapılacağı 12 Ekim tarihine sayılı günler kala Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'tan önemli açıklamalar geldi.
Selçuk, yüz yüze eğitimle ilgili olarak şunları aktardı:
Pazartesi-Salı günü sınıfın yarısı, Perşembe-Cuma sınıfın öteki yarısı gelecek. Öğretmen, öğrenci ve velilerin özelliklerine bakarak belirleniyor. Katiyen 'şu gün gelemez, bugün olamaz' diye bir şey söz konusu değil. Okul yöneticilerimizin esnek davranmasını istiyoruz, Türkiye'nin her yerinde aynı kural işlemez. Velilerimiz 'Ben Pazartesi-Salı günü geliyordum ama Perşembe-Cuma gelmek istiyorum' derse tabii ki gelebilir. Evde kronik hasta var göndermek istemiyorum derse tabii ki göndermeyebilir.
Bakan Selçuk'un konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Küresel düzeyde bir problemle karşı karşıyayız. Her bir bireyin hayatında belirli değişiklikler oluyor. Yaşanması zor bir süreç. Elbette herkesin bir söyleyeceği var. Bu mesele çok temelde tıbbi olarak, pedagojik olarak ciddi bilimsel çerçeve gerektiriyor. Bu mesele bana göre, sana göre meselesi değil. Kanıta ve verilere dayalı olarak. Geçtiğimiz Pazar günü eğitim müşavirleriyle toplantımız oldu. Tekrar tekrar hangi ülke neler yapıyor diye baktığımızda, özellikle kıta Avrupası'nın tümünün açtığını hatta 10-12 yaş altında maske olmadığını ve tam zamanlı açtığını görüyoruz. Küresel gidişatla ülkemizdeki gidişatı iki eksen olarak düşünüp bilimsel kararlar vermek durumundayız.
'Neden Avrupa açıyor da, siz açmıyorsunuz' deniliyor ya da 'Hiç açmayın' deniliyor. Hiç açmayan Avrupa'da yok, ABD'de eyalet bazında var. Afrika'da birkaç ülke var. Bildiğimiz ilk 30 sıraya bakın, bunların yüzde 90'ı açmış vaziyette. DSÖ ne diyor, bilim insanları neler diyor? Biz biraz daha kontrollü gitmeye karar verdik. Elbette açacağız, yüz yüze eğitim tabii ki daha önemli ama bu uzaktan öğretimi yok saymak anlamına gelmiyor. Salgın bittiğinde uzaktan öğretim bitmeyecek. Türkiye salgının seyrinin günlük olarak gidişatına bağlı olarak Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığı ile psikolojik, pedagojik bağlamını düşünerek aldığımız kararlardır bunlar.
Şu an Türkiye ya da İngiltere ve Almanya'nın durumu için baktığınızda, sayın Merkel'in açıklaması var, ekonomi ve eğitim dedi. Diğer ülkelere bakıyoruz, hepsi aynı şeyi söylüyor. Kayıp öğrenmek kaybı, kayıp sosyalleşme, iletişim, topluma aidiyet hissetme kaybı. Bunu bir an önce başlatıp, koşullar uygun olduğunda okullarda yüz yüze eğitime geçmek lazım. Dünyada koşullar ne olursa olsun bizim ödevimiz şu; biz bunun tedbirini alıyor muyuz, ne kadar alıyoruz? Bu bir mecburiyet ve bunu yapmak durumundayız. Dikkatli olmanın, tedbirinin neden kritik olduğunu hep söylüyorum. O yüzden de sürekli olarak Sağlık Bakanımız her akşam söylüyor. Biz hemen her gün söylüyoruz.
Biz haftada iki gün açtığımız için. İlk iki gün sınıfın yarısı, daha sonraki iki gün sınıfın diğer yarısı geliyor. O gün senaryo dediğimiz bugün gerçek oldu. Çocuklarımızın bu suretle daha kontrollü şekilde okula geliş gidişlerini, okul yöneticileri, öğretmenler, sayın velilerimiz açısından daha anlaşılabilir, denetlenebilir süreç yapılandırmaya çalışıyoruz. Çocuklar neyi nasıl yapmaları gerektiği konusunda bilinçli oluyorlar, öğretmenlerimiz bazı şeyleri öğreniyorlar.
Pazartesi-Salı günü sınıfın yarısı, Perşembe-Cuma sınıfın öteki yarısı gelecek. Öğretmen, öğrenci ve velilerin özelliklerine bakarak belirleniyor. Katiyyen 'şu gün gelemez, bugün olamaz' diye bir şey söz konusu değil. Okul yöneticilerimizin esnek davranmasını istiyoruz, Türkiye'nin her yerinde aynı kural işlemez. Velilerimiz 'Ben Pazartesi-Salı günü geliyordum ama Perşembe-Cuma gelmek istiyorum' derse tabii ki gelebilir. Evde kronik hasta var göndermek istemiyorum derse tabii ki göndermeyebilir.
Okullar açılmadan önce araştırmalar yapıldı. Üç araştırmada 'çocuklarımızı göndeririz' diyenlerin oranı yüzde 30'lardaydı ama şu anda yüzde 75'i geçti. Biz her gün dijital yoklama yapıyoruz. Okul öncesinde 5-6 puan daha düşük. Bu rakam şunu söylüyor, biz velilerimize bize güvenin, buyurun okullarımıza gelin, video konferansta görüşelim, neyi nasıl yapacağız. Sizin için videolar yaptık. Bunları aylar boyunca söyleye söyleye bu inancı, güveni oluşturmaya çalışıyoruz. Eskiler derler ya 'itikad imandan önce gelir'. Önce bana inanacak.
Öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz maske takıyor. Habersiz videolar izledik, bilimsel amaçlı çalışmalar yapıldı. İlkokul birinci sınıf çocukları, okul öncesi çocuklar inanılmaz dikkatliler. Ben şunu beklerdim, silgisini versin, kalemini paylaşsın. Hiçbir şey yapmıyorlar, yaptıklarında birbirlerini uyarıyorlar.
İki günde toplam yarımşar saatlik beş dersimiz var. Onar dakika teneffüsümüz var. Teneffüsler farklı zamanlarda. Çocukların hepsinin dışarı çıkmasını önlemiş oluyoruz. EBA televizyonundaki içeriklerle okuldaki içerikleri birleştirdik. Çünkü bizim için aslolan televizyon. Aynı yayın günde üç kez tekrar ediyor. Diyelim ki lisede iki kardeş var, biri izledi diğeri izleyemedi. Tekrar veriyoruz. Televizyondaki içerik bizim için okuldaki sorumluluk açısından yeterli. Bütün bunlar zenginleştirme çalışmaları. Esas mecra televizyon.
Başta çok endişelendik. Teneffüs saatlerini ayırarak kontrol ettik. Velilerimiz çok duyarlı. Biz dedik ki 'lütfen sınıflara girmeyin' Yeni çocuğun velisi sınıfa girmeyecek, böyle bir şey yok! Ama emin olun bunu sağladık. Çocuklarımızın bir kısmı teneffüslerde sınıfta kalmayı tercih ediyor, bir kısmı dışarı çıkıyor. Nöbetçi öğretmenlerle sürekli kontrol ediliyor. Çocukların hissiyatı gerçekten çok güçlü. Çocuklar kurallara çok güzel uyuyorlar. Çıkmak istemeyenlere 'niye çıkmak istemiyorsun' diye soruluyorlar, bazen ifade etmiyorlar 'çünkü' deyip duraklıyorlar. Sanırım ailede konuşulan, televizyonda duyulan bazı şeyler var onun için dikkatli ve kontrollüler.
Bizim bu konuya yaklaşımımız oyun tabanlı. Temassız oyunlar diye iki kitap çıkardık. Öğretmenimiz hangisini isterse fark etmez. Bu kuralları bu oyunlar vasıtasıyla öğrendiler. Tekrar tekrar yaptılar. Artık 2 haftadan sonra çocuklar son günlerde bir uyarıya ihtiyaç duymamaya başladılar. 2 hafta sonunda alıştılar. Hala bazı sıkıntılar var mı, var. Çocukların koşturması, temasla ilgili bazı sıkıntılar var. Bu olacak zaten. Ama önemli olan şu; dünyanın 10-12 yaş grubunun maske bile bakmadığı dünyada bizimki çok kontrollü.
Mart'ın başında, 13'ünde çocuklar okumayla ilgili temel aşamaları bitirmiş oluyorlar. Nisan'da okuma bayramı falan olabilir. Buradaki problem akademik olmaktan ziyade o iletişimin, duygu bağının kesilmiş olması. Ailenin, ülkenin tedirginlik içerisine girmesi. Biz çocuklar için, 2'ler için yaz okulu yaptık. Okuma yazma konusunda eğlenceli oyunlar, kuklalar, animasyonlar, yüzlerce materyaller. Oradaki eksiğini yaz boyunca giderdik. Ama öğretmenlerinin bu çocuklarla temasında diğer sınıf düzeyine göre daha yoğunluk oldu. Nereden biliyoruz, EBA istatistiklerinden biliyoruz. İlkokul 1'lerle ilgili endişemiz şuydu, hiç tanımadığı birisiyle ders yapmak kolay değil. Okulu bilmiyor, sıraya oturmamış, o yüzden onları baştan başlattık.
2'lerle ilgili özel uyum çalışması var. 2. sınıftaki öğrencilerle ilk hafta şunları oynayın, bahçede şunu yapın, sınıfta bunu yapın vs. denilecek. Deneyimli öğretmenlerimizle psikologlarımız bunu belirlediler. Yaklaşık olarak şu ana kadar 1 milyon 200 bin kusur civarında çocuğumuz var gelen. Bunların kısmen her gün artış söz konusu olduğu için. Başlangıcında şuydu, böyle devam etti diyemiyorum. Gün gün arttı.
Sağlık Bakanlığı ile bizim yazılımcılar yaklaşık 2 ay çalıştılar. Herhangi çocuğumuz, sınıf öğretmeni, servis şoförü, okul çalışanında pozitif, temaslı vakası sözkonusu ise bu bizim okul müdürümüzün cep telefonuna mesaj olarak düşsün. Bu yazılım bunu günlük olarak döndürüyor. Çocuğun bağlantısı olan veya öğretmenin kendisinde olabilir, şoförde de olabilir. Varsa hemen tedbir alınıyor. Sağlık Bakanlığı hemen geri aktarıyor. 2 haftadır bize gelen bir veri yok. Her gün veriler geliyor, bizim ilkokul 1,2,3,4,5,6,7, 8, 9,12 neyse çocuklarımızın yakınında olan temaslı olan pozitif olan sayı nedir. Okula giden çocuklarda artmayı bırakın kısmi de olsa düşme var. Çocuk sokakta, tatilde, aslında evde kontrol altında değil. Hareketlilik azalıyor. Şehirlerarası gidiş gelişler, ailelerin gidiş gelişleri azalıyor, stabilite oluşuyor. O yüzden daha dingin bir yapı sözkonusu.
Diyelim ki vaka durumu var. Biz bunu Sağlık Bakanlığı ile çalıştık. Bu süreç dinamik süreç. Geçen hafta Bilim Kurulu'ndan yeni bir döküman geldi. Şartların gidişatına göre yeni pozisyonumuz budur diye üç sayfalık bir döküman geldi. Bunu okul müdürleri, öğretmen ve velilerle gözden geçirdik. Okulda Kovid-19 olması durumunda kişinin evinde veya hastanede gözetim altına alınmasını istiyor. Sınıfta günde iki kez semptom takibinin yapılması gerekir diyor. Ayrıca ikinci vaka tespit edilirse sınıfın tamamının uzaktan eğitime alınması isteniyor. Öğretmen veya öğrencinin ailesinde pozitif vaka tespit edildiğinde ailedeki öğretmen veya öğrenci de temaslı kabul ediliyor ve o da karantinaya gidiyor.
Bir çocuğun tatilde, sokakta, çarşı pazarda iken bir riski var mıdır? Vardır, bunu eve getirebilir. Bir genç dışarıdaysa aksine okulda olması daha kontrollü. Okullar dışarıya göre daha tedbirli. Öğretmen pozitif çıkarsa müşahade odasına alınması algoritması var. Arkasından çağrı yapılıyor, okullarda Kovid19 takip kurulu var. Kişinin velisi, kayıtlı yakını kimse onu davet ediyorlar ve test yapılıyor şüphe varsa. Öğretmende testin sonucu pozitif çıkması durumunda derhal karantinaya alınıyor. Diyelim ki bütün okulun karantinaya alınması gerekiyor, alırız, hiç sıkıntı yok.
Servisçiler Odası ile bizim aylardır süren çalışmalarımız var. Bir okul servisi nasıl dezenfekte edilir, neye dikkat edilir. Çocukların yarısı okula geldiği için servisin de yarısı dolu. Bununla ilgili her bir çocuğun nerede nasıl bindiği hepsi bizde kayıtlı. Okul servisleri aslında dezenfekte edilmediğinde ciddi riskler taşıyan bir ortam. Bunun da ne kadar aralıkla nasıl yapılacağının standardı var. Konuyla ilgili el kitabı var. Hangi gün, nasıl ne şekilde, ne kadar süreyle, havalandırma için ne kadar beklemek gerekiyor gibi bütün bunlar teknik olarak yazıyor.
Okul yönetimi ve öğretmenlerin tamamı, okulun öğretmen odasında, ıslak zemininde, bahçesinde, koridorunda, serviste neyin nasıl yapılması gerektiğinin adım adım bir dökümana sahip. Dolayısıyla her bir öğretmen bununla mesul. Yüz yüze eğitimde hayat bilgisi, Türkçe, matematik dersleri verilecek. 1 saat yabancı dil var 2. sınıflardan itibaren, 1 saatte din bilgisi var 4'den sonra. Müzikle ilgili sporla ilgili yakın teması gerektiren dersleri yapmıyoruz. 8'lerde LGS muhtevasında yer alan dersler var. Fen bilgisi, matematik, sosyal bilgiler dersi İngilizce dersi. 12'lerde YKS'ya hazırlık dersleri var. Matematik, edebiyat, fizik, kimya diğer sosyal dersler olabilir.
2+5 Bilim Kurulu'nun önerisi. Tıbbi konularda ben Bilim Kurulu'na bakarım. Pedagojik konularda da biz konuşuruz. Biz subjektif görüşlere değil veriye bakarız. 2+5 yeni açılan sınıflar için de geçerli. Efendim özel okullar da 5 gün açarsa, bunun müeyyidesi var.
Bizim destekleme yetiştirme kursu dediğimiz kurslar var. Hafta sonları yapılıyor. Sadece sınav öğrencisi olduğu için dikkate almıyoruz. Kaygısı daha yüksek, beklentileri daha farklı. Onun ruh sağlığı açısından da bizim meseleye padagojik olarak bakmak lazım. Bütünsel olarak dikkatte alıyoruz. Bu konularla ilgili okul yöneticilerimize yönelik olarak son derece esnek bir yaklaşımız var.
Canlı derslerde gerçekten iyiyiz, eksiğimiz var ama bi kısmında başarımız var. Benim beklediğim şey şu; şunlarda iyi işler yapılıyor, şunlarda sorun var. Velilerimize söyleyeceğim şey şu; hayat bir maraton. Okul başarısı demek hayat başarısı demek değil. Ben akademik eksiklikle ilgili endişe duymam ama kişilik eksikliğiyle endişe duyarım. Bizi ayakta tutan şey şahsiyettir. Ebeveynler olarak aramızda konuşalım ama çocuklar varken daha dikkatli olalım. Hepimizin umuda ihtiyacı var.
Şu salgın bizim için kendimizi değerlendirme anlamında bir fırsat oldu. Neyi yapıyoruz, neyi yapamıyoruz, nerede güçlüyüz bunu gördük. Dünyanın birikimini kullanıyoruz emin olun. Türkiye'nin birikimini kullanıyoruz. Bunu çocukların hatırı, bu ülkenin geleceğinin hatırı için yapıcı bir şekilde geliştirelim. Okullarımızın daha güvenli yer olması için bu bir ulusal sorumluluk. Ben Milli Eğitim Bakanı olarak elbette sorumluyum ama her vatandaşımızın sorumluluğu var. Yüreklerinin derinliklerinden 'Kolay gelsin Ziya Hoca' temennilerine ihtiyacımız var.
Bu görevler geçici görevler, biz hayatta kendi vazifemizi, kimliğimizi, konumumuzu en mütevazı şekilde ortaya koymak durumundayız. Velilerimiz güvenirse, inanırsa fazlasıyla destek oluyorlar. Şimdi dezenfektanı sağlıyoru, malzemeleri sağlıyoruz ama başka konularda da destek önemli. Öğretmene destek, çocuğa bir şeyler fısıldamak da destek bizim için. Her gün Mardin'in, Şırnak'ın, Kastamonu'da, Edirne'de bir yere bağlanıyorum. 'Arkadaşlar nasılsınız, bir ihtiyacınız var mı, hizmetinizdeyiz' diyorum. Bunu her gün yapıyorum ki, Türkiye'nin kılcal damarlarına girmek istiyorum.
Toplumdaki her bir bireyin desteğine ihtiyacımız var. Bize 'şu eksik tamamlayın' desinler hepsini yapalım. Ama herşeyi sıfırlarlarsa emin olun bizim de morale ihtiyacımız var. Önemli olan benim için okula gidip, çocuklarla gözgöze gelince kendimi süperman gibi hissediyorum, acayip enerjik oluyorum. Öğretmenlere 'var mı benden şikayetiniz' diye soruyorum. Öğretmen olarak hiçbir şeyi saklamadan sohbet ediyorlar. 347 bin öğretmenimizle salgın döneminde görüştüm. Her birinin hikayesini dinledim.