DÜNYA

Batı karıştırıyor Rusya çöküyor

Kafkasya Stratejik Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay, gazetemize yaptığı açıklamada, “ABD, Rusya’yı ikna edebilmek adına Ukrayna’da girişmiş oldukları bilek güreşinden, Rusya’yı değişik alanlarda sıkıştırabilmek adına Güney Kafkasya

17 Ocak 2022 Saat: 10:19
Batı karıştırıyor Rusya çöküyor
Batı karıştırıyor Rusya çöküyor

Kazakistan’daki gelişmelerin doğru okunması gerekiyor. Maalesef televizyon yorumcuları bölge hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan konuştukça bilgi kirliliği de artıyor. Bölgeyi çok iyi bilen uzmanların verdiği bilgilerle yorumcuların konuşmaları arasında uçurum var. Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren Kazakistan’daki gelişmeleri, Türk dünyasını çok iyi bilen Kafkasya Stratejik Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay ile konuştuk.

Kazakistan’da eylemler nasıl ve neden başladı? Kazakistan’da neler oluyor?

- Bütün dünyanın gözü önünde Kazakistan’a karşı bir oyun oynandı, diyerek başlamak istiyorum. Bir tiyatro mu sergilendi yoksa gerçekten Kazakistan’da iktidara karşı muazzam bir darbe girişimi mi oldu? Yoksa Ukrayna krizini ötelemek için Rusya’nın dikkatini başka tarafa çekmek için uluslararası bir oyun mu oynandı? Bu ve buna benzer soruları çoğaltabiliriz ama öncelikle 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra Kazakistan, diğer Türk Cumhuriyetleriyle beraber yani Türkistan, Özbekistan, Kırgızistan hatta biz buna Tacikistan ve Moğolistan’ı da dâhil etmek gerekir bu cumhuriyetlerde Sovyet sisteminden dünya sistemine geçişte, dünya pratiklerinden istifade ederek dünya sistemine çabuk uyum sağlama gibi bir atmosfer oluşturulabilirdi. Türk devletlerinin, şu anda en büyük sıkıntısı 30 yıllık süreçlerini çok iyi değerlendiremeden kendi içinde hantal bir yapıya dönüştürmüş olmaları. 3 Ocak’ta meydana gelen doğalgaz zammı gerekçesiyle sokak gösterileri buna bir nevi halk isyanı olarak da ifade ediliyor. Bunlar tamamen Türk devletlerini yöneten ile yönetilen halk arasındaki sosyal uçurumların provokasyona açık hale gelmesiyle sonuçlandı.

Mesela, Sovyetlerin en demir yumruk ile yönetildiği dönemde bile Kazakistan halkı sokaklara çıkarak haklılığını ve haklı taleplerini demokratik usullerle talebe dönüştürebilecek bir karaktere sahipler. 2011’de buna benzer olaylar oldu. Ve 3 Kasım’da dünyadaki enerji talebine olan artış ve enerji fiyatlarındaki yükselişten dolayı, Kazakistan da en büyük enerji üreten devlet olmasına rağmen halkına arz etmiş olduğu doğalgaz fiyatlarında yüzde % 100’e yakın bir zam yapma ihtiyacı hissetti. Tabi, bunlardan sonra Kazakistan devlet yöneticilerinin kişisel servetleriyle ilgili dünya basınında oldukça üst düzey bilgiler aktarıldı. Bu bilgilerle hareketle devleti yönetenler muazzam bir zenginlik elde etmiştir ama devlette vatandaş olanların ise kriz yaşadığı ve krizden dolayı da tepkiye yol açtığıyla ilgili bir görüntü söz konusu. Ve maalesef, Kazakistan’dan sonra da bu olayların hangi devletlere sıçrayacağıyla ilgili kamuoyunda açık tartışmalar yapılıyor. Daha çok Özbekistan ön planda tutuluyor. Mesela, Türkmenistan bu konuda risk altında. Hatta Azerbaycan bu konuda ciddi anlamda risk altında.

Buna göre Kazakistan’da yönetim krizi yaşanıyor diyebilir miyiz?

- Türk tarihinin en büyük problemi, Türk devlet aklına göre değil de, devleti yönetenlerin, yönetimi saltanata dönüştürmesinden kaynaklanan ciddi anlamda bir yönetim krizi konusunun aynısını biz Kazakistan’da yaşıyoruz. Diğer devletleri de şamil kılmak gerekirse Türk devletleri saltanat aklıya değil, Türk devlet aklıyla hareket ederek ancak toplumsal kargaşanın önüne geçebilirler. Siz doğalgaz zammını yaparken toplumu iyi okuyabilmeliydiniz, toplumun psikolojisini, sosyolojisini iyi bilebilmeniz gerekirdi. Sultan Nazarbeyev ve ondan sonra başa geçen Tokayev buna pek dikkat etmediler. Dikkat etmedikleri için de muazzam bir tepki çıkmasının altyapısı oluştu.

3 Ocak’ta meydana gelen bu ayaklanma ve sokak gösterileri acaba kimin tarafından provoke edildi. Şu anda tutuklananlarla ve olaylarda ölenlerle ilgili dünyaya net ve açık bir bilgi verilmedi. Şu ana kadar 10 bin tutuklama var. Tutuklananların örgütsel bağları var mı? Bireysel mi sokağa çıktılar? Rusya ile mi, Avrupa ile mi bağlantılı? Çin istihbaratının etkisi veya katkısı var mı? Tüm bu soruşturmalar bittikten sonra öğrenebileceğim konular ama, bizim Rusya ile Batı arasında Ukrayna’da meydana gelen krizden sonra özellikle dünya basını son 1-2 aydır bu krizle meşgul oluyordu.

Bu süreçte -4 yıldır- biz hep şunu söyledik, Bizim “Kafkassam” diye bir merkezimiz var, orada, Batı, Ukrayna’da Rusya’nın elini zayıflatabilmek için Güney Kafkasya’da, Karabağ’da, Kazakistan’da ciddi problemler çıkartacağıyla ilgili yazılarımız mevcut. Sitemizde de mevcut. Güney Kafkasya’da 44 gün çatışma oldu ve Azerbaycan işgal altındaki topraklarını işgalden kurtardı. Fakat 1991’de Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını kazandığında ihtilaflı Dağlık Karabağ üzerinden çatışma çıktı. Ve Rusya, Ermenistan üzerinden, Dağlık Karabağ’ı ve Dağlık Karabağ dışındaki 7 Azerbaycan rayonu olarak ifade ettiğimiz ilini, ilçesini işgal ederek güney Kafkasya’ya yerleşmiş oldu.

Gelişmeleri anlamak için coğrafya kadar tarihi de bilmek gerekiyor değil mi?

Güney Kafkasya’yı da özellikle 1881-1827 arasını iyi bilmek lazım, özellikle Türk tarihini iyi bilmek adına. 1881’de Ruslar Tiflis’e indi. 1827’e kadar geçen süre zarfında ne Osmanlı ne de İran İmparatorluğu Rusların güneye inmesinin oluşturacağı tehlikenin farkına varamadılar. Özellikle İran’daki Türkler, Ruslara karşı Osmanlı ile ittifak yapacaklarını hem Osmanlı hem de Ruslarla çatışmak zorunda kaldılar. Bu çatışmanın neticesinde 1827’de imzalanan Türkmençayı antlaşmasıyla Rusya ile İran’daki Türk devleti komşu oldu. Bu şu demek, Osmanlı ile Türkmen coğrafyası ortadan kalkmış oldu. Ruslar güney Kafkasya’yı işgal ettikten sonra Türk coğrafyasını işgal ettiler.

1991’de Sovyet Rusya yıkıldıktan hemen sonra Rusya can havliyle Kuzey Kafkasya’da çatışma çıkarttı. Çünkü Rusları şunu iyi biliyordu -hem çarlık döneminde hem Sovyet döneminde hem de yeni başlayacak Federasyon döneminde- Güney Kafkasya’yı elimizden kaçırırsak Türkistan coğrafyasını elimizden kaçırırız. Rus imparatorluğu tamamen devre dışı kalır. Ve Moskova knezliğine döneriz endişesiyle can havliyle güney Kafkasya’da varlığını sürdürdü. Böylece bağımsızlığını ilan eden başta Azerbaycan olmak üzere Türk coğrafyasındaki Türk devletlerini baskısı altına aldı.

16-17 Aralık, Türkistan cumhuriyetlerinin bağımsızlık günleridir. 30 yılına geldiğinde 2021 yılında hatırlarsınız Ermenistan Azerbaycan savaşında, Azerbaycan 7 rayonunu işgal kurtardı. Fakat Dağlık Karabağ problemini çözemedi. 10 Kasım 2021’de yapılan anlaşmada Rusya 1991 yılında girmiş olduğu Azerbaycan toprakların tekrar girmiş oldu. Bu çok önemli. Bunun Kazakistan ile ne alakası var denebilir. Bu bilinmeden Kazakistan’a gelen Rus barış gücü altında gelen askerleri anlamanız mümkün olmaz.

Rusya’sız hareket edilmeyeceği mesajı mı verilmek isteniyor?

Rusya, 1991’de Sovyetlerden Federasyona geçerken bağımsızlığını ilan eden bütün Türki cumhuriyetlerle ilgili gelecekte vesayetini koruyabilmek adına problemler üretip bu problemler üzerine bölgede olmak istiyordu. Hocalı katliamından sonra Türk cumhuriyetlerine Rusya’sız hareket edilemeyeceğini bilinçaltlarına yerleştirmiş oldu.

Azerbaycan, 7 rayonunu kurtardıktan sonra alelacele Moskova’da yapılan anlaşmada biz hep şunu bekledik: Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasında Laçin koridoru açıldı. Buna mukabil Ermenistan’ı Nahçıvan’a bağlayacak Zengezur üzerinden bir koridor beklentisi oldu. Anlaşmanın üzerinden neredeyse 1,5 yıl geçmiş olmasına rağmen herhangi bir hareketlilik söz konusu olmadı. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum, başka bir yerde dikkatinize sunması mümkün bir şey değil. Türkiye, baktı ki Zengezur koridoru açılmıyor. 44 gün savaşında Azerbaycan’ı o kadar desteklemiş olmasına rağmen barış gücü olarak yerleşemeyince son zamanlarda bu konu gündeme getirilmişti. Biz hep şunu bekledik, Rusya bir şekilde bölgede bir problem çıkartacak bu problem üzerinden Güney Kafkasya’daki kazanımlar elimizden alınacak, diye ifade ettik.

Ve dediğim gibi Güney Kafkasya’daki Türkiye’nin koridor beklentisi karşılanmayınca, hatta Rusya’nın açılacak demesine rağmen açılmaması ki bunu Rusya ve İran engelledi. Türkiye de bu sefer, Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan barışını sağlayarak bütün Ermenistan’ı koridora dönüştürmek isterken Kazakistan’da bazı olayların çıkma arifesine gelindi. Aralık ayında yapmış olduğumuz bazı analizlerde Kazakistan’da bazı olayların çıkacağını ifade ettik. Rusya’nın dikkatini Ukrayna tarafından Doğu’ya yöneltmesi adına Amerika veya Batılılar tarafından çıkartılacağı kanaati biz de biraz daha öndeydi. Rusya, özellikle Noel kutlamaları tatilinden hareketle 3 Ocak’ta bu isyanını başlatılmasının önünü açtı. Her ne kadar Kazakistan’ın kendi ekonomik şartları isyanın önünü hazırlamışsa da; Rusya, irin toplayan çıbanın patlatma zamanını çok iyi ayarladı. Amerika ve batı, 20 Ocak’tan sonra bu operasyonu gerçekleştirmeye planlarken, Rusya evvelden hareket etti. Kazakistan’daki devlet yetkileriyle de görüşerek bu olayların önünü açtı. Ve hemen Kolektif Güvenlik Anlaşma Örgütü –Sovyetler, dağıldıktan sonra bu devletleri tutabilmek için kurmuştur-, güvenlik barış gücü adı altında, Kazakistan’a gönderilmiştir. Ve Kazakistan, tarafından Rusya’dan talep edilmiştir.
Oysa Kazakistan, bunu BM’den talep edilseydi. Belki. Yarın için daha sağlıklı adımlar atılabilirdi. Gerçi Tokayev, dünyadaki ve özellikle Türkiye’deki tepkilerden sonra Kolektif Güvenlik Anlaşma Örgütü askerlerinin10 gün içerisinde geri gideceğini ifade etti ama çok ilginç cümleler geçti: Rusya’nın resmi dil haline tekrar dönüşmesi.

Çünkü Nazerbayev iktidara geldikten sonra Türkçe’nin, Kazakça’nın, Rusça’ya karşı ön plana çıkması için bazı hamleler yapmıştı. Ve en önemlisi de Nazerbayev öncülüğünde oluşan Türk Devletler Teşkilatının aktif hale gelmesine karşı Rusya, Kazakistan’a karşı resmen müdahale etmiş oldu.

Kazakistan’ın, ABD için ön plana çıkmasının sebepleri nelerdir? Ve bununla neyi amaçlamaktadır?

Hep şöyle anlatılır: Kazakistan yer üstü, yer altı zenginlikleri ve Rusya ile Çin arasındaki coğrafya olması, Çin’in ipek yolu projelerinin önemli bir kısmının Kazakistan’dan geçmesi vs.

Bunlardan dolayı bütün süper güçlerin dikkatinin, Kazakistan’da toplanmasına sebep oldu. Ama burada ABD’nin önceliği, birincisi geçtiğimiz Haziran ayının (2021) 14’ünde Biden-Erdoğan görüşmesi, 16 Haziran’da da Biden-Putin görüşmesi gerçekleşti. Ondan sonra da Afganistan dünya siyaset gündemine girdi, birden. Yapmış olduğumuz analizlerden şöyle bir fikir ortaya çıktı: Biden, Çin’e karşı yapacağı büyük operasyonda Rusya’yı yanına çekebilmek için ikna turları gerçekleştiriyor.

Hatta geçenlerde, Rusya’nın ve ABD’nin dışişleri bakan yardımcıları 7 saate yakın bir görüşme gerçekleştirdiler zaten ondan sonra Kazakistan’da bir rahatlama oldu. Bunu şunun için söylüyorum. ABD, Rusya’yı ikna edebilmek adına Ukrayna’da girişmiş oldukları bilek güreşinden, Rusya’yı değişik alanlarda sıkıştırabilmek adına Güney Kafkasya’da, Kazakistan’da yeni cepheler açmak için gayret ediyordu. Rus strateji merkezini takip ettiğinizde faaliyetlerini adım adım görmeniz mümkün.

Rusya bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor. Ukrayna’dan ve Sovyet coğrafyasından vazgeçmek istemiyor. Çünkü Rusya’da bir sıkıntı var. Önümüzdeki, Putin sonrası dönem Rusya’nın geleceği karanlık. Dolayısıyla Putin, Rus halkına bir politika verebilmek adına son zamanlarda Kolektif Araştırma Örgütü üzerinden eski Sovyetleri diriltmek için bir heyecan teşekkül etmek istiyor. Belarus’ta, Ukrayna’da hatta Gürcistan’da bununla ilgili çok daha fazla ön plana çıkacak ve Rusya’nın hamleleri gerçekleşecek. Bu noktada, Putin’in gayreti, ABD, Çin’e karşı Rusya’yı yanına çekebilme namına vermiş olduğu mücadelelerini yansımasını Kazakistan’da görmüş olduk.

Bugünlerde hep şu tartışılıyor, Kazakistan olaylarının Özbekistan’a ve Türkmenistan’a sirayet üzerinde duruluyor. Eğer ki sirayet ederse, Azerbaycan’da geçmiş olur. Bu yüzden, Türk dünyasında bir hareketlilik olabilir. Bu noktada Türkiye, özellikle dış işleri bakanları seviyesinde Türk Devletleri Teşkilatıyla sanaldan toplantı yaparak, olayların vahameti üzerine dikkat çekerek, daha dikkatli ve gelecekle ilgili üst düzey irtibatların sağlanması üzerinden karar çıktı.

Eğer önümüzdeki dönem, bu hareketlerin sıçramasını önler ve halkıyla barışan bir yönetime behemehâl dönersek bu ayaklanma pratikleri Rusya’nın batı coğrafyasına doğru kayacak ve Biden, Putin’i Çin konusunda ikna edene kadar devam edecek. Önümüzdeki günlerde bu basına yansıyacak çünkü Putin, Biden’a karşı girişmiş olduğu mücadelenin bir karar aşamasına gelecek.

Bizim beklentimiz şu olacak, Çin’e karşı girişilecek mücadelede Rusya, ABD’nin yanında yer alacak mı? Ki bu beklentileri karşılayacak veriler mevcut.
Gelecek 5 yılda, Rusya’da, Çin’de, İran’da ciddi dönüşümler olacak. 350 milyonluk Türk dünyasının, 130-140 milyon bağımsız devletler içerisinde yaşıyor. Rusya’da 50 milyon, İran’da 40 milyon, Çin’de 50 milyon’a yakın Türk ve diğer Türk toplukluların da bulundukları devletlerin bünyesinde yaşadıkları için Çin’e karşı yapılacak büyük operasyonun neticesinde ortaya büyük bir sinerji çıkacak. Bu sinerji önümüzdeki 5 yılda, hatta 10, 20 yıla yaydığımız zaman bir süper gücün doğum sancılarını yaşıyoruz, şu an.

Stalin; Türkleri Kazak, Kırgız, Özbek diye böldü, Sonra birbirine düşürdü

Kazakistan’ın Türkiye politikası nasıldır?

Hep şunu söylüyorum, Türkiye, Türki cumhuriyetler kurulduğunda onların hepsini tanıdı. Ama Sovyetlerin yıkılmasına hazır değildi. Dolayısıyla, Türkiye Sovyetlerin yıkılacağını ve Türk dünyası ile baş başa kalacağını hesap etmedi. Devletleri tanıdıktan sonra Kazakistan’a, Kırgızistan’a gönderilen büyükelçilere baktığımızda bunu görmemiz, mümkün. Sizin hazır olmadığınız bir coğrafya ile ilgili bir öneri paketi sunmanız olası değil. Türki cumhuriyetlerde kendi el yordamlarıyla devletlerini yürütmeye yönelik faaliyetler yürüttüler. Kazakistan, önce kendi nüfusunu dengelemeye çalıştı. Devlet kurulduğunda Rus nüfusu 2, büyük kitleydi. Nazarbayev, geldiğinde Rusların Moskova’ya gitmesinin önünü açtı. Rusya ile olan bağlılıklarını azaltmaya çalıştı. Buna rağmen 1992 ve 1993’lerde Hocalı katliamı ve peşinden Azerbaycan’ın işgali, gayri ihtiyarı Türk devletlerini Rusya ile olan psikolojik bağını devam ettirdi. Ama 2000 yıllarından sonra Türk kurumlarının burada el yordamıyla yapmış olduğu çalışmalar, stratejik eylem planı dâhilinde olmayıp ferdi grupların gayretleriyle oluşan bölgedeki çalışmalar neticesinde gelişmiştir. Burada Namık Kemal Zeybek’i hayırla yâd etmek gerekir, O’nun “Büyük Öğrenim Değişim” projesiyle 20 bine yakın Türk Dünyasından öğrenci gelmesi ve geri ülkelerine dönerek önemli pozisyonlara gelmesi Türkiye ile Türk devletleriyle olan bağı oldukça kuvvetlendirdi.

Stalin, Sovyet Rusya’daki Türkleri önce kendi arasında böldü. Kazak, Kırgız, Özbek diye. Sonra bunları birbirine düşürdü. En son da Türkiye karşıtı bir politikayla yetiştirdiler. 1991’de bağımsızlıklarını kazandıklarında bir Kazak’a Türk dediğinde hakaret olarak sayıyordu. O günden bugüne, Kazaklar da Kırgızlar da, önce Türk sonra alt-halk olma şuurunu öne çıkardı. Garip bir durumu söyleyeyim. Türkiye’deki Yüksek Eğitim Kurumuna göre Türkiye dışında Türk yoktur. Türkiye dışında eğitim yapılamaz diye bir maddesi var. Bu Türkiye’nin en karanlık döneminin yansımasıdır. Yurt dışında, Türkçe eğitim alan bir öğrenci Türkiye’ye geldiğinde eğitim alamıyor. Bu 1982 yılında Kenan Evren cuntasının yazmış olduğu bir madde. Bundan önceki YÖK başkanı Yekta Saraç giderken bunu kanun maddesine dönüştürdü. Ve şu anda Azerbaycan’ın resmi dilini YÖK kabul etmiyor. Maalesef, YÖK bu konuda korkunç bir şekilde direniyor.

Türkiye bu eski dönemden kalanları temizleyip uyum haline getirmediğiniz sürece, elin Amerikalısı okyanustan gelir Kazakistan’ı karıştırır, Moskovalısı, arka bahçem olarak bakar. Türkiye ise ciğerci dükkânındaki camdan bakan kedi gibi kalır. Bugün iğneyi kendimize batırmazsak yarın daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Biz, Türk dünyasıyla ilgili Türkiye’nin ağabeylik yapma hakkını bir kenara bırakıp, bütün Türk devletleri, boyları, topluluklarıyla birlikte bir gelecek inşa etmek zorundayız. Buna bugünlerde Turan deniyor. Türk Devletleri Teşkilatı kurulduğunda, Rusya basınında “Eyvah! Turan kuruluyor” deniyordu. Rus askeri Kazakistan’a girdiği gün Türkiye, Turan’ın en uzak ülkesi deniyor. Bunları okumamız gerek. Bunları dolduracak olan üniversiteler, strateji merkezleri. Tokayev, her ne kadar Rusların 10 gün içerisinde çekileceğini söylediyse de, üzülerek ifade ederim ki, çekilmeyecek. Dağlık Karabağ’dan da çekilmeyecek. Biz Dağlık Karabağ sürecini okuyamadık. Azerbaycan’ın Türkiye üzerindeki propagandaları üzerinden konuyu anlamaya çalıştık.

Bundan sonraki süreç nasıl olur? Türkiye siyasi olarak nasıl bir yol izlemeli?

Rusya’nın oradan çekilip çekilmemesinden ziyade varlığını en aza indirmek lazım, bunun için dünyada bu konuyla ilgili bir kamuoyu oluşturmak lazım. Rusya’nın çekilmemesi Kazakistan devlet yönetimi için sigorta olarak değerlendirilecek. Kazakistan halkının dönüşümü, ne Rusya ne de yönetim tarafından engellenemez. Hatta şu iddiamı da belirttim. Bu olaylar önümüzdeki günlerde Rusya’ya sıçrayacak. ABD-Rusya, görüşmeleri Çin konusunda Rusya’nın ikna olmasıyla orantılı olacak. Rusya’da Çin’in yayılımcılığından rahatsız vaziyettedir. Mesela, Kırgızistan ekonomisinin % 70’i Çin’in kontrolünde. Belki ikisi beraber anlaşacak Çin’in bölünmesini sağlayacaklar. Ve orada bir Uygur devleti ortaya çıkacak. Bizler bir Türkistan federasyonunu altyapısını kurmak zorundayız. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan bir Avrupa Birliği gibi yapıya dönüşecek.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑