Başbakan Yardımcısı Arınç, '212 sayılı Basın İş Kanunu'nda kapsamlı bir değişiklik yapacağız. Paydaşların iştirakiyle Basın İş Kanunu'nda yapılması gereken hususları bir mutabakat çerçevesinde gündeme getireceği
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edilen ve internet sitelerini Basın Kanunu kapsamına alan tasarının görüşmelerinde yaptığı açıklamada, alt komisyon çalışmalarının ardından mükemmele yakın bir metin otaya çıktığını kaydetti.
Haklı olan eleştirilerin alt komisyon raporunda yer bulduğunu ifade eden Arınç, "(Sıkışık zamanda niye geldi?) denilebilir. Geçmişi iki yıl öncesine dayalıdır. Hz. Peygamber 'kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikin' buyuruyor. 'Torba yasa vardır, o vardır, bu vardır, arkası sonrası tatildir' denilebilir. Tasarıyı Genel Kurul'a sevk edecek hale getirebilirsek bakarsınız görüşebiliriz ya da Ekim ayına kalır" dedi.
Tasarıyla, internet haber sitelerine Basın Kanunu içinde yer bulmak istediklerini belirten Arınç, "Bütün internet haber sitelerini bu kanun kapsamına alınacağı öngörülseydi, özgürlük ortamının tartışıldığı Türkiye'de belki aleyhte bir puan olacaktı. Girmek isteyenler beyannamesini vererek girecek ve bazı haklardan yararlanacak, girmek istemeyenler bugünkü gibi yayınlarına devam edecek. Bundan daha seçenekli, özgürlükçü tutum düşünülemez" diye konuştu.
Basın İş Kanunu'nda kapsamlı bir değişiklik yapacaklarını söyleyen Arınç, "Paydaşların iştirakiyle Basın İş Kanunu'nda yapılması gereken hususları bir mutabakat çerçevesinde gündeme getireceğiz" dedi.
"Patronların olumsuz tutum ve davranışları"
Tasarının kabul edilmesinin ardından Arınç, basın sektöründe sıkıntılarının çok büyük olduğunu kaydetti.
Bunların giderilmesinin, hem basında çalışanlarını hem de basınla ilgili özgürlük alanlarını doğrudan ilgilendirdiğini ifade eden Arınç, basında çalışanlarla ilgili fiili hizmet zamlarının 2012 yılında geri getirildiğini anımsattı. Ancak bunun meseleyi çözmediğinin altını çizen Arınç, bunun çok büyük parçanın küçük bir kısmı olduğunu söyledi.
Medya sektöründe özellikle patronların olumsuz tutum ve davranışları sebebiyle basın çalışanlarının hiçbir güvencesinin olmadığını dile getiren Başbakan Yardımcısı Arınç, "Çok düşük ücretlerle çalışıyorlar, her an kapı önüne konulma tehdidi var. Kıdem tazminatları yok, grev yapmaya kalkanlar da hiçbir hak elde edemiyorlar. Bunun doğrudan hükümetle olan kısmı çok azdır ama medya patronlarıyla ilişkili yönleri çok fazladır. Bu konuda çalışan sendikaların da çok fazla etkilerinin olmadığını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Basın İş Kanunu ve diğer kanunlarda güncel olarak ne yapılması gerektiğini üç büyük şehirde çalıştaylar yapılarak ortaya koyacaklarını yineleyen Arınç, "Hangi bakan arkadaşımız bu konuda o zaman görev başında olur bilemem ama bunun mutlaka yapılması lazım. Çünkü bu Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren bir konu, sadece çalışanları değil" dedi.
"Gazetecilik tarifi"
Zaman zaman Türkiye ile ilgili raporlarda "Türkiye'de basın özgürlüğü yok" denilerek Türkiye'nin özgürlük olmayan bir ülke olarak tanıtıldığını belirten Arınç, şunları söyledi:
"Bir bakan olarak değil ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bundan utanç duymamız lazım. Nasıl böyle raporlar tanzim edilebilir, gerçekten durum bu mudur, gerçek durum bu değilse niçin böyle raporlarda 'şu kadar gazeteci tutuklu, cezaevinde veya hükümlüdür' deniliyor.
Araştırma sonuçlarından birisi, gazeteciliğin ne olduğu konusunda düğümleniyor. Bir insana mesleğini sorarsanız, 'bakkalım, kasabım, taksi şoförüyüm' diyebilir. Aynen bunun gibi birileri de 'gazeteciyim' diyor. Gazetecinin hangi suçu işlediği için cezaevinde olduğuna baktığınızda, banka soyma teşebbüsünden veya öldürmek fiilinden dolayı cezaevinde olduğunu görüyorsunuz; bölücü veya başka terör örgütüyle doğrudan eylem birliği içinde patlayıcı sakladığını veya bir başka yere naklettiğini görüyorsunuz. 'Gazetecilik' sıfatı bu kadarı ucuz mu? Biz kime 'gazeteci' diyeceğiz? Herkes 'ben gazeteciyim' dediği zaman gazeteci mi olacak? Bunun bir sınırı yok mu? Türkiye'de 60, 70, 80'li yıllarda öyle müteahhitler türedi ki Manisa'nın en kıymetli müteahhidi ayakkabı tamirciliğinden gelmişti. Küçük bir sermaye ele geçirdi ve adı müteahhide çıktı. Sonradan Yalova'daki depremde evleri üst üste yığılan Veli Göçer'ler gibi bunların da yaptıkları sorunlu olmaya başladı. Bir insana niçin, nasıl, neyi başardığı için 'müteahhit' diyeceğiz? Bir meslek kriterimiz yok. Basın kartı sahibi 14 bin arkadaşımız var. Bir insanın 'gazeteciyim' demesi için basın kartı sahibi olmasına gerek yok. Onun ayrı şartları var. Nefret kusan insanlar var. Belli amaçlarla çıkan 500, 600 tirajlı gazeteler var. Sadece Türkiye Cumhuriyeti'ne düşmanlık yapmak için attığı başlıklarla sadece propaganda yapan değil, 'öldür' diye emreden, şiddeti gösteren ama 'gazeteciyim' diyen insanlar var. Olumsuz noktalardan hareketle bir tarife gitmemez lazım. Kim gazetecidir? Kendisine 'gazeteciyim' demesine rağmen gerçekten gazeteci sıfatını taşımaya layık mıdır, kriterlere sahip midir?
Mesele en son 49 kişi içeride tutuklu veya hükümlüdür. Bu sıfatı taşıyan veya taşıması gerekenleri dikkate aldığımızda bunun 5'i geçmeyeceğini görürsünüz. Gazetecilik mesleğini ve sıfatını gerçekten taşımaya layık olmak için hangi kriterlere ve ölçülere sahip olmak gerektiğini bulmalıyız."
MHP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu, basın çalışanlarının durumunun kritik olduğunu, çalışma şartlarının ve iş güvencelerinin korunması gerektiğini kaydetti.
Çalışma hukukunda "teşmil" diye bir yöntem olduğunu belirten Başesgioğlu, "Eğer siyasi irade basın çalışanlarını koruma konusunda bu karalılığını devam ettirecekse, Anadolu Ajansı'nda (AA) yapılan toplu sözleşmeyi bütün basın kuruluşlarına teşmil ettiğiniz zaman başka hiçbir şeye gerek yok. Hepsi AA'da çalışan kardeşimiz kadar güvenceye sahip olur" dedi.