İşte Selvi'nin bugünkü yazısı..Cemal Kaşıkçı 2 Ekim Salı günü saat 13.14’te Suudi Arabistan’ın İstanbulBaşkonsolosluğu’ndan içeriye giriyor.
Doğrudan Başkonsolos Muhammed el Uteybi’nin makamına alınıyor. Herhangi bir sorguya dahi gerek duyulmadan Suudi Arabistan’dan gelen infaz timi tarafından boğularak öldürülüyor. Boğma işlemi 7-8 dakika sürüyor. Kaşıkçı’nın cep telefonu ile kolundaki akıllı saati Apple Watch’un eşleştiği bilindiği için çalıştırılmak isteniyor. Bunun için önce parmağı kesilip parmak izinden açılmaya çalışılıyor. Ama başarılı olamıyorlar. Suudilerin açıkladığı şekilde bir arbede veya sorgulama yaşanmıyor. İnfaz timinin kendisini etkisiz hale getirmeye çalıştığı sırada Kaşıkçı, doğal bir refleks olarak direnmeye çalışıyor. Bir poşet ya da ipi andıran plastik bir malzeme ile boğuluyor.
Sonra vahşetin ikinci bölümüne geçiyorlar. Adli tıp kurumu başkanı Al Tubaigy, müzik açıp cesedi 15 parçaya ayırıyor. Bunların hepsi başkonsolosun makamında gerçekleşiyor. Kaşıkçı’nın öldürülme anına ait ses kayıtları da o anda yaşanan vahşeti kaydediyor.
Kaşıkçı’nın cesedi başkonsolosluk dışına çıkarılıyor ama İstanbul dışına çıkarılamadığı düşünülüyor. Bu sırada kimyasal maddeler kullanılarak delillerin yok edilmesi aşamasına geçiliyor. Adli tıp kurumu başkanı, 10 günden önce başkonsolosluk binasında bir arama yapılmasına izin verilmemesi talimatını veriyor. Çünkü kullandığı kimyasallarla birlikte delillerin 10 gün içinde yok olacağını hesap ediyor. Başkonsolos, polisin arama yapmasını engellemek için elinden geleni yaptı. Buna rağmen polisin titiz çalışması sonucunda bazı deliller kurtarıldı. Eğer önemli delillere ulaşılmasa Suudi Arabistan cinayeti kabul eden açıklamayı yapar mıydı?
İKİ NOKTA
Yazının girişinde Cemal Kaşıkçı’nın doğrudan başkonsolosun makam odasına yönlendirilmesine dikkat çekmiştim. İki nedeni var:
1) Cemal Kaşıkçı, medeni durumunu gösteren belgeyi almak üzere Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na 28 Eylül Cuma günü müracaat ediyor. İşlemlerin yetişmediği belirtilip kendisine 2 Ekim Salı gününe randevu veriliyor. Pazar ve pazartesi günü ise bulunduğu Londra’dan aranıp salı günkü randevusu hatırlatılıyor. “Geleceksiniz değil mi?” diye soruluyor. Kaşıkçı bu durumdan tedirgin oluyor. “Benim aramam gerekirken onlar beni arıyor” diyor. Peki, aradan geçen 4 günlük zaman zarfında Kaşıkçı’nın istediği evrak hazırlanıyor mu? Şu ana kadar böyle bir evrakın hazır olduğuna dair bir bulguya rastlanmadı.
2) Kaşıkçı’nın başkonsolosluğa geleceği kesinlik kazandığı için ondan önce saat 12.25’te binaya giriş yapan infaz ekibi, hazırlık yapıp kendisini başkonsolosun makam odasına bekliyor. İçeri girdiği anda en ufak bir sorguya dahi gerek duyulmadan boğuluyor.