SİYASET

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Teröre karşı desteğe hazırız

‘Gerçekten terörü önleyebiliyorlarsa ve bize de düşen görevler varsa, her türlü desteği veririz. Normalde Sayın Başbakan’ın siyasi parti liderlerine bilgi vermesi, görüşlerimizi alması gerekir. Böyle bir görüşmeye açığız’

23 Şubat 2016 Saat: 06:45
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Teröre karşı desteğe hazırız
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Teröre karşı desteğe hazırız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dünkü sohbetimizde hükümeti terör eylemleri konusunda eleştirirken, “Sayın Davutoğlu, farklı önlemlerin alınacağını söyledi. Somut bir şey ortaya konulmuş değil. Eğer gerçekten terörü önleyebiliyorlarsa ve bize de düşen görevler varsa, her türlü desteği veririz. Normalde Sayın Başbakan’ın siyasi parti liderlerine bilgi vermesi, görüşlerimizi alması gerekir. Biz böyle bir görüşmeye açığız” dedi. CHP’siz yeni anayasaolamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, eski CHP lideri Deniz Baykal’ın son çıkışları için de “O defter kapandı” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

GELDİĞİMİZ NOKTA DRAMATİK:  Terör konusunda hükümetin beceriksizliğini artık sadece biz değil bütün dünya kabul ediyor. Hükümet gerçekten de yapılması gereken hiçbir şeyi yapmadı. Alınması gereken hiçbir önlemi almadı. İşi zamana bıraktı. Bu çerçevede geldiğimiz nokta gerçekten dramatik. Bakın en son bombayı arabasıyla getirip patlatan kişi; kimlik var, adres var, çalınan araba var, her şey var ama yakalanamıyor. Birilerinin bunun sorumluluğunu üstlenmesi lazım. Sorumlu kim? Sorumlu yok. Ortada sorumlu yoksa bu ülkeyi kim yönetiyor. O nedenle ben hep Türkiye’de bir yönetim boşluğu var diyorum. Türkiye’nin asıl sorunu bir yönetim boşluğu olması. Böyle bir durumda siz ülkeyi sağlıklı yönetemezsiniz.

BİZE DÜŞEN DESTEĞİ VERİRİZ: Sayın Davutoğlu, hem kent, hem Türkiye düzeyinde farklı önlemlerin alınacağını söyledi. Fakat bununla ilgili somut bir şey henüz ortaya konulmuş değil. Önlemler alınacak diyor. Şimdi bir hükümet kalkıp da teröre karşı önlemler alırsa “Niye önlem aldınız?” diye özel bir eleştiri getirme durumumuz söz konusu olmaz tabi. Eğer gerçekten terörü önleyebiliyorlarsa ve bize de düşen görevler varsa, biz rahatlıkla her türlü desteği veririz. Terörden hepimiz mağduruz. Masum insanlarımız hayatlarını kaybediyor. Ancak alınan güvenlik önlemlerde insan hakları ve hukukun üstünlüğü kriterleri gözetilirse bu şartla desteklediğimizi de söylemeliyim.

LANET TWEET’İYLE OLMAZ:  Türkiye, terörle yaşamak zorunda olan bir ülke konumunu hak etmiyor. Türkiye’nin terör algısıyla yaşaması da mümkün değil. Ama bir iktidar terör konusunda kalıcı ve kapsayıcı, yani olayların bütün parametrelerini değerlendirerek önlem alıyorsa terör konusunda başarılı olabilir. Nasıl olacak kalıcı ve kapsayıcı; Türkiye’nin terör sorunu PKK terörü olmasının çok ötesine geçmiş durumda. IŞİD terörü var, güvenlik zafiyeti var, istihbarat zafiyeti var. Baktığınız zaman bir anlamda terör eylemlerinin ardından cenaze namazlarına katılarak, lanet tweet’leri atarak sorunla mücadele edeceğini düşünen bir hükümet profili var karşımızda. Şu andaki en temel sorun bu. Önlem almak yerine “Bu Türkiye’ye karşı yapılmış bir eylemdir” diyorlar. Küba’ya karşı yapılmadı. Bu eylem tabii ki Türkiye’ye karşı yapıldı. Eğer bir siyasal iktidar, terör eylemini “Türkiye’ye karşı yapılmış eylemdir” diye eleştiriyorsa, olayın boyutlarının henüz farkında değildir demektir.

HÜKÜMET BİZİM KADAR ÇABALAMIYOR: Biz terör sorununun ortadan kalkması konusunda birçok çalışma yürütüyoruz. Öncelikle gerçekten yıllarını bu alana ayırmış uzmanları dinliyoruz. İki, uygulamacı uzmanların dışında akademisyenleri de dinliyoruz. Üç, dış politikayı masaya yatırıyoruz çünkü terör eylemlerinin bir bölümünün dış destekli olduğunu biliyoruz ve işin bu yönü de çok önemli. Emin olun bizim gösterdiğimiz çabanın hükümet tarafından gösterildiğini hiç düşünmüyorum.

BAŞBAKAN’LA GÖRÜŞMEYE AÇIĞIZ: Normalde Sayın Başbakan’ın siyasi parti liderlerini davet etmesi ve bu konuda bilgi vermesi, bizim görüşlerimizi alması gerekir. İşin doğasında olması gereken de bu. Çünkü teröre karşı mücadele etmek hepimizin ortak görevi olmak zorunda. Biz böyle bir görüşmeye elbette açığız. Bunu bir milli sorun olarak görmemiz gerekiyor. Çünkü burada karşılıklı olarak birbirimizi suçlamanın çok ötesinde bir durum var. Sokaktaki sade vatandaşımızın hayatı tehlikede. Bunu defalarca söyledik. Kendilerini uyardık ama onlar kendi zihin dünyalarında “Sorunu sadece biz çözeriz, bizim dışımızda kimse karışmasın” düşüncesine sahipler. Dolayısıyla, daha fazla bir şey söyleyemiyoruz.

BAŞBAKAN ŞARTLARIMIZA HAK VERMİŞTİ: Samimi olarak ifade edeyim, işin gerçeğine baktığınız zaman biz hiçbir zaman masadan ayrılmadık, kaçmadık. Bizim baştan stratejimiz, yol haritamız belliydi. TBMM Başkanı’na en baştan bir mektup yazdık ve bu mektupta kendi taleplerimizi, hedeflerimizi ortaya koyduk. Bütün netliğiyle, açıklığıyla o mektupta var. Bunu aldıktan sonra bizi davet ettiler. Biz de “Madem davet ediyorsunuz, bizim önerilerimize de olumlu bakıyorsunuz, biz de geleceğiz görüşlerimizi elbette sizlerle paylaşacağız” dedik ve düşüncelerimizi ifade ettik. Ama komisyona gittiğimizde karşılaştığımız tablo böyle bir tablo değil. Komisyona bir düşünce empoze edilmek isteniyor. Bütün her şey başkanlık üzerine inşa edilmiş. Biz başkanlığı kabul etmeyeceğimizi daha en baştan TBMM Başkanı’na söyledik. Bu düşüncelerimizi hiç açıklamasaydık ve komisyona gittiğimizde ilk kez açıklamaya kalksaydık bize “Kardeşim, masaya gelirken biz size mektup yazdık, neden düşüncelerinizi bize zamanında aktarmadınız” diye sorabilir ve haklı konumda olabilirlerdi. Ama biz en baştan düşüncelerimizi net biçimde söyledik. Anayasa’nın ilk 4 maddesini söyledik. Darbe hukukunun bir bütün halinde ele alınması gerektiğini söyledik. Başkanlık sistemi değil, parlamenter sistemin güçlendirilmesi gerektiğini söyledik. 200 yıla yaklaşan bir parlamenter sistem deneyimimiz olduğunu ifade ettik. Aslında bunları Başbakan Davutoğlu ile görüşmemizde de ifade ettik. Sayın Başbakan da hak verdi. Bu konuda bir tarama yapacaklarını söyledi. Ve ben bunu Meclis Başkanı’na yazdığım mektupta da ifade ettim. Yani herhangi bir sürprizle karşılaşmış değiller. Bizim şartlarımızı kabul ederlerse bizim tekrar komisyonda çalışma konusunda bir itirazımız olmaz. Bir defa önce isimde anlaşmamız lazım. Bu bir anayasa uzlaşma komisyonu değil, bu komisyon Türkiye’yi darbe hukukundan arındırma komisyonu olmak zorunda.

EŞGÜDÜMLÜ İKİ ÇALIŞMA YAPILABİLİR: (Yeni anayasa ve darbe hukukunun temizlenmesi gibi iki ayrı komisyon olarak çalışması sizin tarafınızdan kabul edilebilir bir seçenek olur mu?) Eşzamanlı ve eşgüdüm içerisinde çalışılması lazım. Kendi içinde eşzamanlı iki ayrı çalışma yürüyebilir. Biz bunu da ifade ettik ama onlar bunu kabul etmediler. Ama bu komisyon Türkiye’yi darbe hukukundan arındırma komisyonu olmalıdır. Neden? Çünkü anayasayla ilgili şeyler görüşülür, diğerleri hiç görüşülmez. Bir oyalama taktiğidir bu. Türkiye’de siyaset kurumunun alınıp da asıl amaca ulaşmak için bir oyalama mekanizması olarak kullanılmasına bizim iznimiz yok. Bunu kabul etmeyiz.

O DEFTER KAPANDI: (Deniz Baykal’ın son çıkışları konusunda) Orada bir sorunumuz yok. O defter kapandı. Kendisiyle temasım olmadı. Elbette biz buna gelip geçici bir şey olarak baktık. Biz yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz.

CHP’siz yeni anayasa olmaz

(CHP’nin katılmadığı, Ak Parti, HDP ve MHP’nin bulunduğu bir komisyondan yeni anayasa çıkması mümkün mü?) Bir araya gelip kendi aralarında tartışabilirler. Ancak CHP’nin, ana muhalefetin içinde olmadığı bir uzlaşma, yeni bir anayasa uzlaşması olmaz. Zaten bu formülden de bir sonuç çıkmayacağı gayet açık. Biz uzlaşma komisyonunu niye topluyoruz, önce ona karar vermeliyiz. Biz bakın şunu söyledik; geçen yasama döneminde komisyon vardı ve 60 madde üzerinde uzlaşılmıştı. Bir aylık süre içerisinde, bakın biz bu bir ayı da telaffuz ettik, oturalım, yargıyı da buna dahil edelim, eğer burada uzlaşıyorsak parlamentodan geçirelim. Bu da kabul edilmedi. Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve çoğulcu, özgürlükçü demokrasi için elimizden gelen her türlü çabayı gösterdik ama onların tek amacı var. Ben bu ülkeye başkanlığı getireceğim. Nasıl başkanlık o da belli değil; Türk tipi başkanlık.

Cumhurbaşkanı, ‘ABD’nin açıklaması doğru değil’ demeli

Cumhurbaşkanı ile ABD Başkanı arasındaki görüşmeden sonra yapılan iki açıklama arasında farklılıklar var. Ben kendi ülkemin en üst düzey yöneticisinin yaptığı açıklamaya güvenmek isterim. Eğer farklı bir açıklama varsa, bu farklı açıklamanın doğru olmadığının da aynı makam tarafından açıklanmasını isterim. “Ben doğruyu söylüyorum, siz neden doğruları kendi ülkenizde açıklamıyorsunuz” diye açık bir suçlama getiririm. Eğer bu suçlamayı getirmiyorsanız, karşı tarafın yaptığı açıklamanın altında ezilirsiniz.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑