MEDYA

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz bu işi bitirdik! Geri adım atmayız

S-400 konusunda Rusya'nın yaklaşımının çok olumlu olduğunun altını çizen Erdoğan, "Biz bu işi bitirdik. Geri adım atmamız söz konusu değil" ifadesini kullandı.

15 Mart 2019 Saat: 04:55
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz bu işi bitirdik! Geri adım atmayız
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz bu işi bitirdik! Geri adım atmayız


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Show TV, Bloomberg HT ve HaberTürk TV ortak yayınında, Veyis  Ateş ve Ece Üner'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir spor spikerinin, stajyer muhabir olduğu 1993'te kendisiyle  arasında geçen diyaloğu anlattığı videoyu izleyen Erdoğan, yapılan sürprizden  memnun olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset yaşamına, ilçe başkanlığı, il  başkanlığı süreçlerine değindi. Erdoğan, İstanbul'da Bakırköy'den ayrılan  ilçelerde belediye başkanlıklarını kazandıklarını dile getirerek, "Ondan sonra o  belediyeler hala bizdedir. Bağcılar, Esenler, Güngören, Kağıthane... Sultanbeyli,  zaten belde olduğu andan itibaren öyleydi. Belediyecilikte altyapı bizde oluştu.  O günden bu güne arkadaşlarımız buraları hiçbir zaman kaptırmadılar. Bu  belediyeler alındığında gerçekten çöp, çukur, çamurdu. Siyasetteki bu süreç, 1994  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla taçlandı. Yerel hizmetlerdeki ilk  hamlemizdi. 1999, bir şiir okuma nedeniyle cezaevine girişimiz ve ondan sonra  cezaevinden çıkış... Cezaevinden çıktıktan sonra partimizi kurduk. 16 ay sonra da  yüzde 34,4 oy oranıyla Parlamentonun yüzde 63'ünü aldık." diye konuştu.

Cezaevinde olduğu sırada kendisine mektup yazan, o zaman 11 yaşındaki  Burak Soylu ile 20 yıl sonra buluştuğu videoyu izleyen Erdoğan, cezaevindeyken  kendisine gelen mektuplara tüm gece, sabah namazına kadar cevap yazdığını,  yaklaşık 10 bine yakın mektuba cevap yazdığını ve gittiği yerlerde yazdığı  mektuplarla karşılaştığını anlattı.

Erdoğan, Türkiye'nin mukadderatıyla her zaman ilgilendiğini ve  kendisini olaylardan tecrit etmediğini belirterek, "Memleketimin özellikle karşı  karşıya kaldığı bağımlılık tuzağıyla hep mücadele ettim. Siyasi hayatımın özünde  daima ülkemi büyütmek, özgürleştirmek ve 'Bu özgürlük mücadelesinde benim payım  ne olur? Nerelere, nasıl varırız? Milletime hizmet yolunda altyapısıyla, üst  yapısıyla ülkemde nelere nasıl varırız? Terör belasıyla mücadelede yerim ne  olabilir?' vardı. Eğer ben siyasetin içindeysem burada bir şeyleri paylaşmam  lazım, bunun için de en önemli alan nedir? Siyaset. Gençlik kollarından itibaren  siyasetin içinde yer aldık, daha sonra zembille siyaset alanına girmedim."  ifadelerini kullandı.

Cezaevinden çıktıktan sonra AK Parti'yi kurduklarını hatırlatan  Erdoğan, şöyle devam etti:

"17 yıldır partimiz, her girdiği seçimden birinci parti olarak çıktı  ve gerçekten Parlamento seçimlerinde de yerel seçimlerde de bu başarı, bu grafik  aynen bu şekilde devam ediyor. İnanıyorum ki yine bu seçimlerde de... Meydanlarda  halkımın teveccühünü çok iyi görüyorum. Artık final dönemlerine geliyoruz.  Ankara, İstanbul, İzmir mitinglerini yapacağız. Bu mitinglerde de Sayın Bahçeli  ile Cumhur İttifakı'nın iki tarafı olarak oralarda birlikte olacağız. Oralardan  da vereceğimiz mesajlar inanıyorum ki sürece pik yaptıracaktır. Halkımız bizi  buraya taşıdı. Biz de halkımızı bu ülkede iktidarın merkezine taşıdık. Halkımızla  iç içe olduk. Hep söylediğim şudur, 'Efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya  geldik.' Hiçbir zaman gurur, kibir bizim işimiz değil. Biz tevazu ehli olmaya  mecburuz. Bugün vesayetçiler, halk düşmanları değil, bizimle beraber halk  iktidarda. Daha önce halkın iktidarı diye bir şey yoktu. 'Halkçıyız.' demekle  halkçı olunmuyor. Kalkıp da halkının ensesine tokadı atan, halkçı olamaz. 'Oy  varsa hizmet var.' demek suretiyle bir büyükşehirin belediye başkanı olacaksın,  ondan sonra halkçı olacaksın. Böyle halkçılık olmaz. Bütün bunlar bir gerçeği  gösteriyor. Halkımız da aldı bizi buralara getirdi. Biz de halkımızı bu ülkede  iktidarın merkezine taşıdık. Bugün vesayetçiler artık kesinlikle iktidarda değil  ve olamayacaklar da ama halkımız iktidarda ve iktidar olmaya da devam edecek."

"Yeni bir  hükümet sistemi talebi olmuştur"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu sistem istediğiniz noktaya  doğru geliyor mu yoksa biraz daha zamana mı ihtiyacı var?" sorusuna, şu karşılığı  verdi?

"Bizim bu getirdiğimiz sistem Osmanlı'dan itibaren çalışan ve  Osmanlı'dan sonra da gelen siyasetçilerin bu konuda bekledikleri bir zamanlama  vardı. Bizim bu yönetim sistemini yani başkanlık sistemini getirmek... Gazi  Mustafa Kemal, başkanlık sistemiyle yönetmiştir ama bunu kimse dillendirmiyor.  Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye'nin demokratik siyasetinin en güçlü  projelerinden biri. Kabul ederler veya etmezler, hepsi bunu dillendirdi. Bunu  Demirel, Erbakan, Türkeş dillendirdi. Türk siyasetinde vesayetçi odaklarla  mücadele etmiş bütün siyasi aktörlerin yeni bir hükümet sistemi talebi olmuştur.  Ben de o zamanlarda, belediye başkanlığı dönemleri de dahil hep bunu  dillendirmişimdir. Zaten aslında belediye başkanlıklarına, hele hele  büyükşehirlerde bakarsanız bunlar başkanlık sistemidir. Bunun getirisi ülke,  millet için getirisi çok çok farklıdır, faydalıdır. Bunu gördük. Şu önemli, 'Bu  anında hemen neticesini vermeye başlar mı? derseniz, tabii anında bu neticeyi  vermeyecek. Sistemler ülkelerde on yıllar alır. Biz şu anda öyle çalışıyoruz öyle  çalışıyoruz ki... Kabinem ağırlıklı bürokratlardan, teknokratlardan oluşan bir  kabine değil, tam aksine piyasa tecrübesi yerinde olan arkadaşlarımdan oluşuyor.  Onlarla beraber yürütüyoruz. Bürokratik vesayeti de ortadan kaldırmamız lazım.  Eğer bunu başarabilirsek, o zaman netice almamız daha da hızlanacaktır. Hedef  nedir? Daha az bürokrasi, daha hızlı karar alma imkanı böylece güçlü bir yürütme,  güçlü bir icra ortaya koymamız lazım. Bu şimdi doğdu. Bundan sonra bunu daha da  zenginleştirmemiz lazım. Bunu zenginleştirdikçe netice çok daha farklı olacak."

Bu kadar bir  insan bakar kör olabilir mi?

Erdoğan, "beka"  konusundaki soru üzerine, Türkiye'nin terörle mücadelesinde asker, polis, sivil  çok büyük kayıplar verdiğini belirterek, "Türkiye güçlenip bağımsız adımlar  attıkça, bir yıpratma savaşıyla hep karşı karşıya kaldı." dedi.

"Bu beka savaşında en önemli muhataplar belli, içeride PKK ile çok  ciddi mücadeleler verildi, DHKP-C var, FETÖ'cüsü var, DEAŞ bir sızma hareketi  yapmaya çalıştı. Sınırların öbür tarafına gidiyorsunuz, PKK'nın  yan kolları,  YPG, PYD gibi terör örgütleri var. Bütün bu terör örgütleriyle bir mücadele ki  bunların hepsi aslında bir beka mücadelesinin terör koalisyonuna tam manasıyla  bir tanım getiriyor." diyen Erdoğan, bunlara karşı mücadele verdiklerini  vurguladı.

Erdoğan, muhalefetin Türkiye'nin beka sorunu olmadığını söylediğini  aktararak, "Peki PKK'yı, YPG'yi, PYD'yi, FETÖ'yü, DEAŞ'ı nereye koyacaksın?  Bunları yok mu farz edeceğiz? Bunlar olmadan yaşanan bir Türkiye mi var  diyeceksiniz? Şimdi ana muhalefetin başındaki zat bunu söylüyor, 'Türkiye'nin  beka mücadelesi diye bir sorunu yoktur.' Hatta daha da ileri gidiyor, 'Türkiye'de  Suriye'nin içinde bulunan YPG, bizi mi vuracak?' diyor. Lafa bak. Bu kadar bir  insan bakar kör olabilir mi?" değerlendirmesini yaptı.

Yerel seçimlerle "beka" vurgusunun çelişip çelişmediğinin sorulması  üzerine Erdoğan, "Demokrasiyi yerelde hazmedemezseniz, genelde bunu yaşayamaz ve  hazmettiremezsiniz." dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz tabii şu anda hem merkezi yönetimde iktidarız bunun yanında da  Türkiye'nin genelinde kahir ekseriyetiyle yerelde de belediye başkanlıklarını  elinde tutan bir iktidarız. Hesabı yaparken her iki pencereden de bakıyoruz. Her  iki pencereden bakarak 'Beka meselesi yok.' diyerek önümüzde duran gerçeği hafife  almaya, sulandırmaya çalışanlara karşı biz bu işin ne kadar ciddi olduğunu  dillendirmeye mecburuz. Çünkü coğrafyamıza kan ve gözyaşı hakim olmuşken, tehlike  sınırımıza kadar dayanmışken kimse bizden bu konuda susmamızı bekleyemez, kimse  bize 'polisini, askerini çek bir kenara, Güneydoğu'da mücadeleyi sürdüren  korucularımız çek bir kenara.' diyemez. Biz bu mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz.  'Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Kandil'de inlerine gireceğiz.' dedim girdik,  giriyoruz, girmeye de devam edeceğiz. Benim vatandaşımın huzur bulması lazım,  refah içinde olması lazım. Vatandaşımın huzuru olmazsa biz huzur bulamayız. İşin  üzerine üzerine gidiyoruz. Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz, korucularımız hepsi  ölümüne ölümüne hassasiyeti gösteriyorlar; kar, kış, boran, fırtına demeden işin  üzerindeler."

"Kayyumlarla gerçekten oralarda çok çok güzel yatırımlar yapılmış  çünkü verdiğimiz paralar, Kandil'e gitmemiş, halka gitmiş, altyapıya, üstyapıya  gitmiş." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan  Adayı Mehmet Özhaseki'nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı döneminde Doğu ve  Güneydoğu'daki kentsel dönüşümleri yürüttüğünü, çalışmaları koordine ettiğini  anlattı.

Erdoğan, "Buralarda ne yağmur suyu kanalları ne atık su kanalları ne  içme suyu kanalları... Böyle bir şey yoktu. Kayyum sistemine geçtikten sonra  bunlar yapıldı. Hakkari'nin caddelerinden, sokaklarından atık suların aktığı  zamanı bilirim. Benim orada yaşayan vatandaşım, bu pisliğe mahkum edilmeye layık  mı? 'Oradan bana oy çıkmıyor.' diye bakmadık biz. Çıksın çıkmasın. 'Batıda ne  varsa orada da onun olması lazım' dedik ve yaptık. Bütün bu sınavları başarıyla  vermiş olan böyle bir ismi de -5 dönem zaten Kayseri'de belediye başkanlığı  yapmış, milletvekili, bakan- Ankaramıza, başkentimize layık gördük ve Ankara'da  da adayımız oldu. " diye konuştu.

"Bir teröristin tanımı neyse bunlarda o var"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal  Kılıçdaroğlu'nun terörü destekleyenlere bedduasına ilişkin bir videonun ardından,  şunları görüşleri dile getirdi:

"Kuru kuruya beddua etmenin hiçbir anlamı yok. Söyle bana arkadaşını  söyleyeyim sana kim olduğunu. Şu anda CHP, HDP ile ortak mı, ittifak içinde mi?  Sözde İYİ Parti ile ittifak halinde mi? Saadet Partisi ile ittifak halinde mi?  Ben bunlara 'dörtlü çete' diyorum. İstanbul'da HDP'nin adayı var mı? Yok. Sözde  İYİ Partinin var mı? Yok. Bazı yerlerde Saadet aday çıkarmış ama büyükşehir  olarak adayları yok. Doğu ve Güneydoğu'ya gidelim, orada sözde İYİ Parti ile  HDP'nin adayı var, CHP'nin adayı yok. Bu oluşumun adı Sayın Bahçeli'nin  ifadesiyle 'zillet ittifakı', benim ifademle 'illet ittifakı'dır. Bu ittifak  ortada, 'Kim teröre veya teröriste destek verirse Allah belasını versin.' diyor.  Senin zaten bedduaların tutmaz ki. Sen bunları hep seyrettin. Seyretmenin yanında  bunlara çanak tuttun. Bunlarla dirsek teması olmanın ötesinde beraber yürüdün.  Hala da beraber yürüyorsunuz.  Şu anda bütün bu yerel seçimde senin ortağın  HDP'dir, sözde İYİ Parti'dir, bundan daha alası olur mu? Şu anda terör örgütünün  arkasındaki güç, hangi siyasi partidir? HDP'dir. HDP'nin arkasındaki güç hangi  örgüttür? Bölücü terör örgütü."

Bir soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Ben hiçbir siyasi partiye oy verene 'terörist' ifadesini kullanmadım.  Siyasetin bu kadar acemisi değilim. Şu anda siyasetin içinde olanların hepsinden  çok daha tecrübeliyim. Bu genel başkanların hepsi, bunlar tecrübe yarışında  benimle yarışamaz. Sözde İYİ Parti denilen hanımefendi sürekli partilerini  değiştire değiştire en sonunda buraya gelmiş ve kendi partisinden de bir ara  ayrılacağını söyledi ve sonra tekrar partisinin başına geri döndü. Ben kendisini  ademe mahkum ederken, bana böyle bir sataşması, şusu, busu olmuyordu. Denizli'de  çok ciddi bir yanlış yaptı. Neydi o yanlış? 'Cumhurbaşkanının terörist dediği  Denizlililer...' Ardından Aydın'a geçti, 'Cumhurbaşkanının terörist dediği  Aydınlı arkadaşlarım, kardeşlerim, vatandaşlarım...' Bu ifadeleri kullandı.  Tayyip Erdoğan böyle bir şeye tahammül etmez, edemez, çünkü ben hiçbir  vatandaşıma kalkıp da terörist diyecek kadar bu işlerin farkında olmayan birisi  değilim. Daha kaba bir ifadeyle enayi değilim. Siyasetin içinde halkının bir defa  gazabına gelmeyi asla düşünmeyen birisiyim, nerede halkın gazabına gelir, gelmez  bunu da iyi bilirim. Ancak HDP'ye bunu derken, HDP'nin başındakiler, şu anda  Edirne'de cezaevinde olan, birçok yerde cezaevinde olan HDP'nin milletvekili veya  farklı şeyleri var, bu adamların hepsi şu anda bir teröristin tanımı neyse  bunlarda o var."

"Kürdistan'a git ama benim ülkemi sen bölemezsin"

HDP'li milletvekillerinin konuşmalarının da izletildiği programda  Erdoğan, "Şimdi şu izlediğiniz videoda gördüğünüz gibi, bir defa bölücü terör  eylemlerinden dolayı cezaevinde olan ve çok daha ileri gidiyorum, Diyarbakır'da  53 vatandaşımızın ölümüne neden olan bir kişi var." dedi.

Erdoğan, şu anda bu kişinin Edirne'de cezaevinde olduğunu dile  getirerek, şunları kaydetti:

"İşte benim terörist dediklerim bunlar. Öbür tarafta ne diyor, 'Biz  sırtımızı YPG'ye, PYD'ye, YPJ'ye dayadık.' Kim bunlar? Terör örgütleri. Bunu  söyleyen kim, bu da aynı eş başkan. Öbürü ne diyor, 'Bize kaleş uzatanlara şunu  yaparız, bunu yaparız.' Bir diğeri ne diyor? 'Terörle mücadele yasası eğer 1  Temmuz'a kadar kaldırılmazsa savaş kapıdadır' Bakın savaş çığırtkanlığı yapıyor.  Bir diğeri ne diyor? 'Kürdistan'da oylar işte malum yere.' Batı'da da oylar AK  Parti'ye ve MHP'ye değil, onlar da işte kendilerinin belirlediği yere. Türkiye'de  Kürdistan var mı? Kürdistan nerede? Irak'ın kuzeyinde. Kürdistan'ı çok seviyorsan  buyur Kürdistan'a git ama benim ülkemi sen bölemezsin."

Bunların bütün hedefinin ülkeyi bölmek olduğunu ifade eden Erdoğan,  "Halbuki biz Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için canımızı vermeye hazırız.  Nitekim bizim anayasamızda da bu yok mu? Bu var. Bunlar bir defa anayasa falan  tanımıyorlar. Bu kadar açık ve net konuşuyorum. Anayasayı tanımayan bu adamlar,  bu ülkede cirit atıyorlar. İşte ben bunlara terörist diyorum. Yoksa bunlara dahi  oy verenlere ben terörist demem. Niye? Çünkü biz o bölgenin bir zamanlar bir  numaralı partisiydik. Şu anda da yarışıyoruz. Yine geçeceğiz onları. Ama bir  zaman gerekecek, çünkü çok ciddi bir bölgede bu noktada hakikaten korkuya dayalı  oluşmuş bir yapı var. Diğer taraftan yine aynı şekilde bakıyorsunuz tamamen terör  çığırtkanlığı yaparak, içeride olduğu halde daha önce söylediği laflar, bölücü  terör örgütünün başının heykelini dikecekmiş. Öbürü kalkıyor 'oyunuzu verirken  filancayı hatırlayın' diyor. Ben bunlara terörist diyorum." şeklinde konuştu.

"Yaratılanı Yaradan'dan ötürü seviyoruz"

"Bölgede korku siyaseti bitti mi?" sorusuna da Erdoğan, şu yanıtı  verdi:

"Biter mi? Daha henüz var ama şunu söylemekle bir sinyal verebilirim.  Nedir? Diyarbakır mitingi, muhteşemdi. Oraya eskiden bu insanlar giremezdi.  Balkonlarda, caddelerde insanların ilgisi çok çok farklıydı. Eskiden bunlar  yoktu. Gençlik yıllarımda Diyarbakır'a gittiğimde, o zaman biz orada seçim  kazanmıştık o zamanki partim olarak, o heyecan neyse Ama bir ara dönem, bir  fetret devri geçti. Şimdi biz bu fetret devrini tekrar inşallah aslına rücu  ettireceğiz. Şırnak, Siirt, Hakkari, Mardin öyle. Ama tabii Güneydoğu dediğimiz  zaman sadece bunlar değil. Gaziantep, Şanlıurfa var. Şanlıurfa'da muhteşem bir  miting yaptık. Yarın Gaziantep'e gidiyorum. Gaziantep'de de aynı havayı  göreceğime inanıyorum. Malatya, tek kelimeyle muhteşem."

Erdoğan, bölgenin genelini Doğu, Güneydoğu olarak ele aldıkları zaman  yine oralarda birinci parti olduklarını ifade ederek, çünkü ayrım yapmadıklarını,  kendileri için Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Laz, Roman diye bir ayrım olmadığını,  yaratılanı yaradan ötürü sevdiklerini, bölgeye de hiçbir zaman çekinmediklerini,  gittiklerini söyledi.

"Bu milletin kırmızı çizgisi ezandır, bayraktır, vatandır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Taksim'de olanı kasıtlı mı görüyorsunuz?"  sorusuna da şu yanıtı verdi:

"İki kere iki dört. Twitlerde, bazı mesajlarda garip garip şeyler var.  Bir defa şu gerçeği göreceğiz, ana muhalefetin sözcüsü diyor ki çok ilginç 'bu  polislere karşı yapılmış bir tepkidir' diyor. Bir defa bu hazırlık nereden?  Hepiniz düdüklerinizle, her şeyinizle oraya geliyorsunuz, ezan okunuyor bunlar  öttürülmeye başlıyor. Şunu bir defa bileceğiz, bu milletin kırmızı çizgisi  ezandır, bayraktır, vatandır. Bundan taviz yok. Bu değerlerimize yönelik her  türlü saldırı beka tartışmasından bağımsız düşünülemez. Bu olayı duyunca  Ankara'daydım. Hemen valimizle bağlantı kurdum. Dedim ki 'Toplantı ve gösteri  yürüyüşleriyle alakalı bir müracaatları var mı?' Dediler ki, 'yok'. Bunlarda  zerre kadar dürüstlük olmuş olsa hemen valiliğe müracaatını yaparsın, valilik de  size uygun yerlerde yürüyüş, toplantı için size izini verir, orada toplantınızı,  gösterinizi, yürüyüşünüzü yaparsınız. 'Ama yok ben istediğim yerde yaparım'  dersen, hayır. O bir defa kamu düzenini bozmaya yönelik bir eylemdir. O gün  mesela, İstiklal Caddesi'nin değişik yerlerinden girişler var. Bu değişik  yerlerden buralara girmeye çalıştılar. Geçmişte bunu Gezi olaylarında da  yaptılar. Naptılar? Bütün dükkanların cam, çerçeve her şeyi kırdılar, döktüler.  Belediye otobüslerini, otomobillerini, Türk bayrağını yaktılar. Biz şimdi  bayrağımızın yakılmasına eyvallah mı diyeceğiz? Buna olumlu mu bakacağız?"

"Aynı meydanda bayrağımız yakıldı"

Ezan okunduğu sırada protestonun devam ettiği yönündeki yorumların  hatırlatıldığı Erdoğan, şöyle konuştu:

"O yorumları yapanlar bir defa buna hazırlıklı tipler. Zaten onların  ezana, bayrağa saygısı yok. Ben meydanlarda da gösteriyorum. Gezi olaylarında  CHP'nin bayrakları ile diğer malum şimdi kol kola gezdikleri siyasi hareketin  paçavraları yan yana Taksim Meydanı'na çekildi. Atatürk Anıtı'nın olduğu yere  çekildi. Bunları görmeyelim mi? Bunlar yapıldı zaten. Aynı meydanda bayrağımız  yakıldı. Bunları görmeyelim mi? Orada da o dediğiniz saat zaten ezan saati.  Bunlar o saatte de bunu planlıyorlar. Bunu planlamanın ötesinde de müracaatın  yok, bu şekilde gösteri ve yürüyüşlere müsait olmayan bir yerde bunu  yapıyorsunuz. Dikkat edin akşam 19.00 civarında bunu yapıyorsunuz. Eğer bu ülke  hukuk devleti ise hukuk devletinde de her şeyin hukuk içerisinde yürütülmesi  gerekir. Bu hukuk bana hangi hakları tanıyorsa vatandaş olarak buna uymak  zorundayım. Eğer ben hukuka uymazsam, o zaman bu ülkede kimse huzur içinde yaşama  fırsatını bulamaz. İşte ondan sonra Deli Dumrul gibi birileri çıkar meydana  istedikleri gibi orada at oynatırlar. Ondan sonra da yaralananlar mı olur, Allah  göstermesin ölenler mi olur, bu tür şeyler olur. Ben burada bir şeyi özellikle  düşünüyorum, polis, jandarma niye var? Bunlar için var. Niye? Vatandaş daha huzur  içinde yaşamı sürdürsün diye var."

Erdoğan, sosyal medyada bazı çevreler tarafından mesajlar  paylaşıldığını, "Evet protesto ettik, iyi ki de ettik" dendiğini ifade ederek,  "Onlar tabii malum çevre. Şimdi orada mesela CHP'li bir kadın, geçmişte ezana  karşı birçok tivit atmış bir kişi, burada yine aynı şekilde patlatıyor. Niye?  Ezan düşmanı da onun için. Bunlar bayrak, ezan düşmanı. 8 Mart'ta da seçimler  öncesinde kadınların arkasına saklanarak adeta siyasi bir kumpanya düzenlemeye  kalktılar. 'Bu özgürlük değil, biz buna asla müsaade etmeyiz ve etmeyeceğiz'  dedik. Siz bir yerde bu işi açık tutarsanız ondan sonra da bunun önüne  geçemezsiniz." dedi.

"O günden bugüne İstanbul'un ciddi bir su sıkıntısı yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç'in eski halinin gösterildiği video  üzerine, burada burada gerçekleştirdikleri çalışmaları anlattı.

Şu anda İzmir Körfezi'nin kokudan, pislikten geçilmediğini, mevcut  belediyenin de orada böyle bir temizlik harekatına girmediğini aktaran Erdoğan,  Haliç'in temizlenmesinin ardından balık tutulabilir hale geldiğini kaydetti.

Erdoğan, Haliç'in eski halinde, sandalların Eyüp Sultan'dan Sütlüce'ye  geçemez halde olduğunu hatırlatarak, o dönemde kesimhane olan alana da Sütlüce  Kongre Merkezi'ni yaparak, çevrede süratle kentsel bir dönüşüm yaşadığını  belirtti.

İstanbul'da görevi devraldıklarında kentte susuzluk, çöp dağları ve  hava kirliliği gibi durumlar olduğunu dile getiren Erdoğan, kente Istranca ve  Melen'den su getirdiklerini anımsattı.

Erdoğan, "O zamanlar şu sözü verdik dedik ki '2040'a kadar İstanbul'un  su sorunu olmayacak'. Şimdi bu ruh oradan geliyor. O günden bugüne İstanbul'un  ciddi bir su sıkıntısı yok. Hatırlayın o günleri, hani küvetlerin içine suları  doldurduğumuz günler. CHP zihniyeti ne yapıyordu? Tankerler getiriyordu. O  tankerlerle benim garip vatandaşım oradan su kapabiliyorsa su kapıyordu. Hatta  hatta o zamanki CHP'nin belediye başkanı bulutları bombalamayı kafaya koydu.  Yalova'dan su getirmeyi düşündü. Senin Yalova'dan tankerlerle getireceğin su  Kuruçeşme'ye anca yeter. Ama biz dedik ki 'Bu böyle olmaz, bunun için Istranca  dağlarını deleceğiz. Oradan Avrupa Yakası'na, Melen'den de Anadolu Yakası'na suyu  getireceğiz.' Biz bunları getirdik, bunları başardık." şeklinde konuştu.

"Denizin altında da Avrupa ve Asya'yı birbirine bağladık"

Çöp dağlarını kaldırdıklarını, o zaman vahşi depolama olduğunu,  kendilerinin vahşi depolamadan modern depolamayı geçtiklerini aktaran Erdoğan,  hava kirliliği nedeniyle gazetelerin maske dağıttığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cezaevine girdiğinde 1 milyon 250 bin haneye  doğal gazı ulaştırdıklarını ancak görevi devralırken bu sayının 50 bin hane  olduğunu dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ümraniye'de çöp dağı patladı, 39 vatandaşımız orada öldü. Onun için  çöp, çukur, çamur diyoruz. Sadece bu değil ki CHP yönetimi yerelde, yolsuzluk  var, yokluk var, yasaklar var. Bu CHP zihniyetinin tanımıdır. İşte bunların tam  aksine bizim yerel yönetimdeki belediyecilik ruhumuzdur. Bu da yaptıklarımızdır.  O günden bugüne attığımız adımlar ortada. En basitinden Allah rahmet etsin,  merhum Demirel ile 1. köprü, merhum Özal'la 2. köprü, biz üçüncü köprüyü yaptık.  Ama bir de 'Biz denizin altına yine girmiyoruz' dedik. Marmaray'ı denizin altına  yaptık. 'Sadece raylı sistem olmaz, lastikli sistem için de Avrasya Tüneli'ni  yapalım.' dedik. Bir de Avrasya Tüneli'ni yaptık. Denizin altında da Avrupa ve  Asya'yı tüp geçitlerle iki şekilde birbirine bağladık. Bu AK Parti'nin yerel  yönetimdeki ruhudur. Osmangazi Köprüsü aynı şekilde ve düşünün şimdi  İstanbul-İzmir arası 3 saat 15 dakikaya düşecek. Çanakkale Köprüsü de devam  ediyor. Şu anda hızla devam ediyor. Kanal İstanbul'la ilgili olarak inşallah bu  yıl içerisinde ihalesini yapacağız. Projeler vesaire hazır durumda. O da  İstanbulumuza ayrı bir zenginlik katacak. Bir de üç katlı hat. Lastikli iki,  raylı bir kat. Kanal İstanbul adeta Suveyş, Panaman'dan sonra dünyada çok daha  farklı bir proje olarak hazırlandı. Proje muhteşem. İnşallah her iki tarafıyla  ayrı bir zenginlik katacak ve tabii planlı bir yapılanmanın da olacağı bir proje  olduğu için İstanbulumuza ayrı bir güzellik katacak."

"Adımlarla süreci daha da güçlendireceğiz"

Asıl krizin seçimden sonra olacağına yönelik iddialara ilişkin  Erdoğan, "Ben tam aksini söylüyorum. Bu krizler geride kaldı. Bizim için 2019 tam  aksine ateşlemenin yapılacağı, kalkınmanın çok daha iyi bir noktada olacağı bir  yıl. Çünkü 2019 güncel verileri ekonominin ılımlı bir toparlanma eğilimine  girdiğini işaret ediyor. Artan ihracat ve turizm gelirleri var. Bunlar büyümeyi  besleyen ana kalemler. Nisan ayı itibariyle de yapısal reformlara atacağımız  adımlarla süreci daha da güçlendireceğiz." ifadelerini kullandı.

Şu anda cari açığı azalttıklarını, katma değer üretimini de bu  vesileyle arttıracaklarını, milletin refahını yükseltecek politikaları emin  adımlarla uygulamaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Bizim en büyük  sıkıntımız nedir? Petrol, doğal gaz... Buraya olan bağımlılığımız cari açığımızı  hep olumsuz istikamette tetikleyen bir süreçtir. Bunun dışında birçok şeyi  başarmış konumdayız." diye konuştu.

Savunma sanayide atılan adımların, yerli üretime geçişin lehteki  dönüşümler olduğunu vurgulayan Erdoğan, savunma sanayi ürünlerinde geçen yıl 2,5  milyar dolar girdinin olduğunu, bunun giderek artacağını söyledi.

"Önlemler sayesinde riskler minimize oldu"

Sermaye piyasalarına bakıldığında ilk iki ay içindeki girişin 600  milyon doları bulduğunu açıklayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu şunu gösteriyor; demek ki yatırımcının bu noktadaki algısı olumlu  istikamette gelişiyor. Endişe edilecek bir şey yok ama muhalefet bizim ülkemizde  zaten içimizdeki en büyük olumsuz tetikçi. Onlar sürekli 'Bu konuda ne  yapabiliriz, olumsuz nasıl gösterebiliriz?' bunun gayreti içindeler. Mevcut  finansal ve reel piyasalar bu coğrafyadaki en yüksek getiriye sahip potansiyeli  sunuyor.

Bunun yanında yabancı yatırımcıların ilgisinin son aylarda artmasında  çok ciddi bir motivasyon var. Bunlar da ülkenin 2019 içinde nerelere gideceğini  gösteriyor. Eylül ayından itibaren alınan koordineli önlemler sayesinde riskler  minimize oldu. Alınan önlemler ekonomik aktiviteye de yansıyor. Bu, dıştan  gelecek yatırımları da olumlu manada tetikleyecektir. Küresel ekonomide artan  zorluklara rağmen Türkiye ekonomisinin, ikinci çeyrekten itibaren yeniden bir  pozitif büyüme rakamları açıklayacak kapasiteye sahip olduğuna inanıyorum."

"Bu ırkçı yaklaşımı biz kınıyoruz"

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun açıklamalarına ilişkin görüşü  sorulan Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Yaklaşan bir seçim var ama aynı zamanda Netanyahu İsrail'de adı  yolsuzluklara, rüşvete bulaşmış, şu anda hakkında henüz karar verilmiş değil ama  bu şaibe ile dolaşan birisi durumunda. Türkiye'de hapislerdeki gazeteciler gibi,  bir yerden girerek suyu bulandırmaya çalışıyor. İsrail'in de demokrasiyle ilgili  çok önemli bir ülke olduğunu ifade ediyor. Ya Netanyahu sen kimi aldatıyorsun?  Bütün belgeler, resimler, video kayıtları elimizde. Bizim ibadethanelerimize,  kutsallarımıza postallarınızla girecek kadar seviyesizsiniz. Orada kadınlara,  çocuklara zulüm edecek kadar zalimsiniz.

Şu anda İsrail'in cezaevlerinde binler, 10 bine yakın çocuk, kadın ve  yaşlı insanlar var. Neresi bunun demokrasi? Orada bir defa inanç, düşünce, fikri  özgürlük yok. Şu anda tüm vatandaşların değil, o sadece Yahudi halkının ulus  devletidir. Kendi vatandaşlarını birinci ve ikinci sınıf vatandaş olarak  kategorize ederek, ırkçılığın kötü bir örneğini veren ülke dünyada neresidir  derlerse, tek söylenecek yer İsrail'dir. Bu ırkçı yaklaşımı biz kınıyoruz.  Türkiye'de en ufak bir durum ortaya çıktığında kıyameti koparan kimi Batılı  ülkelerin bu açıklama ve Harem-i Şerif baskını karşısında ben hala ne  yapacaklarını bekliyorum. Batıda herhangi bir ses yok. Kaldı ki Harem-i Şerif,  Mescid-i Aksa sadece Müslümanların değil, aynı zamanda Hristiyan dünyasının da  kutsal mabedi konumundadır. Ama şu anda Batı sesini çıkarıyor mu? Çıkarmıyor."

"Bizi belki tahrik etmeye çalışıyor"

Başbakanlığı döneminde Kubbetü's-Sahra'da yapılan kazılarla ilgili bir  çalışma yaptırdığını anımsatan Erdoğan, "Bu çalışmalarla, oradaki arkeolojik  kazılarla Kubbetü's-Sahra'nın altından girmek suretiyle oraların geleceğine  yönelik akla hayale gelmez adımların atıldığını gördüm. Kudüs ile ilgili  hassasiyeti olan tüm ülkelere bu kitabı dağıttım. BM de buna dahil." dedi.

İslam ülkelerinde bu konuya duyarlı davrananların sayısının çok ileri  derecede olmadığını belirten Erdoğan, "Ama bizim milletimizin bakışı, hiçbir  ülkede yok. Onun için de seçimler yaklaşırken şu anda o çılgına döndü, 'Acaba ne  olacak, ne olur?' falan gibi. Ben daha önce de orada başbakan gördüm veya  başbakanlar gördüm, onlarla da bu konuları konuştuk ama ben böylesini görmedim.  Bu adamın Mescid-i Aksa'nın bizdeki kutsiyetine yönelik, en ufak bir hassasiyeti  yok. Bizi belki tahrik etmeye çalışıyor yani ülkemdeki özellikle onlara ait  mabetlerle ilgili tahrik etmeye çalışıyor ama biz bu tahrike gelmeyiz. Çünkü  benim ülkemde hahambaşı varsa, onların dini temsilcileri varsa biz bu oyuna  gelmeyiz. Ama Mescid-i Aksa'nın kutsiyetini bir kez daha pervasızca ihlal etmiş,  din özgürlüğüne saygı göstermediğini ortaya koymuştur. Ama bu adama, bakıyorsunuz  dünyadaki birçok siyasi lider, kırmızı halılarla karşılamak suretiyle gereğini  yapıyor ama biz o şekilde bunu yapamayız." ifadelerini kullandı.

"Biz bu işi bitirdik. Bizim  buradan geri adım atmamız söz konusu değil"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, S400 ve F35'lerin teslimine ilişkin soru  üzerine, şunları söyledi:

"Bizim için aslolan birinci derecede Türkiye'nin güvenliğidir.  Güvenlik meselesinden taviz veremeyiz. Güney sınırımızdan ülkemize yönelik gerçek  bir tehdit var. Şu anda Suriye'nin elinde bu tür silahlar mevcut. Böylesi bir  tehditle karşı karşıya olan bir ülke. Bizim de ülkemizin güvenliğini teminat  altına almamız lazım. Teminat altına alırken de geçmişte biz patriotlar  noktasında ABD'den bunu istedik ama onlar bize 'Kongre müsaade etmiyor' dediler,  vermediler. Biz de bunun üzerine gerekli çalışmaları başlattık. Rusya ise olumlu  bir yaklaşım sergiledi. Biz de kararlı adımlarla bu konuda adımımızı attık. Gerek  faiz oranları noktasında, gerek kredi temininde, gerek ortak üretim noktasında  Rusya'nın bize yaklaşımı çok çok olumluydu. Bundan dolayı da adım attık. Hem  erken teslim dediler, bunu da temmuza çektiler. Biz bu işi bitirdik. Bizim  buradan geri adım atmamız söz konusu değil. Buradaki ortak üretim, teknoloji  transferi ve maliyet konularını da ilgilendiren çeşitli kriterlerimiz olduğunu  defaatle kamuoyuyla paylaştık."

"Yol haritamızı  belirlediğimiz gibi yürütüyoruz"

En sonunda ABD Başkanı Donald Trump'ın kendisine hak verdiğini  söylediğini dile getiren Erdoğan, "'Bütün bunlara rağmen patriotlar noktasında da  kapalı değiliz. Eğer ortak üretim olabilirse, kredi noktasında fizibil olursa,  biz sizlerle de bu adımı atabiliriz' dedik. Bu arada savunma bakanlarımız  karşılıklı olarak görüşmelere devam ediyor. Bizim için temmuz ayı S-400  noktasında çok önemli." diye konuştu.

Yunanistan'ın, Bulgaristan'ın, Slovakya'nın S-300'lerinin bulunduğunu  hatırlatan Erdoğan, "Peki Türkiye olunca niye? Biz şu anda yol haritamızı  belirlediğimiz gibi yürütüyoruz." dedi.

Türkiye'den F16 uçakları Ege'ye doğru kalktığı zaman Yunanistan'daki  uçakların da kalktığını belirten Erdoğan, "Ama Yunanistan uçaklarını  kaldırdığında, biz kaldırınca 'Niye kalktı?' diyorlar. Ne demek yani? Bunlar  turistik değil. Sen kalkıyorsan, benimki de kalkacak. Bu işin affı yok. Farklı  bir şey olursa ne olacak? Niye? Eşeği sağlam kazığa bağlayalım, ondan sonra  Allah'a emanet edelim." ifadelerini kullandı.

"Her an gidebilirim"

Bir soru üzerine Erdoğan, "Büyük Çamlıca Camisi'ne her an gidebilirim.  Bu cuma burada olsaydım, giderdim. Yarın Allah rahmet eylesin Hatice Beril  Dedeoğlu'nun cenaze namazına katılamayacağım ama Galatarasay Üniversitesi'ndeki  törene katılacağım. Ondan sonra Gaziantep'e hareket edeceğim. Bizde Beril Hanımın  çok farklı bir yeri vardı. Aynı zamanda benim kurulumdaydı. Öyle bir değeri  kaybettik. Genç denilebilecek bir yaşta kaybettik. Allah rahmet eylesin."  şeklinde konuştu.

"O da bir beste 29 Ekim için yapacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, piyanist Fazıl Say'ın 29 Ekim'de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde  vereceği konsere değindi.

Gazeteci Ece Üner'in "Toplumun bunun gibi başka hamlelere de ihtiyacı  var mı?" şeklindeki sorusuna, Erdoğan, şöyle yanıt verdi:

"Şüphesiz. Bu konuda atılacak adımlar tabii çok çok önemli. Tabii  Fazıl Bey'le de oradaki buluşmamız, o davet önemliydi. Çok şeyler de söylendi  başkaları tarafından, mesajlar atıldı, vesaire yıldırmaya yönelik. Ben  arkadaşlarıma dedim 'Gideceğim.' Amerika'dan Senatör Lindsey (Lindsey Graham) o  gün benim misafirimdi. Kendisine 'Yoğun bir programın yoksa buradan beraber  prömiyere gidelim.' dedik. O da kırmadı, o da geldi. Birlikte izledik. O da çok  çok memnun oldu. Hatta o da Trump'a da anlatmış. Trump da bana söyledi, 'Böyle  böyle bir şey de olmuş.' dedi. 'Gayet güzel geçti.' dedik. Kendisinden 29 Ekim  için şöyle bir beste yapmasını istedik. O da bir beste 29 Ekim için yapacak. Onu  da şöyle ayrıca bir, iki parçasıyla destekleyerek, bize zannediyorum bir saatlik  bir sunumu olacak. Çünkü bizim hakikaten salon muhteşem. Yani diyebilirim ki tam  bir opera binası oldu. Eksikleri de olabilir ama şu anda ülkemizde henüz onun  benzeri yok. Fazıl Bey'in orayı da beğeneceğine inanıyorum."

"Muhteşem bir projeyi orada hayata geçiriyoruz"

Erdoğan, sanata her zaman çok değer verdiklerini, vermeye de devam  edeceklerini aktararak, "Atatürk Kültür Merkezi'nin temelini attık. Deprem  tehdidi altında olan bir yerde. Daha önce orayı yıkmayı düşündüğüm zaman çok  tepki aldım. Halbuki benim yıkmak isteyişimin sebebi, ihtiyaca cevap vermeyen bir  yerdi. Bunun için böyle bir adımı atmak istedim. Sonra tabii depremle ilgili  raporlar gelmesine rağmen, malum tipler, direndiler. Gezi olaylarında oraya ne  tür pankartlar, afişler asıldığını biliyorsunuz. Bölücü terör örgütünün başının  resimlerinin olduğu posterler astılar ama artık biz orayı yıktık. Şimdi hem daha  büyük hem de çok çok muhteşem bir projeyi orada hayata geçiriyoruz." diye  konuştu.

Atatürk Kültür Merkezi'nin 2 yıl içinde hizmete gireceğini kaydeden  Erdoğan, şöyle devam etti:

"Harbiye Kongre Merkezi'ni de biz 17 ayda bitirdik. Orası da yan  tarafında bir tiyatro merkezi vardı. Fakat orası da çok ufaktı. Dedik 'Biz daha  büyüğünü yapacağız, daha güzelini yapacağız.' ama ne isyanlar, ne isyanlar, hep  'istemezük'... Biz altında üç bin kişilik o dev salonu yaptık. O da bir yarı  operadır. Orayı yaptık. Öbür tarafta da malum o tiyatro merkezini yaptık. Şimdi  her ikisi birbirinin mütemmimi oldu. Orası adeta bu işin merkezi gibi oldu. Bir  tarafta malum eski bizim Spor Sergi Sarayı'nın olduğu yer, öbür tarafta bunlar,  orada artık her türlü ihtiyaca cevap verebilir hale geldi."

"Bu işin başka çıkışı yok"

Programda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çocuklarla görüntülerini içeren  video da izletildi. Çocuklarla zaman geçirmekten büyük keyif aldığını dile  getiren Erdoğan, "Çocuklara karşı hakikaten duygularım farklı. Elhamdülillah 7  tane torun sahibi olduk. Rabbim inşallah daha fazlasını lütfeder ki torunlar  evlatlardan daha fazla seviliyor. Ülkede de bütün bu tür çocuklar, hepsi  torunlarım gibi oluyor. Hepsinin sağolsun, ilgileri, sevgileri bambaşka. Ben de  tabii onlarla bütünleşmek için, erkek çocuklara araba, kız çocuklarına bebek  dağıtarak gidiyorum." dedi.

Çocukların yanı sıra annelerin çocukları ve yaşlı teyzelerin torunları  için kendisinden oyuncak istediğini belirten Erdoğan, "Şimdi mesela çay  dağıtıyoruz, çaya ilgi yok biliyor musunuz, arabaya ilgi var." ifadelerini  kullandı.

Bu sevginin kalıcı olmasını istediğini dile getiren Erdoğan, "Onun  için meydanlarda Rabiamız dediğim tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet  duygusuyla geleceğe yürürüz. Çünkü bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız,  kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bu işin başka çıkışı yok." diye  konuştu.

Erdoğan, Bilkent'teki Ankara Şehir Hastanesi'nin açılışına katıldığını  hatırlattı. Hastanenin Avrupa'nın bir numarası olduğunu söyleyen Erdoğan,  "Belediye başkanlığımdan itibaren bu hayalle hep yaşadım. Başbakan oldum, 'Ne  zaman bu adımı atacağız?' dedim. Gördüğünüz dev eser Avrupa'nın bir numarası. İç  donanımı, vesairesiyle, 3 bin 700 yataklı bir hastane. Bunu da çok eleştirdiler."  dedi.

"Bu yıl  içinde gerçekleştireceğiz"

Hastanenin son teknolojiyle donatıldığını vurgulayan Erdoğan, bunun  sağlık çalışanlarını da çok mutlu ettiğini ifade etti.

3600 göstergeyle ilgili beklentiye de değinen Erdoğan, sözlerini şöyle  sürdürdü:

"Sadece doktorlar değil, askerlerimizi, jandarmamızı, polisimizi,  öğretmenlerimizi, din görevlilerimizi kapsayan tüm bu noktada bu 3600 ek  göstergeyle ilgili bir beklenti var. Bu beklentiyi de inşallah parlamentonun  açılışından sonra gündemimizde, arkadaşlarımız bununla ilgili çalışmalarını  yaptılar. İnşallah bunu hayata geçireceğiz ve bu sıkıntıyı da inşallah böylece  aşmış olacağız ve bunu biz vaadini yaptık, hayata geçirmesini de inşallah bu yıl  içinde gerçekleştireceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm doktorların ve sağlık çalışanlarının 14  Mart Tıp Bayramı'nı kutlayarak, konuşmasını tamamladı.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑