Güvenli bölge için takvimin işlediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uçaklarımız da bölgede uçmak suretiyle zaten bu sürece devam etmekte olduğumuzun sinyallerini verdiler. Bu basit bir seyrüsefer de değil. Döndükten sonra da hemen ne gibi adımlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’den ayrılmadan önce beraberindeki gazetecilere BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma ile resmi temaslarını değerlendirdi. Erdoğan, 17 ikili ve heyetler arası görüşme yapıldığını, Türk, Müslüman ve Musevi cemaatleri ile buluşmalar gerçekleştirdiğini, SETA ve Doğu-Batı Enstitüsü’nün etkinliğinde kanaat önderleriyle bir araya geldiklerini anlattı. “Hem Genel Kurul’a hitabımda hem de ikili görüşmelerimde önemli mesajlar verdiğimizi düşünüyorum” diyen Erdoğan, bu mesajları özetlerken “Küresel sistemin temel sorunu adaletsizlik ve eşitsizlik üretilmesidir. İnsan onuruna yakışır bir dünya sistemi kurmak zorundayız. Bunun için de her platformda ‘Dünya beşten büyüktür’ diyorum. Mülteci krizi küresel boyutlara ulaşmış durumda fakat dünyanın ilgisi başka yerlerde. Bu noktaya dikkat çekmek için Genel Kurul’da Aylan Kurdi bebeğin fotoğrafını gösterdim. Mülteci sorununa kökten kalıcı çözüm bulmak için Suriye’de akan kanın durması gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin Suriye’de siyasi çözüm için hem Astana hem de Cenevre süreçlerinde yoğun çaba harcadığını vurgulayan Erdoğan, “Anayasa Komitesi’nin kurulması önemli bir adım olmuştur. Çalışmalarına bir an önce başlamalıdır. Hem ulusal güvenliğimiz hem de mülteciler için güvenli bölgenin bir an önce kurulması gerekiyor. Bu konuda yaptığımız ön çalışmayı muhataplarımla paylaştım. Hatta bununla ilgili hazırladığımız kitapçıkları bütün liderlere bu vesileyle dağıttım. Eğer bu Güvenli Bölge kurulabilirse, 1 ila 2 milyon mülteciyi buralara yerleştirebiliriz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız bu konuya yönelik adımlarını attılar. Gerek planlama gerekse projelendirme çalışmalarını yapmak suretiyle işi ciddiyetle ele aldık. Güvenlik ve terörle mücadele bir bütündür, çifte standart kabul edilemez. Hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende değiliz” diye konuştu.
480 kilometre uzunluğundaki güvenli bölge planının aslında ABD Başkanı Donald Trump’ın da ifade ettiği 20 mil anlayışını kapsayan bir derinlik olduğunu vurgulayan Erdoğan, planlı bir çalışmayla 1 ila 2 milyon civarında Suriyeli’nin buraya yerleştirilebileceğini anlatırken “Burada özellikle başta ABD olmak üzere Rusya, Almanya, Fransa’nın bize gerekli desteği vermeleri lazım. Eğer bu destek gelirse biz de bunun inşaatla ilgili kısmını üstlenebilir ve yoğun bir çalışmayla burada bu işleri tamamlarız” dedi.
‘Takvim işliyor’
Erdoğan, “Güvenli Bölge somut adımların atılması için 2 hafta süre vermiştiniz, bu süre hâlâ işliyor mu?” sorusu üzerine şöyle devam etti: “Bir kere bu takvim şu anda işliyor. Bu takvim işlerken sınır boylarında bütün tedbirlerimizi almış bulunuyoruz. Bu tedbirlerin yanında son dönemde bölgede uçaklarımızı da uçurduk. Uçaklarımız da bölgede uçmak suretiyle zaten bu sürece devam etmekte olduğumuzun sinyallerini verdiler. Yani uçaklarımızın burada uçuşu herhalde boşuna değil. Bu basit bir seyrüsefer de değil. Döndükten sonra da hemen ilgili arkadaşlarımızla bütün değerlendirmelerimizi yapmak suretiyle ne gibi adımlar atacağımızı daha önceki planlarımız çerçevesinde uygulamaya koyacağız. Çünkü Türkiye oyalanacak bir ülke değildir. Şu anda sürekli tacizler altında olan benim vatandaşlarımdır. Bu mültecilerle ilgili olarak dünyanın hâlâ en ufak şekilde kılı kıpırdamıyor. Hepsi seyirci. Hepsinin bize söyledikleri şu; ‘4 milyon mülteciye nasıl ev sahipliği yapıyorsunuz?’ Tamam da bu sözün hiçbirisi bizim karnımızı doyurmuyor ki? Verilen sözleri yerine getirmiyorsunuz. 2016’da verdikleri söz 6 milyar avro. ‘3’er milyar avro olarak iki taksitte vereceğiz’ dediler. 3 milyar avro da kaldı. Bizim şu anda 40 milyar doların üzerinde yapmış olduğumuz harcama var. Artık bu adımların atılması gerekiyor. Döner dönmez de bu planlarımızı, değerlendirmelerimizi yapıp uygulamaya koyacağız.”
Tarihi konuşmayı anlattı
Görüşmelerinde küresel siyaseti doğrudan ilgilendiren Filistin, Keşmir, Yemen, Libya, Arakan Müslümanları, Ortadoğu ve Körfez’de yaşanan gerilimler, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, terörle mücadele ve insani yardım konularına da temas etme imkanı bulduğunu ifade eden Erdoğan, “Dünyanın sessiz kaldığı bu sorunları görmezden gelmemiz elbette mümkün değildir. Biz hem iç hem de dış politikada adaletin, vicdanın, hakkın ve hakkaniyetin sesi olmaya gayret ettik” dedi.
Erdoğan’a BM Genel Kurulu’nda yaptığı tarihi konuşmasında haritalı, fotoğraflı anlatımı ve yansımaları da soruldu. Erdoğan, şunları söyledi:
“Güzel bir ekibimiz var. İletişim ekibimiz, yazıcı ekibimiz hepsi birlikte bir araya gelmek suretiyle gayet güzel bir hazırlık yaptık. Bana düşen sadece bazı başlıkları vermek. Onlar tüm detayları hazırlıyor. Ondan sonra biz de onun üzerinden dersimizi çalışarak buraya geliyoruz. Yılların tecrübesi artık. Şimdi daha farklı bir çalışma yapacağız inşallah. Türkiye, Malezya ve Pakistan olarak İslamofobiye karşı uluslararası alanda ortak bir iletişim çalışması yapacağız. Pakistan’da Cammu Keşmir’de oluşan olaylar karşısında İslamofobi noktasında ciddi bir tehdit var.”
‘Bindirilmiş kıtalar’
Erdoğan, Berlin’de Can Dündar, Hatip Dicle, Cihangir İslam’ın katıldığı “demokrasi ittifakı” adı altında düzenlenen toplantının sorulması üzerine şöyle dedi:
“Bu kişilerin buralarda bir araya gelişlerinin, toplantılarının, attıkları bu başlıkların bizim ülkemizin yapısıyla yakından uzaktan alakası yok. Türkiye’nin içinde yaşayanlar Türkiye’nin demokrasisi konusunda bir endişe taşımıyor. Bunlar tamamıyla adeta ‘bindirilmiş kıta’ olarak belirlenmiş başlıklar üzerinden gidip Türkiye’ye batıya şikâyet eden kişiler. Bu isimler Türk yargısı tarafından bir defa belli cezalar almış ama kaçarak batıya sığınmış. Aynı şekilde diğerlerine de baktığımızda işte malum ittifak orada da kendini göstermiş. Bu ittifakın Türkiye’nin geleceğine yönelik en ufak bir derdi yok. Zaten bu uygulamaların hepsi de malum FETÖ, PKK, DHKPC terör örgütlerinin mantığı ile oluşturuluyor ve ne yazık ki birileri de bunların değirmenine su taşıyor. Yapılan bu. Ama 2023 inşallah halkımın, vatandaşlarımın yeni bir hesap sorma dönemi olacaktır. Bu işin, gidip de Hans’ın, George’un önünde Türkiye’yi yalan yanlış şekilde anlatıp şikâyet eden insanlarla olması da söz konusu değildir. Allah ıslah etsin.”
‘IMF kapısını ilk İnönü çaldı’
Erdoğan, muhalefetin IMF ile görüşmesile yönelik tartışmaların sorulması üzerine şöyle dedi:
“Siyasette tutarlı olmak önem arz ediyor. Bir taraftan hükümete, iktidara IMF ile münasebeti geliştirip IMF’den kredi vesaire almayı tavsiye edeceksiniz... Ki bu iktidarı biz IMF’ye 23,5 milyar dolar borçla devraldık ve 2013 mayısında IMF’ye olan borcumuzu sıfırladık. Daha sonra IMF bizden 5 milyar dolar borç talebinde bulundu. ‘Veririz’ deyince bunlar baktılar bu iş ciddiye gidiyor, ‘vazgeçtik’ dediler. Bundan sonra zaten IMF’den borç talebi diye hiçbir zaman bizim düşünce dünyamızdan geçen bir şey söz konusu olmadı. Aklımızın ucundan geçmiş değil. Fakat muhalefet ‘İktidarı nasıl yaralarız? Nasıl Türkiye’deki ekonomiyi farklı bir şekilde gösteririz?’ hesabı üzerinden sürekli yalan, iftira atıyor. Tabi bunlar bir kere bunun hastalığı içerisinde olduğu için… Biliyorsunuz IMF’nin kapısını ilk çalan İnönü’dür, onların dönemlerinde başladı.. Biz biliyorsunuz IMF’nin aynı zamanda ortağıyız. Bu da var. Öyle bir durum değil yani çok da fakir fukara değiliz. Medyanın söylediklerine, yazdıklarına baktığımız zaman gizlilikten bahsediyorlar. Ben niye görüştüler falan diye de bir derdin içerisinde değilim. Görüşmüşler, görüşmemişler o ayrı bir konu. Tamam da kimden neyi kaçırıyorsunuz? Bu noktada kaçmaya gerek yok ki... Bir defa IMF’nin temsilcileri size hakikaten muhatap alacaklarsa gelsin sizi makamınızda ziyaret etsin. Niye gidip otellerin odalarında, lobilerde -ki geçmişte lobileri biliriz- oralarda görüşmeler yapıyorsunuz. Tabii bizi üzen budur. Bunlar, bu milletin kimliğine kişiliğine yakışan şeyler değil.”
‘Bu harita çıldırtıyor’
Erdoğan, konuşmasına Netanyahu’nun tepkisinin sorulması üzerine şunları söyledi: “Ben şimdi Netanyahu’yu muhatap alırsam bu bizi küçültmez mi? Netanyahu şu anda başının çaresine bakıyor. Çok rahatsız oluyor. Çünkü bu harita onları çıldırtıyor. İşin gerçeği ABD’de Yahudi kuruluş temsilcileriyle bir görüşme yaptık. Orada kendilerine dedim ki ‘Siz işgalcisiniz. 1947-1948’de siz neredeydiniz?’ Onlara haritayı gösterdik ve dedik ki ‘Bak siz buradaydınız, bundan sonra Filistin küçüldü, siz büyüdünüz. Ne ile? İşgal ile… 1967 buradaydınız. Şimdi ise İsrail 1947-1948’deki Filistin’in büyüklüğüne kavuştu. Filistin ise maalesef o zamanki İsrail’in durumuna düştü.’ Ortada böyle bir tablo var. Bunlar bir de yalanı çok seviyorlar. Yüzleri kızarmadan yalan söylüyorlar. Söylüyorsun, gerçeği ortaya koyuyorsun. Bir hanımefendiyi şehit ettiler. ‘Elinde savunma ile ilgili bir silahı, bıçağı yok ama bir hanım silahlarla şehit edildi’ dedim. Ne dediler biliyor musunuz; ‘Öyle bir şey yok.’ Hemen onun da resmini gösterdi. ‘Siz bir defa çocukları öldürüyorsunuz. Sizin askeriniz, polisiniz çocukları bile gırtlağına sarılarak sürükleye sürükleye cezaevine götürdü ve o çocuk sonra gelip beni ziyaret etti’ dedim. ‘Siz Mescidi Aksa’yı şu anda hâlâ Müslümanlara adeta haram kılıyorsunuz. Siz bizim mukaddes kitabımızı yerlerde paramparça ettiniz.’ Hiç cevap yok tabi. ‘Türkiye gibi bir ülkenin Başbakanını sınırda siz yarım saat bekletiyorsunuz. Bunu uluslararası diplomaside nereye oturtuyorsunuz?’ dedim. Cevap yok. İsrail bu. Bizim toplantıya gelenlerin bazısının yakasında bir yazı vardı. Çok ilginçti. ‘Siyonist değilim’ yazıyordu. Altında da İsrail bayrağı ve üzerinde çarpı işareti vardı. Ne dedi biliyor musunuz; ‘Tanrı, İsrail devleti kurun diye bir emir vermedi.’ Tabii İsrail, şiddet ve bunların karşısında olanlar da var. Sayıları az ama çok dik duruyorlar. Öyle bir yapıları da var.”
Trump ile görüşme
ABD Başkanı Trump ile Houston’daki mitinge giderken uçakta telefonla bir görüşme yaptıklarını belirten Erdoğan, resepsiyondaki görüşmesini de “Bu seneki resepsiyon çok kısa ve özet geçti. Zaten resepsiyon fotoğraf çekimlerinden önceydi. Hemen orada görüşmemizi yapıp fotoğraf çekimi esnasındaki görüşmeden sonra müsaade alıp ayrıldık” diye anlattı.
Erdoğan, ABD’nin Türkiye’ye ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması, F-35 programına yeniden döndürülmesi, Patriot alımı gibi başlıklarda yeni teklifle ilgili soru üzerine şöyle devam etti:
“O kadar detaylara henüz gelebilmiş değiliz. Bu daha Ticaret Bakanımız ile ABD’nin Ticaret Bakanı arasındaki görüşmelerle bu kadar detaylı belirlenir. Biz hedef koyarız. Önce 75 milyar dolardı. Sonra 100 milyar dolar olarak yükselttik. ABD Ticaret Bakanı Türkiye’ye gelmişti. Kendisini kabul ettim, görüşmelerimizi yaptık. Ticaret Bakanımız Ruhsar Hanım ile de yine aynı şekilde görüşmeleri oldu. Bütün mesele hangi kalemlerde ne gibi gelişmeler olacak? Mesela malum Türkiye’den ithal edilen demir çelikte gümrük vergisini düşürdüler. Diğer kalemler neler olabilir, çalışmalar var.”
“F-35 konusunda iş tam manasıyla henüz çözüldü diyemeyiz. Ama ben kendilerine teklifimi yaptım. ‘S-400 yanında sizden de Patriot alabiliriz’ dedim. Bunu bizzat Sayın Trump’a söyledim. Kendileri de ‘Bu eğer ciddiyse bunun üzerine çalışalım’ dediler. Size ciddi bir teklif yapıyorum. Siz bunu Kongreden geçirebiliyorsanız biz de çalışmalarımızı yaparız. S-400’leri nasıl aldıysak, bu konuda bize gelecek olan teklifin de gerçekten onu aratmaması lazım. Öyle bir teklif olması halinde biz bir alternatif savunma sistemini de Türkiye’ye kazandırmış oluruz.”
‘Sükûnet görünüyor’
Erdoğan, “TSK’nın İdlib bölgesindeki gözlem noktalarından bazılarının kapatılması söz konusu mu?” sorusuna da “Bazı tacizler oldu malum ama o tacizlerden sonra bizim oradaki ekiplerimiz muhataplarıyla devamlı görüşmeler yapmak suretiyle işi belli bir noktaya getirdiler. Şu anda yaşanan herhangi bir sıkıntı yok. Çünkü gözlem noktalarındaki ekiplerimiz müteyakkız. Şu anda İdlib’de bir sükûnet ve suhulet görünüyor ama tedbiri elden bırakmamak lazım. Çünkü kolay değil 4 milyon nüfusu olan bir yer. Eğer işi gevşek tutarsak, belli bir göç sınıra doğru başlamıştı, onların da gelme durumu olabilirdi. Şu an itibarıyla hepsi kendi çadırlarını kurmaya başladı. Gıda yardımları konusunda AFAD, Kızılay olarak destekleri veriyoruz. O insanları da belli koruma altına almak durumundayız. Temenni ederim ki Rusya ile yaptığımız bu görüşmelerden netice alırız” yanıtını verdi.
İran’la ticaret
Erdoğan, İran’la yapılan ticareti de aktarırken “Bir defa şunu çok açık net söyleyeyim; yerli, milli para konusunda biz bu teklifimizi son Ankara Zirvesi’nde de yine İran tarafına söyledik. Bunda devam edeceğiz. Şu anda gerek petrol gerekse doğalgaz noktasında İran ile olan ilişkimizi sıfırlamamız mümkün değil. Biz oradan yine doğalgazımızı alacağız. Ama petrolde bir sıkıntımız var. Petrolü daha ziyade özel sektör alıyordu. Ne yazık ki petrolü şu anda almıyor çünkü ABD’nin tehditlerinden çekiniyor. Ama biz bu konuda özellikle diğer birçok konuda İran’la ilişkimizi devam ettireceğiz. Şu anda ticaret hacmimiz 7.5 milyar dolar civarına düşmüş vaziyette. Biz 30 milyar dolar gibi bir hedef belirlemiştik. (Çine yaptırımlar) Ben öyle bir korku taşımıyorum. Çünkü bağımsız bir Türkiye isek bağımsızlığımızın hakkını da vermemiz lazım” dedi.
S-400 bir ihtiyaç
Erdoğan, ABD’de Fox News kanalına verdiği mülakatta da “S-400 olayı Türkiye ABD ilişkilerini bozmamalı çünkü bunlar savunma sistemleri noktasında Türkiye’nin ihtiyacı. Yunanistan’da, Bulgaristan’da, Slovakya’da var. Onlar da NATO ülkesi. Onlarda olunca oluyor da Türkiye gibi bir ülkede olunca niye olmasın?” dedi.