Gazeteci Cüneyt Özdemir, dünya basın tarihinin en ilginç davalarından biriyle karşı karşıya. Yaklaşık iki yıl önce röportaj yaptığı Ayşe Deniz Karacagil, bu röportajdan 4,5 ay sonra PKK'ya katıldığı için "terör propagan
Bakırköy Başsavcıvekili İdris Kurt dün basın tarihine geçecek bir soruşturma başlattığın duyurdu. Savcı Kurt, “Güneş” isimli bir gazetenin 10 Eylül 2015 tarihli nüshasının 1. sayfasına konan bazı iddiaları ‘ihbar’ kabul ederek, Doğan Medya Grubu hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla re’sen soruşturma açmıştı.
Söz konusu gazete tarafından kurgulanan ve savcı Kurt tarafından soruşturmaya konu edilen iddialardan biri de gazeteci Cüneyt Özdemir ile ilgiliydi. Özdemir’in, CNN Türk televizyonunda yayınlanan 5N1K programında yayınlanan bir röportajında ‘terör örgütü propagandası yaptığı’ iddia ediliyordu.
Neydi bu röportaj?
Kamuoyunda daha sonra ‘kırmızı fularlı kız’ olarak anılacak olan 20 yaşındaki Ayşe Deniz Karacagil Gezi Parkı protestolarının sürdüğü haziran 2013’te Antalya’daki bir gösteriye katılmış; bu eylemden 4 ay sonra gözaltına alınmış; boynundaki kırmızı fular ‘örgüt sembolü’ kabul edilerek tutuklanmış ve 4 ay hapis yattıktan sonra şubat 2014’te tahliye edilmişti. Tüm Türkiye ‘kırmızı fularlı kız’ olarak bilinen Ayşe Deniz Karacagil’i konuşurken, 12 Şubat 2014’te Cüneyt Özdemir 5N1K programında onunla bir röportaj yaptı. Bu röportajdan 4 ay sonra ise Ayşe Deniz Karacagil’in “PKK’ya katıldığı” duyuldu.
Cüneyt Özdemir, işte bu röportaj nedeniyle ‘terör propagandası’ yapmakla suçlanıyordu!
Bu tuhaf durumu kendisiyle konuştuk. Hakkında soruşturma açıldığı haberinin üstünden 1 gün geçmesine ve bizzat kendisinin zaman zaman “ben bu ülkede her şeyi bekliyorum artık” demesine rağmen sesinde şaşkınlığın tonu var. Konuşmaya da, “İnsan gerçekten bazen hayret ediyor” sözleriyle başlıyor. Şaşkınlığın, kızgınlığın, ‘genele ilişkin’ kaygıların ve aslında tablonun tümünün üstünde asılı duran absürt mizahın hakim olduğu bir duyguyla devam ediyor konuşmaya:
“Her gün yaklaşık 4 konukla konuşuyorum ve haftada 4 gün bazen 5 gün program yapıyorum. Ayda 80 yılda yaklaşık 800 kişiyle röportaj yaptığım anlamına geliyor bu. Yani 15 yıl boyunca yaklaşık 12 bin konuk almışım ben bu programa. Bu 12 bin konuktan biri, benim programıma katıldıktan 4,5 ay sonra PKK’ya katılmış ve ben terör propagandasıyla suçlanıyorum!
Kandil’de, Avrupa’da PKK yöneticileriyle röportaj yapmayan bir ben kaldım herhalde ama bana ‘örgüt üyeleriyle röportaj yapma’ ithamında bulunuluyor. Sakın yanlış anlaşılmasın, Kandil’e giden, PKK yöneticileriyle konuşan yandaş ya da karşıt herkes gazetecilik yapmıştır, bunda hiçbir sıkıntı yok. Ama ana açılan soruşturmanın saçmalığını pekiştiren bir durum bu.
Fular taktığı için tutuklanan genç bir öğrenci ülkenin gündemine giriyor, bize konuk oluyor, aylar sonra böyle bir olay yaşanıyor. Biz de PKK’ya katıldığını duyduğumuzda çok şaşırmıştık.
İki sene sonra bir trol bunun kurgusunu yapıyor, İMC TV’nin görüntüleriyle bizim röportajımızdan görüntüleri harmanlıyor ve bu iddia ortaya atılıyor. İlk anda ciddiye alıp cevap verme gereği bile duymamıştık. Ama savcı ciddiye aldı! İnanılır gibi değil. Traji-komik bir durum…”
Kişisel olarak hedef alındığını mı düşünüyor peki? “İsimler önemli değil” diyor, “burada hedef alınan öncelikle Doğan Grubu ve Aydın Doğan’dır. Grubun bağımsız gazetecilik yapmasına engel olma çabası vardır.”
Özdemir, bugün Hürriyet’te Mehmet Y. Yılmaz’ın da hatırlattığı bir AİHM kararını hatırlatıyor: “Sadece soruşturma başlatılması bile yarattığı ‘caydırıcı etki’ nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulunmuştu. Böyle bir davayı dünyada kime nasıl anlatacaksınız?”