Gaziantep'te mültecileri ziyaret eden Davutoğlu, Merkel, Tusk ve Timmermans ortak açıklama yaptı.
Üzerinde bir çok yorum yapıldı. Ama şunu ifade etmek isterim. Hem Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına hem de Avrupa Birliği ve Almanya adına da bizim tek bir gayemiz var. İnsani bakımdan İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük trajediye birlikte çözüm aramak. Bu mesele ne Türkiye'nin ne de Avrupa Birliğinin tek başına üstlenmesi gereken bir meseledir.
Türkiye'ye yönelik her türlü tehdide karşı kararlı tavrımızı sürdüreceğiz. Sığınmacılar konusunda çok önemli mesafe kaydettik. Türkiye ağır yükler yüklenmiştir ve üzerine düşeni yapmıştır. Türkiye mültecilerle sınanacak bir ülke değildir. Hiç kimse kendi isteği dışında bir yere gönderilmedi. İllegal göçü yasal bir göç haline getiriyoruz.
Türkiye için vize muafiyeti hayati bir konudur. Önümüzdeki günlerde Meclis'ten gerekli düzenlemeleri geçireceğiz. AB'nin de gerekli adımları atacağına inanıyorum.
Bugünden itibaren AB taahhüt ettiği fonları harekete geçiriyor. bugün Suriyeli mültecilerin umut duyması gereken bir gündür.
Bizim Türkiye'de eleştirildiğimiz gibi Merkel'de ülkesinde ve Avrupa'da eleştirildi. Sayın Angele Merkel, en başından beri insani tavırlar sergiledi. Çok eleştirildi ama kendisine de ifade ettim tarihin altın sayfasına yazılırlar. Bize de Suriyeli sığınmacıları geri göndermemiz gerekir diyen liderler çıktı. Türkiye ve Almanya Suriyeli çocuklar için omur omuzadır.
Tusk'un açıklamalarından satır başları;
Türkiye ile AB arasında düzensiz göçün engellenmesi açısından ortaya bir irade koyduk. Bu ziyareti bunun devamı olarak gerçekleştirdik. Ege'de yasa dışı göçün azaldığını gördük. Vize muafiyeti konusunda çalışmaları hızlandırdık. Gerekli hazırlıklar yapılınca bu az gerekli adımlar atılabilecektir.
"KİMSE TÜRKİYE'YE DERS VERMESİN"
Sadece siyasi olarak değil gerçekten şahsi kanaatim şudur; Türkiye göçmenler konusunda dünyaya örnektir. Kimse Türkiye'ye bu konuda ders vermesin. Sizinle bu konuda işbirliği yapmaktan gurur duyuyorum.
Merkel'in açıklamalarından satır başları;
Türkiye -AB arasındaki anlaşmayı dikkate alarak bugün Türkiye'yi gördük. 23 Nisan'da gelmiş olmamız ayrı önemliydi. Burada mültecilerin toplum tarafından kucaklandığını gördük.
VİZE MUAFİYETİ VE 3 MİLYAR EURO'LUK ÖDEME
Davutoğlu: Türkiye AB'nin en büyük özelliği ahde vefadır. Bu paket hem mültecilere yardıma yönelikti hem de Türkiye-AB ilişkilerini yeni bir zemine oturtmaya yönelikti. Geri kabul anlaşması ancak vize muafiyeti ile uygulanır. Biz bunun pozitif bir yöntemle devam etmesini istiyoruz. Meclis geç vakitlere kadar çalışmalarını sürdürdü. Biz gerekli adımları atacağız. AB'nin de gerekli adımları atacağını düşünüyorum. Zaten vize muafiyeti uygulanmazsa, geri kabul anlaşması da uygulanmaz.
Tusk: Bizler taahütleri ortaya koyduğumuz projelerin değeri hakkında şunu söyleyebiliriz. Bu yaz projeler için 1 milyar EURO harcanacak. Güçlü bir şekilde bunu ortaya koyduk.
Angele Merkel: Biz Almanya olarak bu parayı tahsis edeceğiz. Bütün üye ükelerden bu para geliyor. Türkiye'nin vize konusunda şartları yerine getirmesi gerekiyor. Biz bu konudaki anlaşmalara uyacağız. Bakanlarımız çok yakın çalışıyor. Buradaki endişeler varsa bunu da tabiki yakından takip edeceğiz. Basın özgürlüğü konusunda endişeler dile getiriliyor. Bu konuda çok sesimizin çıkmadığı söyleniyor. AB-Türkiye anlaşması karşılıklı yapılan anlaşmadır. Basın özgürlüğü konusunda konuştur. ARD muhabiri hakkındaki konuyu konuştuk. Burada hemen hemfikir olmamız son konusu değil ama bu görüşmeler bizi ileri götürdü. Basın özgürlüğü bizim için önemlidir.
Davutoğlu: Bize dışardan ve tepeden bakılmasını istemeyiz. Her bir araya gelişimizde karşılıklı kaygılarımızı paylaşıyoruz. Türkiye son 2 yılda 4 büyük seçim yaşadı. Bir çok basın organı son seçimlerde dahi bize eleştirilerde bulundu. Hepimiz buna saygı duyacağız. Son olarak Kahire'den gelen bir basın mensubu konusunun tehkit edilmesini istedim. Gazeteci olara müracat etmemiş. Bu olaylarda hareketle Türkiye'de basın özgürlüğü üzerinde konuşulmasını doğru bulmam. Aynı şekilde bende dostlarıma Avrupa'daki ırkçı söylemlerin artması konusunda endişelerimi paylaşıyorum.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanına hakaret edilmesi kabul edilebilir mi? Aynı şekilde Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızın aynı söylemlere muhatap olması ırkçılıktır. Benim için en asli konulardan biri basın özgürlüğüdür. Basın özgürlüğü konusunda Türkiye'nin sıkıntıya düşmesini arzu etmeyiz.