DİPLERİ DE SARMIŞ
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, dalış yaptığı Erdek ve Bandırma körfezlerinde deniz salyasının, dipteki canlıların yaşam alanlarını nasıl tahrip ettiğini görüntüledi.
AŞAĞIDA GÖZ GÖZÜ GÖRMÜYOR
Prof. Dr. Mustafa Sarı, Erdek ve Bandırma körfezlerinde müsilaj (deniz salyası) nedeniyle özellikle dipteki canlıların yaşam alanlarında büyük tahribat oluştuğunu söyledi.
Balıkesir’in Erdek ve Bandırma ilçelerindeki körfezlerde son dönemde her gün dalışlar yaparak müsilajın yayılımındaki değişimleri inceleyen Sarı, izlenimlerini anlattı:
“Erdek Körfezi’nde kıyıdan itibaren bir dalış yaptık. 18 metre derinliğe kadar indik, kıyıdan itibaren müsilaj oluşumu sıfırdan başlıyor ama 5 metreden itibaren yoğunlaşıyor. 5 metreden 18 metreye kadar çok yoğunlaşıyor, 18 metreden itibaren de maksimum yoğunluğa ulaşıyor.
18 metreden sonra denizin altında ışık tamamen yok oluyor ancak fenerle ilerlemek mümkün. Aşağısı toz duman gibi göz gözü görmüyor. Müsilaj deniz dibini kaplamış durumda. Bu örtü denizin dibinde sabit yaşayan canlıları, organizmaları öldürmeye başlamış. Erdek Körfezi’nde sünger topluluklarının üzerlerini müsilaj kaplamış, hepsi ölmeye başlamışlar.”
MARMARA’YI KURTARACAĞIZ
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi’ndeki kirliliğe karşı tüm tarafların katılımıyla yoğun bir çalışma sürdürdüklerini söyledi. Kurum, “Çözüme herkesi dahil ederek tüm tarafların katılımıyla 4 Haziran’da ’Marmara Denizinde Müsilaj Sorunu ve Çözüm Önerileri’ çalıştayımızı yapacağız. 6 Haziran’da da ’Marmara Denizini Koruma Eylem Planı’nı kamuoyuyla paylaşacağız. Sadece bugünümüzü değil, Marmara Denizi’nin yarınlarını kurtaracak bir çalıştay yapacağız” dedi.
FELAKETİN 4 NEDENİ
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim görevlisi Doç. Dr. Muharrem Balcı, “Marmara Denizi foseptik çukur haline geldi” derken kirlilik nedenlerini şöyle sıraladı:
“Öncelikle Marmara bölgesinin yoğun göç alması, sanayi kuruluşlarının çoğunluğunun bu bölgede bulunması ve atıklarının Marmara Denizi’ne ulaşması, nüfus yoğunluğunun ürettiği evsel, kanalizasyon atıklarının derin deşarj yoluyla veya basit arıtma yöntemleriyle Marmara Denizi’ne verilmesi. Bunun sonucunda da Marmara Denizi foseptik haline geldi.
ELİNİZİ BİLE YIKAMAZSINIZ
Marmara’ya akan nehirler ve dereler aslında atık su kanalları. Bu nehir ve derelerde elinizi dahi yıkayamazsınız. Ülkemizde kimyasal ve biyolojik gelişmiş arıtma sistemleri tam olmadığı için atıklar yeterince arıtılmıyor.”
ODTÜ ANALİZİ: DENİZ JEL GİBİ
Deniz salyası oluşumunu araştırmak üzere ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün araştırma gemisi ‘Bilim-2’ ile toplanan bilimsel veriler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 4 Haziran’daki çalıştayında sunulacak. Verileri analiz eden Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel, şöyle konuştu:
BÜYÜK BİR FELAKET
“Denizin içinin de jel gibi olduğunu tespit ettik. Kullandığımız filtreler ve pompalar organik parçacık yoğunluğundan güçlükle çalışıyor şu an. Türkiye denizlerinde daha önce görülmemiş büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Oksijensizleşme sürdükçe bu tehlike daha da büyüyecek. Bu durum Marmara’da yakında pek çok deniz canlısının kitlesel ölümüne neden olabilir.
AŞIRI ISINMIŞ
Tüm dünya denizleri ortalama 0,8-1 derece arasında ısınmış durumda iken Marmara Denizi’nin çeşitli nedenlerle 2-2,5 derece arasında ısındığı belirtiliyor.
GÖRÜLMEMİŞ YOĞUNLUK
Marmara’da görüntülenen yoğun salya aslında gözle görünen kısım, asıl su kolonu boyunca yayılmış durumda ve deniz tabanını kaplamaya başladı. Dalgıç hocalarımız veriler aktarıyor. Üstteki 30 metredeki organik yoğunluğu, Marmara tarihinde daha önce hiç ölçmedik.
20 METREDEN SONRA OKSİJEN YOK
Genel olarak, Marmara’nın doğusunda su canlıları, 80 metreye kadar oksijen alabilirken son yıllarda bu 20 metreye kadar düştü. Deniz yüzeyinin ilk 20 metresinde oksijen var, altında yeterli oksijen yok.”