İnce eleştirilerini Kılıçdaroğlu'nun partiyi "sağa çekmesi" üzerine kurunca, Kılıçdaroğlu da Gezi'den girip Soma'dan çıkarak "Bu mu sağa çekmek?" diye sordu.
CHP’nin 18’inci Olağanüstü Kurultayı bir tek nedenle yapıldı; Cumhurbaşkanlığı seçimini Tayyip Erdoğan ve AK Parti kazanmasaydı bu hesaplaşmaya ihtiyaç duyulmayacaktı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’den “simge bir isim” yerine Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek vermemiş olsaydı, Meclis Grup Başkan Vekili Muharrem İnce karşısına rakip olarak çıkmayacaktı.
Zaten İnce de aday olmak istemesine iki neden gösterdi, birincisi İhsanoğlu’nun desteklenip kaybedilen seçimi “hazmedememesiydi”.
İkincisi de CHP’nin iktidar özlemiydi. İnce “Seçim geceleri cenaze evi gibi ışıkları erkenden söndürülen” bir genel merkezin, kendi seçilmesi durumunda söz konusu olmayacağını söyledi.
Aslında benzeri bir özlemi, Kılıçdaroğlu saflarında olan, Divan Başkanlığını yürüten Grup Başkan vekili Engin Altay da dile getirdi: CHP 1977 “zaferinden” bu yana hükümet kuramamıştı. (CHP’ye o zaferi getiren Bülent Ecevit DSP lideri olarak 1999’da hükümet kurduğu sırada CHP Meclis’te dahi değildi.)
Aslında CHP’nin bütün enerjisini iç kavgalarla tüketmesine yol açan da biraz bu sancılı özlem idi.
İnce eleştirilerini Kılıçdaroğlu’nun partiyi “sağa çekmesi” üzerine kurunca, Kılıçdaroğlu da Gezi’den girip Soma’dan çıkarak “Bu mu sağa çekmek?” diye sordu. Bir yandan da CHP’ye sağdan gelen yeni isimleri unutmadan, “Ben iktidara gelince vatandaşı sağ sol diye ayırmayacağım ki” diye vurguladı.
Ama aslında Kurultay’ın gazı, adaylıklar için delegelerin attığı imza sayısı açıklandığında kaçmıştı.
En az 300 imza bekleyen İnce için 177 delegenin imza atıp, Kılıçdaroğlu’na 944 imza çıkınca, zaten salondan “Bu iş bitti” mırıltıları yükselmeye başlamıştı.
Belki de bu özgüvenle, Kılıçdaroğlu konuşmasında adeta bundan sonra Partide yapacaklarının işaretini verdi.
“Rakı sofralarında Türkiye’yi kurtaran” ve halkın arasında çalışmadan sadece konuşan “elitistleri” partiden temizleyeceğini “Ben devrimci Kemal’im” vurgusuyla ilanıyla Kurultay’ın tansiyonu zirve yaptı. Aynı şekilde “Sendika ağaları gibi parti ağalarını da partiden temizleyeceğini” söylediğinde.
Sonra beklendiği gibi kadınlara, gençlere daha çok yer vereceği sözünü verdi. “Kürt sonunu biz çözeriz” diye pek ayrıntıya girmeden, ama güçlü bir işaret verdi. Ekonomik program üretilmesi üzerinde durdu.
Ama “Tasfiye kurultay değil” demesine karşın, yine konuşmasından akılda kalan bölümlerden birisi “Burası Parti, üniversite veya düşünce kuruluşu değil” oldu.
Aslında “elitistler”, “parti ağaları” ve “üniversite değil” sözleriyle kimlerin gideceği, gitmesinin istendiği az çok belli ya, biz yine de Parti meclisi listelerini bekleyelim.