Arkadaşlarınızla buluştuğunuzda, toplantılarda ya da annenizle yaptığınız telefon görüşmelerinde karşınızdakini gerçekten dinliyor musunuz?
Bir kafede oturuyoruz ve ben işimle ilgili bir şeylerden bahsediyorum. Çok yorgunsunuz, üstelik gözünüz yan masadaki yüksek sesle konuşan kıza takılıyor. Kız uzun zamandır istediğiniz çantaya sahip! Bu pahalı çantayı nasıl yere bırakabilmiş? Bense anlatmaya devam ediyorum: “Böylece hesap tablosunun doğru verileri göstermediğini fark ettim…” Ne? Ne anlattığım hakkında hiçbir fikriniz yok, öyle değil mi? Çünkü beni dinlemiyordunuz. Beni duyduğunuzdan eminim. Ara ara göz temasında da bulunmuş olabiliriz ama kabul edin, anlattıklarımdan hiçbir şey anlamadınız. Zaten duyduklarınızı da hemen unutacaksınız.
Yapılan bir araştırmaya göre çoğumuz dakikada 125 kelime konuşuyoruz.
KONSANTRASYON ÖNEMLİ
“Güvenilmez” bir hafızaya sahip olduğumuzdan, herhangi bir konuşmadan sekiz saat sonra konuşmanın üçte birini, iki ay sonrasındaysa yalnızca dörtte birini hatırlarız. Dinlemenin aslında ne kadar zor bir eylem olduğunu göz önünde bulundurursak, dikkatli dinlemememiz ve konuşmaları bütünüyle hatırlamamamız hiç de şaşırtıcı değil. Klinik psikolog Dr. Samantha Clarke “Evrimsel olarak iyi dinleyeci olmak bizim için kolay değil” diyor ve devam ediyor, “Dinlemek son derece dikkat ve farkındalık gerektiren bir eylem ve ne yazık ki iyi dinleyici olmak doğuştan gelen bir özellik değil. Daha sağlıklı ilişkiler için dinlemeyi kesinlikle geliştirmemiz gerekiyor.”
Mutluluk Enstitüsü’nden Dr. Tim Sharp, “Beynimiz herhangi bir şeye uzun süre konsantre olamıyor. Dikkatimiz her 15-20 saniyede bir dağılıyor. Bu duruma bir çözüm bulunamadı” diyor. Etkili dinlemeye en büyük engel etrafımızın daima uyaranlarla dolu olması. Bir düşünün. Günde kaç kez telefonunuzun ekranına bakıyorsunuz? Ekranlarımıza sürekli düşen bildirimler konsantre olmamızı neredeyse imkansızlaştırarak karşımızdakini iyi dinleyemememize sebebiyet veriyor. Beynimize gelen bilgiler milyonlarca parçaya bölünerek bir filtreden geçiyor. Bu bilgilerin bizim için bir tehdit içermesi, bize anlamlı gelmesi, alışılmadık olması veya mizah içermesi beynimizde kalıcı olmalarını sağlıyor.
“Harvard Business Review”un yaptığı araştırmaya göre birçoğumuz dakikada 125 kelime konuşuyor. Beynimiz kelimeleri ayrı ayrı anlamlandırmak yerine bütün olarak değerlendiriyor; böylece karşımızdakinin cümlesi daha bitmeden ne anlatmaya çalıştığını anlıyoruz.
YARGILAMAYIN, DİNLEYİN!
Diğer bireylerle iletişim halinde olmak insanların temel ihtiyacı ve bu etkileşimlerde duygusal olarak sürekli tetikleniyoruz. Konuşma tartışmaya dönüştüğünde panikliyor, savunmaya geçiyoruz; karşımızdakini anlamak için değil yargılamak için dinleyip açıklarını aramaya başlıyor, dikkatimizi sadece kendi söyleyeceklerimize yöneltiyoruz.
Clarke bu durumu, “Beynimizin asıl görevi bizi tehlikelerden korumak. Bu yüzden sürekli tetikte bekliyor. Ancak fiziksel tehditle duygusal olanı birbirinden ayıramıyoruz, bu da çoğu zaman tartışma esnasında beynin tehlikeye karşı kendisini kapatmasına veya saldırıya geçmesine yol açıyor” diyerek açıklıyor. Bizim için önemli insanlarla yaptığımız tartışmalarda tepkilerimiz normalden daha sert oluyor. Bu da ilişkilerimizde duygusal sorunlara yol açıyor. Sevgilinizle yaşadığınız tartışmanın arkadaşınızla yaptığınızdan daha hararetli geçmesinin nedeni işte bu.
BBC çalışanı ve iletişim uzmanı Heather Wagoner, “Birisi tarafından dinlenilmek, birisi tarafından sevilmeye o kadar yakındır ki bazen beyniniz bu farkı anlayamaz” diyor. Yani iyi bir dinleyici olmanın aşkla da sıkı bir bağlantısı var. Bunu öğrenmemiz iyi oldu...
DAHA İYİ BİR DİNLEYİCİ OLMANIZ MÜMKÜN...