Ekmeleddin İhsanoğlu seçim bildrgesini açıkladığı konuşmasına Fatiha Suresi'nin mealiyle başladı. Başbakan Erdoğan da kendi tanıtım toplantısını aynı dua ile bitirmişti. İhsanoğlu şimdi de gazetecilerin sorularını yanıtlıy
Cumhuriyetimizin en kritik dönemlerinden birinde, cumhurbaşkanının ilk kez vatandaşların oylarıyla belirleneceği bu dönemde, Türkiye’nin 12’nci cumhurbaşkanı adayı olarak huzurunuzdayım. Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum, hamd olsun, allah’ımıza hamd olsun, o özünde merhametli işinde merhametli. Rabbimiz yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım isteriz. Nimet verdiklerinin yoluna gazaba uğrayanların ve sapanların yoluna değil, doğru yola. Amin.
KONUŞMAYI CANLI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN!
Bu çok hassas dönemde seçime giderken, ülkemizin içeride huzurunu korumaya, komşularıyla ihtilaflarını çözmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Ey azizler diye hitap etmek istiyorum. Erzurumlu İbrahim Hakkı dostlarına şu şekilde seslenirdi “Ey aziz, ey azizler” çok hassas dönemden geçiyoruz. Daha fazla huzura ihtiyacımız var.
TÜM TÜRKİYE'NİN CUMHURBAŞKANI ADAYIYIM
Ben MHP CHP dahil, AKP HDP BBP seçmenlerinin tüm Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayıyım. Hiçbir partiye diğer partilerden daha yakın veya uzak değilim. Her partide namusuyla çalışan bürokrat teknokrat var. Benim tüm ülkede, sevdiğim saydığım milletim vardır. Sevgili ey azizler, elimde bir avuç tohum var. Bu tohumları ekmek istiyorum. Sevmek istiyorum. Sevgi ekeyim ki sevgi filizlensin. İnsanlarımız kavga etmesin. 28 Şubat’ta gencecik kız çocuklarımıza sıkmabaş diye bağıranlar vardı. Ben buna karşı dokuz çocuğun yanında durdum, makamım elimden alındı. Ben öğrencilerime sıkmabaş diye hakaret ettirmem. Okuma hakkının elinden almasına izin veremezdim.
ALİ İSMAİL KORKMAZ'IN RUHU ŞAD OLSUN
Ali İsmail Korkmaz da onlardan biriydi. Onun da tüm kaybettiğimiz canların da ruhu şad olsun. elbette her yerde her zaman bu gibi demokratik gösterileri suiistimal etmeye çalışan gruplar olacaktır. Şurada 1000 kişi toplansa, önce su satan esnaf, sonra polis, sonra o küçük gruplar. Devletin görevi sapla samanı ayırmaktır.
Bu ülkeyi üçe beşe bölmekle, her fırsatta ikilik çıkartmakla siyaset yapılır belki ama devlet yönetemez. Analar bu çocukları doğuruyor, yemiyor içmiyor büyütüyor. Gençlerimiz çok kıymetli, tüm gençlerimiz hepsi çok kıymetli. Edirne’deki evlatlarımız çok kıymetli, Hakkari’deki evlatlarımız da çok kuvvetli. Kadınlarımız da çok kuvvetli. Ama ne yazık ki kadınlarımız ne siyasette ne de istihdamda hak ettikleri noktalara gelebilmişlerdir. Çocuk gelinlerde dünyaüçüncüsüyüz. Cinayetlerde de üst sıradayız.
Ben çocuklarımızın katil olmayacağı, kimsenin kimsenin canına kast etmeyeceği bir Türkiye hayal ediyorum.
HERKESİN HERKESLE İLGİLİ PEŞİN BİR HÜKMÜ VAR!
Ey azizler, saygı. Ekeceğimzi diğer tohum saygıdır. Üslüpta saygı. Bağımsız yargı, bir suç iddiasıyla ilgili hükmünü bildirmedikçe, böyle bir hükmü vermek, yargısız infaz demektir. Maalesef ülkemizde yargısız infazları görüyoruz. Herkesin herkesle ilgili peşin bir hükmü var. düşünceler kamplaşıyor. Saygısızlık tarafların hepsini üzer, zarar verir. Bu sebeple, cumhurbaşkanı seçilirsem derin yaralar almış, hatta neredeyse kangren haline dönüşmüş bu ilişkileri saygı çerçevesinde iyileştirmek için çalışacağım.
Hükümleri hukuk versin, hukuka herkes güvensin, hiç kimse adaletten üstün değildir. Suçu ispatlanmadıkça hiç kimse suçlu değildir. O halde adalete saygılı, muhalefete saygılı, farklı görüşlere sahip olanlara saygılı olmak. Hükümete saygılı, toplumun her kesimine saygılı olmak için bu tarlaya saygı ekmemiz gerekecek. Saygı ekmek için verin elinizi.
Ey azizler. Dirlik. Ekeceğimzi diğer tohum da dirlik. Ne demek dirlik? Dirlik bir insanın sağlığı huzuru güveni demektir. Fertleri dirlik içinde bir toplum, topyekun dirlik içindedir. Oysa çoğumuz borçluyuz. Hem devlet hem millet boçlu. Zenginin borcu olabilir, ama onun çocuklarının eğitimi aksamaz, sofrada bal kaymak eksik olmaz. Ya fakirin borcu? Bak pahalı arabaya, zengin çok görünür fakir az görünür. Ödenemez biçimde kredi kartı borcu içinde. Bu borcu ödemek için vatandaşlarımız yemelerinden içmelerinden kesiyorlar.
CUMHURBAŞKANI YOL YAPMAZ YOL GÖSTERİR
Köylü memur esnaf işçi işsiz, nereye gitsem duyduğum tek şey bu faizli borçlu halidir. Diyeceksiniz ki cumhurbaşkanlığı icra makamı değildir. Evet icra yetkisi yoktur ama icrayla el ele vererek, çağrı yaparak, yetkisini ve pozisyonunu kullanarak yol gösterir. Cumhurbaşkanları yol yapmaz ama yol gösterir.
Türkiye’nin en yoksul kesimini bir basamak yukarı çıkartmak, çok büyük bir siyasi mutabakat meselesidir. Zordur ama imkansız değildir. AK Partilisi, CHP’lisi, HDP’lisi el ele verirse, bu sosyal yaraya çözüm üretiriz.
Hür düşünce olmazsa, Amerika’nın akıllı telefonuna güney kore rakip olamaz. Eğitimde sanatta her alanda sonsuz hürriyet. Hürriyet, demokraside şarttır. Hürriyet olmazsa demokrasi olmaz, demokrasi olmazsa hürriyet olmaz. Bu hürriyet havasını keserseniz o ülke nefessiz kalır. Şu tabloda görüyorsunuz. Türkiye’de 2000 yılında dünyanın 18’nci ülkesi. 2014’de 19’ncü ülkesi. 14 yılda geldiğimiz yer burasıdır. Yani gerilemiş, gelirimiz artmış mı artmış, ama herkesin geliri artmış. Biz büyük bir devletiz, büyük bir milletiz. Ve potansiyelimiz büyüktür.
Bu gençler kahve köşelerinde ömür tüketiyorlar. Gençlerin aklını fikrini bilime sanayiye kanalize etmeliyiz. Bunun sonunda ne oluyor, işte bu tablolar çıkıyor. Dünyanın gittiği yer patenttir, bilimdir. Matematiktir, bunlara dikkat etmezsek, düne göre iyi oluruz belki ama rakiplerimize göre iyi olur muyuz esas soru bu.
Biz şimdiye kadar tek bir Nobel kazandık, o da Orhan Pamuk sayesinde. Bilimde tıpta fizikte kimyada Nobel kazanmadık. Bizimle yarışa, bizden sonra kalkan ülkeler bunu başardı. Ben size Hindistan’dan Çin’den bahsetmeyeceğim. Mısır’dan Pakistan’dan bahsedeceğim. 80’li yıllarda Pakistan’dan fizik ödülü almıştır. 15 yıl önce Mısır’dan bir kimyager ödül almıştır. Türkiye bu hedefe ulaşması için çalışması lazım. Daha fazla destek ve toplumda huzur.
Diyorum ki dirlik ekmek için verin elinizi.
Tarlamız büyük ve bereketli, tıpkı ülkemiz gibi. Ey azizler, son tohum sevgi saygı ve dirlikten sonra, birlik tohumudur. Birlikte yaşama kültürüne herkesten daha fazla sahip bir milletiz. Yıllardır ortak acılarımız devam ediyor. Suriye’de yaşanan trajedi, Soma’da aç gözlü kapitalist anlayışın faturasına, rehin alınan vatandaşlarımıza, ölen her bir cana ortak olarak üzülüyoruz. Ama çok uzun zamandır hep birlikte sevinemiyoruz, sevinmeyen bir ülke ülke olma vasfını yitirmeye başlar. Barajlarımız, tüp geçitlerimiz, yollarımız hepimizin vergisiyle yapılıyor. Ama bunun için bile ortak bir sevincimiz olmuyor. Bu konuda bile bir ikilik, yarış, 70 sene önceki ülkelerle anlamsız kıyaslamalar arasında kaybolup gidiyor sevinçlerimiz.
Dış dünyaya gelince, Atatürk’ün sözünü her yere yazıyoruz “Yurtta sulh cihanda sulh” diyoruz. uygulamada ne kadar başarılı ol
Atatürk şu anda yaşasaydı ne yapardı? Atatürk en akılcı çözümleri üreten bir liderdir. Şunu kesinlikle söyleyebilirim. Şu anda yaşasaydı, Ortadoğu Kafkaslar Balkanlar’da barış ve refah için temelini atmıştı.
Filistinli çocuğun attığı tweet, New York’taki Yahudi genci ağlatıyıor. Bir saniyede olup bittiveriyoruz. Bizim teknik üniversitelerimiz var, aydın modern milyonlarca gencimiz var. şirketlerimiz çevre ülkelerinde büyük başarılara imza atmışlardır. O halde, paylaşamadığımız nedir?
Bu koca coğrafyada değil mezhep milliyet savaşlarıyla despotluk kibir mi üretecek? Yoksa laik demokratik bir biçimde el ele vereceğiz? Barış mı kazanacak savaş mı kazanacak? Birlik mi kazanacak ayrışma mı? Ben birlikten yanayım.
Hür düşünce olmazsa, Amerika’nın akıllı telefonuna güney kore rakip olamaz. Eğitimde sanatta her alanda sonsuz hürriyet. Hürriyet, demokraside şarttır. Hürriyet olmazsa demokrasi olmaz, demokrasi olmazsa hürriyet olmaz. Bu hürriyet havasını keserseniz o ülke nefessiz kalır. Şu tabloda görüyorsunuz. Türkiye’de 2000 yılında dünyanın 18’nci ülkesi. 2014’de 19’ncü ülkesi. 14 yılda geldiğimiz yer burasıdır. Yani gerilemiş, gelirimiz artmış mı artmış, ama herkesin geliri artmış. Biz büyük bir devletiz, büyük bir milletiz. Ve potansiyelimiz büyüktür.
Bu gençler kahve köşelerinde ömür tüketiyorlar. Gençlerin aklını fikrini bilime sanayiye kanalize etmeliyiz. Bunun sonunda ne oluyor, işte bu tablolar çıkıyor. Dünyanın gittiği yer patenttir, bilimdir. Matematiktir, bunlara dikkat etmezsek, düne göre iyi oluruz belki ama rakiplerimize göre iyi olur muyuz esas soru bu.
Biz şimdiye kadar tek bir Nobel kazandık, o da Orhan Pamuk sayesinde. Bilimde tıpta fizikte kimyada Nobel kazanmadık. Bizimle yarışa, bizden sonra kalkan ülkeler bunu başardı. Ben size Hindistan’dan Çin’den bahsetmeyeceğim. Mısır’dan Pakistan’dan bahsedeceğim. 80’li yıllarda Pakistan’dan fizik ödülü almıştır. 15 yıl önce Mısır’dan bir kimyager ödül almıştır. Türkiye bu hedefe ulaşması için çalışması lazım. Daha fazla destek ve toplumda huzur.
Diyorum ki dirlik ekmek için verin elinizi.
Tarlamız büyük ve bereketli, tıpkı ülkemiz gibi. Ey azizler, son tohum sevgi saygı ve dirlikten sonra, birlik tohumudur. Birlikte yaşama kültürüne herkesten daha fazla sahip bir milletiz. Yıllardır ortak acılarımız devam ediyor. Suriye’de yaşanan trajedi, Soma’da aç gözlü kapitalist anlayışın faturasına, rehin alınan vatandaşlarımıza, ölen her bir cana ortak olarak üzülüyoruz. Ama çok uzun zamandır hep birlikte sevinemiyoruz, sevinmeyen bir ülke ülke olma vasfını yitirmeye başlar. Barajlarımız, tüp geçitlerimiz, yollarımız hepimizin vergisiyle yapılıyor. Ama bunun için bile ortak bir sevincimiz olmuyor. Bu konuda bile bir ikilik, yarış, 70 sene önceki ülkelerle anlamsız kıyaslamalar arasında kaybolup gidiyor sevinçlerimiz.
Dış dünyaya gelince, Atatürk’ün sözünü her yere yazıyoruz “Yurtta sulh cihanda sulh” diyoruz. uygulamada ne kadar başarılı ol
Atatürk şu anda yaşasaydı ne yapardı? Atatürk en akılcı çözümleri üreten bir liderdir. Şunu kesinlikle söyleyebilirim. Şu anda yaşasaydı, Ortadoğu Kafkaslar Balkanlar’da barış ve refah için temelini atmıştı.
Filistinli çocuğun attığı tweet, New York’taki Yahudi genci ağlatıyıor. Bir saniyede olup bittiveriyoruz. Bizim teknik üniversitelerimiz var, aydın modern milyonlarca gencimiz var. şirketlerimiz çevre ülkelerinde büyük başarılara imza atmışlardır. O halde, paylaşamadığımız nedir?
Bu koca coğrafyada değil mezhep milliyet savaşlarıyla despotluk kibir mi üretecek? Yoksa laik demokratik bir biçimde el ele vereceğiz? Barış mı kazanacak savaş mı kazanacak? Birlik mi kazanacak ayrışma mı? Ben birlikten yanayım.
SORU-CEVAP KISMI
Aydın ziyaretiniz sırasında, Irak Filistin olayları için Türkiye’nin taraf olmaması gerektiğini ifade etmiştiniz. Bu açıklamanıza eleştiriler yöneltildi. Şu anda İsrail’in Gazze’ye saldırıları devam ediyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı 75’i buldu. Türkiye’nin tarafsız kalması gerektiğini düşünüyor musunuz?
İstanbul’da türk sol’u dergisiyle pozunuz çıkmıştı. Bu dergi daha önce sloganlarla gündeme gelmişti. Görüşünüz nedir?
Birinci olarak, taraf tutmaması meselesi Filistin’le ilgili değil. Arap ülkeleri kavgalarıyla, arap liderleri arasındaki kavgalarla ilgili söyledim. Bu konuda taraf tutmanın, bölgeye ve Türkiye’ye neler getirdiğini izah etmeye ihtiyaç var. O bakımdan bunu herhalde bir daha açıklama ihtiyacı duymuyorum. Arife Bağdat tarif edilmez. İkinci mesele, Filistinle ilgili olarak benim böyle bir sözüm yok. Bunu söyleyenler herhalde yanlış bilgi edindiler bir yerden. Benim 9 sene içerisinde genel sekreter olarak yaptığım, filistin halkına yaptığım hizmet herkesin bildiği konudur. 2006 Aralık ayında, Hamas ile Fetih arasındaki ilk ateşkesi ben sağladım. Bunu uzun boylu, mekik diplomasisi icra ederek, Ramallah’da Abbas ile, Gazze’de başbakan ile, Şam’da Hamas lideriyle beraber, o üç merkez arasında mekik dokuyarak, sessizce giderek en sonunda aralık ayının sonuna doğru ateşkes sağladık. Birbirlerini öldürüyorlardı. Bu hamas ile fetih arasındaki ilk ateşkes sayesinde, milli mutabakat hükümetinin kurulması çalışıldı. Hükümetin kuruluş merasimine filistin dışından davet edilen tek kişi bu kardeşiniz olmuştur. Sonra, çalışmalarımız devam etmiştir.
Bunlardan bazıları Gazze’ye yapılan saldırılar. Hava saldırıları, karayolundan saldırılar. Biz burada teşkilatımızın karar organlarını davet ettik. BM Güvenlik konseyi kilitlenmişti 2006’da Lübnan’ın güneyinde yapılan saldırılar neticesinde. Biz baskı yaparak güvenlik konseyinin toplanmasını sağladık ve bir ateşkes kararı çıktı. Biz Gazze’ye sayısız defalarca gittim ben. Orada çok büyük sayıda insani yardım, sağlık, barınma gıda icraaları. Bir kalp nakli, kornea nakli yapıldı ilk olarak. Bizim her yerden götürdüğümüz yardımlar sayesinde oldu. biraz önce gördüğünüz o yaşlı hanımla olan bir fotoğraf vardı, bu Abdurabbu ailesinden 4-5 katlı evi yıkılmış bir hanımın eviydi. Ben o kadıncağızı teselli ediyordum. 77 senesinde İsrail’in gaddarca saldırı neticesinde daha önceki evleri yıkılıyor, kocası öldürülüyor. Bu sefer çocukları öldürülüyor, bütün mal mülk kaybediyor. Ben o kadıncağızı çadırında ziyaret ettim. Ona ve etrafındakilere yardım götürdüm.
Daha sonra Kudüs’le ilgili olarak teşkilatımızın tarihinde ilk defa stratejik bir plan yaptık. Kudüslüler eşit vatandaşlık hakkına, insan haklarının tatminine yönelik imkanları yok, işgal altında. Kendi vatanlarında evlerinde yabancı olarak muamele görüyorlar. 60 seneden beri mektep bakımından, hastane bakımındna, ev barınma ihtiyacı bakımından sıkıntı içerisinde. Çünkü işgal kuvvetleri müsaade etmiyor. Biz barınma eğitim sağlık ihityacını gidermek için Kudüslülerle beraber, belediye reisi, valisi, filistinle beraber, islam kalkınma bankasını devreye sokarak, bir Kudüs kurtarma planı yaptık. Ben bunu devlet zirvelerine götürdüm ve bunlar kabul edildi, uygulanıyor şimdi.
Filistin davasına yaptığım en büyük hizmetlerden birisi, Filistin’in BM ve bağlı kuruluşlarına üyeliğini sağlamaktır. UNESCO’ya tam üyelik olmuştur. Filistin devleti BM’nin bir alt organında tam üye oluyor. Güvenlik konseyinde, Filistin’in tam üye olması mümkün değildi, o zaman gözlemci üye olması lazım. Güvenlik konseyi bildiğiniz sebeplerden dolayı evet demiyordu.
Bunları yapan bir insana siz nasıl diyebilirsiniz ki Filistin’e hizmet etmedi? Bana bütün bunların hepsinden en üstünü, Gazze’ye gidip birkaç defa o insanlarla temas etmek, tarihimizin 20’nci ve 21’nci yüz yılın kara lekesi olan Filistin davası, oradaki insani yaşama şartlarının altında yaşayan Gazzelilerin halini görmek ve yardımcı olmak. İkinci gururum, Mescidi Aksa’da, Hazreti peygamberimizin miraca yükseldiği noktada namaz kılmayı nasip etti. Gerisi beni ilgilendirmez.