Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Erbaş, "Camilerimiz, kürsülerimiz, minberlerimiz birlik ve beraberliğin, kardeşlik ve yardımlaşmanın muhkem kaleleridir. Asla fitneye, ayrıştırmaya, tefrikaya alet edilemez." dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığınca, "Değişen Dünyada Değerlerin Korunmasında Diyanet Hizmetleri" temalı 3. İlçe Müftüleri Kongresi bir otelde düzenlendi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, üç gün sürecek programın açılışında yaptığı konuşmada, dünyanın hızlı ve köklü değişimlere sahne olduğunu, bu sürece hakikat, hukuk, güven, huzur gibi değerler açısından bakıldığında insanlığın söz konusu değişimlerin ardında esasında büyük savrulmalar ve kırılmalar yaşadığını söyledi.
"Bugün insanlığın sosyal, siyasi, iktisadi alanda yaşadığı çıkmazların adını ve sebebini doğru ifade edeceksek bu tam bir değerler krizidir, medeniyet krizidir." diyen Erbaş, modern dönemde bu değerlerin hiçe sayıldığını belirtti.
Bugün insanlığı kapıldığı bu türbülanstan çıkarmanın yegane yolunun, kaybedilen değerleri vahyin rehberliğinde yeniden ihya ve inşa etmek olduğunu dile getiren Erbaş, bunu gerçekleştirmesi gerekenlerin de öncelikle Müslümanlar olduğunu belirtti. Erbaş, şöyle konuştu:
"Bugün Müslümanların da bir değerler krizi yaşadığını söylemek durumundayız. Kendilerini ayakta tutan ve güçlü kılan değerlerini kaybettiği için bir vücudun azaları gibi birbirine duyarlı, bir binanın tuğlaları gibi birbirine bağlı ve bir tarağın dişleri gibi yan yana olması gereken Müslümanlar maalesef imamesi kopan tespih taneleri gibi dağılmışlardır. Çözüm, meseleleri doğru bilgi ve yöntemle akıl ve ferasetle ele alarak kendi inanç ve medeniyet değerlerimizin rehberliğinde yeni bir hayat ve gelecek inşası için çalışmaktır."
Diyanet İşleri Başkanlığının vatanın huzuru için büyük gayret gösterdiğini belirten Erbaş, 3 Mart'ın Diyanet İşleri Başkanlığının 95. kuruluş yıl dönümü olduğunu söyledi.
Erbaş, köklü bir geçmişe dayanan ve uzun tarihsel tecrübelerden beslenen Başkanlığın, milletin bekası ve geleceği açısından dinin önemini ve değerini idrak etmenin neticesi olduğunu, geçen bir asırlık süreçte zaman zaman zor dönemler yaşamasına rağmen güçlü bir geleneğe sahip olmanın da etkisiyle çok büyük hizmetler yaptığını belirtti.
Diyanet İşleri Başkanlığının yetkileri ve imkanları ile dünyanın her yerinde hizmet eden küresel bir teşkilat olduğuna işaret eden Erbaş, gerçekleştirdiği uluslararası şuralar, yayınlar, toplantılar ve çalışmalar ile Müslüman azınlıkların, soydaşların ve İslam topluluklarının rehberi olduğunun altını çizdi.
Erbaş, "Diyanet İşleri Başkanlığımız, ülke içinde milli birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, inancımızı diri tutan çalışmaları ve doğru bilgi ve kuşatıcı bir yaklaşımla yaptığı rehberlik ile milletimizin ortak zemini ve değeri olmuştur." dedi. Erbaş, Başkanlığın hizmetlerine ilişkin şu bilgileri aktardı:
"Başkanlık olarak yurt içinde göçmenlerin yoğun olarak yaşadıkları 10 ilden başlamak üzere tüm illerimizde, geçici barınma merkezlerinde ve askerimizin başarılı operasyonlarıyla terörden arındırılan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları bölgelerinde din hizmetleri, din eğitimi, dini yayın ve insani yardım faaliyetleri yürütüyoruz. Örnek olarak zikretmek gerekirse söz konusu iki bölgede seçimi ve eğitimi tamamlanan bin 850 mahalli din görevlisi Başkanlığımız koordinesinde sahih dini bilgi ile din hizmetini bölgeye ulaştırmakta, yıllarca ezan sesine hasret kalan bölgelerde tekrar Allahu ekber nidaları yankılanmaktadır. İl ve ilçelerde Aile ve Dini Rehberlik Büroları ve bu alanda istihdam edilen vaizlerimizle ailenin sağlıklı şekilde kurulmasına ve yürütülmesine yönelik dini rehberlik faaliyetlerimiz artarak devam edecektir."
Din istismarı konusunda bütün illerde özel ekipler tarafından seminerler ve birçok etkinlik gerçekleştirdiklerini dile getiren Erbaş, basılı ve görsel yayınları, irşat faaliyetlerini her geçen gün daha kapsamlı hale getirerek bütün vatandaşlara doğru dini bilgiyi ulaştırmaya çalıştıklarını belirtti.
Diyanet televizyonunun ve teşkilat bünyesinde kurdukları radyoları önemsediklerini dile getiren Erbaş, Diyanet televizyonunu herkese tanıtmak istediklerini söyledi.
Kuran kurslarına ilişkin de bilgiler veren Erbaş, 4-6 yaş Kuran kursları konusundaki çalışmaların milletin takdirini kazandığını anlattı.
Erbaş, Başkanlığın özel önem verdiği alanlardan birisinin de gençlere yönelik manevi rehberlik çalışmaları olduğunu dile getirerek, "Her hocamıza 10 gencimiz emanet projesiyle eğitiminden, dini ve ahlaki gelişiminden, kitap okuma alışkanlığı kazandırmaktan, geleceğine rehberlik etmeye varıncaya kadar her hocamızın 10 gencimize rehberlik etmesini istiyoruz." diye konuştu.
Şehirlerdeki bütün öğrencilerin o şehrin müftüsünü tanımasını istediklerini vurgulayan Erbaş, bütün gençleri aynı derecede önemli ve değerli gördüklerini belirtti.
İnsanlığın ufkunu İslamın ilkeleriyle aydınlatmak sorumluluğunun, "İslamın doğru anlaşılması", "doğru anlatılması" ve "yaşanması" olmak üzere üç boyutu olduğunu anlatan Erbaş, bu üç boyuttan birincisi olarak ifade edilen "İslamın doğru anlaşılması" konusunda sahih bilginin topluma ulaştırılmasının hayati öneme sahip olduğunu vurguladı. Erbaş, "Dinin, bilgisizliğe ya da sağlam temellere dayanmayan yaklaşımlara terk edilmesinin ağır faturasını, doğru şekilde karşılanmayan her ihtiyacın istismara açık olduğunu, bugün daha yakından görmekteyiz." diye konuştu.
Üç boyutun ikincisinin, İslamın hikmetle güzel sözle en uygun yöntemle anlatılması olduğunu kaydeden Erbaş, merhametle müjdeleyen, hakikatle uyaran, ikna edici bir metotla açıklayan bir yaklaşımla sevdirerek ve nefret ettirmeden İslamı anlatmanın tebliğin en önemli boyutu olduğunu belirtti. Erbaş, sosyal gerçeklikleri ve öncelikleri dikkate almayan, kaba, sert ve dışlayıcı bir üslubun, nebevi metoda da doğru iletişimin ilkelerine de aykırı olduğunu söyledi.
Üçüncü boyutun ise İslam'ın yaşanan bir hayata ve ahlaka dönüştürülmesi olduğunu dile getiren Erbaş, İslam bir hayat dini, Kuran-ı Kerim'in bir hayat kitabı olduğunu belirtti. Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İslam bütün müminlerin, hepimizin ortak inancıdır ve en büyük değeridir. Diyanet İşleri Başkanlığı her türlü siyasi, ideolojik görüşün üstünde, hiçbir mezhep-meşrep ayrımı yapmadan, milletimizin birlik beraberlik, kardeşlik ve yardımlaşma ilkeleriyle huzur ve güven içinde yaşaması için bütün mensuplarıyla ve imkanlarıyla çalışmalarına devam etmektedir. Bizler bütün hizmetlerimizde, tutum ve tavırlarımızda, söylem ve eylemlerimizde, her türlü siyasi, etnik yapının dışında, kardeşliği ve toplumsal dayanışmayı esas alıyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı, İslamın kapsayıcı ve büyük aidiyeti doğrultusunda milletin birliği ve beraberliğini esas alarak hizmetlerini yürütmektedir. Camilerimiz, kürsülerimiz, minberlerimiz birlik ve beraberliğin, kardeşlik ve yardımlaşmanın muhkem kaleleridir. Asla fitneye, ayrıştırmaya, tefrikaya alet edilemez. Bu hassasiyeti gözetmeyen herkes için hukukun gereği yapılacaktır."
Tekfir, tefrik, tehdit, tahrik, tahkir, şiddet ve nefreti esas alan söz ve eylemleri asla tasvip etmediklerini ve meşru bulmadıklarını, İslami anlayışa uygun görmediklerini belirten Erbaş, şunları ifade etti:
"Milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyen, barış ve huzuru bozan, ayrıştırıcı ve tefrikaya sebep olan anlayışlar İslami olamaz. Diğer yandan toplumun genelini ilgilendirmeyen tarihte kalmış, belki özel alanda ilim adamlarının konusu meseleleri kamuoyu önünde tartışarak milletin zihnini meşgul etmeye de kimsenin hakkı yoktur. Bu da bir nevi din istismarıdır. Dolayısıyla dinimiz konusunda konuşan yazan herkes hakikate ve nezakete bağlı kalmak, birlik ve beraberlik duygularına sadık olmak zorundadır."
Erbaş, tarihten bugüne "müftü" kelimesinin karşılıklarına bakıldığında ağır bir mesuliyetin altına girildiğini gördüklerini belirterek, müftünün, "Allah adına imza atan kişi", "Beyan vazifesini eda konusunda Peygamberin halifesi", "Fetva verdiği meselenin alimi", "Taklit ederek değil, bilgi üreterek fikir inşa eden ve çözüm üreten kişi", "Önceki içtihatları değerlendirirken kendi görüşünü kaybetmeyen, nazar ve istidlal kudretine ve melekesine sahip kişi" anlamlarını kendisinde barındırdığını söyledi.
Müftünün idareci, yönetici olmasının yanında aynı zamanda bir alim ve önder olduğuna dikkati çeken Erbaş, "İslamın izzetini ve sorumluluğunu taşıyoruz. İlmi ve bilgiyi geleceğimizi aydınlatacak meşale olarak görüyoruz. Ümmetin vahdetini, birlik ve beraberliğimizi ana gaye ediniyoruz. Başkanlığımızı milletimize ve insanlığa hizmet için yegane imkan olarak görüyoruz." dedi.
Erbaş, müftülere, görev yaptıkları ilçenin din hizmetleri açısından ihtiyaç tespitini mutlaka yapmaları hususunda uyarılarda bulunarak, "Aile yapısı, boşanma oranı, aile sorunları, gençliğin durumu, sokak çocukları, uyuşturucu, göç ve mülteciler, zararlı alışkanlıklar gibi benzeri alanlarda hızlıca ve kapsamlı olarak bilgi edinmelisiniz. Sonra her bir alana yönelik çalışma planınız olmalıdır. Vaaz-irşat konuları, yerel sorunlar ve ihtiyaçlara göre hazırlanmalıdır." ifadesini kullandı.
Başlatılan işleri başarabilmenin en temel şartının samimiyet olduğunu dile getiren Erbaş, "Doğru dini bilgi ile milletimizi donatmazsak, o boşluğu nasıl din istismarcılarının aldığını ve giderek bir terör örgütüne dönüştüğünü, giderek bir FETÖ'ye, DEAŞ'a dönüştüğünü, bunu yaşayarak gördüğümüzü yeniden sizlere hatırlatmak ve bunun tedbirlerini sürekli uyanık olarak almak zorunda olduğumuzu ifade etmek istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.