Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Musul Başkonsolosluğu personelinin Türkiye'ye getirilmesinde pazarlık yapıldığı iddialarının doğru olmadığını belirterek, "İddiaları ileri sürenler neye dayanarak bunu ileri sürüyorlar, bunu bilemem. Pazarlıktan neyi kastediyorlar bunu da bilemem. Burada eğer maddi bir pazarlıktan bahsediyorlarsa böyle bir şey kesinlikle, katiyen söz konusu değil. Ama siyasi noktada, diplomatik bir pazarlıktan bahsediyorlarsa burada tabii ki siyasi, diplomatik bir pazarlık kesinlikle söz konusu. Zaten bu diplomasi zaferidir" dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak için New York'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'ndaki basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, IŞİD tarafından alıkonulmalarının ardından serbest kalarak Türkiye'ye getirilen 49 başkonsolosluk personelinin kurtarılmasına ilişkin operasyonda pazarlık ve vaat iddialarını anımsatması üzerine Erdoğan, "İddiaları ileri sürenler neye dayanarak bunu ileri sürüyorlar, bunu bilemem. Pazarlıktan neyi kastediyorlar bunu da bilemem. Burada eğer maddi bir pazarlıktan bahsediyorlarsa böyle bir şey kesinlikle, katiyen söz konusu değil. Ama siyasi noktada, diplomatik bir pazarlıktan bahsediyorlarsa burada tabii ki siyasi, diplomatik bir pazarlık kesinlikle söz konusu. Zaten bu diplomasi zaferidir, siyasi bir pazarlığın neticesidir, bunun bir zaferidir" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, başkonsolosluk personelinin kurtarılması sürecinde, alıkonulan personelin ne zaman nerede olduklarının adım adım takip edildiğini, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin süreci adım adın takip ettiğini, Başkonsolos Öztürk Yılmaz'ın da anlık olarak yaptıklarının da örnek teşkil edecek nitelikte olduğunu anlatarak, sürecin iyi yönetilmesinde Yılmaz'ın ciddi katkıları olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok zor şartlar içerisinde sabırla bu işi sürdürmüş olmaları hamdolsun bize bugünleri gösterdi, ama çok açık net şunu söylüyorum; olayın pazarlık boyutunu alışılmış bir maddi pazarlık diyorsanız, böyle bir şey asla mümkün değildir, olmamıştır. Siyasi, diplomatik, tabii ki bunlar yapıldı, oldu ve bunun neticesinde bu ana ulaştık" ifadelerini kullandı.
Operasyona dair elinde kalemi olanların yazabileceğini, ağzı olanın konuşabileceğini, yapılanlara gölge düşürme gayreti içinde olanların da bulunabileceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Hatırlayın 102 gündür Türkiye'deki bazı siyasilerin yaptıkları açıklamaları hatırlayın. Neler söylemediler ki, tahrikler... Neler söylemediler ki. Eğer biz ağzımızdan çıkan kelimeleri o dönem içinde seçtiysek, orada hassas davrandıysak işte o dün içindi. Bundan sonraki sürece yönelik, 'Cidde'deki koalisyonda niçin böyle bir tavır takındık' deniliyorsa işte bu dün içindi, ama onlar bunun farkında değil. NATO Zirvesi'nde bunları yine konuştuk, orada da biz birçok şeyleri ikili görüşmelerde de genel görüşmede de ifade ettim. Ve dedim ki; 'Bizim önümüzde böyle bir durum var, böyle bir durum olduğu sürece biz bu çerçeve içerisinde ancak insani yardım konusunda lojistik destek veririz, ama bunun dışındaki işlerin içerisinde biz rol almayız' dedik.
Bundan sonraki süreçle ilgili mesele ayrı bir konu. Onu bu sabah Başbakanımızla da görüştüm, 'Sizler de çalışmalarınızı yapın, bizler de BM'de zaten görüşmeler yapacağız, döndükten sonra oturur değerlendiririz. Ne gibi bir tavır alacağız ki bu tavır daha çok Suriye'den, Irak'tan ülkemize gelen, komşu ülkedeki dost, kardeşlere karşı bir ortaya koymamız gereken tavırdır, bu tavrı da artık belirlememiz lazım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "operasyon" denilince akla sadece uçakların vurması, tank, top, silah gibi unsurların olması anlamına gelmeyeceğine işaret ederek, siyasi, diplomatik operasyon çeşidi de bulunduğunu, şu andaki uygulamanın da siyasi, operasyon çeşidine yönelik olduğunu söyledi.
Erdoğan, bir soru üzerine, alıkonulan Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu ekibinin yurda getirilmesi operasyonunun tamamıyla milli bir çalışma olduğuna işaret ederek, "Tamamiyle istihbarat örgütümüzün çalışmasıyla bu iş olmuştur. Burada şunu gözardı etmemek gerekir; bölgede bazı teknik istihbarat bilgileri bölge ülkeleri arasında yapılmaktadır. Bunların içerisinde zaman zaman insani istihbarat da olmaktadır, ama bunlar istihbaratın geneliyle alakalı konudur. Yapılmakta olan budur, fakat bu operasyon tamamıyla bizim kendi istihbarat teşkilatımızın maharetini, hünerini ortaya koyduğu ve bölgede Türkiye'nin dikkate alınmasını gerektiren bir hareket olmuştur. Türkiyesiz karar vermek bölgede şu anda gelinen neticenin de bana göre en önemli sebeplerinden birisidir" diye konuştu.
Türkiye'nin şu ana kadar 1 milyon 300 bin insanı barındırdığına, gönlünü açtığına ve her türlü desteği verdiğine işaret eden Erdoğan, "Bununla da bölgedeki dünyaya verdiği örnekle... Irk, mezhep, din, dil hiçbir ayrım gözetmeksizin ortaya bir tavır koyuyor. Bu tüm insanlığa da bir örnektir. Hem insanidir hem vicdanidir. Bu tür adımları atmış olan bir Türkiye temenni ederim dünya tarafından da üzerinde iyi konuşulur, iyi değerlendirilir. Yani 'aydınım' diyenler de herhalde bu konu üzerinde ciddi çalışmalar yapacaktır" dedi.
"Obama ile görüşme fırsatı bulacağımızı zannetmiyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Suriye sınırında tampon bölge oluşturulmasına ve bu konuyu BM Genel Kurulu'nda gündeme getirip getirmeyeceği ve konuyu ABD Başkanı Barack Obama ile görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin soruya da şöyle yanıt verdi:
"Bizim Silahlı Kuvvetlerimizin diğer silahlı kuvvetlerle başta Amerika olmak üzere bölgede bir çalışması var. Bu çalışmalar detaylarıyla konuşulacak çalışmalar değil, ama tampon bölge konusu önemli. Bu da Suriye tarafında bizim sınırımıza yönelik bir tampon bölge oluşturulması benim NATO Zirvesi'nde zaten işlediğim bir konuydu, orada gündeme getirmiştim. Daha sonra ikili görüşmemizde de Sayın Obama'ya bu konuyu ifade etmiştim, detaylarını kendisiyle ayrıca konuşmuştuk. Diğer koalisyon içerisinde yer alan ülkelerin bir kısmıyla orada bu konuyu görüştük. Bildiğiniz gibi son bir hafta içerisinde, geçen hafta gerek Savunma Bakanı gerek Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret ettiler. Onlarla da yaptığımız görüşmelerde bunları konuşma fırsatımız oldu, görüştük ve bu konuda müşterek ne gibi adımlar atabiliriz, buradaki sınırlarımız ne olabilir, hangi çerçevede bu adımları atabiliriz bunları kendileriyle konuştuk.
BM'de şu anda Sayın Obama ile bizim geniş, detay bir görüşme fırsatı bulacağımızı zannetmiyorum. Çünkü BM Genel Kurulu formatında zaten bu yok ve Sayın Başkan'ın da birebir görüşmeleri çok çok geniş anlamda yapması mümkün olmuyor. Zaten daha yeni NATO Zirvesi'nde 1,5 saat oturduk, gerek iki ülke arasına gerek bölgesel konuları konuştuk. Ancak Başkan Yardımcısı'nın böyle bir görüşme talebi söz konusu. Bu talep üzerinde Başkan Yardımcısıyla bu geniş görüşmeyi belki yapma imkanımız olacak. O da aynı zamanda Irak dosyasını elinde bulunduran Biden olacak ve orada belki bir görüşmemiz teferruatlı şekilde olabilir."
"Vatandaşımızı hiçbir şeyle değiştirmemiz mümkün değil"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bundan sonra koalisyon güçleriyle ilişkilerinin nasıl olacağı ve "Rehinelerin kurtarılmasında takas yapıldığı yönünde iddia vardı. Bu konuları değerlendirir misiniz?" soruları üzerine, koalisyon ve koalisyon güçleriyle bundan sonraki yol haritasının geniş istişaresinin yapılması gerektiğini belirtti. Bu geniş istişareden sonra kararın ona göre alınacağını dile getiren Erdoğan, bu konuların ayaküstü hemen cevaplanamayacağını kaydetti.
Erdoğan, "Ama bilmenizi gerektiren bir şey var. O da 1 milyon 300 bin insan artık ülkemize gelmiştir. Bunların bir kısmı, çadır ve konteynır kentlerde, bir kısmı değişik şehirlerimize dağılmış vaziyette" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in, Suruç bölgesini gezerek, durumu incelediklerini anlatan Erdoğan, "Yerindeki tespitten sonra biz şimdi ne yapabiliriz... Akşam ben de kendileriyle burada bir görüşme yaptım. Bu görüşmeden sonra arkadaşlarımız hükümet olarak bu çalışmayı aralarında da görüşecekler. Döndükten sonra kendileriyle Ulusal Güvenlik Stratejisini tekrar gözden geçireceğiz" diye konuştu.
"Operasyonda takas yapıldığı" iddialarını da değerlendiren Erdoğan, her şeyin milli olduğunu, operasyonun bütün başlıklarının tamamen Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) mahareti olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burada takas oldu mu, olmadı mı vesaire gibi şeyler, bütün bunların hepsi, şimdi tabii ki herkes bir şeyler yazacak. Biz burada şuna bakacağız; takas oldu veya olmadı. Neticede bizim 49 vatandaşımız, görevlimiz Türkiye'ye geldi. 49 vatandaşımızı hiçbir şeyle değiştirmemiz mümkün değil. Bunun üzerinde durmamız lazım. Velev ki böyle bir takas dahi olmuş olsa, ben Cumhurbaşkanı olarak şuna bakarım; benim 49 vatandaşımın karşılığı hiçbir şeyle değişilmez. Onlar artık ülkeme geldi. Bütün ailelerine hamdolsun kavuştular. Bu sabah aileleriyle onların durumunu gördüğümde çok daha mutlu olduk."
Başta MİT olmak üzere süreçte tüm emeği geçenleri kutlayan, tebrik eden Erdoğan, "İnşallah bundan sonraki süreç bizler için çok daha farklı olacaktır. Karar alma mekanizmalarımız çok daha rahat karar verecektir" dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler 69. Genel Kurulu Genel Görüşmeleri için ABD'nin New York kentine hareketinden önce Esenboğa Havalimanında, basın toplantısı düzenledi, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, BM Genel Kurulu dolayısıyla ABD'ye yapacağı seyahatte beraberindeki heyette Dışışleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve AB Bakanı Volkan Bozkır'ın yer aldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaret programım çerçevesinde, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun tarafından 23 Eylül Salı günü düzenlenecek Genel Kurul görüşmelerinin ana teması olarak belirlenmesi sebebiyle İklim Zirvesi'ne katılacağını söyledi.
İklim değişikliğinin, günümüzde karşı karşıya kalınan en önemli sorunlardan biri haline geldiğini ifade eden Erdoğan, "Bu küresel olguyla mücadele uluslararası ve ulusal ölçekte daha güçlü adımların atılması ve daha fazla işbirliğini gerekli kılıyor. Bu zirvenin, iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki uluslararası çabalara yön vermesi bekleniyor. Zirvenin, 2020 sonrası iklim değişikliği rejimine ilişkin sürdürülen müzakerelere siyasi bir ivme kazandırılması da amaçlanıyor" diye konuştu.
Erdoğan, söz konusu zirvede, 120’nin üzerinde devlet ve hükümet başkanıyla bir araya gelerek görüşlerini paylaşma imkanı olacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Bunların içerisinde ikili görüşmelerimiz var, bunların içerisinde çeşitli resepsiyonlardaki görüşmelerimiz var. Yoğun bir programı burada bu şekilde gerçekleştirmiş olacağız. Bu vesileyle konuya verdiğimiz önemi ve yaklaşımları uluslararası topluma aktaracağız. Zirve dolayısıyla, Sayın Genel Sekreterin ev sahipliğinde aynı akşam gerçekleştirecek sınırlı katılımı olan bir yemeğe de iştirak edeceğim."
Erdoğan, 24 Eylül Çarşamba günü de BM Genel Kurulu'na hitap etme imkanı bulacağını bildirdi. Ziyaret programı çerçevesinde, Genel Kurula iştirak eden devlet ve hükümet başkanları onuruna düzenlenecek resepsiyona da ev sahipliği yapacağını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tüm bunların yanında bazı devlet ve hükümet başkanlarıyla bu ikili görüşmelerimizi çok daha farklı kılabilecek konuları ele alma fırsatımız olacak. Bu ziyaretimiz vesilesiyle talepleri üzerine Amerika Müslüman Topluluğu, Dünya Yahudi Kongresi heyetini, Ermeni Kilisesi Doğu Yakası Başpiskoposunu kabul edeceğim. Ekonomi alanındaki temaslarımız çerçevesinde, ABD Ticaret Odası ve Başbakanlık Yatırım Tanıtma ve Destek Ajansı tarafından düzenlenecek bir toplantıda, ABD'li yatırımcılara hitap edeceğim. Bu fırsattan istifade ederek ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından, Dış İlişkiler Konseyi'nde de bir konferans vereceğim. Bu yoğun programın ardından, 25 Eylül Perşembe akşamı ABD’den ayrılacağım."
Türk rehinelerin Türkiye'ye getirilmesi
Erdoğan, IŞİD'in alıkoyduğu Türk rehinelerin kurtarılmasına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Türk rehinelerin, dün 05.00, 05.30 gibi Türk topraklarına getirildiğini anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Özellikle bizim için gerçekten tarihi bir anı yaşadığımız ve 102 gün süren Musul başkonsolosluğumuzda, başkonsolos ve tüm görevlilerle ilgili süreci, gerçekten başbakanlığım döneminden itibaren sağ salim görevlilerimizi ülkemize döndürmenin gayreti içerisindeyiz. Hep bunu ifade etmiştim, bunu söylemiştim, hamdolsun sağ salim 49 görevlimizin ülkemize dönmesi, ailelerine kavuşması, anne, baba, eş, yavrularına kavuşmuş olması, bizim ayrı bir mutluluk vesilemiz oldu ve dün bildiğiniz gibi başbakanımızın riyasetinde Bakü dönüşü, Bakü programını da yarıda keserek, dönmek suretiyle Şanlıurfa'dan kardeşlerimizi alıp, Ankara'ya döndüler. Bu sabah da ben kendileriyle tüm aileleriyle birlikte Çankaya’da bir araya geldim. Kendileriyle orada hasbıhalimiz oldu. Kendileriyle konuşmamızda da 1 ay, bir izin kendilerine verme noktasındaki, sayın başbakana bulunu ileterek, dedik ki 'bir ay kendilerini izinli kılalım, bir ay süreyle bu kardeşlerimiz ayrılığı gitmez ama inşallah gidermiş olsun' dedik. Böylece bir ay bütün personelimiz burada bizimle olacak. Tabi ben bu vesileyle, başbakanlığım döneminde dışişleri bakanı olan bu işi yürüten Sayın Davutoğlu'na teşekkür ediyorum. Dışışleri Bakanlığı Müsteşarına özellikle gayretleri sebebiyle teşekkür ediyorum."
"MİT adıyla müsemma oldu..."
"Tabii çok çok burada istisnai hal olarak MİT'imizin gerek müsteşarına, gerekse tüm ekibine, bu süreçte bizimle olan bu haberleşme ağını çok başarılı bir şekilde sürdürdüler, sadece adıyla müsemma oldu" diye konuşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milli bir istihbarat çalışması sürdürüldü ve herhangi bir yerden, burada böyle bir ikili, üçlü, böyle bir şey söz konusu değil. Tamamıyla kendi gayretleriyle bu işi sürdürdüler ve bu noktaya vardılar. Burada işin farklı gelişmeleri olabileceği için de her an yine Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere sürekli bu olayın başından beri içinde oldular. Birlikte, böyle bir hareketi, böyle bir operasyonu sürdürdük. Onlar da bu hassasiyetin içinde aynı şekilde bulundular. Aynı şekilde birinci nokta, ikinci nokta, üç, sekize kadar devamlı bu takipler yapıldı. Bugün neredeler, yarın nerede olabilirler, hep bunların araştırması, çalışması yapıldı. Ben başbakanken sürekli bunu takip ettim. Cumhurbaşkanı olduktan sonra yine aynı şekilde takip ettik. Tabii burada emniyet teşkilatımızın aynı şekilde bir hassasiyeti var. Zira emniyet teşkilatımızdan malum Musul başkonsolosluğumuzda görevli oradaki koruma görevlileri var, dolayısıyla onlar da yine bu çalışmanın içerisinde aktif olarak yer aldılar. Velhasıl bütün 49 görevlimizin oradaki hanım ve çocuklar dahil 5 kişi, kurtulmuş olmaları ve tekrar ülkemize dönmüş olmaları hakikaten bizleri çok çok mutlu etti."
"Tarihe düşülecek önemli bir kayıttır"
"Artık bu tarihe düşülecek önemli bir kayıttır diye inanıyorum, böyle düşünüyorum" diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Dünkü o sevinç göz yaşları, o sevinç anları hepimizin sevinci olmuştur. O ailelerin mutluluğu, hepimizin mutluluğu olmuştur. Bu tabii millet olarak büyük bir devlete yakışır, bir vakur duruşun da ifadesi olmuştur. Zira bu ailelerin vakur duruşu çok çok önemliydi. Hiçbir oyuna gelmediler. Tahriklere kapılmadılar. Sabırla doğabilecek böyle bir günü beklediler. Bu tabi bizim işimizi kolaylaştırdı. Eğer tahrikler olsaydı, zaman zaman atılan manşetler içeride ve dışarıda işimizi bizim aslında zorlaştırıyordu. Dikkat ederseniz biz hep sükut etmeyi tercih ettik. Çünkü lafla bir yere varmak mümkün değildi. Sessizce işimizi yapmaya gayret ettik. Bu şekilde de hamdolsun bu neticeyi aldık. Ben tekrar emeği geçen kardeşlerimizi ayrı ayrı tebrik ediyorum, kutluyorum. İnşallah Allah beterinden korusun diyorum."
Türkiye sınırında yaşanan göç dalgalarına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Bundan sonraki süreçte de önümüzde biliyorsunuz çok büyük bir sıkıntı var, o da nedir? Suriye'den, Irak'tan ülkemize olan bu göç dalgalarıdır. Sığınma dalgalarıdır. Burada da yine bütün bu insanlara bizler gönlümüzü açarak, onları koruma altına almanın samimi gayreti içerisindeyiz. Bu da yine bir büyük devlete yakışan davranış biçimdir, bunu özellikle vurgulamak istiyorum."