Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Son dönemde Suriye’de yaşadıklarımız bize sahada olmayanın, masada olamayacağı gerçeğini bir defa daha göstermiştir. Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla, gerektiğinde zorlayıcı diplomasi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 11. Büyükelçiler Konferansı katılımcılarına verilen öğle yemeğine katıldı. Türkiye’nin 60 yıldır NATO üyesi olduğunu hatırlatan Erdoğan, “NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD’den de bu çerçevede gerçek bir müttefike yaraşır adımlar atmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
“Barışı korumak uzun soluklu çetin bir mücadeleyi gerektirir” diye konuşan Erdoğan, “Biz, kolayın değil, zorun tarafındayız. Biz tribünlerden seyreden değil, hadiselerin, meselelerin içinde yer alan, onları yöneten, yönlendiren aktörler olmalıyız. Türkiye sadece kendi geleceği için bölgesinin barış ve huzuru için de inisiyatif almak zorundadır. Son dönemde Suriye’de yaşadıklarımız bize sahada olmayanın, masada olamayacağı gerçeğini bir kez daha göstermiştir. Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla, gerektiğinde zorlayıcı diplomasi araçlarıyla, gerektiğinde de fiili güç kullanarak milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız” diye konuştu.
Asırlardır sürdürülen diplomasi geleneğinin devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, “Türkiye’nin 60 yılı aşkın NATO’ya üyeliğini Avrupa Atlantik savunmasının temel taşı ve güvenlik politikasının ana sütunu olarak görüyoruz. Özellikle NATO’ya bakışımızın esasını güvenliğin bölünmezliği, ittifak dayanışması, adil risk ve külfet paylaşımı teşkil ediyor. NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD’den de bu çerçevede gerçek bir müttefike yaraşır adımlar atmasını bekliyoruz. Üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık. Angajman ve diyalogda ısrarcı olduk. Bununla birlikte Türkiye, müttefikleriyle veya müttefikleri olmadan milli bekasına yönelik her türlü tehdidi bertaraf etme hakkına sahiptir. Suriye’nin kuzeyindeki terör bataklığını kurutmak ülkemizin en öncelikli meselesidir. Güney sınırımızda adeta kanser hücresi gibi büyüyen, müttefiklerimizin ağır silahları ile büyütülen bu yapı ortadan kalkmadıkça Türkiye kendini emniyette hissedemez. Şayet bugün gerekeni yapmazsak, Allah korusun yarın bunu da ağır bedeller ödeyerek yapmak zorunda kalırız. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla başlattığımız süreci inşallah çok yakında farklı bir aşamaya geçireceğiz. Böylece Suriyeli kardeşlerimizin huzur, esenlik, güven içinde yaşayacağı bir barış koridorunu kurmuş olacağız” ifadelerini kullandı.
S-400’lerin NATO’ya ve F-35’lere zarar vereceğine dair hiçbir somut veri olmadığını söyleyen Erdoğan, “Nitekim daha önce NATO ve Avrupa Birliği üyesi birçok ülke Rusya’dan benzer hava savunma sistemleri satın almışlardır. Onlara sesleri çıkmadı. Bu ülkeler için sorun olmayan bir konunun Türkiye için kriz haline dönüştürülmesini biz iyi niyetli görmüyoruz. Hele hele S-400’ler üzerinden Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerinin sorgulanması kesinlikle yanlıştır. S-400’ler meselesinde Türkiye güvenliği ile ilgili stratejik değil, tamamen ticari bir tercihte bulunmuştur. Ülkemizi bu tercihe zorlayan da müttefiklerinin uzlaşmaz tavrıdır. Biz, baştan beri bu meselenin suhuletle çözüme kavuşturulması için ortak komite dahil her türlü gayreti sergiledik. Ancak çabalarımız ya yokuşa sürüldü ya da bürokratik ayak oyunlarıyla çıkmaza itildi” dedi.
“Sayın Trump’ın S-400 konusunun Türk-Amerikan ilişkilerini esir almasına müsaade etmeyeceğine inanıyorum” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Amerika’dan gerek FETÖ elebaşlarının ülkemize iadesi, gerekPKK/YPG terör örgütünün silahlandırılmasına son verilmesi konularında da net adımlar bekliyoruz. Bu vesileyle Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefimizi koruduğumuzu ifade etmek istiyorum. Avrupa Birliği küresel bir aktör olmak istiyorsa, öncelikle Türkiye’yi kazanmalıdır. Türkiye’nin üyeliği birkaç ülkenin ihtiraslarına kurban edilmemelidir. Biz, her şeye rağmen yarım asırlık tam üyelik mücadelemizi pozitif gündemle sürdürmeye çalışıyoruz. Vize serbestisindeki kalan son 6 kriteri de süratle çözerek vatandaşlarımızın hak ettiği kolaylığı sağlamak istiyoruz. Yargı reformu stratejimiz bu bağlamda çok önemli bir adım olacaktır. Yeni yasama döneminin başlamasıyla Meclisimizin yargı paketindeki reformlarla ilgili gerekli çalışmayı yapacağına inanıyorum.”
Rus doğalgazını ülkemiz üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan ‘Türk Akım Projesi’nde sona gelindiğini ifade eden Erdoğan, “Projeyi yıl sonu itibarıyla bitirmiş olacağız. Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşası da planlandığı şekilde ilerliyor. İran’ın da katılımıyla yürüttüğümüz Astana sürecinde Suriye’de kalıcı çözüm yolunda önemli mesafe kat ettik. Soçi Mutabakatı ile İdlib’de büyük bir insani trajedinin önüne geçtik. Anayasa Komitesi kurulması çalışmaları tamamlanmak üzeredir. İnşallah yakında bu konuda güzel haberler alacağımıza inanıyorum. Komşumuz Irak’ın barış, huzur ve güvenliğine de özel önem veriyoruz. Irak halkının en sıkıntılı dönemlerinde yanlarında yer alarak kara gün dostu olduğumuzu ispat ettik. Irak’ın toprak bütünlüğüne ve istikrarına verdiğimiz önemi sadece sözle değil, eylemlerimizle de açıkça ortaya koyduk. Türkmen kardeşlerimizin sıkıntılarını her seviyede gündeme getiriyoruz. PKK denen çıban başını Irak topraklarından kopartıp atmakta kararlıyız” diye konuştu.
“1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulması ve tanınması artık bir tercih değil mecburiyettir” diyen Erdoğan, “Filistinlilerin vazgeçilmez haklarını göz ardı edecek hiçbir plan uluslararası kamuoyu nezdinde kabul görmeyecektir. Türkiye olarak, Filistin meselesinde sonuna kadar adalet ve hakkaniyeti savunmaya devam edeceğiz. İlk kıblemiz, göz bebeğimiz Kudüs’ü işgalcilerin insafına asla terk etmeyeceğiz. Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın güvenliği için Doğu Akdeniz’in istikrarı da önemlidir. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de istikrar, ancak Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve çıkarlarının gözetilmesi ile mümkündür. Bu bölgede sondaj adı altında yürütülen gaz ve sabotaj girişimlerine kayıtsız kalamayız. Hem ülkemizin hem de Kıbrıslı Türklerin meşru haklarını sonuna kadar koruyacağız. Türkiye’nin haklarının gasp edilmesine müsaade etmeyiz” dedi.