Başbakan Yardımcısı Akdoğan, 'İster Ergenekon'u, ister paralel devleti, ister KCK'sı milletin iradesine, devletin otoritesine musallat olanlara eyvallah etmedik, etmeyeceğiz'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Derin devlet yapılanması, paralel devlet yapılanması, alternatif devlet yapılanması, ister Ergenekon'u, ister paralel devleti, ister KCK'sı milletin iradesine, devletin otoritesine musallat olan her kim varsa bunlara eyvallah etmedik, etmeyeceğiz" dedi.
Akdoğan, 17 Ağustos Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti Kırıkkale 5. Olağan İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Kırıkkale'de büyük bir kongre heyecanı olduğunu belirterek, salonu dolduran herkese teşekkür etti.
Kırıkkale'nin AK Parti'ye her zaman destek olduğunu ifade eden Akdoğan, "3 Kasım seçimlerinde yüzde 49'la, 22 Temmuz seçimlerinde yüzde 58'le, en son seçimlerde yüzde 62'yle sahip çıktınız. Yerel seçimlerde, 2 referandumda sahip çıktınız, en son 10 Ağustos seçimlerinde Tayyip Erdoğan'a yüzde 64'le sahip çıktınız, hepinize gönülden teşekkür ediyorum. Eğer bir şehirde uyum, birlik, beraberlik, huzur varsa orada başarı vardır. Kırıkkale'de (yüzde) 49'lar, 58'ler, 62'ler, 64'leri konuşabiliyorsak, böyle bir başarı varsa birlik beraberliğin, huzurun neticesidir" şeklinde konuştu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay'ın kendisini "hayrulhalefi" olarak görmesinden dolayı çok mutlu olduğunu belirten Akdoğan, zor olanın yolu açmak olduğunu, açılan yoldan gidecek birilerinin mutlaka bulunacağını söyledi.
Atalay'ın hükümeti çekip çeviren, derleyip toplayan misyonu üstlendiğini anlatan Akdoğan, şimdi de Genel Merkez'de ve Kırıkkale'de bunu yaptığını vurguladı.
Akdoğan, 12 yılda AK Parti olarak hizmet ve insan kavramını siyasete kazandırdıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"235 bin derslik, 17 bin kilometrelik duble yol, 640 bin konut yaptık. Yaptıklarımızı say say bitmez ama bunlardan önemlisi insanı insan yerine koyduk, yücelttik, değer verdik. Hizmet yaparken, yatırım yaparken bir taraftan da bir mücadele içinde olduk. Çetelerle, mafyayla karanlık odaklarla mücadele içerisinde olduk. Hem iş yaptık yani hem tavaf ettik hem şeytan taşladık. Bin bir türlü oyunlarla üzerimize geldiler. Bütün bunlara karşı milletin emanetine, iradesine sahip çıktık. Bunların hepsiyle, devletin milletin iradesine musallat olan, devletin otoritesine musallat olan her kim varsa her türlü çeteleşmeyle, yapılanmayla mücadele içinde olduk. Derin devlet yapılanması, paralel devlet yapılanması, alternatif devlet yapılanması, ister Ergenekon'u, ister paralel devleti, ister KCK'sı milletin iradesine, devletin otoritesine musallat olan her kim varsa bunlara eyvallah etmedik, etmeyeceğiz. Kim olursa olsun, ister ideolojik olsun ister etnik milliyetçi olsun ister din kisvesi altında olsun bu hastalıklı yapıların hiçbirisine milletimizi ezdirmedik. Bu, bir AK Parti meselesi değil. Bu, milletin mukadderatı, ülkenin geleceği meselesidir. Eğer bu yapılar başarılı olsaydı sadece AK Parti devrilmeyecekti, Türkiye bir esaret rejimine dönüşecekti. İster derin devlet yapılanması, ister paralel örgüt yapılanması, hangisi başarılı olsaydı artık Türkiye'de esaret rejimi olurdu."
"Komplo kurmadıkları kimse kalmadı"
Ortada meşru, seçilmiş bir iktidar olduğuna dikkati çeken Akdoğan, şöyle devam etti:
"Bunu mu tercih edeceksiniz hayalet, kayıt dışı bir yapı, hukuku, demokrasiyi çiğneyen bir yapı var. Hangisini tercih ediyorsunuz, kimin yanında duruyorsunuz? Mesele çok açıktır. Bir yanda açık, şeffaf, milletin oyuyla iktidara gelmiş bir parti var. Öbür tarafta entrikacı, kumpasçı, her türlü yalana, hileye başvuran bir ihanet şebekesi var. Bunların hangisini tercih ediyorsunuz. Asıl sizin pozisyonunuzu belirlemeniz gerekiyor. Yaptığı bellidir. Bunların, komplo kurmadığı kimse kalmadı, tek tek vatandaşlara, ailelerine kadar. Bütün cemaatler, bütün gruplar, yapılar, devlet kurumları bunlar herkese komplo, kumpas kurdu. Algı operasyonlarıyla kendilerini temize çıkartmaya çalışıyorlar. Medya gücüyle operasyon çekmeye çalışıyorlar. Dünyada da algı operasyonu var. Türkiye'yi baskılamak için medya üzerinden operasyon çekenlerle içeride iç siyaseti tanzim etmek isteyenler aynı anlayışa sahip. Eskiden de bunlar vardı. Komplolar kurulurdu, medya kullanılırdı. Medya şimdi hakikatin temsilcisi gibi konuşuyor. Bu darbelere alkış tutan, çomak tutan, tertipleyen medya değil miydi. Medya, darbenin üçüncü gücü olarak rol oynadı. Bunu da iyi görmemiz gerekiyor. Eskiden bilgi kırıntısı olur, onun üzerinde senaryo, yalan uydururlardı. Artık bu yeni çetenin böyle bir derdi yok. Hakikatin, gerçeklerin hiçbir önemi yok. Yüzde 100 uydurma senaryoları uyguluyorlar. Birileri oturuyor hikaye uyduruyor ve bunları haber veriyor. Böyle bir şey kabul edilemez."
Medyanın demokrasiye güç veriyorsa, hak ve özgürlükleri koruyorsa o zaman dördüncü kuvvet olabileceğini belirten Akdoğan, eğer bunu vermiyorsa, hakikati çarpıtıyorsa oradan ancak darbecilerin parçası olacağını ve hesap vermek zorunda kalacağını vurguladı.
"Bunların yapmadığı zulüm kalmadı. İçeriye atmadıkları, şantaj yapmadıkları, tehdit etmedikleri adam kalmadı. Bunların zulmü arşıalayı titretti, gayretullaha dokundu. Zulüm bu yüzden devam etmez" diyen Akdoğan, buna hiçbir zaman eyvallah etmediklerini söyledi.
Akdoğan, "Bunlar her yolu mübah görüyorlar. Yalan bir dünya kurmuşlar. Dün Şanlıurfa'daydık. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin önemli bir talebesi vefat etti, Allah rahmet eylesin. Onu defnettik. Onunla ilgili sosyal medyada 'toprağı bol olsun' diyorlar sanki gayrimüslim gibi. Bediüzzaman gibi birisinin en önemli talebesi vefat ediyor, arkasından hakaret ediyorlar, bu kadar alçaklar, bu kadar şerefsizler. Bir insanda edep yoksa o insanda Müslümanlık da olmaz. Bunları milletimiz çok iyi görüyor arkadaşlar. Herkes deşifre oluyor. Bunlarla mücadele edeceğiz, milletin emanetine musallat olan kim varsa, derin devleti, KCK'sı hiçbirisine müsaade etmeyeceğiz" şeklinde konuştu.
"Devlet, vatandaşının can ve mal güvenliğini koruyabilecek kudrete sahiptir"
Akdoğan, "Kamu düzeni ve güvenliğinden asla taviz vermeyiz. Cizre'yse Cizre, Silopi'yse Silopi, neresi olursa olsun devletin polisi, askeri orada olacak, vatandaşı koruyacak. Hiç kimse durumdan vazife çıkartmasın. Devlet, vatandaşının can ve mal güvenliğini koruyabilecek güç ve kudrete sahiptir" dedi.
Akdoğan, şöyle konuştu: "Biz her şey yolunda derken en son biliyorsunuz Kandil'den bir açıklama yapıldı; 'Eğer birileri eylemde yüzünü kapatırsa, molotof atarsa bunlar bizden değil, ajandır'. Bir gün sonra Cizre'de olaylar oldu. Birileri yüzünü kapattı, gidip molotof attı, insanların evini yakmaya çalıştı. Bu, açıkça Kandil'e nanik yapmaktır, 'ben sizi takmıyorum' demektir. İşte ne zaman sonuca yaklaşsak provokatörler devreye giriyor, hemen süreci bozmak istiyor."
"Analar ağlamasın dedik, akan gözyaşı dinsin dedik"
Akdoğan, AK Parti'nin 12 yıldır çözmeye uğraştığı bir sorun olduğunu söyledi.
Bu süreçte on binlerce insanın hayatını kaybettiğini, on binlerce vatan evladının toprağa düştüğünü, ülkenin 100 milyarlarca dolarlık imkanının heba olduğunu, vatandaşın cebinden çıktığını belirten Akdoğan, "Bunları geçtik. Toplumsal fay hatları oluşmuş, insanlar birbirlerine farklı bir gözle bakmaya başlamış. Ayrışma, tetiklenme başlamış. Bu sürdürülebilir bir durum mu? Bize kadar, 'her yıl şu kadar insan ölsün, şu kadar para harcayalım, onu da göze alırız ama böyle idare eder gideriz' diyorlardı. Biz bunu kabul etmeyiz. İnsanlar varsın ölsün diyemeyiz. İnsanımızın cebindeki para çarçur olsun, ülkemizin birlik bütünlüğü bozulsun, insanlar kem gözle birbirlerine baksın diyemeyiz. İşte bu yüzden çözüm sürecini başlattık" diye konuştu.
Akdoğan, "Analar ağlamasın dedik, akan gözyaşı dinsin dedik. Evlatlarımız toprağa düşmesin dedik. 2005'ten beri ne zaman sonuca yaklaşsak karanlık eller devreye girdi. Birtakım tuzaklar kuruldu, sabotajlar yapıldı. Bir Reşadiye saldırısı, bir Silvan saldırısı oldu. En son Kobani olayları oldu. Ne zaman sonuca yaklaşsak birileri rahatsız oluyor. Türkiye bu sorunu çözmesin diyor. Bu sorun, yeni Türkiye'ye yakışmıyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin birlik bütünlüğünü, kardeşliğini pekiştirip güçlendirmesi gerektiğini, aksi takdirde 2023 hedeflerine ulaşılamayacağını anlatan Akdoğan, bu durumun bir beka sorunu, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü meselesi olduğunu ifade etti.
"AK Parti'nin varlığı, Türkiye'nin sigortasıdır"
Akdoğan, bugün AK Parti'nin denklemden çıkarılması durumunda Türkiye'nin bütünlüğünü sağlayacak başka bir siyasi hareket olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Öneminizi bilin, AK Parti'de siyaset yapmanın değerini bilin. Gerçekten çok önemli bir iş yapıyorsunuz. Sizin varlığınız bütün bölgelerde AK Parti'nin olması, bütün şehirlerde olması işte Türkiye'nin bütünlüğünü bu sağlıyor. AK Parti olmazsa oralarda kimse olmayacak. Bütün bölgelerde, bütün şehirlerde biz varız. Herkes bir yerlere sıkıştı. Kimi deniz kenarlarına kimi İç Anadolu'ya sıkıştı. İşte AK Parti'nin varlığı Türkiye'nin sigortasıdır, bütünlüğünün garantisidir. Bunları çözmek zorundayız dedik. Elhamdülillah güçlü bir iradeyle bu süreci devam ettiriyoruz. Bu süreç, toplumsal destekle, rızayla sürüyor. Halka rağmen hiçbir şey yapmayız. Bizim rotamızı millet çiziyor. Eğer bugün bu sürecin arkasında toplumsal bir destek varsa bu Tayyip Erdoğan'a duyulan güvenin neticesidir. 'Biz size güveniyoruz' dediler, 'Tayyip Erdoğan'a güveniyoruz' dediler. Bu yüzden bu sürecin arkasında milletimiz duruyor. Biliyorlar ki AK Parti yanlış yapmaz, AK kadrolar, Tayyip Erdoğan yanlış yapmaz. Ahmet Davutoğlu yanlış yapmaz. Millet bize güveniyor. Sürecin sahibi hükümettir. Bu yüzden hükümetin ne dediğine bakalım. Ulu orta konuşanlara itibar etmeyin. Sürecin sahibi bizleriz. Ne yapıldıysa biz yaptık. Kürtçe'nin gelişmesi için, inkarcı anlayışların ortadan kalkması için her şeyi biz yaptık. Yatırım yapan biziz. Dile getiren biziz, yasakları kaldıran, ak özgürlüğü getiren biziz ve bu süreçte muhattabımız o-bu değil, millet."
"Milletimizin haklarını pazarlık konusu yapmayız"
"Biz milletimizin, insanımızın haklarını kimseyle pazarlık konusu yapmayız. Devam eden görüşmeler işte bir toplum kesiminin temsilcisi olarak yapılmış görüşmeler değil. Bunları birbirine karıştırmayacağız" diyen Akdoğan, bölgedeki aktörlerin, vakıfların, derneklerin, kanaat önderlerinin, cemaatlerin sürecin paydaşı ve muhattabı olduğunu, onlarla bu sürecin devam ettirilmesi gerektiğini ifade etti.
"Bu, açıkça Kandil'e nanik yapmaktır"
Çözüm sürecinde ne zaman sonuca yaklaşılsa provokatörlerin devreye girdiğine dikkati çeken Akdoğan, "Biz her şey yolunda derken en son biliyorsunuz Kandil'den bir açıklama yapıldı; 'Eğer birileri eylemde yüzünü kapatırsa, molotof atarsa bunlar bizden değil, ajandır'. Bir gün sonra Cizre'de olaylar oldu. Birileri yüzünü kapattı, gidip molotof attı, insanların evini yakmaya çalıştı. Bu, açıkça Kandil'e nanik yapmaktır, 'ben sizi takmıyorum' demektir. İşte ne zaman sonuca yaklaşsak provokatörler devreye giriyor, hemen süreci bozmak istiyor. Arkadaşlar bu yeni süreçte iki parametre çok önemli. Bütün kesimler, millet bizim muhatabımızdır bu süreçte. Kamu düzeni ve güvenliğinden asla taviz vermeyiz. Cizre'yse Cizre, Silopi'yse Silopi, neresi olursa olsun devletin polisi, askeri orada olacak, vatandaşı koruyacak. Hiç kimse durumdan vazife çıkartmasın. Devlet vatandaşının can ve mal güvenliğini koruyabilecek güç ve kudrete sahiptir" şeklinde konuştu.
Farklı kesimlerin birbirine düşürülerek yeni bir oyun daha ortaya konulmaya çalışıldığını belirten Akdoğan, seçim sürecinde başka başka oyunların da tertiplenmesini beklediklerini söyledi.
Bu seçimlerin çok önemli olduğunu anlatan Akdoğan, "Tarihi bir seçime gidiyoruz" dedi. Bu seçimleri AK Parti'nin kazanmasının, birçok kesim için "Tamam artık biz Türkiye'de oyun oynayamayız, komplo, kumpas kuramayız" demek anlamına geleceğini dile getiren Akdoğan, "Bu yüzden çok önemsiyoruz ve süreci inşallah nihayete erdireceğiz" ifadesini kullandı.
"Biz hizmet ediyoruz, onlar tehdit ediyor"
AK Parti iktidarı ve kadrolarının yanlış yapmayacağını belirten Akdoğan, şunları kaydetti:
"Biz sadece hizmet ediyoruz. Biz hizmet ediyoruz, onlar tehdit ediyor. Biz yatırım yapıyoruz, onlar baskı yapıyor. Biz yapıyoruz, onlar yıkıyor. Bunu herkesin çok iyi görmesi gerekiyor. Bu milliyetçi geçinenler, milliyetçiliğin lafını yapanlar be kardeşim sen 'ülke bölünmesin aman ülke şöyle olur böyle olur' diyorsun. Niye Şırnak'ta, Van'da yoksun. Oralarda ben varım. Ben mücadele ediyorum. Onların karşısında ben direniyorum, sen yan gelip yatıyor, sadece konuşuyorsun. Ondan sonra sen milliyetçi oluyorsun, bana laf söylüyorsun. Bu nasıl milliyetçiliktir? Millete hizmet eden, milletini seven, milletin bütünlüğü için çaba gösteren biziz. Eğer senin döneminde Türk parası yerlerde sürünüyorsa bizim dönemimizde Türk lirası değer kazanıyorsa milliyetçi olan biziz. Senin döneminde Türk pasaportunun ne kadar itibarı vardı? AK Parti döneminde Türk pasaportuyla yurtdışına çıktığında nasıl bir itibar görüyorsun. Yurtdışındaki ecdat yadigarı eserlere sen mi sahip çıktın AK Parti mi sahip çıktı. İşte milliyetçilik ancak buralarda görülür."
Askerin elindeki piyade tüfeğini yapamayan bir ülkenin milliyetçi, bağımsız geçinemeyeceğini belirten Akdoğan, savunma sanayindeki iki şirketin kapısına geçmişte kilit vurma aşamasına gelindiğini hatırlattı.
Geçmişte Türkiye'nin dışa bağımlı bir ülke haline getirildiğini ifade eden Akdoğan, "Şimdi, kapısına kilit vurulmak üzere olan o iki şirket dünyanın en büyük iki şirketi arasına girdi. Savunma sanayini biz canlandırdık. Milli piyade tüfeğimizi, milli tankımızı, milli gemimizi, kendi helİkopterimizi biz yapıyoruz. HÜRKUŞ'u, ilk uçağımızı biz yapıyoruz. Tankı, helikopteri, silahını, gemisini yapan bir AK Parti iktidarı var. İşte milliyetçilik budur. Savunma sanayinde inşallah Makine Kimya yenileniyor. Silah organize sanayi konusunda çok ciddi bir çaba gösteriyoruz. Bunun üzerinde Kırıkkale'de yükselecek. Ankara ve Kırıkkale savunma sanayinin iki merkez noktasıdır. Daha da gelişecek inşallah" şeklinde konuştu.
"Mazlumların hür sesi olan bir Türkiye var"
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Siz dünyaya ne karışıyorsunuz, size ne Mısır'da olan darbeden, size ne Suriye'de ölen insanlardan?" diyenler olduğunu belirterek, "Bu, bir insanlık görevidir, bir vicdan meselesidir. Bugün dünyada mazlumların hür sesi olan bir Türkiye var" dedi.
Akdoğan, mazluma sahip çıkan, darbeciye darbeci diyen, katile katil diyen, zalime zalim diyen bir Türkiye olduğunu vurguladı.
Bunun sadece AK Parti'nin meselesi olmadığını ifade eden Akdoğan, "Türkiye'nin mukadderatının meselesi. Dünya mazlumlarının meselesi. Eğer bugün Gazzeli çocuklar, Bosna'da yaşayanlar, Somali'deki muhtaçlar, AK Parti için dua ediyorsa bu artık bir dünya meselesi olduğunu gösteriyor. Biz herkese sahip çıkmak zorundayız. Bu yüzden 2 milyon Suriyeliye sahip çıktık çünkü biz vicdanımızın sesini dinlemek zorundayız. Ecdadımız da sahip çıktı. Sudan'a, Açe'ye (Endonezya'daki bir bölge) kadar gitti. Dünyanın dört bir yanına insanlık eli götüren, uzatan bir ecdadın torunları olarak biz gözümüzü yumamayız" şeklinde konuştu.
Akdoğan, 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi hedeflediklerini belirterek, şöyle devam etti:
"Bizim petrolümüz, doğalgazımız yok ama vicdanımız var. Dünyada bir şeyde birinci olduk. O da insani yardım. Bu, çok değerlidir, çok önemlidir. Türkiye'de sosyal yardımlar biz geldiğimizde 1,3 milyardı. Hani sosyal devlet, hani vatandaşına, mazluma, mağdura sahip çıkan devlet. 1,3 milyar şimdi 27 katrilyon sosyal yardım yapıyor, vatandaşımıza sahip çıkıyoruz. Bu, çok önemli meseledir. Adaletin ve hakkaniyetin temsilcisi olmak, bunun için mücadele etmek. Bu, bir idealizm, dava meselesidir. İşte AK Parti kadroları bu davanın yolcularıdır. Biz bu mücadeleyi onur ve şerefle sürdürmekte kararlıyız. Türkiye'nin bütünlüğü, dirliği, selameti, aydınlık yarınları için hep birlikte bu kutlu yolda devam edeceğiz."
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, salondakileri uzun konuşmalara rağmen terk etmedikleri için teşekkür ederek, "Normalde hepinize plaket vermek gerekir ama Başbakanımız plaketi yasakladı. Bu yüzden burada olan bütün kardeşlerimiz sayısınca fidan dikmemiz gerekiyor" dedi.