5 kez Altın Portakal ödülüne layık bulunan Fikret Hakan meslek hayatında 62 yılı geride bıraktı.
Oyunculuğunun yanı sıra, yazarlığı ve şairliğiyle de tanınan Fikret Hakan çok sayıda öykü ve şiir kitabına geçen yıl bir araştırma kitabı da ekledi. ‘Türk Sinema Tarihi’ isimli bu son eseri uzmanlar tarafından da çok beğenilen ünlü oyuncuyla mesleğini ve hayatı konuştuk.
-60 yıldır sanat camiasının içindesiniz. Bunca yıla yüzlerce sinema filmi sığdırdınız. Oyunculuk hayatınızda oynamayı çok istediğiniz ama o rolü başka bir oyuncuya kaptırdığınız oldu mu?
Tabii oldu. 1950'de tiyatroya başladım. 1952'de 'Köprü Altı' filmiyle sinemaya geçtim. 28 piyeste oynadım ve sahneye koydum. 204 film yapmışım. En doğru sayıyı bulan Doçent Dr Nigar Öztekin, 28 dizide oynamışım şimdiye kadar. Bunlardan yarısından fazlası atıldı satıldı bozuldu falan diyelim. Yüz film diyelim. 28'inin de 18'i var diyelim. Bunlardan doğan telif hakları bana verilecek olsa ben 77 yaşındayım. Hala çalışıyorum öyle ayakta duruyorum.
-Çalışmasanız geçinemez misiniz?
Hayır. Şöyle Bodrum'da pansiyondan bozma bir otelcik var. kiradaÖ Türkbükü'nde. Ama zenginler mahallesinde değil, fukaralar mahallesinde. O da bir talihsizlik. Vakti zamanında o tepe güzeldir diye orayı yaptık. Oradan bir gelir var, onun dışında hiçbir gelirim yok.
-SSK'den emekli oldunuz mu?
Oldum, 700 küsur lira falan bir para alıyorum. Parayı politikacılar kazanıyor, sanatçılar değil. Bir daha dünyaya gelecek olsam politikacı olurum.
-Oskar neden Türk oyuncuları için bir hayal?
Türksen ve Müslümansan bütün kapılar sana kapalı. Bu kadar basit. Ha ailende bir musavi yada hristiyan varsa o kapılar açılır. Adamlar hala haçlı seferlerinde. Benim ailemde bir tane Ermeni yada Yahudi biri olsaydı ben şimdi dünya çapında bir stardım. 6 ayda beni star yaparlardı.
-Sizin mesela yabancılar Oskarına giden bir film yapma gibi bir arzunuz oldu mu hiç?
Benim bu anlamda bir iki tane senaryom var. Ama ben bunları vakti zamanında yapmadım. Çünkü güme gitmesinler istedim. Sponsorlar daha çok gençlerle çalışmak istiyorlar. Benim mesela senaryolarım olduğunu bilmeyen yok. Ama kimse kapıyı çalıp da gel de şu senaryonu filme çekelim demiyorlar.
-1971'de çekilen "French Connection" filminde Gene Hackman'ın Oskar kazandığı rol önce size teklif edilmiş öyle mi?
Ben dönüşümü yapmıştım artık. baktım yurtdışında yürümeyecek iş. Oradaki menajerim Kıbrıs'a tatile gitti. Onlar da vazgeçti. O rolü oynasaydım kesin Oskar'ı almıştım. Gene Hackman rolü Fransız polisti. Onun için Amerikancamın çok iyi olması gerekmiyordu. Kısmet.
-Bunca yıldır hiç usanmadan dinlenmeden setlerdesiniz. Artık bir kenara çekilip emekli olmayı düşünmüyor musunuz?
Meslek hayatımın çok ilginç bir yerindeyim. Bir sene bekleyeceğim. Bu arada doğru dürüst bir dizi gelirse çalışmaya devam edeceğim. Gelmediyse İstanbul'daki evimi satacağım Bodrum'a yerleşeceğim. Orada kendi yağımla kavrulacağım. Kısacası mesleği bırakıyorum.
-Neden mesleği bırakıyorsunuz bıkkınlık mı geldi?
Yok, doğru dürüst bir rol gelmezse ben ne yapayım? Bu saatten sonra ikinci, üçüncü sınıf dizilerde oynayacak halim yok ya. Daha da fazla beklemeye de gerek yok. 62 sene kendi çapımda memleketin güzel sanatlarına emek vermeye çalıştım.
Dizilerde edebiyatın 'E'si yok
-Yeni dizi var mı?
Bu yaz başı iki, üç tane senaryo geldi. Yani okurken utandım. Bu kadar kötü olabilir. Baktım edebiyatın 'E'si yok. Dedim, "Bunlar hiç mi roman okumadılar. Masal okumadılar. Hikaye okumadılar" Çalakalem yazıyorlar.
-Eski oyuncularla bugünküler arasındaki farklar nelerdir?
Bizim zamanımızda star olmak çok zordu. Yıllarca emek vereceksin de 8-10 tane filmin tutacak ancak ondan sonra halk seni star olarak görürdü. Şimdi bir dizisi tuttu mu "Ben star oldum" diyor. Seyirci adamın gerçek adını bilmiyor, dizideki ismiyle çağırıyor. Dizi bittimi starlığı bitiyor zaten. Minibüste giderken birden bire altına son model araba çekiyor. Zannediyor ki o para hep gelecek. Dizi bitince oluk da kesiliyor.
-Her işi kabul etmeme gibi bir lüksünüz var mı? Yoksa geçmişte içinize sinmeyen işlerde de oynamak zorunda kaldınız mı?
Kendime mahsus bir kariyerim var. Onu bozacak olan işi ne olursa olsun kabul etmiyorum. Bu da bir nevi öz sansür demektir. Oysaki benim şimdi, 100 tane filmimden, hala oynayan 14 dizimden, TRT başta olmak üzere bütün özel kanallardan her ay gelecek gelirimle rahat yaşamam gerekiyor. Yani hani adalet nerede, hani sanatçıya olan sevgi, saygı koruma nerede?
Hiçbir zaman taksitle mal almam
-Dizi yayından kalktığı an oyuncunun ruh hali nasıl oluyor?
Kardeşim, berbat oluyorsun tabi. Berbat oluyorsun ama kimseye belli etmemeye çalışıyorsun. Evinde oturuyorsun. Ben hiçbir zaman taksitle mal almam. Çünkü niye? Siz yapımcısınız, bir proje getirirsiniz bana, harika! "İşte ağabey senin etrafında şunlarda, şunlarda olacak? "Bir okursun bakarsın ki gerçekten çok iyi. Ama yapımcı orasından burasından sıkar. Yönetmen olması gerektiği kadar asılmaz. Bir takım aksilikler olur 10'uncu bölümden sonra çıkarıp atarlar. O insana başka kimse iş vermez. En az bir sene oturmak zorundasın.
Yapımcılara hakkımı helal etmiyorum
-Jübilenizi yapacak mısınız?
Benden önce Eşref Kolçak var. Ondan sonra bana sıra gelir. Eşref Kolçak varken bana düşmez. O benim ustam, ağabeyim benden 6 yıl önce başlamış. Seyirciye hakkımı helal ediyorum. Ama kötü niyetle bana yaklaşan yapımcılara hakkımı helal etmiyorum.
Sinema tarihini yazacak başka kimse kalmadı
-Dünyaya bir daha gelseniz oyuncu olmak ister misiniz?
Tabii. Bir kere herhalde benim görevim buydu. Herhalde bunun için benim Batı'da başarılı olmam istenmedi. Çünkü eli kalem tutup da Türk Sinema tarihini yazabilecek benden başka insan kalmadı ki? Çoğu öldü. Bir ben kaldım. Demek ki diyorum benim görevim buymuş. Yaradan böyle buyurmuş. Çünkü benden başka edebiyatçı yok. Bu kitap çok ilgi gördü. Çetin Altan'dan Mehmet Barlas'a kadar çok ilgi gördü. Nesnel bir kitap öznel değil. Para kazanamıyorum ama manevi bir onuru var bunun. 54 sene de biriktirdim bütün dokümanları.
At hırsızı gibi adamlara Atatürk'ü oynattılar
-En çok canınızı yakan olay neydi?
Çok var. Hem fizik olarak çok beğenildiğim zamanlarda hem daha sonraki zamanlarda herkes beni Mustafa Kemal rolüne uygun görürdü. Hiç Mustafa Kemal'e benzemeyen at hırsızı gibi adamlara Mustafa Kemal'i oynattılar. Başka ne diyeyim yani? Ama üzgün değilim çünkü hep şablon Mustafa Kemal'ler yaptılar. Bir şeye de benzemedi o yaptıkları.
-Atatürk'ün rolünü siz oynamak isterdiniz ama buna engel oldular öyle mi?
Tabii..
Dizllerle para kazandık
Diziler çıktıktan sonra biraz para kazanmaya başladık. Bu şu demektir, bir dizide oynarsan karnın doyar, oynamıyorsam açsın. Oyuncunun kaderi bu.
Seyirci hem alkışlayan arena seyircisidir hem de öldüren boğadır. Onun için daha az sevilmeyi göze alacaksın, Ben hep öyle ayakta kaldım. Ama hep her yıl seyircinin karşısına yeni kimliklerle çıkacaksın. O zaman alışıyor senin seyircin.