EKONOMİ

Göç ve ithalat gıda fiyatlarını yükseltiyor

Unilever Türkiye Gıdadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin, çiftçiliğin ilkel görülmesi sonucu Türkiye'de köyden kente göçün hızlandığını belirtti.

7 Haziran 2015 Saat: 09:49
Göç ve ithalat gıda fiyatlarını yükseltiyor
Göç ve ithalat gıda fiyatlarını yükseltiyor

Seçkin “Bu yüzden gıda ithalatı da artıyor. Bu ithalatla TL'nin yüzde 30 devalüe olması birleşince fiyatlar da yükseliyor. Oysa dünyada emtia fiyatları düşüyor” dedi.

RÖPORTAJ - PERİHAN ÇAKIROĞLU - BUGÜN GAZETESİ

Gıda, dünyanın en stratejik konularından birisi. Bir yanda açlar, bir yanda obezler. Diğer yandan en önemli soru gıda güvenliği... Bu soruya 'Evet güvenli' demek zor. Uluslararası firmalar ise bu alanda 5- 10 yıldır stratejiler geliştirdiler. Denetim işini kaynağında çözmek için üretimden tüketime uzanan zincirde sürdürülebilirlik ve güvenli gıda konusunda programlar yapıyorlar. Unilever de bu yolu izleyen iddialı devlerden birisi.

Bu işlerin nasıl yapıldığına dair cevaplar bulmak için Unilever Türkiye Gıdadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin’le konuştuk.

Kaynaklar azalıyor

*Mustafa Bey, gıda meselesini nasıl ele almak lazım?

Gıda, kendi içinde fırsatlar ve sorunlar barındırıyor. İçinde bulunduğumuz dönem, kaynakların çok azalıyor ve emtia fiyatlarının bu nedenle artıyor olması nedeniyle önemli. Bu konuda dikkatli olmamız şart.

*Ancak dünyada emtia fiyatları düşşe bile Türkiye’de aynı şey olmuyor. Mesela, en son patates krizi yaşadık.

Konuya patates veya başka ürünler üzerinden bakmamak lazım. Küresel krizin başladığı 2008'den itibaren emtia fiyatlarında ciddi artışlar gördük. Belki onun bir kısmı spekülatifti ama özellikle son zamanlarda doğal afetlerin çok artması kaynaklı verimlilik düşüşü de var.

Küresel ısınma etkili

*Gıda ürünlerinde fiyat artışının suçlusu sadece doğal afetler mi?

Sık sık dünyanın farklı yerlerinde depremler, sel felaketleri gibi olaylar oluyor. Bunlar tesadüfi değil. Küresel ısınma gibi nedenlerle doğaya baskı arttı. Doğa da kendi sinyallerini veriyor. Bunun sonucunda, bazı temel gıda ürünlerinde; mesela buğdayda, ayçiçekte, domateste, palm yağında üretim düşüklüğü olabiliyor. O zaman da ciddi fiyat artışları gündeme geliyor.Ayrıca yeni talepler de var.

*Bu yeni talebin kaynağında kimler var?

Özellikle Çin, Hindistan ve bazı Afrika ülkelerini de sayabiliriz. Bugün 'fakir'likten 'orta seviye'ye 300-400 milyon insan geçiyor. Bu insanların tüketimi artıyor. Ancak bu yılın bir özelliği var; emtia fiyatları dünyada şu anda artmıyor.

Türkİye bu yıl şanslı

*Peki neden Türkiye ayrışma gösteriyor?

Tarım politikalarına bakılması gerekiyor.Türkiye’de, gıdada hâlâ döviz bazında bazı maliyetler olduğunu biliyoruz. Mesela, hububat ve bitkisel
yağda ciddi oranda ithalat mevcut. Liranın yüzde 30 civarında devalüe edilmesinin de etkisiyle ithalatta rakamlar yükseldi. Aslında bu dönemde emtia fiyatlarının global artmaması gibi bir şansımız oldu. Eğer fiyatlar artsaydı gerçekten yanmıştık. Ayrıca tarla ürünlerinde de bu yıl var yılı.

*Türkiye’de gıda fiyatlarının artmasında kırsaldan kente göçün de büyük etkisi var mı?

Evet, hem de çok büyük etkisi var. Aslında kırsaldan göçüp kente yerleşme dünyanın her yerinde oluyor. O zaman da tarım mesleğinin gözden düştüğünütarım alanlarının azaldığını görüyoruz. İnsanlar şehre gelip çok daha geri şartlarda bir iş yapma yoluna giriyor.

‘Geri kalmış iş’ gibi

*Seçimden sonra gelecek hükümet, bu alanda neler yapmalı?

Öncelikle göçü durdurmak gerekiyor. Çünkü tarımın, bir meslek ve nesilden nesile aktarılacak bir bilgi dağarcığı, teknoloji kullanılarak geliştirilecek bir iş dalı olduğunu unutmamalı. Oysa bizde "hiçbir şey yapmadan ekip biçersin" gibi düşünce tarzı hakim. Avrupa’da ise bir çiftçi, nesillerdir bu işi yapmaktan çok memnun. Çünkü para kazanıyor. Ama bizde tarımla uğraşmak köylülük, geri kalmış işleri çağrıştırıyor.

Çayda dışarıdan tek katkı yoktur

*Çay da üretiyorsunuz. Gerçekten her şey doğal olabiliyor mu?

Çay da sorumlu üretim, çay tedarik zincirinin sürdürülebilir olmasıyla mümkün. Rize’de mesela, tüm çaylarımız sürdürülebilir kaynaklardan elde ediliyor. Toprak analizleri yaparak doğru gübreleme, bunların yönetimi, kayda geçirilmesi, verimlilik ilkeleri, bütün akarsuların civarına tampon bölgeler koyarak karışımların engellenmesi gibi doğal tarafları var. Çayda boya diye bir şey de yoktur.

Global firmalar insana ve doğaya borcunu ödemeli

*Sizin gibi firmalarda “sorumlu” gıda üretimi, sürdürülebilirlik gibi yeni söylemleri duyuyoruz. Acaba güvenli gıda işi kaynağında mı çözülmeli?

Bütün hadise zaten burada düğümleniyor. Emtia fiyatlarının yüksekliğinden bahsediyoruz ama gıdada sürdürülebilirlik olması için bir yandan da “gıda güvenliği”nin de bir şekilde çözümlenmesi gerekiyor. Şu anda arz-talep arasındaki dengesizlik ve fiyatların artışıyla bir çıkmaza doğru gidildiğini herkes görüyor. Ne yapılması gerektiği konusunda bizim gibi global firmaların güçlerini nasıl kullanacağı çok önemli. “Tabii ki büyümeliyiz ama bunları yapmak dünya üzerindeki baskıları artırmak anlamına gelmemeli” diyoruz.

*Bunlar, insana ve doğaya olan sosyal borçlarınız değil mi?

Evet... Çünkü her gün milyarlarca insana dokunuyoruz. Bu sosyal so-rumluluk değil kendi içinde sorumluluk ve ekonomi yaratmaktır. Aksi takdirde “sürdürülebilir” olmayacaktır.

Çorbamızda yüzde 70 yerel ürün var

*Çorbada da hiçbir katkı maddesi yok diyebiliyor musunuz ?

Bütün çorbalarımızda doğal tarımsal ürün kullanıyoruz ve hiçbir katkı maddesi yoktur. 2017’ye kadar yüzde 100’ünü sürdürülebilir kaynaklardan temin ediyor olacağız.

*Hazır çorbada Türkiye’den ne kadar ham madde alıyorsunuz?

Türkiye’den yüzde 70 civarında yerel ürün alıyoruz. Yüzde 30 civarında ithal çeşitler vardır. Türkiye bir domates ülkesi olmasına rağmen “domates tozu” bile ithal ediliyordu. Biz yerel üreticilerle çalışarak ve tedarikçiler geliştirerek domatesten elde edilen toz elde etmelerini sağladık. İthalattan yerele geçtik.

Dondurmada porsiyon küçüldü kalori düştü

*Sürdürülebilirlik konusunu açarsak mesela dondurmada neler yapıyorsunuz?

Dondurmada porsiyon kontrolü yapıyoruz.Hiçbir çocuk ürünümüzün kalorisi 110 kalorinin üzerinde olmayacak. Doymuş yağlar 3 gramın altında olacak. 6 yaşın altındaki çocuklara özendirici reklamlar yapmıyoruz. Çünkü o yaştaki bir çocuk, kendi kararını veremez. Onları mutlu ederken beslenmelerine katkıda bulunma sorumluluğumuz var.

Kek ve börekte hâlâ margarin kullanılıyor

*Margarinde sürdürülebilir ajandanız nasıl işliyor?

Yağlarda, özellikle palm yağı ithalatı yapılır margarinde. Bunlar da Endonezya, Malezya gibi ülkelerden getirilir. Bu alanda da bizim yine global taahhüdümüz sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen yağlardır. Bizim kullandığımız yağların yüzde 100’ü sürdürülebilir kaynaklardan.

*İnsanlar, zeytinyağına dönmüş görünüyor?

Tabii ki zeytinyağı kullanımı çok büyüdü doğru. Ama diğer sıvı yağlar da önemli miktarda kullanılıyor. Ancak bir kek, bir börek dediğiniz zaman margarin tercih ediliyor. Modern margarin dediğimiz türlerde, özellikle 15-20 sene içinde çok ciddi anlamda üretim teknikleri geliştirildi.“Sıfır trans” içeren beslenmede iyi bir rol oynayan margarin yağlar üretiliyor Türkiye’de.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑