Gül her ne kadar "Arakadaşlarım, başarılarını isterim" dese de Erdoğan-Davutoğlu gidişinden memnun değil. Dış politikadan sosyal politikalara dek, AK Parti'nin atmış olduğu olumlu adımların son bir kaç yılda ağır yara
Onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla 30 Mayıs’ta İstanbul’da yapılacak 'Fetih’ mitingine katılmama kararının perde arkasında ne olduğu dünden bu yana AK Parti çevrelerinde konuşuluyor.
Önceki gün AK Parti’de düşüşün başladığı saptamasını yapan www.karar.com sitesinin dün Radikal’deki haberimizi “Gül’den AK Parti’ye bir gol daha” başlığıyla vermesi dahi algının ne kadar şiddetli olduğunu gösteriyor.
Gül’ü bu karara sevk eden nedenleri, perde arkasını anlamamız için önce yakın çevresi aracılığıyla Radikal’e ilettilen görüşlerinin ne olduğuna yeniden bakmamız gerekiyor.
***
Yakın çevresine göre Gül, 30 Mayıs ‘Fetih’ mitingine katılma konusundaki davet üzerine şu görüşlerşi dile getirdi:
“Mevcut koşullarda aktif siyasette olmama kararımı daha önce açıklamıştım. Bu kararımdan geri dönmüş değilim; şu aşamada aktif siyasette olmayacağım.
“Cumhurbaşkanlığını devrettikten sonra ne bir siyasi toplantıya, ne bir mitinge katıldım. Bu tutumumu devam ettiriyorum.
“Bu bir tepki tutumu değildir; onlar benim arkadaşlarım, bu partinin kurucusuyum, başarılarını isterim, ama 30 Mayıs’taki mitinge katılmama kararımı daveti yapanlara bildirdim.”
***
Malum, Erdoğan bu mitingi aslında 29 Mayıs’ta 562’inci yıldönümü kutlanacak olan İstanbul’un Fetih gününe denk getirmek istiyordu.
Ancak şöyle bir durum fark edildi: 29 Mayıs Cuma’ya, yani iş gününe denk geliyordu.
Bunun bir anlamı da, her ne kadar devlet memurları ve belediye çalışanları talimatla miting alanlarına çağrılacak olsa da, katılım son zamanlarda Erdoğan’ın hedeflediği 2 milyona ulaşmayabilirdi.
***
Bunun üzerine Fetih Şöleni adı altındaki AK Parti mitingi 30 Mayıs Cumartesi gününe alındı.
Erdoğan 29 Mayıs’a Adana mitingini ekledi. O gün Adana’daki seçim mitinglerinin yapıldığı İstasyon Meydanı Vatan Partisi mitingine tahsis edilmişti.
Ama Erdoğan istedi, İl Seçim Kurulu İlçe Seçim Kurulu’nun kararını bozdu ve alan Erdoğan’a tahsis edildi.
***
Bu gelişmeler öncesi 30 Mayıs’ta İstanbul’da HDP mitingi yapılması bekleniyordu, duyurular dahi yapılmaya başlamıştı.
Dün Zeytinburnu İlçe Seçim Kurulu HDP’nin Kazlıçeşme meydanı için yaptığı başvurunun reddedildiğini duyurdu; gerekçe açıklanmadı.
Belki de o gün İstanbul’da bütün yolların Erdoğan-Davutoğlu mitingine çıkması isteniyordu.
***
Yalnız HDP değil, bütün muhalefet partileri Erdoğan’ın 7 Haziran seçim kampanyasına Davutoğlu’nu da gölgede bırakacak kadar dahil olmasını tepkiyle karşılıyorlar.
Erdoğan’a göreyse bunlar siyaset değil; halka başkanlık sisteminin faziletlerini anlatmak onun görevi, bu seçimin amacı da zaten AK Parti’ye anayasayı değiştirecek en az 330 oyu sağlamak.
Cumhurbaşkanı ilk başlarda muhalefetin bu çıkışlarına kızıyordu; artık aldırmıyor.
***
Erdoğan her gün meydanlarda, salonlarda günde iki defa, üç defa kimi yerde”açılış”, kimi yerde “işletmeye alma”, kimi yerde geçen yıl onu cumhurbaşkanı seçtikleri için “teşekkür” ziyareti adı altında konuşuyor.
Bu konuşmaları, tıpkı Davutoğlu’nunkiler gibi hemen bütün TV kanallarınca, birbiri peşisıra naklen veriliyor.
Ve Erdoğan, artık muhalefetin ne dediğine de pek aldırmadan son bir haftadır mitinglere Davutoğlu ile birlikte çıkmaya başladı; tabii açılış, ya da başka gerekçe altında.
***
Önce 22 Mayıs’ta Ordu-Giresun havaalanı açılışı, dün 26 Mayıs’ta da Yüksekova havaalanı açılışı.
Dışarıdan bakan kendisinin başlattığı bu altyapı yatırımlarının puanlarını Davutoğlu’nun almasını istemediğini düşünecek.
Şimdi de 30 Mayıs İstanbul Yenikapı’daki “Fetih” mitinginde kürsü paylaşmayı planlıyorlar.
***
Aslında bu tablo bile anlatıyor ama Gül’ün 30 Mayıs mitinginden uzak durma kararının perde arkası gerekçeleri, moda deyimle şifreleri şöyle yorumlanabilir:
Gül’e göre Cumhurbaşkanının bu tür mitinglere katılması günlük siyasetin doğrudan içinde olması demek. Kendisi cumhurbaşkanıyken de seçimler, hakoylamaları vuku buldu, ama Gül o günlerde dış seyahatler dışında pek ortada görünmedi, genel konuştu. “Bu koşullarda günlük siyasetin dışındayım” demek, her ne kadar “tepki değil” dese de Erdoğan’ın siyasete bu kadar dahil olmasını onaylamıyor.
Gül, Erdoğan’ın oyun planını da tasvip etmiyor. Erdoğan denge-denetleme mekanizmaları zayıflatılmış, bütün yetkilerin başkanda toplanacağı bir sistem istiyor. Gül ise başkanlık sistemine geçilecekse de (“ABD gibi” diyerek) denge-denetlemesi daha da güçlendirilmiş bir sistemden yana olduğunu açıkladı. Gül, bu stratejik farklılık ortadayken Erdoğan ile aynı hedefi paylaşıyor gibi görünmek istemiyor.
Gül her ne kadar “Arakadaşlarım, başarılarını isterim” dese de Erdoğan-Davutoğlu gidişinden memnun değil. Dış politikadan sosyal politikalara dek, AK Parti’nin atmış olduğu olumlu adımların son bir kaç yılda ağır yara aldığını düşünüyor. 7 haziran seçimlerinde Erdoğan’ın istediği sonucu alamaması durumunda AK Parti içinde yaşanması muhtemel tartışmaların bir parçası olmak istemiyor. Parti kuracağı iddiasını reddediyor, ancak aktif siyasete “mevcut koşullar” altında katılmayı düşünmediğini söyleyerek gelecek perspektifini koruyor.
Özetle Gül, Erdoğan’ın oyun planını tasvip etmiyor, Erdoğan-Davutoğlu ikilsinin hata olarak gördüğü davranışlarına ortak olmak istemiyor ve dolayısıyla 7 Haziran seçimleri öncesi meydanlarda aynı kare içinde fotoğraf vermekten kaçınıyor.
Bir de acaba Erdoğan’ın 30 Mayıs’ta çok önemli bir şey açıklamaya hazırlandığını duydu ve ayrıca o hamleden de mi uzak durmaya çalışıyor. Bu konuda henüz somutlaşmış bilgi yok ama, olur olmaz siz de duyacaksınız, söz.