Altınbaş Üniversitesi, Güney Afrika Gıda ve İçecek Federasyonu üyesi firmalarının yöneticilerini ağırladı. Üniversitenin uluslararasılaşma stratejisi kapsamında Mezunlar ile İlişkiler ve Uluslararasılaşma Daire Başkanlığı’nın girişimleriyle, Güney Af
Güney Afrika Gıda ve İçecek Federasyon Üyeleri, Türkiye ziyaretleri sırasında, Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi ve Uygulamalı Bilimler Fakültesinin hazırladığı eğitimlere katılarak, Türk gıda ve içecek sektöründeki son gelişmeler hakkında bilgiler aldılar.
“2 milyar doları aşkın ticaret hacmi ile Afrika’daki en önemli ticaret ortaklarından biri: Güney Afrika”
Türkiye, 2006 yılından itibaren Afrika kıtasına özel bir önem veriyor. Genel ihracatın yaklaşık %9’u Afrika kıtasına yapılırken, ithalatın da yaklaşık %2.3’ü yine bu kıtadan gerçekleştiriliyor. Toplam yıllık 32 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ek olarak 15 milyar dolarlık ticaret fazlası söz konu. Güney Afrika ise 2 milyar doları aşkın ticaret hacmi ile Türkiye’nin Afrika’daki en önemli ticaret ortaklarından biri. Güney Afrika Gıda ve İçecek Federasyonu yetkilileri, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında ticari ve turizm faaliyetlerinin her gün genişlemesi ve derinleşmesinde Türk Hava Yolları’nın 42 ülkede 62 noktaya uçmasının bunda önemli bir faktör olduğunu belirtiyorlar.
“85 milyonluk Türkiye’ye 45 milyon uluslararası ziyaretçi”
Gerek özel gerekse de devlet kurumları bu hacmin geliştirilmesi için üniversitelerin de iş birliği ile başta eğitim olmak üzere pek çok etkinliğe imza atılıyor. Dünyanın önde gelen gıda ve içecek firmaları Coca Cola, Heineken, Danone, Tiger Foods gibi firmaların Güney Afrika yöneticilerinden oluşan grup, Sertifikasyon ve Akreditasyon, Fonksiyonel Gıda, Gastro Turizmin Ülkelerin Markalaşmasına Katkısı gibi başlıklardaki eğitimlere katıldı. Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Murad Canbulut, verdiği çarpıcı verilerle turizm ve gastro turizmin markalaşmaya ve ülke ekonomisine katkılarını gözler önüne serdi. Yaklaşık 85 milyon nüfusu olan Türkiye’nin 2022 yılı istatistiklerine göre yaklaşık 45 milyonluk uluslararası ziyaretçisi olduğunu kaydetti. Bunun da turizm geliri açısından önemli bir potansiyel olduğuna dikkat çekti.
PÜF Noktası: İklim, konaklama, manzara ve gastronomik zenginlik
Bir destinasyonun çekici olmasının püf noktalarına değinen Dr. Murad Canbulut, bunun genellikle turistlerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılama kapasitesi ile ilgili olduğunu görüşünde. Dr. Canbulut’a göre bunu sağlayan etmenler iklim, konaklama, manzara ve deneyimlenen yiyecekler (ve içecekler) yani gastronomik zenginlik. Bu da bizi gastronomi ve turizm arasındaki ilişkiye götürüyor. Araştırmaların, birçok ziyaretçinin ziyaretleri sırasında gastro deneyimi aradığını ortaya koyduğunu hatırlatan Dr. Canbulut, “Bu noktada da ülkenin yerel tadlarının ön plana çıkarıldığı bir strateji gerekliliği ortaya çıkıyor. Ancak maalesef Türkiye özelinde düşündüğümüzde de ziyaretçilerin aklına ilk gelecek yemek, şefler veya restoranların yerel lezzetleri vurgulayan isimler olmadığını görüyoruz.” diyerek katılımcılara proje ve yatırımlarını bu yöne kaydırarak fark yaratmalarını önerdi.
“Türkiye, Büyük bir hikâyeye sahip”
Dr. Canbulut, gıdaların coğrafya, iklim, otantiklik, tarih, kültür ve nostaljiyi temsil ettiğini ve yeme deneyiminin bir hatıra oluşturduğundan söz etti. Türkiye’nin büyük bir hikâyeye ve bu sayede de yerel lezzetlerle çok daha fazla sayıda ziyaretçiyi cezbetme şansına sahip olduğunu vurguladı. “Orta Doğu, Asya, Afrika ve Avrupa mutfaklarıyla etkileşerek gelişen bu coğrafyadaki yerel tadlara odaklı bir strateji oluşturulmalı. Aynı zamanda sosyal, ekonomik ve çevresel gelişmeye de önemli katkı sunarak çok boyutlu bir fayda sağlamalı.” değerlendirmelerinde bulundu.
“Türkiye gastro turizmin üst liglerinde olmayı hak ediyor”
Mevcut durum dikkate alındığında gastro turizm açısından cennet olarak nitelendirebileceğimiz bu toprakların, pazarlama faaliyetleri bakımından yetersiz kaldığını belirten Dr. Canbulut sözlerini önemli tespitler yaparak tamamladı: “Doğru ürünün belirlenememesi yani atalarımızdan gelen yavaş yemek (slow food) alışkanlığının geri planda kalması, doğru fiyatlama ve tanıtım stratejilerinin geliştirilememesi, sosyal medya ve influencer kullanımında doğru adımların takip edilmemesi gibi çeşitli sorunlara karşın Türkiye gastro turizmin üst liglerinde olmayı hak eden ülkelerden biri olarak dikkat çekiyor.”