CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referandumda mühürsüz oy pusulası ve zarfların da geçerli sayılması younda verdiği karar ile eleştirilerin odağında olan Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) yönelik eleştirilerini sürdürdü.
"İnsanlar sandığa gittiler. Vatandaş görevini yaptı, 'hayır' çıktığını görünce YSK'daki çete bütün millete kumpas kurdu" diyen Kılıçdaroğlu, "Ben onlara 'Çete' dedim diye suç duyurusunda bulundular. Neyle gelirseniz gelin üzerimize, bunun hesabını size soracağız" ifadesini kullandı. "Şimdi kurdular ya çeteyi YSK'da, niye çete?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Bir grup insan bir araya gelip kanunsuz bir iş yaparsa onlara çete denir. Siz bunu yaptınız mı? Yaptınız. Tam kanunsuzluğu yaptınız. Çetesiniz işte" diye konuştu.
Başta Fikri Sağlar ve Selin Sayek Böke olmak üzere son dönemdeki parti içi krize değinmeyen Kılıçdaroğlu, sokak protestolarıyla ilgili şunları kaydetti:
"Diyorlar ki 'Sokağa çıkacağız'. Her türlü CHP'liden, 'hayır' oyu kullanan her vatandaştan açık ve net ricamdır; evet sokağa çıkacağız ama hangi sokağa çıkacağız? Bütün sokaklara, bütün köylere, bütün tarlalara bütün evlere gideceğiz. Tokalaşacağız, demokrasiyi savunacağız. "Demokrasinin olmadığı yerde sana ekmek yok kardeşim" diyeceğiz."
Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı'nın sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilmesine ilişkin olarak, "Şimdi İstanbul'da büyükşehir belediye başkanının bir yakını. Hasta diye doktordan bir rapor alıyor. Tahliye ediliyor. Niçin tahliye edildi diye sormuyorum, aynı pozisyonda olanlar neden tahliye edilmiyor? Onu soruyorum ben" dedi.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 3 yıl aradan sonra yeniden AKP'ye üye olmasına tepki göstererek, "Cumhurbaşkanı olarak görmüyoruz artık. Binali Bey'e ne kadar saygı gösteriyorsak, ona da o kadar saygı göstereceğiz. Bunu kendisi tercih etti. Bugün bir referandum olsa 'hayır' oyları yüzde 60'ın üzerine çıkacak" görüşünü dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın da, Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret edildiği gerekçesiyle soruşturma başlattığı TVNet'te yayınlanan 'Derin Tarih' isimli programdaki ifadelere tepki gösterdi.
"Gazi Mustafa Kemal'in annesini karalayanlar insan değil. Bunlar onursuz. Hain lafı bile az kalır bunlara" diyen Kılıçdaroğlu, "İnsan onuru ve şerefiyle insandır. Onur ve şeref yoksunu insanlara insan denmez zaten. Oturmuşlar televizyon kanallarının başında Gazi Mustafa Kemal'i, annesini, Afet İnan'ı kötülüyorlar. Ne söylenebilir bunlara, nasıl yaratıklar bunlar" ifadesini kullandı.
Albayrak Holding'in sahibi olduğu TVNet’te yayımlanan ‘Derin Tarih’ isimli programda Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan hakkında “Çankaya’nın nikahsız First Lady’si” denmişti.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
Demokratik standartlarımızı geliştireceğiz. Üniversite özerkliğini sağlayacağız. İnsan haklarını demokratik ülkelerin standartlarına eriştireceğiz. Bu bizim namus meselemizdir biz bunu yapacağız. Bütün vatandaşlarıma söz veriyorum.
"Mustafa Kemal'in annesini, Afet İnan'ı kötüleyenler onursuzdur"
6 Mayıs'ı hepiniz bilirsiniz. Hıdırellez. Tabiatın, doğanın yeşillendiği gün. Ama bizim için Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiği gün. Onlar, kendi ülkeleri için ve kendi insanları için çalıştılar. Hiçbir şey beklemediler. Bu cennet ülkede herkes huzur içinde yaşasın diye. Herkesin geliri, herkesin aşı olsun diye çalıştılar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ettiği ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak için mücadele ettiler. İdam edildiler. Onlar bizim gönlümüzün kahramanlarıdır, onları saygıyla anıyorum.
Tarihe not düşen zamanlar vardır. Tarihe not düşen kişiler vardır. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, tarihe not düşen ve tarihe iz bırakan komutanlar vardır. Bunlardan biri de hepinizin bildiği üzere Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Bütün hayatı savaşta geçti, bütün hayatı. Öldüğünde bütün mal varlığını Türkiye Cumhuriyeti'ne bıraktı. Bütün dünya kendisine saygı duydu. Düşmanları bile onu Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdiler. savaştığı ülkenin bayrağını yerden kaldırarak bir ülkenin onuruna nasıl saygı gösterilmesi gerektiğini bütün dünyaya anlattı. Bu kadar onur duyduğumuz bir insan.
Bir televizyon kanalında Gazi Mustafa Kemal hakkında yapılan her türlü çirkefliği, hakaretleri içime sindiremiyorum. "Derin Tarih"miş. Derinliği kafalarının derinliğinden kaynaklanan onursuz insanların çıkıp Gazi Mustafa Kemal'i, Afet İnan'ı, Gazi Mustafa Kemal'in annesini karalayanlar insan değil. Bunlar onursuz. Hain lafı bile az kalır bunlara.
İnsan onuru ve şerefiyle insandır. Onur ve şeref yoksunu insanlara insan denmez zaten. Oturmuşlar televizyon kanallarının başında Gazi Mustafa Kemal'i, annesini, Afet İnan'ı kötülüyorlar. Ne söylenebilir bunlara, nasıl yaratıklar bunlar. Değerli arkadaşlarım, az önce söyledim.
Sosyal devlet nedir? İnsanı odağına alan devlettir. Eğer birisinin işi yoksa ona iş yaratan devlete sosyal devlet denir. Birisi engelliyse, onun engelli olmasına özel ayrıcalıklar tanıyan devlettir. Sosyal devlet herkese aş, herkese iş verir. Sendikalaşma özgürlüğünü veren devlettir sosyal devlet. Peki engelliler ne istiyorlar? 16 Mayıs Engelliler Günü. Asla ve asla sadaka istemiyorlar. Üretmek istiyorlar, alın teri dökmek istiyorlar. Engelliler kimseye muhtaç olmadan onurlu bir birey gibi Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamak istiyorlar. Bunun adresi ne? Bunun adresi CHP'dir.
"Domatesin fiyatının ne olduğunu biliyorsunuz"
Sosyal devlet, sadece engellilerin mi haklarını koruyacak? Hayır. Çalışanların iş güvenliğini sağlayacak. 2013'ün ilk dört ayında 289 işçi, 2014'ün ilk dört ayında 431, 2016'nın ilk dört yılında 595, 2017'nin ilk dört ayında 586 işçi hayatını kaybetti. Bunlar isimsiz kahramanlar arkadaşlar. Bunlar ölür, kimsenin haberi olmaz. Çalışırlar, üretmek isterler, alın teri dökerler ama bir iş kazasında hayatlarını kaybederler. Bu Türkiye'nin kara tablosudur. İnsanların hayatı bu kadar ucuz olmamalı.
Değerli arkadaşlarım, iş kazalarında hayatını kaybedenlerin sesi sadece ve sadece CHP'dir. Onların haklarını savunan tek parti sadece ve sadece CHP'dir. Efendim Türkiye'yi uçuracaklar, Türkiye müthiş başarılara imza atacak. İşte uçurdukları bu, iş kazalarında hayatını kaybedenler. Türkiye sadece kendi bölgesinde değil, bütün dünyada yıldız olacaktı. Bunların havuz medyasına baktığınız zaman, hiçbir şeyden haberi olmayan vatandaşlar sanıyor ki Türkiye dünyayla yarışıyorlar. Vatandaşlara doğru bilgi aktarmıyorlar.
Domates işte, domatesin fiyatının ne olduğunu biliyorsunuz. Herkes biliyor ama herkesin düşünmesi lazım. Bu domates neden 10 lira? Bu et neden 44 lira? Ülkeyi uçuracaklar, neyi uçurdular? Fiyatları uçurdular. Enflasyon uçtu. İşsizlik 7 milyona yaklaştı. Emin olun nereye gidersem gideyim, ya bir anne ya bir baba elime bir kağıt tutuşturuyor; işsizim, bana iş bulun.
"Hayır çıktığını görünce YSK'daki çete bütün millete kumpas kurdu"
Hâlâ yeniden yapılandırma diyorlar. İstediğiniz kadar yeniden yapılandırma yapın, ekonomi çökmüş vaziyette. Bu yılın ilk iki ayında 139 bin kişi bireysel kredi borcunu ödeyemedi. 189 bin kişi kredi kartı borcunu ödeyemedi bankalara. Vatandaş borç batağında. Bu çerçeveden baktığımızda ekonominin durumu pek parlak değil. Türkiye'nin durumu da parlak değil. Şu anda devletin bütün kurumlarında büyük bir çöküş yaşıyoruz. Çünkü liyakat sona erdi. Ya bir partiye ya bir cemaate mensup olacaksınız devlette bir yere gelmek için. Geçen grup toplantısında seslenmiştim; insanlar sandığa gittiler. Vatandaş görevini yaptı, "hayır" çıktığını görünce YSK'daki çete bütün millete kumpas kurdu. Ben onlara "Çete" dedim diye suç duyurusunda bulundular. Neyle gelirseniz gelin üzerimize, bunun hesabını size soracağız.
Hukuka uymayan, kanunlara uymayan bir hakim olmaz. Kendini TBMM'nin üstünde gören kişiye hakim denmez. Bir daha şikayet etsinler. Onurunu, şerefini satan insana hakim denmez. Kanunun açık hükmünü çiğneyeceksiniz ve biz ses çıkarmayacağız. Oturacaksınız koltuklarınıza, siyasi otoriteden talimat alacaksınız. Gerdan kıracaksınız egemenin karşısında. İki büklüm eğilen adama hakim denmez, onursuz adam denir.
Şimdi kurdular ya çeteyi YSK'da, niye çete? Bir grup insan bir araya gelip kanunsuz bir iş yaparsa onlara çete denir. Siz bunu yaptınız mı? Yaptınız. Tam kanunsuzluğu yaptınız. Çetesiniz işte. YSK'daki çete ordusunu yargının tüm aşamalarına taşımak istiyorlar. Bunu iyi dinleyin. Bir hakim, bir savcı diyelim ki seçime girecek. Görevinden istifa eder ve öyle girer. Bir genel müdür, herhangi bir daire başkanı, seçimi kazanamadıysa tekrar görevine geri döner. Ama hakim, savcı istifa edip seçime girerse görevine geri dönemez. Çünkü hakimin siyasi kimliği ortaya çıkmıştır. Bu insan adalet dağıtamaz. Bu nedenle yasa bu yöndedir.
Şimdi bir sürü insanı KHK ile görevlerinden attılar. İçinde hakimi var, savcısı var, akademisyeni var... İki arkadaşımız var, Ankara'da. Saygılarımı sunuyorum onlara, ölüm grevindeler. Barış bildirisini imzaladı diye bir öğretim üyesini görevinden atıyorsanız veya ona devlet olarak sahip çıkmıyorsanız, devlet olarak açlığa mahkum ediyorsunuz biz bu sürecin karşındayız. Onların her türlü mücadelesine her türlü desteği vereceğiz.
İktidar partisinin mensupları hakim olarak atanıyorlar, savcı olarak atanıyorlar. Grup başkan vekillerimiz bu konudaki çalışmalarını tamamladılar. Bakın arkadaşlar, isim vermek istemiyordum. 7 Haziran seçimlerinde AKP Adana Milletvekili Adayı, İstanbul Milletvekili Adayı, Konya, Adıyaman, Ankara milletvekili adayları... Uzun bir liste, şimdi bunları getirip partili yapacaklar. Seçime girip görevinden ayrılınca geri dönemiyor. Ama bunları alıp partili yapıyoruz. HSYK'ya seslenmek istiyorum, yargının saygınlığını korumak istiyorsanız, "Siyaset yargıya bulaşmasın" diyorsanız, onurlu bir görev yapıyorsanız bu tabloya izin vermemeniz lazım. Yargı siyasetin göbeğinde olursa adalet dağıtılamaz. Adaleti siyasallaştırdığınız zaman Ankara'daki beylerin dediği olur, vatandaşın değil.
"Topbaş'ın damadı tahliye edilirken aynı pozisyonda olanlar neden tahliye edilmiyor?"
Önümüzdeki günlerde arkadaşlarımız bunu ayrıntılı olarak TBMM gündemine taşıyacaklar. Her siyasal parti gibi biz de bir siyasal partiyiz. Bizi farklı kılan eşitlikçi tavrımızdır. Bir kişi hapiste ise, hastaysa, hapiste olan kişi eğer tahliye edilmesi gerekiyorsa tahliye edilmelidir. Kimliğine bakıp, siyasi geçmişine bakıp karar veren hakim, hakim değildir. Şimdi İstanbul'da büyükşehir belediye başkanının bir yakını. Hasta diye doktordan bir rapor alıyor. Tahliye ediliyor. Niçin tahliye edildi diye sormuyorum, aynı pozisyonda olanlar neden tahliye edilmiyor? Onu soruyorum ben. Bakın size örnek vereceğim. Şu anda cezaevlerinde ölümü bekleyen, ağır ve sürekli hastalığı olan 841 kişi bulunuyor. Niye bunlar tahliye edilmiyor? Vicdansa vicdan, eşitlikse eşitlik, neden bunlar için geçerli değil? Son 5 yılda hasta olmalarına rağmen tahliye edilmeyen kişilerin sayısı 451. Hangi ahlakla bunları tahliye etmediniz? Bu mudur vicdan, nedir bu Allah aşkına?
Fatih Hilmioğlu, hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bir kumpas sonucu alındı içeri, doktor raporu vardı. Ama emir gelmediği için, talimat gelmediği için, hakimler de korktuğu için gereğini yapamadılar. Ta ki AYM "Bu kadarı da olmaz, insafsızlıktır" dedi. Öyle çıktı.
"O tek adama bakan tüm yargıçlara sesleniyorum; siz yargıç değilsiniz"
Ergenekon davasında Kuddisi Okkır Ergenekon'un kasası olarak tutuklandı. Yargılandı. Kasa dedikleri Kuddisi Okkır hastalandı, dışarı cenazesi çıktı arkadaşlar. Bu kararı verenler vicdan azabı duyuyorlar mı arkadaşlar? Tuğgeneral Levent Ersöz, bedeni hapishanede çürüdü. Tahliye edilmedi ve öldü arkadaşlar. Hangi vicdan, hangi ahlak? Mehmet Haberal, bütün dünyanın takdir ettiği bir akademisyen. Daha yeni ödül aldı. Mehmet Haberal hastanede yatarken, neden hastanede yatıyor diye doktorlarını tutukladılar. Hapishaneye koydular. Ve AYM kararıyla çıktı. Hangi ahlak, hangi vicdan, hangi hukuktan bahsediyoruz? Miraz Bebek arkadaşlar, 8 aylık. Hapishanede, annesiyle beraber. Hangi hukuktan bahsediyorlar? Serhat Şimşek, cezaevinde felç geçirdi. Bağırsakları dışarıda, torba içinde. Akli dengesi bozulduğundan bağırsaklarıyla oynamasın diye elleri kelepçeli. Bu halde tahliye edilmedi. Bunlarda ne var arkadaşlar? Ahlak mı var, vicdan mı var?
Gülay Çetin, hapishanede. Mide kanseri olmuş. Aylarca tahliyesini beklediler. "Buradan tabutla tahliye olmak istemiyorum" dedi. Adli Tıp'a gittiler, onlar da raporunu gönderdi. Çıksın diye. Çıkamadı. Öldükten sonra tahliye raporu geldi. 73 yaşında gazeteciler var, sağlık sorunları var. Tahliye edilmiyorlar, bir tek adamın iradesine bakılıyor. O tek adama bakan tüm yargıçlara sesleniyorum, siz yargıç değilsiniz.
"Cumhurbaşkanı olarak görmüyoruz artık"
Bu bir kişi geldi, TBMM'de yemin etti. "Tarafsız davranacağım" dedi. Namusu ve şerefi üzerine ant içti. Evet anayasadaki yemin metni arkadaşlar. Baktığınız zaman ben meydanlarda diyordum ki; bakın biz tarafsız cumhurbaşkanı istiyor, bir partinin değil 80 milyonun cumhurbaşkanı olsun. "Hayır" dedi, "80 milyonun değil bir partinin cumhurbaşkanı olacağım" dedi. Gitti partiye üyeliğini yaptı. Verdiği sözü tutmadı, halka verdiği sözü tutmadı. Son anayasa referandumunda bütün bunları anlattım. Onlar meydan meydan dolaşıp "Kılıçdaroğlu yalan söylüyor" diyorlar. Şimdi gerçek çıktı ortaya, Kılıçdaroğlu doğruları söylüyor, onlar yalan söylüyor. Göreceksiniz daha sonra gelecek, partinin genel başkanı olacak. Gelecek salı günü konuşacak grup toplantılarında. Başka günler konuştuğu yetmiyormuş gibi.
Cumhurbaşkanı olarak görmüyoruz artık. Binali Bey'e ne kadar saygı gösteriyorsak, ona da o kadar saygı göstereceğiz. Bunu kendisi tercih etti. Bugün bir referandum olsa "hayır" oyları yüzde 60'ın üzerine çıkacak.
"Evet, sokağa çıkacağız ama..."
Acaba bu memleketi bir kişiye teslim etmek ne kadar doğru? Umarım bunun faturası bu millet için ağır olmaz. Ama size sözüm söz, mücadelemiz yeni başlıyor. Bütün mağdurların yanında olacağız. Parlamenter demokratik sistemi Türkiye'ye en güçlü şekilde getireceğiz. Adım adım getireceğiz. Size sözüm söz. Diyorlar ki "Sokağa çıkacağız". Her türlü CHP'liden, "hayır" oyu kullanan her vatandaştan açık ve net ricamdır; evet sokağa çıkacağız ama hangi sokağa çıkacağız? Bütün sokaklara, bütün köylere, bütün tarlalara bütün evlere gideceğiz. Tokalaşacağız, demokrasiyi savunacağız. "Demokrasinin olmadığı yerde sana ekmek yok kardeşim" diyeceğiz.