HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, 18 maddelik iç tüzük değişiklik teklifini değerlendirdi.
HDP Adana Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Meral Danış Beştaş, AKP ve MHP’nin ortak imzasıyla sunulan ve Anayasa Komisyonu’nda görüşülmesi beklenen 18 maddelik iç tüzük değişiklik teklifini T24’ten Hülya Karabağlı'ya değerlendirdi.Beştaş, iç tüzük değişiklik teklifinde Anayasa’nın ilk 4 maddesine atıfta bulunarak "Kürt illeri, Kürdistan, Amed, Ermeni soykırımı" gibi ifadelere 15. maddeyle getirilen yasak konusunda “Bu ülkede Kürtler varsa ki; var, Kürt denecektir, Kürdistan diye bir bölge varsa, söylenecektir. Bunun gerisine düşülmesi mümkün değildir” dedi.
“Özal Kürtçe konuşmaya ceza uygulamasını kaldırmıştı”
Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde 1991 yılında Kürtçe konuşmaya ceza uygulamasın kaldırıldığını belirten Beştaş, ”Şimdi 2017 yılında Meclis’te konuşan milletvekillerine para cezası uygulanma teklifi öneriliyor. Bu Türkiye’de Kürt fobisinin aynı zamanda çoğulculuk karşıtlığının ne kadar derinlere sirayet ettiğini ortaya koyuyor. Türkiye toplumu bunu kaldırmaz, bunu kabul etmez” dedi.
“Kürt fobisinin, çoğulculuk karşıtlığının ne kadar derinlere sirayet ettiğini gösteriyor”
HDP’li Beştaş’ın iç tüzük değerlendirmeleri şöyle:
1991’de Kürtçe konuşmasına ceza verilmesi kalktı. Turgut Özel döneminde oldu. 1991’e kadar Kürtçe konuşanlara para cezası uygulanıyordu. Şimdi 2017 yılında Meclis’te konuşan milletvekillerine para cezası uygulanma teklifi var. Bu Türkiye’de Kürt fobisinin aynı zamanda çoğulculuk karşıtlığının ne kadar derinlere sirayet ettiğini ortaya koyuyor. Türkiye toplumu bunu kaldırmaz ve bunu kabul etmez.
“Amaç, Meclis’i çalıştırmamak ve halkın temsiliyetini ortadan kaldırmak”
Bu iç tüzük değişiklikleriyle amaç Meclis’i çalıştırmamak. Meclis’in halkın temsiliyetine ortadan tümüyle kaldırmak esasa itibariyle. AKP ve MHP’nin ittifakıyla tek sesli bir Meclisi tekrar tahkim etmek.
Zaten şu ana kadar muhalefet büyük zorlukla, direnişiyle Meclis’i çalıştırmaya gayret ediyorduk, iktidar partisi oylarıyla zaten önergelerin istediklerini kabul edip istemediklerini etmiyorlardı. Şimdi o konuşmalarda, hakikatlerin ifadesi de rahatsız etmiş olacak ki uzun zaman iç tüzük gündemde tutuldu.
“Tek sesli noter görevi yapan kapalı kapılar ardında”
Burada gerçekten TBMM’nin Meclis olmaktan çıkarılıyor. Tek cümle ile söylemek gerekirse tek sesli noter görevi gelen kapalı kapılar ardında anlaşılan yasaların değişikliklerini ve benzeri kararların Meclis’i onaylatılması hedefleniyor.
Bu tarafımızca da kabul edilemez. Zaten iki partide anlaşmışlar bütün ayrıntılarda tıpkı anayasa değişikliğinde olduğu gibi, toplumun yüzde 50’ye bütün yönetim erkinde olduğu gibi Meclis temsilinde de dışarı atılıyor, yok sayılıyor.
“Bin anda 50-100 yıl geri gidilmek isteniyor”
Bir anda 50- 60, 100 yıl geriye gidilmek isteniyor. Sözcüklere ‘ Soykırım, katliam Kürdistan, Amed gibi) getirilen kısıtlamalar Türkiye’nin çoğulcu yapısının tekrara tekçiliği doğru etme iradesidir. Türkiye sadece çoğulculukla, demokrasinin kabulü farklıklarıyla önü açılabilecek durumdadır. Son Ortadoğu ‘da Avrupa’da Türkiye’nin mevcut tablosu dikkate alınacak olursa ne kadar vahim bir düzenleme olduğunu takdir edersiniz.
“Bu ülkede Kürtler varsa, ki var”
Bu ülkede Kürtler varsa Meclis’te denilecektir. Ülke isimlere söylenecektir. Aleviler varsa söylenecektir. Meclis ifade özgürlüğünün en geniş kullanabileceği yerdir. Milletvekilleri vatandaştan çok daha ileri kullanabilmeli gerçekleri bulalım.Meclis çözüm yeridir aynı zamandı.
Bununla Yargıtay’ın özellikle ifade özgürlüğü konusundaki geniş yorumunun bile çok çok gerisinde düzenlemelerle karşı karşıyayız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM ) düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda şok edici. ‘Rahatsız edici kavramlarını kullanılması bile ifade özgürlüğü kapsamındadır’ dediği bir tarihsel dönemeçte bir Mecliste bir halkı temsil eden milletvekillerine bu sınırlamaların getirilmesi korkunçtur.
“İşkence yapan yoksa işkence demeyiz zaten"
Bu ülkede Kürtler varsa ki var, Kürt denecektir, Kürdistan diye bir bölge varsa, söylenecektir. Bunun gerisine düşülmesi mümkün değil. Katliam, işkence varsa denilecektir. Burada soruşturulması gereken bunun söylenmesine sebebiyet verenlerdir, İşkence yapan yoksa işkence demeyiz zaten. İç tüzük değişikliği bütün açılardan vahimdir, talimatla yürürlüğe konulan bir gündemdir.
15. madde ne diyor?
İç tüzük değişikliğinde 'Meclisten geçici çıkarma’ cezasının kapsamı teklif ile genişletildi. Buna göre; ‘Türk Milletinin tarihi ve ortak geçmişine yönelik hakaret ve ithamlar ile Anayasanın ilk dört maddesine aykırı beyanlarda bulunmak, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasa ve kanunlarda düzenlenen idari yapısı ve yerleşim birimlerine ilişkin Anayasa ve kanunlara aykırı isim ve sıfatlar kullanmak’ da Meclis’ten geçici çıkarma ile cezalandırılacak. Ayrıca TBMM Genel Kuruluna silahlı olarak girmek, fiili saldırı da bulunmak da Meclis’ten geçici çıkarma cezası kapsamı içinde olacak.
MADDE 15- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 161 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) ve (5) numaralı bendleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
“3. Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına ve Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline hakarette bulunmak, sövmek veya onları tehdit etmek yahut Türkiye Cumhuriyetine veya onun Anayasa düzenine sövmek, Türk Milletinin tarihi ve ortak geçmişine yönelik hakaret ve ithamlar ile Anayasanın ilk dört maddesine aykırı beyanlarda bulunmak, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasa ve kanunlarda düzenlenen idari yapısı ve yerleşim birimlerine ilişkin Anayasa ve kanunlara aykırı isim ve sıfatlar kullanmak;”
“5. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna silahlı olarak girmek;”
“7. Fiili saldırıda bulunmak.”