Herşeyden önce asker, hükümetle aralarında kriz varmış gibi bir algı oluşturulmasından oldukça rahatsız.
Dün bazı gazetelerde yer alan ‘TSK-hükümet anlaşmazlığı’, ‘Asker direniyor’ gibi başlıklar gerçeği yansıtmıyor. Cumhurbaşkanı-hükümet-asker, belki de son 10 yılın en uyumlu dönemini yaşıyor. Askeri yetkililere göre; Suriye’nin kuzeyinde yaşanan gelişmelerle ilgili hükümet, ‘Girin’ derse, bu TSK için emirdir ve bu emir yerine getirilir. ‘Sorumluluğu sahiplenip sahiplenmeme’nin askerde hiçbir karşılığı yok. Sonuç itibariyle; devlette devamlılık esastır. Başbakanın ve genelkurmay başkanının ismi de değişse, aynı emir verildiğinde TSK bunu uygular.
Yazının başında özellikle, hemen hemen her konuda olduğu gibi, hükümet-asker arasında bir sorun varmış gibi gösterilmeye çalışılan algı operasyonunun asker açısından nasıl değerlendirildiğini paylaşmak istedim. Bazı kesimlerin anlamak istemediği şu; Türkiye eski Türkiye değil, asker de eski asker değil.
ASKERİ PLANLAR HAZIR AMA ÇEKİNCELER DE VAR
Şimdi gelelim bugün ülkemizin güneyinde yaşananlara, bunlar karşısında Ankara’da masada olan seçeneklere ve şu ana kadar neler yaşandığına...
Suriye’nin kuzeyinde Esad’ın da desteğiyle PYD, bir Kürt devleti oluşumu içinde. Bu oluşumun en büyük destekçisi ise ABD. Türkiye’nin, güney sınırında böyle bir oluşuma izin vermesi imkansız. Bu nedenle bütün seçenekler masaya yatırılıyor. Bunların arasında askeri bir müdahale de var. Asker, herhangi bir müdahale emri için tüm hazırlıklarını tamamlamış durumda.
Ancak TSK, bu hazırlıklarını yaparken çekincelerini de sıralıyor;
- Askeri bir müdahale yarın uluslararası hukuk açısından sorun olmamalı. Suriye ile bir şekilde, dolaylı yollardan bir örüşme yapılarak, zımnen de olsa bilgi verilmeli. Bu yapılmazsa, askeri müdahale sonrası Esad Türkiye’ye bomba atarsa, uluslararası hukuk açısından bir şey diyemezsiniz.
- İkinci en önemli faktör; Rusya ve İran. Bu iki ülkenin Esad’a verdiği destek malum. Bu nedenle bir şekilde Rusya ve İran’a da harekatın gerekçeleri detaylarıyla anlatılmalı.
- TSK’nın en büyük çekincelerinden biri ise, ülke içindeki sıkıntılar. Bir anlamda askere göre; Türkiye birkaç cepheden tehdit altında. Askeri bir müdahale sonrası, bunu bahane ederek özellikle Güneydoğu'da başlaması muhtemel ayaklanmalar kaosa neden olabilir. Daha önce 6 - 7 Ekim’de bunun örneği yaşandı. Bugün de yine HDP’li yöneticiler tarafından ‘sokak’ çağrısı yapılıyor.
2010’DA KIRMIZI KİTAP’A GİREN TEHDİT
Bugün Suriye’nin kuzeyinde uygulamaya konulan oyun asker tarafından çok daha önce tespit edilmiş. Kasım 2007'de yapılan Yüksek Askeri Şura'da, Türkiye’nin güney sınırında bir Kürt oluşumu için harekete geçileceği yönünde brifing verilerek, bu tehlike 2010 yılında Kırmızı Kitap’a girmiş.
Bu arada, bölgede yaşanan olaylar sonrası özellikle bazı medya kuruluşlarınca oluşturulmaya çalışılan ‘Cici çocuk PKK’ algısından asker oldukça rahatsız.
ASKERE GÖRE PKK DA DAEŞ DE TERÖR ÖRGÜTÜ
Askere göre PKK da, DAEŞ de terör örgütü. Birbirlerinden farkı olmayan, canilikte sınır tanımayan iki terör örgütü. Tek farkları şu; DAEŞ uluslararası bir proje, görevini tamamlayınca sürümden çekilebilir. Ancak PKK öyle değil. Yıllardır mücadele edilen ve binlerce şehidin verildiği PKK’ya Türkiye’nin güney sınırında herhangi bir oluşum izni verilirse, altından kalkılamaz sonuçlar doğabilir.
İşte bütün bu nedenlerle, TSK, çekincelerini sunmuş olsa bile, yarın verilecek bir emir doğrultusunda her türlü hareket yeteneğine sahip bir şekilde hazırda bekliyor.