Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısının ardından konuşan Kalın, İdlib için bütün dünyayı eşgüdüm içinde hareket etmeye çağırdı. Kalın, “İdlib’e yönelik saldırı siyasi süreçleri dinamitleyecektir” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısına ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "İdlib'e yönelik bir saldırı her şeyden önce şu ana kadar devam eden siyasi süreçleri dinamitleyecektir, ciddi bir güven bunalımına yol açacaktır." dedi. Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Toplantıda 100 günlük icraat programının genel hatlarıyla ele alındığını belirten Kalın, "Kasım ayı içerisinde de ikinci yüz günlük icraat programı açıklanacak, bununla ilgili hazırlıklarımız da devam ediyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat projeleri takip ettiğini vurgulayan Kalın, bunların zamanlı bir şekilde ve verimli bir biçimde hayata geçirilmesinin öncelikleri arasında yer aldığını bildirdi. Ekonomiyle ilgili de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın bir sunumu olduğunu aktaran Kalın, "Özellikle Türkiye'deki pozitif yatırım ortamının devam ettiğini tekrar ifade etmek istiyorum. Türk ekonomisi özellikle uluslararası yatırımcılara güven veren bir ekonomi olmaya devam etmektedir." dedi.
İkinci çeyrek büyümenin 5,2 oranında gerçekleştiğini ve bunun Türk ekonomisinin bütün bu zorluklara, farklı yerlerden gelen olumsuz etkilere rağmen büyümeye, üretmeye devam ettiğini gösterdiğine işaret eden Kalın, "Önümüzdeki günlerde de Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bütün ekonomi yönetimimizin bu konuyla ilgili alacağı tedbirler, görüşmeler, temaslar da devam edecek." ifadesini kullandı. Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dolayısıyla Amerika'ya ziyaret yapacağını anımsatarak, "Orada da öncesinde ve güvenlik kurulu esnasında da yatırımcılarla birtakım görüşmeleri olacak. Bakanlarımızın hakeza yatırımcılarla, uluslararası şirketlerle, CEO'larla görüşmeleri de devam edecek. Yani ana hatlarıyla Türk ekonomisiyle ilgili bir panik havasının olmadığını burada özellikle tekrar ifade etmek istiyorum. Bu türbülans gibi görünen dönemin de kısa sürede aşılacağından biz eminiz." diye konuştu.
Yeni eğitim yılının başlayacağını ve bu çerçevede Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un bir sunumu olduğunu belirten Kalın, özellikle yeni dönemle ilgili alınan tedbirlerin takdim edildiğini bildirdi.
Alınan tedbirlere ilişkin de bilgi veren Kalın, şöyle devam etti: "Öncelikle güvenlik noktasında bütün öğrencilerimizin güvenli ve huzur içerisinde yeni öğretim yılına başlaması için Milli Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığımız arasında bir çalışma yapıldı. Güvenlik görevlilerinin görevlendirilmesi noktasında gerekli bütün tedbirler alındı. Pazartesiden itibaren bu uygulamaları da hep birlikte göreceğiz. Yani özelikle velilerin, alilerin bu konuda müsterih olmalarını söyleyebiliriz. İki bakanlığımızın bu konudaki çalışması inşallah somut olarak sahada da görülecek."
Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasında 60 bin temizlik, 20 bin de sivil güvenlik görevlisinin görevlendirilmesiyle ilgili bir çalışma başlatıldığına değinen Kalın, "Bunlar özellikle güvenliğin yanı sıra okullarımızın, çevresinin ve bahçelerinin temizliği konusunda önemli bir ihtiyaçtı. Bu vesileyle bu çalışma da şu anda tamamlanma aşamasına girmiş durumda." ifadesini kullandı.
Kalın, iki bakanlığın 60 bin temizlik, 20 bin de sivil güvenlik görevlisinin görevlendirilmesi konusunda mutabakata vardığını belirtti. Kalın, "Yeni öğretim yılına başlayacak bütün öğrencilerimize hayırlı, bereketli, feyizli bir öğretim yılı temenni ediyorum. Aynı şekilde öğretmenlerimize, idarecilerimize, bütün yöneticilerimize de gençlerimizin ufkunu daha da açacak onları parlak bir geleceğe hazırlayacak bir öğretim yılı olmasını temenni ediyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta Astana üçlü zirvesinin üçüncü toplantısını gerçekleştirmek üzere Tahran'da olduğunu anımsatan Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Orada yapılan görüşmeleri ve müzakereleri canlı yayından hepiniz de izlediniz. Açıkçası bizim de beklemediğimiz bir biçimde müzakere kısmı canlı yayınlandı. Aslında bu da bir hayra vesile olduğu. Bunu neden söylüyorum? Özellikle Cumhurbaşkanımızın insani duyarlılık noktasında ve İdlib'e yönelik muhtemel bir saldırının önlenmesi için nasıl bir gayret ve mücadele içerisinde olduğunu bütün dünya da görmüş oldu."
Tahran zirvesinden sonra bile İdlib'in güney uçlarından itibaren birtakım saldırıların hala devam etmekte olduğuna dikkati çeken Kalın, "Yani bu süreç içerisinde biz hem Tahran'daki zirvede muhataplarımıza yani Rusya Federasyonu ve İran'a hem de dünya kamuoyuna Cumhurbaşkanımızın çok açık, net çağrıları oldu. Yani bu İdlib'e yönelik bir saldırının sadece bir insani bir felaketle sonuçlanmayacağını, bunun çok ciddi siyasi, diplomatik sonuçları olacağını da ifade ettik, etmeye de devam ediyoruz." dedi.
"DÜNYA KAMUOYUNUN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI GEREKİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün bir Amerikan gazetesinde yayınlanan yazısında da ifade ettiği gibi bu konuda sadece Türkiye'nin çaba göstermesinin asla yeterli olmayacağını vurgulayan Kalın, şu görüşlere yer verdi:
"Dünya kamuoyunun da burada elini taşın altına koyması gerekiyor ama bunu hakikaten samimiyetle ve ciddiyetle yapması gerekiyor. İdlib'e yönelik bir saldırı her şeyden önce şu ana kadar devam eden siyasi süreçleri dinamitleyecektir, ciddi bir güven bunalımına yol açacaktır. Yüz binlerce insanın Türkiye'ye doğru tekrar hareket etmesine, göç etmesine sebep olacaktır.
Zaten milyonlarca mülteciyi Türkiye'de barındırdığımız bir dönemde yeni bir göç dalgasının on binler, yüz binleri kapsayacak bir göç dalgasının Türkiye'ye dönük gerçekleşmesi başka komplikasyonları ortaya çıkaracaktır. Bunun etkileri sadece Türkiye ile de sınırlı kalmayacaktır, buradan Avrupa'ya, başka ülkelere de sıçrayacaktır. Dolayısıyla burada bizim çağrımız bütün dünya kamuoyunun, Batılı ülkelerin, Amerika Birleşik Devletleri'nin, bölge ülkelerinin bu konuda eş güdüm ve koordinasyon içerisinde hareket ederek İdlib'e yönelik muhtemel bir saldırıyı durdurmasıdır." Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Tahran'daki zirvede dile getirdiği bir konunun altını çizmek istediğini belirten Kalın, şunları ifade etti:
"Zaman zaman Batılı ülkelerin 'Esed rejimi İdlib'de kimyasal silah kullanırsa müdahalede bulunuruz' açıklamalarının son derece yetersiz ve tutarsız olduğunu ifade etmeliyiz. Çünkü şu ana kadar Suriye savaşında öldürülen yüz binlerce insanın yüzde 99'undan fazlası konvansiyonel silahlarla öldürüldü. 'Kimyasal silahlar kullanılırsa müdahale ederiz ama konvansiyonel silahlarla saldırmaya devam ederse hiçbir şey yapmayız' anlamına gelen bu açıklamaların Suriye bağlamında oyun değiştirici bir unsur olmayacağı, caydırıcı bir nitelik arz etmeyeceği çok açık net olsa gerektir.
Ayrıca 'Kimyasal silah kullanılırsa müdahale ederiz' demek konvansiyonel silahlarla saldırmaya ve şu andaki katliamları yapmaya devam edebilirsiniz demektir. Bunun hiçbir iler tutar tarafı olmadığını ifade etmeliyiz. Burada kimyasal ya da konvansiyonel bütün silahlarla ölümlerin tamamen durdurulmasına yönelik bir çağrının yapılması, ciddi bir diplomatik çalışmasının yapılması, Esed rejimine ve onun destekçilerine yönelik birtakım başka girişimlerin devreye sokulması gerekiyor." Kalın, süreç içerisinde insani duyarlılık gösteren tarafın Türkiye olduğu açık ve net bir şekilde ortada olduğuna bildirdi.
Sözcü Kalın, şunları kaydetti:
"Ama biz duruşumu sergiledik yapacağımızı yaptık artık gerisine karışmıyoruz diyecek durumda da değiliz. Ortada insani siyasi bir kriz var, bu büyüyerek herkesi içine çekecektir. Dolayısıyla burada bizim beklentimiz bütün tarafların, bütün paydaşların mutlaka bu süreç içerisinde önümüzdeki günlerde yapıcı katkılar sunacak şekilde bir tutum içine girmeleri ve İdlib'e yönelik bütün bu mahsurları ortadan kaldıracak bir siyasi çözüm üzerinde mutabık kalmalarıdır. Biz Türkiye olarak bu konudaki çalışmalarımıza devam edeceğiz ama bunu sadece Türkiye'nin omuzlarına bırakmak bu yükü ne adildir ne de insaflı bir yaklaşımdır. Dolayısıyla burada önümüzdeki günlerde müttefiklerimizden de ciddi katkılar beklediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımız da bu konuları önümüzdeki günlerde yapacağı temaslarda ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunda hem yapacağı konuşmada hem de temaslarında dile getirecek."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Filistin halkının bir bütün olarak iradesini dikkate almayan hiçbir çözümün çözüm olmayacağını herkesin bilmesi gerekiyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler (BM) ziyaretinin hemen ardından 28-29 Eylül'de New York'tan Berlin'e geçeceğini, Almanya'ya 2 günlük bir devlet ziyaretinde bulunacağını bildiren Kalın, Türkiye'nin Almanya'yla kökü ve kapsamlı ilişkileri olduğunu söyledi.
İnsani, ticari, siyasi, diplomatik, kültürel ve diğer alanlarda Türkiye'nin Avrupa'daki önemli ortaklarından olan Almanya ile ciddi ekonomik ilişkileri olduğuna da değinen Kalın, 7 binin üzerinde Alman şirketinin Türkiye'de iş yaptığını, 2,5-3 milyona yakın Türk'ün de Almanya'da yaşadığını anımsattı.
Almanya'nın Avrupa'nın en önde gelen lider ülkelerinden birisi olduğunu da belirten Kalın, "Dolayısıyla bu ziyareti biz son derece önemsiyoruz ve bu ziyarete son derece pozitif bir gündemle gideceğiz. Aynı şekilde Alman mevkidaşlarımızın da bu ziyaret için çok kapsamlı içerikli bir hazırlık yaptıklarını da biliyoruz. Bunlarla ilgili ön görüşmelerimizi de geçtiğimiz hafta zaten yaptık. Bunun da iki ülke ilişkilerine o bağlamda da Türkiye ile Avrupa ilişkilerine olumlu katkı sağlayacağını ümit ediyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cumartesi günü Azerbaycan'ın kurtuluşunun 100'üncü yılı dolayısıyla Azerbaycan'a gideceği bilgisini veren Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız da programlara katılmak suretiyle orada bir konuşma yapacak ve bugün de Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanlarında olduğumuzu bir kez daha bu vesileyle ifade edeceğiz." dedi.
"FKÖ, FİLİSTİN HALKININ ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN ÖNEMLİ KURUMLARINDAN BİRİDİR"
Dış politikayla ilgili bir diğer önemli konunun da Filistin meselesi olduğuna işaret eden Kalın, "Bir müddettir müzakerelerin durduğu, Filistin halkının daha fazla baskılara, ayrımcılığa ve izolasyona maruz bırakıldığı bir dönemden geçiyoruz." diye konuştu.
Başkan Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dönem Başkanı sıfatıyla gerek İİT zirvelerinde gerek Kudüs meselesinde gerekse ikili ve bölgesel platformlarda bu konuyu sürekli gündeme getirdiğine dikkati çeken Kalın, şöyle devam etti:
"Son gelişmeler bağlamında özellikle ABD'nin Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) ofisini kapatma yoluna gitmesi Trump yönetiminin Filistin meselesinde tarafgir bir tutum içinde olduğunu bir kez daha teyit etmiş oluyor. Bu genel olarak Amerikan yönetiminin Filistin meselesine, Ortadoğu barış sürecine nasıl baktığıyla ilgili son derece kaygı verici, endişe verici bir tutum içerisinde olduğunu göstermektedir. Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin halkının özgürlük mücadelesinin önemli kurumlarından biridir, siyasi meşruiyeti vardır. Bunun ofisinin kapatılması, görevlilerinin ülke dışına çıkartılması veya gönderilmesi, 'gidin' denilmesi açıkçası burada Amerika'nın iddia ettiği gibi tarafsız bir arabulucu olma vasfını yitirdiğini göstermektedir. Bu bağlamda BM Mülteciler Komiserliği olarak bildiğimiz UNRWA'nın ABD tarafından verilen bütçe payının kesilmesi bir başka endişe kaynağıdır."
"FİLİSTİNLİLERİ CEZALANDIRICASINA BU TÜR KARARLARIN ALINMASINI ASLA KABUL ETMİYORUZ"
UNRWA'nın hizmetlerinden yarım milyondan fazla Filistinlinin istifade ettiğini belirten Kalın, bu hizmetlerin de çok büyük bir bölümünün aslında eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarla ilgili olduğunu, siyasi bir tarafı bulunmadığını vurguladı.
Bu programdan gençlerin, çocukların, yaşlıların faydalandığını anlatan Kalın, şöyle konuştu:
"Adeta Filistinlileri cezalandırırcasına bu tür kararların alınmasını da biz asla kabul etmiyoruz, bunları kınıyoruz. Bunları Filistin halkına yönelik bir haksızlık ve hakaret olarak değerlendiriyoruz. Ama biz tabii ki çaresiz değiliz, elimiz kolumuz bağlı oturup, bu süreci izlemeyeceğiz. Cumhurbaşkanımız İİT Dönem Başkanı olarak, bununla ilgili bir kampanya zaten başlatmıştı. Yine hem İİT üyesi ülkelerle hem diğer dünya ülke liderleriyle de bu konuda görüşmelerini devam ettirecek, Avrupa Birliği başta olmak üzere, ABD'nin kestiği fonların telafi edilmesi, o katkı payının başka kaynaklardan sağlanması konusunda da bir dizi girişim oldu, biliyorsunuz. Biz Türkiye olarak da bu sürecin içinde olmaya devam edeceğiz."
Kalın, Türkiye'nin UNRWA'nın Danışma Kurulu Dönem Başkanlığı görevini yürüttüğünü de hatırlatarak "Biz burada Filistin halkının meşru davasında yanlarında olmaya devam edeceğiz. Fakat özellikle iki devletli çözümün hayata geçirilmesi, Kudüs'ün statüsünün korunması ve Filistinli mültecilerin ülkelerine dönme haklarının kendilerine verilmesi noktasında biz girişimlerimizi devam ettireceğiz. Filistin halkının bir bütün olarak iradesini dikkate almayan hiçbir çözümün çözüm olmayacağını herkesin bilmesi gerekiyor. Zaten işgal altında yaşayan Filistin halkının şu veya bu gerekçeyle tekrar bir yalnızlığa, izolasyona, ambargolara maruz kalması asla ve asla kabul edilemez. Yani öz yurdunda adeta bir parya haline getirilmesi Filistin halkının, bütün insanlığın vicdanını sızlatmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"TERÖRLE MÜCADELE SADECE TERÖRİSTLE MÜCADELEDEN İBARET DEĞİL"
Kalın, kabine toplantısında terörle mücadele konusunda İçişleri, Milli Savunma bakanlıkları ve Milli İstihbarat Teşkilatının da birer sunumları olduğunu belirterek terörle mücadelenin son dönemde son derece olumlu neticeler verdiğini ifade etti.
Özellikle son yıllarda terör örgütüne katılım noktasında çok ciddi düşüşlerin olduğunun altını çizen Kalın, terör örgütü mensuplarının hem Türkiye topraklarında hem de sınır ötesinde etkisiz hale getirildiğini ve bu başarı oranının her gün biraz daha artığını memnuniyetle görüldüklerini söyledi.
Bunun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tarif ettiği "tehdidi ve terörü doğduğu yerde ortadan kaldırma" stratejisinin bir tatbiki olduğuna vurgu yapan Kalın, "İlgili kurumlarımız İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız, Silahlı Kuvvetler ve Milli İstihbarat Teşkilatımız da son derece iyi bir eşgüdüm ve koordinasyon halinde, iş birliği içerisinde bu stratejiyi hayata geçiriyorlar." ifadelerini kullandı.
"Terörle mücadele sadece teröristle mücadeleden ibaret değil." diyen Kalın, güvenlik bahsi söz konusu olduğunda başka başlıkların da bulunduğunu belirterek uyuşturucuyla, organize suçlarla, düzensiz göçle mücadele ve benzeri konularda da ilgili kurumların çalışmalarını yoğun şekilde sürdürdüğünü anlattı.
"MHP İLE YEREL SEÇİM İTTİFAKI"
Kalın, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin, AK Parti ve MHP arasında yerel seçimlerde ittifak olup olmayacağı ve iki liderin bu konuda birbirleriyle görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin sorusu üzerine Kalın, bu konuda AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in dün bir açıklama yaptığını hatırlattı. Bu çerçevede bir değerlendirmede bulunacağını ifade eden Kalın, şunları kaydetti:
"Cumhur İttifakı'nın genel ruhunun muhafaza edilmesi, hem yerel seçimlere giderken yaşayacağımız, şu önümüzdeki günlerde hem de sonrasında önemsediğimiz bir yaklaşımdır. Bunun muhafaza edilmesi genel olarak kabul edilen tutumdur, yaklaşımdır. Spesifik olarak, daha detaylı olarak yerel seçimlerde bu ittifak nasıl uygulanır? Onun detaylarının çalışılması gerekiyor. Bunu liderlerimiz oturacaklar, görüşecekler. Ondan önce ilgili arkadaşlarımız komisyonlarda iki parti arasında bu konuları görüşecekler, olgunlaştıktan sonra da liderlere arz edecekler. Onunla ilgili çalışmalar henüz başlamış değil ama önümüzdeki günlerde başlayabilir.
Bu çerçevede de bugün yarın itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Bahçeli'ye bir daveti söz konusu olmadı. Sayın Bahçeli'nin de böyle bir görüşme talebi şu an itibarıyla söz konusu değil. Ama zaman zaman bildiğiniz gibi görüşmeleri oluyor, bunun önünde engel bir durum söz konusu değil. Önümüzdeki günlerde belki böyle bir talep söz konusu olursa bu görüşme gerçekleşebilir."
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 14 Eylül'de İstanbul'daki zirvede yeni çağrıları, önerileri olup olmayacağına ilişkin soru üzerine, 14'ündeki toplantının Türkiye'nin ev sahipliğinde yapılacağını hatırlattı.Burada Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa liderlerinin katılacağı zirvenin ön hazırlık toplantısının siyasi danışmanlar düzeyinde yapılacağına işaret eden Kalın, "Bu toplantıda biz liderlerin zirvede ele alacakları gündemi çalışacağız. Şu an itibarıyla her şey taslak halinde tabii ki. Orada bir mutabakata vardıktan sonra bunlar liderlerimize arz edilecek, ondan sonra nihai onay alındıktan sonra da bir takvim üzerinde de tabii ki çalışacağız." diye konuştu.
"TÜRKİYE OLARAK BİZ ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK, YAPMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ"
Henüz toplantı yapılmadığı için takvime ilişkin net bir şey söyleyemeyeceğini ifade eden Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cuma günü mevkidaşlarımızla oturup, konuşacağız. Orada bir takvim de belirlemeye çalışacağız ana hatlarıyla. Amaç tabii ki Suriye başta olmak üzere bölgesel konuları eşgüdüm içerisinde ele almak. Bu mekanizmanın faydalı olacağını düşünüyoruz. Zira bu ülkeler hem bölge hem Ortadoğu konuları, güvenlik, terörle mücadele, Suriye ve diğer konularda zaten ikili, üçlü, dörtlü formatlarda sürekli temas halinde olan ülkeler. Bunun somut neticeler çıkartacağına inanıyoruz. Aslında İdlib'de yaşanan sıcak gelişmeleri de dikkate aldığınızda belki bu toplantının ve zirvenin önemi biraz daha artmış olacak. Çünkü bu meselenin bütün yükünü, ağırlığını Türkiye'nin omuzlarına bırakıp kenara çekilmek adil bir tutum olmaz, çözüm de üretmez. Türkiye olarak biz elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Bu insani duyarlılık noktasında Cumhurbaşkanımızın tavrı zaten net, bunu her platformda ifade ediyor, etmeye de devam edecek ama meseleyi daha fazla büyütmeden nasıl çözebiliriz diye baktığımızda bütün paydaşların bu sürecin içinde yer alması gerekiyor. Bu toplantı da buna katkı sağlayacak toplantılarda n birisi olacak."
Kalın, bu dörtlü zirveden önce Başkan Erdoğan'ın New York'ta da dünya liderleriyle görüşmeleri olacağını vurgulayarak bu konuyu orada da gündeme getireceğini ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, karma eğitim sisteminin devam ettiğini belirterek, "Bunun yanında karma olmayan eğitim de verilebilir. Bu tamamen gönüllük esasına bağlı olarak hem eğitim veren kurum açısından böyledir hem de oraya çocuklarını gönderecek aileler açısından, çocuklar açısından... Dolayısıyla burada opsiyonları çoğaltmak suretiyle bir demokratik görev yerine getirilmiş oluyor." dedi.
İdlib'den yaşanabilecek bir göç dalgasına karşı Avrupa Birliği'nin sınırda mültecileri engellemek üzere 10 bin kişilik kalıcı sınır gücü oluşturacağı haberleri anımsatılarak, bu konudaki değerlendirmesi sorulan Kalın, bunun kendilerinde ilk uyandırdığı intibanın "olaya güvenlikçi perspektiften bakma" yaklaşımı olduğunu söyledi.
Kalın, "Bu göçü nasıl durdururuz. Bu insanlara nasıl sahip çıkarız, can-mal güvenlikleri nasıl sağlarız" kaygılarından ziyade "Sınırları koruyalım, ülkemize almayalım, bu meseleyi uzağımızda tutalım" yaklaşımının bulunduğuna yönelik bir izlenimin oluştuğunu belirterek, "Umarım yanılıyoruzdur." ifadesini kullandı.
Avrupa Birliği ülkelerinin son 3-4 yıllık dönemde mültecilerle ilgili genel olarak takındığı tavra işaret eden Kalın, şu an da bunun dışında bir yaklaşımın da pek hakim olmadığını gördüklerini vurguladı.
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Tahran'daki açıklamalarını anımsatarak, "Bu meselenin çözümü, yerinde müdahale, yani İdlib meselesine müdahale. Bundan kastettiğimiz yeni bir cephe açalım, yeni bir savaş başlatalım değil. Tam tersine orada büyümekte olan bu ateşi nasıl söndürürüz. Bunun için Avrupa ülkelerinin de Amerika Birleşik Devletleri'nin de Trump yönetimin de farklı, yapıcı bir şekilde sürece dahil olması gerekiyor." diye konuştu.
Kalın, 10 bin kişilik güvenlik gücünün kurulması, farklı şekillerde dizayn edilmesinin sorunu çözmeyeceğinin altını çizerek, "Bu göç akını, Esed rejiminin katliamları devam ettiği müddetçe bu insanlar bir yerlere kaçacaklar. İdlib bağlamında da kaçacakları başka bir yer de yok." açıklamasında bulundu.
Türkiye- Suriye sınırının İdlib kısmının yaklaşık 150-160 kilometre olduğuna dikkati çeken Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hemen sınırın öte noktasında, sıfır noktasında zaten şu an 700-800 bine yakın insan var. Sınıra dayanmışlar, orada duruyorlar. Türkiye'den onlara gıda, giyecek gibi yardımlar gidiyor ama aşağıdan, güney tarafından büyük bir dalga geldiğinde, on binler yürümeye başladığında bu insanları nasıl durduracaksınız? Biz gene insani kaygılarla elimizden geleni yapacağız ama bunun yükünü sadece Türkiye'nin omuzlarına bırakmak doğru bir yaklaşım olmayacak."
Kalın, 10 bin kişilik sınır gücü oluşturulmasına ilişkin, "Bizde uyandırdığı ilk intiba gene meseleye güvenlikçi perspektiften baktıkları, asıl sorunu çözmeye dönük, kapsamlı, uzun vadeli bir perspektiften yoksun oldukları yönünde." değerlendirmesini yaptı.
EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, MHP başta olmak üzere muhalefet partilerinin emeklilikte yaşa takılanlar için Meclise verdiği yasa teklifine hükümetin destek verip vermeyeceğinin sorulması üzerine, konunun bugünkü kabine toplantısında gündeme gelmediğini ve şu anda hükümetin gündeminde de bu konunun bulunmadığını bildirdi.
Kalın, "Ekim ayında teklif geldiğinde bir bakılır, nedir, ne değildir... Ama bunun genel manada bütçeye üreteceği maliyeti de dikkate almak durumundayız ama şu anda bugün bu konu gündeme gelmedi. Bugün, yarın da gündemimizde bu yok." ifadesini kullandı.