MAGAZİN

İkinci yüzyılda hedef dünya sinemaları

Türk sinemasının 100. yılı dolayısıyla yayımlanan kapsamlı kitaplardan biri de 'Sinemada Bir Asır'.Kitap, çok sayıda sinemacının anılarını içeriyor. Kitabı hazırlayan Ş. Abdurrahman Çelik, eser hakkında bilgi verdi.

13 Ocak 2015 Saat: 13:50
İkinci yüzyılda hedef dünya sinemaları
İkinci yüzyılda hedef dünya sinemaları

Burçak Evren'den Alin Taşçıyan, Sırrı Süreyya Evren ve Türker İnanoğlu'na çok sayıda sinemacının katkıda bulunduğu kitap, Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin bir yayını.

Kitabı hazırlayan Ş. Abdurrahman Çelik, Radikal'e verdiği röportajda kitap hakkında açıklamalarda bulundu.
 
'Sinemada Bir Asır' kitabını nasıl hazırladınız? Konuları ve yazarları nasıl belirlediniz?
 
Antalya Altın Portakal Film Festivali bulunduğumuz coğrafyanın en köklü sinema etkinliği olarak 51 yıldır sinema sanatını geniş kitlelerle buluşturmaktadır. Festival, bu yıl sinemamızın 100. yılı nedeniyle ana temasını “Gelenekten Geleceğe Türkiye Sineması” olarak belirlemişti. Bende bu ana tema üzerinden yola çıkarak sinemamıza çeşitli kademelerde hizmet etmiş, katkıda bulunmuş kişileri bir araya getirmeye çalıştım, hazırlanan “Sinemada Bir Asır” adlı bu eser, sinemaya emek ve gönül vermiş yapımcı, yönetmen, senarist, oyuncu, yazar, akademisyen ve sanat insanlarının sinemamızın 100. yılı için hazırladıkları makale ve yazılarından oluşmaktadır. 

 
Siz uzun süre Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü de yaptınız. Türk sinemasının son on yılda yaptığı atılımı neye borçluyuz? Bu konuda sektörün içindeki dinamiklerin, toplumsal dinamiklerin ve devletin etkisi ne oldu?
 
Bundan on yıl öncesine dönecek olursak, sinema salonlarından alınan rüsum gelirleri toplanamaz durumdaydı. İki nedenden dolayı; birincisi sinema salonları bu gelirleri belediyelere ya eksik yatırıyorlardı ya da hiç yatırmıyorlardı. İkincisi belediyelere yatırılan bu tutarın %75’i bakanlığa yatırılması gerekirken belediyelerin de büyük bir bölümünün bunu yatırmadığını 2004 yılında tespit ettik. Sinema sektörü için en önemli kaynak rüsum geliri idi. 2004 yılında yaklaşık altı ay süreyle sektörün tüm kesimlerinin katılımıyla ve ortak bir kanun tasarı hazırladı ve 2004 yılında ilk kez sinema sanatını önemseyen ve değer veren Ak Parti hükümeti tarafından sinema kanunu çıkarıldı. Devletin etkisine gelince, 2004 yılında 575 bin TL olan sinemaya destek 2014 yılında 30 milyon TL’nin üzerine çıkarmış oldu. Böyle bir kaynağın sektöre aktarılması ile birlikte film üretimi arttı, gençler sektöre girdi, uluslararası alanda filmlerimiz yüzlerce ödül aldı, yurtdışında sinemalarda gösterilmeye başlandı. 
 
Sinemamızdaki bu başarının sürdürülebilmesi için, bir adım daha yukarı taşıyacak yeni çalışma ve stratejilerin belirlenmesi sektörün devamı açısından hayati önem taşımaktadır. Sinemamızın yurtdışına açılması, Türk filmlerinin Amerika’da ve Avrupa’da vizyona girmesi, mali yönden sinemamızı güçlendirecek, yeni ve daha büyük yapımların hayata geçirilmesini sağlayacaktır. Bu noktada atılması gereken ilk adım ise, bu ülkelerle ortak yapımların gerçekleşmesini sağlayacak alt yapıların kurulması için gerekli düzenlemeleri hazırlamaktır. Bugün Fas, Bulgaristan, Romanya ve İngiltere gibi pek çok ülkede bu ortak yapım modelinin uygulandığı bilinmektedir.
 
Festival filmleri uluslararası başarı elde ederken gişe filmlerimiz çok yerel kalıyor. Ne dersiniz uluslararası çapta büyük yapımlar üretebilir mi Türk sineması?
 
Ülkemizde uluslararası niteliklere sahip yönetmenlerimiz sayesinde A klasman festivaller başta olmak son on yılda 300 civarında filmimiz yurtdışında ödül aldı. Ve bu filmlerin birçoğu yurt dışındaki sinema salonlarında gösterildi. Bunun yanında bazı yapımlarımızda yurt dışında vizyon görmeye başladı ancak yeterli değildir. Büyük çaplı yapımlar için sinemanın yeni bir finansman modeline ihtiyacı vardır. Aynı zamanda Türk-yabancı ortak yapımlarında sayısının artırılması için yeni bir destek modeline ihtiyaç duyulmaktadır. Uluslararası sinema sektöründe ülkeler arası rekabet gittikçe artmaktadır. Bu sebepten dolayı uluslararası yapımlara, ABD ve Avrupa ülkeleri yeni teşvik modelleri geliştirerek ülkelerinde film çekimlerine destek vermektedirler. 
 
Bu başarının sürdürülebilmesi ve Türk Sineması’nı bir adım daha yukarı taşıyacak yeni çalışma ve stratejilerin belirlenmesi sektörün devamı açısından hayati önem taşımaktadır. Türk Sineması’nın yurtdışına açılması, Türk filmlerinin Amerika’da ve Avrupa’da vizyona girmesi, mali yönden sinemamızı güçlendirecek, yeni ve daha büyük yapımların hayata geçirilmesini sağlayacaktır. Bu noktada atılması gereken ilk adım ise, bu ülkelerle ortak yapımların gerçekleşmesini sağlayacak alt yapıların kurulması için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.
 
Sinemadaki bu atılıma televizyon sektörünün, dizilerin bir katkısı oldu mu ne dersiniz?
 
Aslında sinema ve televizyon dizi sektörü olarak ayırmak çok doğru olamaz. Buradaki üretim aşamalarına ve tekniğine baktığımız zaman bunları film sektörü olarak el almak daha doğrudur. Tabiki her iki alanında bir birine katkısı çok büyüktür. Sektörü dinamik tutma adına sürekli yeni üretimler söz konusu olmaktadır. Yeni yönetmenler, oyuncular, yapımcılar, senaristler v.b. sayısı her geçen gün artmaktadır. Buda sektörün gelişmesine ve dinamik bir yapıda olaması sağlamaktadır.
 
Bugün itibariyle 66 ülkeye dizi ihracatımız devam etmektedir. Katma değer olarak Başta ülkemizin tanıtımı olmak üzere uluslararası ilişkilerimizde siyasi ve ekonomik alanda ülkemize büyük katkı sağlamıştır.
 
Avrupa sineması ile Türk sinemasını içerik bakımından nasıl değerlendirirsiniz?
 
Avrupa sinemasında ülkelerin kendine ait kültürleri vardır. Bu açıdan baktığımızda Türk Sinemasında olmayan Avrupa ku¨ltu¨ru¨ne yakın değil, kendine yakındır. Bu toprağın sinemasıdır. Bu coğrafyanın sinemasıdır. Kültürel çeşitliliğin ve renklerin oluşturduğu tolumun sinemasıdır. Türk Sineması’na görsel sanatlar açısından baktığımız zaman, en belirgin karakteri dışavurumculuktur. Uzun süre ekspresyonizm egemen olmuştur. Ancak son yıllarda empresyonist bir anlatım tarzının öne çıktığını görmekteyiz. Bence Türk Sineması ikinci yüzyılda sanata çok daha yakın önemli başyapıtların yanında dünya sinemalarında gösterime girecek film üretmeye hazırdır.
 
100 yıllık sinema tarihimize dönüp baktığımızda gördüğümüz en belirgin husus sinema tarihi ile birlikte ülkenin sosyolojik ve kültürel tarihinin birbirine yansımasıdır. Sinemamızın diğer ülke sinemalarından bir diğer belirgin özelliği de her zaman‘zamanın ruhu’nu aksettirmesidir.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑