Evlilik tüm dünyada kabul gören en kutsal kurum ve bu kurum kolay kolay kurulmuyor. Yurdum insanı, düğün sabahına uyandığı an başlayan bir adetler silsilesi içerisinde buluyor kendisini. Belki de evlendiğine, evleneceğine pişman oluyor. Ne
Ülkemizde düğünlerin çok eğlenceli ve coşkulu geçtiği hepimizin malumu. Ancak bir acı gerçek de var ki, düğün günü adetlerimizin bir çoğu da sanki geline damada zarar vermek üzere hayata geçirilmiş. Damat ve gelinin çoğu zaman para kaybetmesine, bazen de canını tehlikeye sokmasına sebep olan adetlerimiz kültürümüzün değişmez parçaları. Ancak bir gün içerisinde bu kadar bezdirici ritüele tahammül edebilmek de herkesin harcı değil.
1. Açılmayan kapı
Adettendir, damat tarafı gider gelini evden alır. Zaman dardır, fotoğrafçıya gidilecek falan bin türlü iş var yapılacak. Ama o da nesi? Gelin evinin kapısı açılmaz. Gelin evinden birisi tutar kapıyı para ister. Üç verirsin açılmaz, beş verirsin açılmaz... Bir süre sonra insafa gelir kapıyı tutan vatandaş da Viyana kuşatmasına dönen mevzu tatlıya bağlanmış olur. Aslında koçbaşını alıp dayanacaksın kapıya, isterlerse açmasınlar o saatten sonra!
2. Kırılan çömlek ve davul zurna ekibi
Gelin evden alınınca derin bir nefes alınacak sanılır, o anda çıkış kapısında bir çömlek patlayıverir. Bu çömlek kırma adeti yüzünden yaralananlar çok olmuştur. Kimisine kırık çömlek parçaları saplanır kör olur, bazen çömlek gelinin başında patlar düğün klinikte devam eder. Çömlek kırılmasa da davulcu zurnacı olur bazen. Davulcunun davuluna, zurnacının zurnasına neredeyse bir maaş tıkıştırılır da öyle kurtulunur yola çıkılır.
3. Konvoy
Yola çıkılır dedik de o iş de kolay değil. Aynasına havlu, bez, atkı bağlanmış onlarca araba kornalar çalarak takılır birbirinin peşine. Araya araba almamak için tampon tampona maksimum hızda giden bu düğün konvoyları genelde kaza tehlikeleri atlatırlar. Bazen de atlatamaz ve günü berbat ederler.
4. Ayağa basma
Kazasız belasız nikah masasına ulaşan gelin ve damat için bir adet daha vardır yerine getirilecek ki burada olan damada olur. Sırf bu adetten sakındığı için sevdiği halde kilolu yarinden vazgeçen erkekler yok değildir. Yurdumuzda orantısız güce sahip gelinlerin nikah masasında ayak kırmışlıkları vardır. Topal topal dünya evine giren damatların bir çoğu "Nereden sevdim bu zalimi" diye içinden geçirir.
5. Zarf içinde para dağıtma
Bazen nikah salonu ve düğün alanı farklı yerlerde olur. Bu durumda ikinci bir yolculuk başlar. Bu yolculuklar da öyle sırf konvoy kazalarına sahne olmaz. Erkek tarafının para dağıtması sanki bir zorunluluktur. Parası az olanlar zarf dağıtırlar. Zarflardan oyun paraları çıkar bazen, zarflar boş da çıkabilir. Ama bir şekilde, bir şeyler dağıtmak zorundadır damat ve talihsiz ailesi. Yol kesenler, arabadan damadı indirip dövenler, hatta öldürenler maalesef hayatımızın bir gerçeğidir.
6. Kesilemeyen pasta
Kazasız belasız düğün alanına ulaşınca da bitmez çileler. Tam pasta kesme merasimine gelinir, pastanın başında duran eleman bıçağı vermez. Bıçak gelene kadar damat üstünde başında ne varsa verir. Bıçak gelir bu sefer de, kesmiyor derler damat o an delirmezse, biraz da orada para bayılır.
7. Dolanmış kollarla yeme içme
Pasta kesildiğinde ise yeni bir bela peydah olur, herkes gelin ve damadın kollarını birbirine dolayarak kadehlerini yudumlamalarını beklerler. Ancak bu o kadar zor bir iştir ki, boğulan da olur yanlışlıkla, eli ayağına dolanıp rezil olan da...
8. Çalmayan müzik
Tam her şey yoluna girdi, haydi halaya duralım dersiniz, bu sefer de piyanist şantörden bir ses gelir "Çalmıyor cihaz!" der. Kimi zaman bu durum sanatçının dayak yemesiyle de sonuçlanabilir. Gün boyunca borsada kağıtları dibe vurmuş şirketlerden beter kayıplar yaşayan damat ve ailesi tüm sinirini sahnedeki garibandan almak isteyebilir. Ancak düğünün devamı için, sineye çekilir hadsizlikler üç beş de müzik çalmaya devam etsin diye verilir.
9. Anonsla takılan takı
Hep geline damada kalacak değil ya ihale, anonsla yapılan takı töreni de eşe dosta akrabaya zulüm olur. Düşünsenize davetli gitmişsiniz düğüne, elinizde ufak bir şey var takacağınız o sırada çığırtkan bağırıyor; "Damadın askerlik arkadaşından yarım altın!" yetmiyor ardından "Gelinin iş arkadaşından altın bilezik!". Utana sıkıla elinizdeki parayı bir zarfa sokup verirsiniz tören sırasında, çığırtkan bağırır; "Damadın kuzeninden kapalı zarf!" kalabalıkta "Aaa!" şeklinde bir uğultu yankılanır. Sırf ne taktığı anons edilmesin diye düğüne gitmeyen akrabalar bile vardır. Kimi akraba da ne yapacağını şaşırır, ibretlik olurlar.
10. Süt parası
Çok yaygın bir adet olmasa da karşılaşan bilir ne acı bir şey olduğunu. Tam "Düğün bitti kurtulduk çok şükür" diye düşünen damadın karşısına gelinin annesi, süt annesi ya da analık yapmış akrabaları dikilir ve süt parası isterler. Damadın zaten nesi kalmıştır ki üstünde başında, ertesi sabah için ayırdığı kahvaltılık parasını da tutuşturur süt parası isteyenlerin eline ancak öyle kurtulur. Hatta bu süt parasını, üstüne takılan paralardan verip, düğünü zararla sonlandıranlar bile olur.
Bölüm sonu canavarı: Gerdek yumruğu
Düğünün sonunda tüm engeller aşıldı derken damat için bir âdet daha peydah olur. Gelini alıp evine barkına gitmek için hazırlanan damat bir anda sırtına çullanan onlarca akrabanın yumruklarıyla karşılaşır. Adettendir ülkemizde gerdeğe giden adamın sırtı yumruklanır. Kimi zaman bu yumruklama seansının önü kesilmez bir kavgaya dönüştüğü de olur. Parası alınan, ayağı ezilen, türlü belaları atlatan damatlar bir de üstüne dayaklarını yiyip yeni bir hayatın yolunu tutarlar. Oysa ki kimse kimseden haraç ister gibi para talep etmese, kimse kimseyi dövmeden düğünler yapılabilse, türlü garip gelenekler yerine getirilmese rahat rahat evlense çiftler ne güzel olurdu değil mi? Olmazdı kesinlikle. Kuru kuru düğün mü olurmuş!