Yargıtay 14. Ceza Dairesi, kayınbiraderinin tecavüzüne uğrayan kadının ruh sağlığının, atılı suç nedeniyle mi yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çevre baskısı sonucu mu bozulduğunun belirlenmesini istedi.
Erzurum’da 16 yıllık evli olduğu kocası, evlendikten 1 yıl sonra yatalak hasta olan D.A, 2004 yılında kayınbiraderi T.A’nın tecavüzüne uğradı. T.A, kadını ölümle tehdit ederek 15 kez daha tecavüz etti. Bir yıl sonra bir kız çocuğu dünyaya getiren D.A, kızının kayınbiraderine benzemesi nedeniyle çıkan dedikodular üzerine vicdan azabı çekerek eşinden ayrılmaya karar verdi. D.A, ayrıca kayınbiraderi hakkında Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. Sanık T.A. ise yengesinin yatalak olan abisinden ayrılmak için bunları söylediğini öne sürdü.
Mahkeme’nin talebiyle alınan Adli Tıp Biyoloji İhtisas Dairesi raporuna göre, D.A’nın 2005 yılında dünyaya getirdiği kızın babasının yüzde 99 sanık T.A. olduğu belirlendi.
Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporunda D.A’ya ”travma sonrası stres bozukluğu” tanısı kondu. Ankara Numune Hastanesi tarafından verilen raporda da kadının, olay sonrası ruh sağlığının bozulduğu kanaatine varıldı.
Mahkeme, T.A’nın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) cinsel saldırı suçunu düzenleyen 102. maddesi uyarınca 8 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Sanığın eylemi yengesine yönelik olduğundan cezası yarı oranında artırılarak 12 yıla çıkarıldı. D.A’nın ruh sağlığı bozulduğundan ceza 15 yıl olarak belirlenirken, birden fazla tekrarlanması nedeniyle yine artırılarak 24 yıl oldu. Sanığın cezası iyi halden 20 yıla indirildi.
-Yargıtay: ”Tecavüz nedeniyle mi, dedikodudan mı?”-
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Daire kararında, mağdur kadının ruh sağlığının atılı suç nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çevre baskısı veya sair etkenler sonucu mu bozulduğunun tıbben ayrımının yapılıp yapılamayacağı, olayın özellikleri de gözetilerek ruh sağlığındaki bozulmanın bu eylemlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği vurgulandı.
Kararda, bu amaçla dosyanın Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna gönderilerek, bu konularda yeniden rapor alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği belirtildi.
-Yerel mahkeme: ”Ne fark eder”- Dosyayı yeniden görüşen yerel mahkeme, ilk kararında direndi.
Direnme kararında, TCK’nın cinsel saldırı sonucu ruh sağlığının bozulması durumunda cezanın artırımını öngören 102/5. maddesinde bozma ilamında belirtildiği gibi ruh sağlığındaki bozulmanın atılı suç nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çere baskısı veya sair etkenler sonucu mu olduğunun tespitini gerektirir bir düzenleme veya açıklama olmadığına işaret edildi.
Kararda, ”Bir an için olay sonrasında çıkan dedikodulardan dolayı ruh sağlığının bozulduğu kabul edilse bile bunun aradaki illiyet bağını kaldırmayacağı, ruh sağlığındaki bozulmanın temelinin sanığın cinsel saldırı eyleminin olduğu kabul edilerek Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin belirtilen eksik soruşturma gerekçeli bozma ilamına uyulmayarak önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir” denildi.
Temyize götürülen dosya hakkında son kararı Yargıtay Ceza Genel Kurulu verecek.