“Sadece kendimi ve hayatı keşfetme yolculuğuna durmaksızın devam eden pek çok kişiden biriyim ve hayatın –eğer iyi okumayı öğrenebilirsek– bizlere tüm sorularının yanında, cevapları da birlikte sunduğuna inanıyorum.”
Her birimiz zaman zaman hayatın olağan akışı içinde sürüklendiğimiz hissine kapılırız ve kendimizi içinde bulunduğumuz döngüden çıkartabilmek için yaşamımızı sorgulamaya başlarız. Acaba yaşadığımız hayata geri dönüp baktığımızda geçirdiğimiz zamanı şükranla ve sevgiyle anabilecek miyiz? Hiçbir canlıya zararımız dokunmadan yaşamayı başarabildik mi? İnsan olmak kavramının altını doldurduğumuz bir hayat mı bırakıyoruz geride?
Kuşkusuz herkes zorlu yollardan geçiyor, kendi sınırları içinde çetin sınavlar veriyor yaşamı boyunca… Kimisi buralardan kazanımlarla çıkarken kimisi de zorluklar içinde çırpınmaya devam ediyor.
Peki, bu böyle olmak zorunda mı?
Bu hayattaki günlerimiz sayılı olduğuna göre, yaşamımızı daha anlamlı hale getirebilmemiz mümkün mü?
Meltem Soğuk Stropoli Yeşil Mavi Hayat adlı kitabıyla yaşamın değeri ve insan olmak üzerine fikir yürütmeyi seven herkese kendilerinden ve düşüncelerinden parçalar bulabilecekleri bir izlek sunuyor. Hepimizin aklından geçen soruların yanıtlarını ararken Arthur Schopenhauer, Carl Gustav Jung, Engin Geçtan, Viktor E. Frankl, Wilhelm Schmid, Henry David Thoreau, Carl Sagan, Gündüz Vassaf ile Sokrates, Aristoteles, Epikür, Seneca, Farabi gibi Antik Yunan, Roma ve İslam filozoflarının fikirlerinden de yararlanıyor. Yolu felsefeden, edebiyattan, psikolojiden geçerken evrenin sonsuz olasılıkları, bitkiler, hayvanlar, dostlar, filmler, şarkılar yol arkadaşı oluyor.
“Kulağa, şifresi çözülmeyi bekleyen bir sır gibi gelen ‘yaşamın hakkını vermek’ fikrinin, aslında ‘daha fazla insan olmak’ ve ‘insanca yaşamaktan’ çok da farklı bir şey olmadığını biliyorum artık.”
Meltem Soğuk Stropoli’nin yazdığı Yeşil Mavi Hayat Destek Yayınları’ndan çıktı.
Arka Kapak Yazısı:
DAHA ANLAMLI HAYATLAR YAŞAMAK İÇİN
ASIL İHTİYACIMIZ NEDİR?
Günümüzün modern dünyasında çoğumuz hedef odaklı, hızlı, oldukça da bireyselleşmiş hayatlar yaşıyoruz. Yaşamdaki “anlam”, genellikle başarı ve toplumsal statü ile ilişkilendirilirken, insanı insan yapan erdemler ise burun kıvrılan demode değerler haline geldiler.
Büyük resmi kaybetmeden “gerçek kendimiz”i keşfedebilmek, sadece bireysel hırs ve tüketme odaklı bir şekilde bencilce yaşamamak, doğanın sahibi değil de onun bir parçası olduğumuzu unutmamak, “ben-öteki”, “insan-doğa”, “insan-hayvan” tarzında ayrımları törpüleyebilmek gibi kavramlar üzerine düşündürücü bir yapıt...