Ulusal ve uluslararası alanda gerçekleştirdikleri farklı ölçeklerdeki mimari ve iç mimari projeleriyle tanınan BAB Architects kurucu ortaklarından Mimar İrem Arıbaş, deprem sonrasında ihtiyaç duyulan “acil barınak” ve “geçici konaklama” yapılarının p
İstanbul merkezli mimarlık ve iç mimarlık ofisi BAB Architects kurucu ortağı Mimar İrem Arıbaş, deprem gibi doğal afetlerden sonra ön plana çıkan konaklama sorunlarına ve yeni yaşam düzenine dair üretilebilecek barınma çözümlerine dair fikirlerini aktardı.
“Acil barınaklar’’ ve “geçici konaklama” yapıları, kalıcı konutlara göre amaçları doğrultusunda birçok farklılık gösteriyor. Ancak her ikisi de geçici olarak oluşturulan bu barınma sistemleri aslında afet sonrası süreçteki amaçlar ve karşılamak üzere önceledikleri ihtiyaçlar doğrultusunda kendi aralarında da ayrışıyor. Mimar İrem Arıbaş acil barınakların, afet gerçekleştikten hemen sonra afetzedelere ulaştırılması gerektiğini vurguluyor. Esas amaç, en kısa sürede afetzedelerin temel ihtiyaçlarına cevap verebilecek barınma imkanını sağlamak. Bu noktada acil barınaklar için tabii ki modülerlik, kara-deniz-hava yolları fark etmeksizin hızlı taşınabilirlik ve yerinde montaj sırasında kolay inşa edilebilirlik çok önemli yapısal nitelikler. İrem Arıbaş, bu öncelikli yapısal niteliklerin beraberinde büyük önem taşıyan bir diğer unsurun da barınakların kullanılacakları bölgenin iklim koşullarından, coğrafi konumundan kaynaklı dış etkenlere karşı dayanımlarının gözetilmesi ve bölgeler özelinde bu kriterlere uygun sistemlerin seçilmesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
“Acil barınma birimleri, dünya genelinde belirlenmiş asgari standartlar ve insani yardım ölçütleri çerçevesinde standart çadır sistemler, çerçeveli prototip çadırlar, tünel tipi çadırlar ve ahşap makaslı çadırlar olmak üzere başlıca 4 gruba ayrılır. Genel yapısal nitelikleri ortak bu dört tip sistem fiziksel özelliklerini belirleyen malzeme ve teknik özellikleri açısından farklılık gösterir. Örneğin; standart çadır sistemlerde tekstil örtü ısı izolasyonludur, çadır kuru ve sıcak bölgelerde kullanıma uygundur fakat çok soğuk bölgelerde kullanıma uygun değildir. Çerçeveli prototip çadır sistemler ise çadır örtüsünün üç katmandan oluşması sayesinde soğuk iklime sahip afet bölgelerinde de kullanılabilmekte, yanmaz özellikli örtü kullanımı ile çadır, içerisinde ısıtıcı kullanımına müsait. Tünel tipi çadırlar da çeşitli dış etkenlere karşı dayanımı yüksek ve sıcak soğuk iklimlerde kullanılabilir. Ahşap makaslı çadırlarda çeşitli uzunluklarda ahşap dikme kullanılabilmekte ve böylece üretimi ölçüsel yönde esneklik gösterebilir. Bu çadırların ısı geçirgenliği ise kullanılan örtünün ısı geçirgenliğine bağlıdır, sıcak iklimlerde kullanıma elverişlidir. Ancak, çeşitli dış etki ve darbelere karşı dayanımları daha düşük.”
Geçici Konaklama Alanlarındaki Modüllerin Mekansal ve Fonksiyonel İhtiyaçları
Geçici konaklama birimleri ise afetzedelerin, afetten hemen sonra alındıkları korunaklı alanda afetin ilk şokunu atlattıktan sonra, yani acil barınmadan sonra kalıcı barınma birimleri tamamlanana kadarki süreçte yaşamsal ve psikolojik ihtiyaçlarına geçici ama sağlıklı çözümler sunabilecek şekilde daha detaylı düşünülerek tasarlanması gereken barınma birimleri olarak tanımlanıyor. BAB Architects kurucu ortağı Mimar İrem Arıbaş geçici barınmanın süresinin belirlenmesinin kalıcı konutların tamamlanmasına bağlı olduğunu söylüyor. Bu nedenle geçici barınma birimleri tasarlanırken gerektiğinde planlamada değişikliğe müsait olabilmeli ve geçici kullanım amacıyla oluşturulsa da sağlamlık ve kullanışlılığından ödün verilmemeli.
İrem Arıbaş yaşanılan afet sonrasındaki çok önemli adımlardan birinin, evlerini, mahallelerini, tüm yaşanmışlıklarını arşiv tutan şehirlerinin belki büyük bir bölümünü kaybetmiş olan ve psikolojik anlamda son derece sarsıcı bir olayın birçok açıdan mücadelesini veren afetzedeler için geçici olarak yerleştirildikleri konut yapılar içerisinde ait ve güvende hissettirmek olduğunu belirtiyor ve bu kişiler için baştan inşa edilecek umudun, her şeyin tekrar düzelebileceğine olan inancın, ev algısını mümkün oldukça yaratabilmek ile doğrudan ve son derece bağlantılı olduğunu sözlerine ekliyor. Bu anlamda geçici de olsa bir konut yapısı, mekansal ve fonksiyonel ihtiyaçların doğru planlanması açısından kalıcı konutlardan ayrı düşünülmemeli. Modüllerin boyutları, iç mekan düzeni, ışıklandırma, havalandırma, sıcaklık kontrolü ve ses yalıtımı gibi konuların her biri ayrı ayrı göz önünde bulundurulmalı. Modül boyutları, kullanıcılara asgari bir hesap doğrultusunda da olsa yeterli yaşam alanı sunacak şekilde hesaplanmalı.
Ayrıca, Mimar İrem Arıbaş modüllerin yapısal formları ve yerleşimleri, arazi yapısına ve diğer modüllere göre uygun bir planlama ile tasarlanarak, en işlevsel kullanım alanının sağlaması gerektiğinin de altını çiziyor. İç mekanlarda oturma alanı, yatak odası, mutfak, banyo, tuvalet gibi alanlara modülün kendi bünyesi içerisinde ve yeterli ölçülerde yer ayırılmalı. Işıklandırma ve havalandırma, modüllerde kullanıcıların konforunu etkileyen önemli bir faktör. Mekanda kullanılan aydınlatma türü ve rengi psikolojik anlamda hedeflenen etkiyi yaratmak için çok etkili bir araç. Bu tür mekanlarda ışığın yarattığı duygusal ve psikolojik güçten yararlanmak da faydalı.
Mimar İrem Arıbaş bir diğer önemli konunun da afet bölgesindeki olası olumsuz koşullar ve enerji kesintileri olabileceğine değiniyor. Planlamada büyük ölçüde doğal ışık kaynaklarından faydalanabilmeye imkan sunan çözümler üretilmeli ve aynı zamanda enerji tasarrufu yapılması amaçlanmalı. Havalandırma ise, modüllerin içindeki hava kalitesini sağlamak için önemli. Bu nedenle, havalandırma sistemleri, modüllerin kullanım amacı ve bölge şartları özelinde çok yönlü düşünülerek tasarlanmalı. Sıcaklık kontrolü, modüllerin içinde konforlu bir iklim ortamı yaratmak için önemli. Bu nedenle, modüllerde ısı yalıtımı, doğal havalandırma ve gerekirse klimalar gibi yöntemler kullanılarak, sıcaklık kontrolü sağlanmalı. Ses yalıtımı ise, kullanıcıların modüllerde rahatça yaşamalarını sağlamak için önemli. Gürültü, stres seviyesini artırabilir ve kullanıcıların dinlenmesini engelleyebilir. İrem Arıbaş, bu nedenle, modüllerin duvarlarında ve tavanlarında uygun ses yalıtım malzemeleri kullanılmasının önemli olduğunu vurguluyor.
Konteyner Kentlerde Kamusal Alan, Mekansal Bölümlenmeler, Güvenlik ve Sosyal İhtiyaçlar
Mimar İrem Arıbaş konteyner kentlerde toplu modüllerin bir araya getirilmesinin, doğru kurgulanmış bir asayiş ve güvenlik senaryosu beraberinde özellikle mekansal bölümlenme ve kamusal alanların programlanması açısından çok yönlü bir planlama gerektirdiğini belirtiyor. Örneğin, konteynerlerin konumlandırılması, kişilerin güvenliği ve mahremiyeti açısından önemli. Konteynerlerin birbirine paralel dizilmesi ve dar bir yol arasında sıkıştırılması, kullanıcıların hareket özgürlüğünü sınırlayabiliyor. Bunun yerine, konteynerlerin bir avlu veya bahçe etrafında çevresel olarak düzenlenmesi açık hava alanlarına erişimi artırıyor ve kolaylaştırıyor. Mimar İrem Arıbaş aynı zamanda, ana yol hatları ile bağlantılı olması gereken bu kent alanlarının, muhtemel bir artçı deprem veya benzeri bir doğal hadise nedeniyle yolların kapanması riskine karşılık mümkünse birden fazla bağlantı yoluna yakın olmasının hayati olduğunun altını çiziyor. Mimar Arıbaş, doğru bir bölge planlamasının sosyal etkileşimleri de teşvik eden nitelikte olması gerektiğini dile getirerek sözlerine devam ediyor:
“Sosyal etkileşim dayanışma açısından son derece önemli, zorluklar karşısında kamusal beraberlik sonucu ortaya çıkan maneviyatın gücü bireysel gücü de destekler ve şüphesiz ki olumlu yönde etkiler. Bu anlamda kamusal alanlara işlevsel yönde doğru planlanmış etkin bir alan ayırmak, konteyner kentlerde önemli bir rol oynar. Bu alanlar, afetzedelerin bir araya gelip sosyalleşebileceği, oyun oynayabileceği ve diğer etkinlikleri gerçekleştirebileceği bir yer. Sosyal ihtiyaçların programlanması sırasında ise bölgedeki sosyal ve kültürel çeşitlilik dikkate alınmalı. Bölgedeki asayiş, kamera sistemleri, aydınlatma ve düzenli denetimler ile desteklenebilir. Ancak alınacak güvenlik önlemlerinin önemli bir bölümü de yapılaşma sırasında uyulması gereken kurallar ile doğrudan ilgili. Gerekli standartlar şemalar halinde belirlenmiş, bunlar; Birimler, kümeler, mahalleler arası mesafeler, yol mesafeleri, birimlerden oluşturulan kümelerin kapsayabileceği toplam birim adetleri, kümelerden oluşan mahallelerin toplam nüfusu, özellikle yangın riskine karşı yangın emniyet şeridi genişlikleri vb. gibi özetlenebilir. Aynı zamanda her birimin numaralandırılması ve kümelerin, mahallelerin her birinin adlandırılması ve kayıt altına alındığı sistematik bir düzen oluşturulması güvenlik adına da çok önemli.”
Deprem bölgelerinde salgın hastalıklara karşı güvenliğin sağlanabilmesi için hijyen koşullarına uyulması ancak bunun için de gerekli olanakların titizlikle sağlanması gerekiyor. Bu yönde sanitasyon alanlarının, çöp toplama alanlarının gerekli alt yapılarla kurgulanmış, doğru planlanmış ve tanımlı hale getirilmiş olmasının zaruri olduğunu dile getiren mimar, geçici barınma alanlarının konumlanmalarında hakim rüzgâr yönünün de mutlaka hesaba katılması gerektiğini belirterek alanın yağmur suyu havzasından en az üç metre yüksekte olmasının ve herhangi bir yağışta yağmur veya kar suyunun akabilmesi için verilen standart eğimi sağlamasının öneminin de altını çiziyor.
Geçici Konaklama Birimleri Tasarlanırken, İklim, Coğrafya ve Kültürün Etkisi
Geçici konaklama birimleri; yapısal maliyetleri, üretim teknikleri ve yöntemleri, modülerliği, hızlıca uygulanabilirliği, sökülür takılır depolanabilir olma özellikleri ile kalıcı konutlardan ayrı tutulmalı. Bunun dışında mimari, iç mimari planlama, tasarım, kent planlaması, iklim ve coğrafi özelliklere dayalı konumlanma, teknik alt yapı yönünde gerekli ihtiyaçların çözümlenmesi gibi kavramlar açısından asla olması gereken tasarım kılavuzunun dışında tutulamaz, tutulmamalı. Mimar İrem Arıbaş, tasarımcının bu projedeki asıl işvereninin o sırada son derece yıkıcı ve sarsıcı bir tecrübe ile karşı karşıya olan son kullanıcısı olduğu unutmaması gerektiğini vurguluyor ve ekliyor:
“Bu sorumluluk ile geçici birimlerin tasarımı ve konteyner kentlerin oluşturulması, aksine tüm bu kavramların çok daha incelikli, çok daha hassas ve eksiksiz şekilde değerlendirildiği bir tasarım anlayışı gerektirir. Bu durum mesleki olmanın ötesinde insani bir sorumluluk ve birbirimize borcumuz. Kültür kavramına gelince, bu kavrama ayrıca değinmek istedim. Bir toplumun geleneği olan her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının tümü ile tarihsel ve toplumsal gelişme süreci sırasında ortaya çıkan değerlerin bütünü o toplumun kültürü. Kültür kök salar, toplumlardan taşar ve içinde yaşadıkları şehirlere dağılır, mimariden, gastronomiye, taşa toprağa kadar sirayet eder. Yaşanılan bir afet karşısında bir şehrin aldığı hasarın büyüklüğü bunu yaşayan insanlar için aynı zamanda ait hissettikleri kültürün aldığı hasarla doğrudan birleşmekte. Yaşadıkları, tanık oldukları yıkım karşısında ortaya çıkan son derece büyük bir kaybın belki en büyük bölümü. Aynı zamanda bir ülkenin sahip olduğu en kıymetli değer ve vatandaş olarak her birimizin sahip çıkması gereken en önemli unsur.”
BAB Architects kurucu ortağı Mimar İrem Arıbaş, afet sonrası geçici veya kalıcı tüm yapılaşma ve planlama sürecinde hiçbir kentin, kültüründen bağımsız ele alınmaması gerektiğine inanıyor: “Hasarın büyüklüğü ne olursa olsun, bir kent ancak kültüründen yeniden doğacak şekilde planlanırsa onarılabilmiş sayılmalı. Mimarlık en basit tanımıyla yapı tasarlama ve kurma sanatı. Tanım her ne kadar tek başına yapı ile ilişkili bir bilgi ve birikim gerektiriyor gibi dursa da yapıyı ve yapılaşmayı tüm çevresi, coğrafi, iklimsel, kültürel, demografik koşulları ve kullanıcısı beraberinde ele alma becerisi gerektirir.”
İrem Arıbaş afet sonrası barınma ihtiyaçlarının çözümlerinde mimarların her şeyden önce bu sorumlulukla rol üstlenmesi, aynı zamanda mimarinin insan psikolojisi üzerindeki gücünün muhakkak planlamaya dahil edilmesi ve etkin bir tasarım kriteri haline getirilmesi gerektiğinin de altını çizerek sözlerini tamamlıyor.