Her insanın en tabii hakkı olan mutluluğa giden yolları gösteren araştırmacı ve Yazar-Şair Sırrı Çınar “insanca yaşama”nın parametrelerini açıklıyor.
Özel Haber: Nefes Yapım
Mutluluk bütün insanların hayatları boyunca aradıkları ve adeta amaç edindikleri bir duygu. Ve insan olan herkesin tabi ki en büyük hakkı, mutlu olmak. Mutluluk ille de her zaman güllük gülistanlık bir ortamda yaşamak değildir. Her zaman bütün ihtiyaçlarının karşılandığı, bütün arzularının tatmin olduğu, bütün zenginliklere sahip olduğu bir şey de değildir. Mutluluk insanın adeta içinde yaşattığı, büyüttüğü, yeşerttiği ağaçlardan sonunda almış olduğu meyvelerin sonucudur. İnsanca yaşamaktır diyorum. Peki insanca yaşamak nedir? Yani insanca yaşamanın (tabi ki kişiden kişiye, kültürden kültüre değişiklik arz edebilir), özünde yaratılmışların en şereflisi olan eşref-i mahlukat diye adlandırılan ve Yaratan’ın özellikle çeşitli kodlarla kendisine ait olan bazı sıfatları aktardığı insanın o sıfatlara uygun yaşaması demektir. İnsanca yaşamak, elbette mazluma yardımcı olmak ve zalime karşı durmaktır. Yoksula yardım etmektir, ihtiyacı olana destek olmaktır. İnsanların kalplerini her zaman hoşnut edecek davranışlarda bulunmaktır, sözler söylemektir. Yani Allah insanların kalbindedir ve o kalbi hoş edersen Allah’ı hoşnut edersin diye bir kültürün mensubu olan bizler tabi ki insanca yaşama konusundaki ölçülerimiz, diğer kültürlerde yaşayan insanlara göre çok daha farklı olmalıdır. Bir taraftan insanlar gerçekten mutsuz, huzursuz, diğer taraftan da yapılan bazı araştırmalara göre de insanlarımızın yüzde 80’inin mutlu olduğu söyleniyor. Oysa mutluluk derken algılama biçimi çok önemli, o kavramsal ifade çok önemli. Mutluluk denince kavram olarak insanların ne aldığı, ne anladıkları önemli. Bir de mutluluğun gerçek anlamı önemli. Mutluluğun içerisinde her zaman neşe yoktur, hüzün de vardır. Hüzünden de mutlu olmak mümkündür. Her zaman tatlı şeyler yoktur, acı şeyler de vardır, acı şeylerden de mutlu olmak mümkündür. Çünkü yaşamın her anı güzeldir. Yaşamdaki her nefes alış veriş güzeldir. Bu güzelliğin tadına varmak adına insanların yaşamla ilgili problemleri, kendi zihinsel dünyalarında büyütmedikleri takdirde ve asıl istediklerinin ne olduğunu bildikleri takdirde ki bunun yolu da kendilerini tanımaktan geçer. Ben ne istiyorum ve bu soruya verecekleri cevaplar doğrultusunda isteklerinin karşılanıp karşılanmamasına bakarak mutluluğa giden yolu belirlemeleri mümkündür. Tabi ki dünyevi olan, maddi olan değerlerle insanlar kendilerinin mutlu olacaklarını sanıyorlar. Oysa hiç alakası yoktur. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir diye klasik bir sözümüz var. Yani uzaktan baktığımızda çok lüks bir evin içerisinde veya çok lüks bir arabanın içerisinde veya dışarıdan bakıldığında banka hesaplarının çok kabarık olduğunu gördüğümüz veya çok çeşitli makam ve mevkilere sahip olan, şöhret sahibi olan insanların mutlu olduğunu sanıyoruz. Oysa değildir. Yine bir evi saray yapan, o evin içerisindeki huzurdur. Eğer diğer taraftan çok lüks bir evin içerisinde huzursuz olan veya iç dünyasıyla ve kendisiyle kavgalı olan, kendini tatmin etmesini bilmeyen, beklentilerini ve umutlarını hiçbir şekilde karşılamayan ve sıkıntıları kendi kafasında hep büyüten bir insanın, o evin içinde olmasından dolayı mutlu olduğunu var saymak gerçekten abesle iştigaldir. Çünkü mutluluğun tam bir reçetesi yoktur. Kişiden kişiye değişmekle birlikte insanların sıkıntılarda, dertlerde, zorluklarda, hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanması ile ve “her işte bir hayır vardır”a gerçekten içten iman etmesiyle mümkündür.
Mutluluğun şifresi belki yoktur ama diğer taraftan mutluluğa giden yolların hangi güzergahlardan geçtiğini görmek mümkündür. Bunun için “insanca yaşamak” diyorum. İnsanca yaşamanın altında az önce bahsettiğim bütün kavramları yerleştirebilmemiz mümkündür. Yani bu bugün rahat bir nefes alıyor olmamız bir mutluluk kaynağı olması için yeterlidir. Her gün aslında bize büyük piyangolar çıkıyor. Nedir bu piyangolar? Eğer çocuk sahibiysek, çocuğumuzun okuldan akşam eve dönüyor olması bizim için büyük piyangodur. Eşimizin akşam işten eve dönüyor olması büyük piyangodur. Çünkü hayatın hiçbir anını hiçbir şekilde biz kontrol edemiyoruz. Böylesine kontrol edemediğimiz bir hayat için çok büyük kaygılara düşmenin ve çok büyük sıkıntılar varmış gibi davranmanın, kendi kendimizi kavurmanın adeta yok etmenin hiçbir anlamı yoktur. Hayat o kadar güzel ki, yeter ki o güzellikleri görebilelim. Ama tekrarlıyorum, mutluluğun içerisinde hüzün de vardır, acı da vardır. Acıyı yaşayarak da mutlu olunabilir. Hüzün ile de mutlu olunabilir. Mutluluk tek başına sadece zevkten, sefadan, neşeden ve güzellikten ibaret değildir. Mutluluk insanın kendi elindedir. İsterse bulur, isterse bulmaz.