YAŞAM

Özal ve Said Nursi zehirlenmesinde derin şüphe

Turgut Özalın ölümündeki kuvvetli zehirlenme bulguları akıllara defalarca zehirlenen Üstad Bediüzzaman Hazretlerini getirdi.

6 Kasım 2012 Saat: 17:25
Özal ve Said Nursi zehirlenmesinde derin şüphe
Özal ve Said Nursi zehirlenmesinde derin şüphe
Risalehaber.com sitesinden yazar Salih Can'ın kaleme aldığı yazıda merhum İhsan Çalışkan Ağabey'den nakledilen anılarda, Üstad'ın zehirlendiği anda yaşadıkları ve Özal'ın bize hatırlattıkları detaylı olarak ele alınıyor. Yazıda Bediüzzaman Hz .'lerinin ölümü sonrası şahit olunanlar da birinci ağızdan veriliyor. İşte o yazı...
 
***
 
Özal ile Said Nursi 'ye verilen zehir aynı mı?
 
Bugün gazetesinin Özal'ın vücudunda bulunduğunu iddia ettiği 'striknin kreatin' isimli madde köpek ve fare ölümlerinde kullanılıyor. Bu zehirin 15 dakika içinde öldürdüğü ve tüm vücut fonksiyonlarını bir anda kasarak durdurduğu bildiriliyor.
 
Bu maddenin ismini duyunca yıllar önce Bediüzzaman'ın Emirdağlı talebelerinden merhum İhsan Çalışkan ağabeyin Eskişehir'de bize anlattıkları aklıma geldi.
 
Hiç unutmuyorum İhsan Çalışkan'ın o günkü anlattıklarını. Çünkü olayın gerçek şahitlerinden birisi idi kendisi. Aynen şöyle anlatmıştı:
 
''Üstad'ın kaldığı evin penceresine bir tabakta yoğurt getirip bırakmıştık. O, pencereden alıyordu. Biz ise bir su kuyusundan soğuk su getirmek için oradan ayrıldık. Üstad daha önce zehirlendiği için soğuk bir şekilde yoğurt ve soğuk suyun kendisine iyi geldiğini ifade ediyordu. Elimizde su ile Üstad'ın odasına çıktığımızda yerde kıvrım kıvrım kıvranır vaziyette onu bulduk. İki büklüm vaziyette idi. (Muhtemelen kusuyordu. Kustuğunu ifade etmiş miydi hatırlayamadım.) Hemen kendisini yatağına kaldırdık. Bize işaret edip abdest almak istediğini söyledi. Oturur bir şekilde leğen içinde abdestini alıp Yatsı namazını kıldı ve yatağa uzandı. Sessizce bekleşiyorduk. Daha sonra zehrin hafiyeler tarafından penceresine merdiven dayamak suretiyle yoğurdunun içerisine bırakılan kuduz köpek ilacı olduğu anlaşıldı. 
 
Üstad, sanki ölmüş gibiydi. Aradan 40 gün kadar geçti. Üstad Allahın koruması ile vefat etmemişti. Bir sabah hiçbirşey olmamış gibi kalktı ama bir başka haber duyuldu bu sefer. Üstad'ı Emirdağ'da her halükârda koruyup kollayan Çalışkanlardan Abdullah Çalışkan'ın vefat haberi geldi. Üstad, ailesinden oğlu Kamil Çalışkan'ı çağırttı. Babaları Abdullah Çalışkan'ın kendisi yerine vefat ettiğini söyledi ve ''babanız benim yerime kurban gitti, o vefat etmeseydi ben vefat edecektim, onun için size bakmakla ben mükellefim, sizin tayinatınız bundan sonra bana ait" dedi ve yarım ekmek üzerine bal sürerek onlara verdi. Aile, babalarının vefatına üzüntüden ve Üstaddan hergün aldıkları yarım ekmek arası bal ve iltifat ve dualara sevinmenin verdiği sevinç ile karışık gözyaşı döküyordu.
 
Bu anıyı bizzat dinlediğim Merhum İhsan Çalışkan ise Abdullah Çalışkan'ın kızı Şükran Çalışkan ile evlenecek ve o günden sonra Üstad tarafından damat olarak anılacaktı. Hacıannemiz Şükran Çalışkan halen Eskişehir'de yaşamaktalar. Kendileri Üstadın manevi kızı. Genç bayanların bu insanları dünya gözüyle görüp sohbetlerine nail olmalarını ve dua almalarını özellikle tavsiye ederim.
 
Rahmetli Özal da köpek zehiri kullanıldı mı bilemiyorum fakat Üstad'taki tesirinin ve kıvrım kıvrım yerlerde kasılmalara sebep olduğunu bizzat talebesinden dinlemiş ve çok etkilenmiştim.
 
Bu ülkenin kaderinde söz sahibi olmuş tüm büyük insanlar bu imtihanı yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar. Bediüzzaman'ın Cevşen ile sıkı irtibatı, 6 adet Kur'an genişliğinde Mecmuatü'l Ahzab'ı 15 günde bir devretmesi, manevi sorumluluğu ve kutdsi ızdırap ve davası ve sevenlerinden aldığı dualar nedeniyle ve en başta da Allah, iradesiyle O'nu korumuştu. 19 defa bir rivayette 21 defa hınçla, kinle ve nefretle zehirlenmişti ama ölmemişti. Hatta vefatı 87 yaşında küçük bir otel odasında Ramazan'ın 25.Kadir gecesi acısız, sızısız ve ancak doktorun gelip incelemesi neticesi anlaşılacak şekilde vuku bulmuştu. O'na kin duyanların bazısının ölümü ise çok acı olmuş hatta cenaze arabası bulunamadığı için belediyenin çöp arabası ile taşınmıştı.
 
Vefatını müteakip 3 ay sonrası hınç ve kin, O'nun mezarına yönelip de mezarı kırılınca 19 defa zehirlenmiş mübarek bir vücudun hala terütaze kefeniyle mezarında bulunduğu görülmüştü. Bu olayın meşhur şahitlerinden birisi merhum Onkolog Haluk Nurbaki'ydi. Anılarında o günlerde Afyon'da askerliğini doktor olarak yaparken uçak ile Urfa'dan getirilen Said Nursi'nin vücudunu kendisinin incelediğini ve vücudunun hala sıcak olduğunu sanki hala yaşıyor gibi olduğunu anlatıyordu. Ve kendisini o mübarek insanı sağ iken görmek nasip olmasa da bu şekilde görebildiği için çok şanslı addediyordu.
 
Bediüzzaman'ın Peygamberimizin (asm) sakal ve nikah sünnetine -yapılan zulümler, işkenceler, sürgünler ve hapiste saç ve sakalların kesilmesi riski sebebiyle ve daha birçok hikmete binaen- ittiba edememesi dışında her sünnetini hayatına tatbik etmiş olduğunu biliyoruz. Bazı rivayetlerde Peygamber Efendimiz aleyhisselam'ın yahudi kadının hazırladığı zehirli keçi etinin tesirinin nüksetmesi ile şehit olarak vefat ettiğini bize anlatıyor. Sekeratı anındaki şiddetli baş ağrısı ve ateşi böyle yorumlayanlar olmuş. Ve Allah-u a'lem Allah, Habibine o makamı da nasip etmişti. Bu açıdan Bediüzzaman Said Nursi'nin şehit olduğunu düşünüyorum.
 

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑