SAĞLIK

Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bağımlılığın biyopsikososyal bir sorun olduğuna dikkat çekerek "Biyolojik olarak baktığımızda bağımlılık aslında bir beyin hastalığı" açıklamasında bulundu.

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bağımlılığın biyopsikososyal bir sorun olduğuna dikkat çekerek "Biyolojik olarak baktığımızda bağımlılık aslında bir beyin hastalığı" açıklamasında bulundu.

3 Şubat 2025 Saat: 10:44
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bağımlılığın biyopsikososyal bir sorun olduğuna dikkat çekerek Biyolojik olarak baktığımızda bağımlılık aslında bir beyin hastalığı açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bağımlılığın biyopsikososyal bir sorun olduğuna dikkat çekerek "Biyolojik olarak baktığımızda bağımlılık aslında bir beyin hastalığı" açıklamasında bulundu.

Yayınlanan verilere göre, Türkiye’de uyuşturucu madde bağımlılığı çığ gibi büyüyor. Uyuşturucu kullanımının ilkokul çağlarına kadar indiği Türkiye, bu sorunla mücadele için eğitici faaliyetlerde de sınıfta kalıyor. Bağımlılıkla mücadele alanındaki yetersizlikler, sorunun daha da derinleşmesine yol açıyor. Hal buyken, uyuşturucu karanlığına ışık tutan, uyuşturucu ile mücadelede neler yapılması gerektiğini derinlemesine inceleyen bir belgesel başladı. Türkiye’nin uyuşturucu gerçeğini, bağımlılık tedavisi ve alternatif yöntemleri sosyal ve psikolojik boyutlarla ele alan Ayık Yaşamlar isimli belgesel serisi, bugün yeni bölümüyle izleyicisiyle buluştu. Yapımcılığını Gazeteci ve Yazar Hande Karacasu’nun üstlendiği belgeselin onuncu bölümüne ise Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz konuk oldu.

Prof. Dr. Dilbaz, bağımlılığın psikososyal boyutunu ele alarak çarpıcı açıklamalarda bulundu. "Bağımlılık aslında biyopsikososyal bir sorun" diyen Dilbaz, "Hem biyolojik kısmı var hem psikolojik kısmı var. Bir de tabii ki sosyal kısmı var. Yani biyolojik olarak baktığımızda bağımlılık aslında bir beyin hastalığı. Yani hep insanlar böyle ilk madde kullanmaya ya da ilk alkol aldığınızda ya da ilk sigara kullandığınızda bağımlı mıyım sorusunu sorarlar. Aslında sigarayı ilk yaktığınızda serüveniniz başlıyor diyoruz biz. Yani bağımlılığa doğru bir yolculuk bu, ama siz bu yolculuğun hangi molasında bağımlı oluyorsunuz? Çünkü bireysel durumlar, genetik durumlar bunu son derece etkileyebiliyor" ifadelerini kullandı.

"BAĞIMLILIK BİR BEYİN HASTALIĞI"

Kullanılan maddenin beyinde uyumu bozabilecek yapısal ve biyokimyasal değişiklikler oluşturmasıyla biz artık bağımlılıktan söz edilebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Dilbaz, "Bağımlılık bir beyin hastalığı. O kullanım bozukluğu beyinde yapısal ve biyokimyasal olarak değişiklikler oluştuğunda ve bağımlılığa özgü kriterler ortaya çıktığında da artık bu bir beyin hastalığı haline gelmiş oluyor. Yani bağımlılık eşittir beyin hastalığı.

BAĞIMLILIK VE ŞİDDET ARASINDA DOĞRUSAL BİR KORELASYON VAR MI?

Bağımlı bireylerin potansiyel şiddet öyküsüne de değinen Psikiyatri Uzmanı Nesrin Dilbaz, şunları kaydetti:

"Yapılan bütün çalışmalar şiddet davranışının aslında beyindeki bazı küçük nörotransmitterlerin eksiği ile bağlantılı olduğunu söylüyor. Şiddet davranışını gösteren kişilere baktığımızda, bir kısmında sınırlı bir muhakeme olduğunu görebiliyoruz. Ailede şiddet davranışının yoğun olduğunu, kendinin şiddete maruz kaldığını görüyoruz burada olduğunda. Şiddetin sosyo ekonomik grubu yok. Her sosyoekonomik gruptan insanlar şiddet yapabiliyorlar. İnsanlar şiddeti en yakınlarına yapabiliyorlar. Yaşlılara, çocuklarına, eşlerine yapabiliyorlar. Ama burada önemli nokta şu; biyolojik olarak baktığımızda o mutluluk hormonu dediğimiz serotoninin azalması kişide şiddet davranışına yol açıyor. Yani herkes sanıyor ki psikolojik hastalığı olanlar şiddet davranışında bulunur. Hayır, öyle bir şey yok. Ancak burada madde kullanımı ya da madde bağımlılığı en önemli unsurlardan bir tanesi.

ŞİDDET SARMALINI BAŞLATAN ADIM

Bağımlılıkla ilgili ön beyinde bazı değişiklikler oluyor. Bu bölgeye prefrontal korteks diyoruz. Burası bizim beynimizin polisi. Arabanın freni gibi düşünebiliriz. Ne yapıp ne yapmayacağımızı, empati yetimizi, muhakememizi buradan alıyoruz. Burası doğduktan sonra gelişen bir yer. Ön beynimiz yaklaşık olarak 17-18 yaşlarında gelişiyor. Tam da bu sebeple o yaştaki gençler prefrontal gelişmeyince 'bana bir şey olmaz' düşüncesiyle risk alabiliyor. Beynin freni tutmuyor çünkü. Tüm bu sebeplerle 16-17'li yaşlarda ilk madde kullanımı başlıyor maalesef. Madde kullandıkça burası bozuluyor. Bozuldukça fren tutmuyor. Ve bu da bu işin maalesef devamını getiriyor.

Bağımlılar maddeye tekrar ulaşmak için şiddet gösteriyor. Evdeki eşyaları satıyor, tehditler saçıyor, para almaya çalışıyor. Muhakeme bozuluyor demiştik mesela. En ufacık bir davranışı şüphecilikle yaklaşıyorlar. Yani başka bir dünyada yaşamaya başlıyor böyle bir durumda. Hele bir de madde kullanımına bağlı psikotik bir hastalık üzerine eklendiyse o zaman işler de daha da kötüye gidiyor."

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑