Hibya, programda ekonomist Ece Pulaş'ı stüdyosunda ağırladı. Sohbet havasında gerçekleşen yayında 'son iki buçuk yılın analizi' konuşuldu.
Ece Pulaş, son iki buçuk yılın analizini yaparak, “Pandemi çok değişik bir kriz dönemiydi bizim için. Son iki buçuk yılın kronolojisini yaparsak pandemi dönemiyle başlıyor, pandemi dönemi sonrası ayrı bir kriz, sonrasında Rusya-Ukrayna savaşı, savaşla birlikte Rusya’nın swift sisteminden çıkartılmasıyla Rusya’nın bu işe daha da sinirlenmesi ve Avrupa gaz kesilmesini gerçekleştirmesi ve bununla daha da yayılan bir enerji krizi durumu, bütün ülkelerin globalde enflasyonun kronikleşmesinden korkması ve bizim faiz indirimine devam ediyor olmamız. Ve sonrasında yaşadığımız afet yaşadığımız deprem durumumuz, can ve mal kayıplarımız, en sonunda da seçim gündemimiz olarak kronolojik sıraya koyabiliriz.” dedi.
Pandeminin başlı başına bir kriz olduğundan bahseden Pulaş, “Dönemler krizlere aittir. Yüzyıllardır dünyada krizler var ve bu krizlerin başında ve sonunda sermaye el değiştirmiş oluyor. Bir krizde bazı sektörler zenginse, diğer krizde zenginleşenler fakirleşiyor. Onun yerine diğer sektörler zenginleşiyor. Ama pandemi çok değişik bir dönemdi ve gerçekten büyük bir krizdi. Çok fazla can kaybı verdik, çok inanılmaz günlerden geçtik ve sonrasında ise pandemi krizi bitti derken pandemiden de daha kötü pandemiden çıkış krizi oldu.” şeklinde konuştu.
Pulaş, pandemiden çıkışın daha da sıkıntılı bir dönem olduğunu, pandemi boyunca stoplanan hizmetlerin pandemi sonrasında yaydan çıkan ok gibi hayata geçtiğini ifade etti. Pulaş, “Zararlarını telafi etmek isteyen her türlü sektördeki mal ve hizmetlerin fiyatının maalesef ki fahiş fiyatlarla geri döndüğünü gördük. Dolayısıyla bu da hammaddenin maliyetini arttırdı. Geri dönüş çok daha agresif oldu. Bu aralıkta da Rusya Ukrayna savaşı kötü bir dönemdi. Swift sisteminden çıkartılması deniz aşırı ülkelerde dövizle ödeme yapamaması anlamına geldi Rusya gibi bir ülkenin üzerine ben de İtalya’ya gaza keserim dedi ve İtalya etkilendi oradan da Avrupa Birliğine enerji krizi sıçradı. Almanya gibi bir ülke bir günde yüzde 35 elektrik zammı gördü. Bu yayıla yayıla Amerika’ya gitti. Enflasyonun kronikleşmesinden korkularına geçtiğimiz yıl 375 baz puan faiz artışı yaptı. Bu yıl da yapacaktı ki şu an bankaların batması gündemde belki o kadar agresif durmaz.” ifadelerini kullandı.
İlkay Arıkan, krizlerin kapitalist sistemin kaçınılmaz gerçekleri olduğunu söyledi. Arıkan, “Bu aslında sermayenin el değiştirmesine de neden oluyor. Belki işte kapitalizmin doğasında olan bir şey zaten bir kere zengin olan birisi hep zengin olup gitseydi daha önceki burjuvaziden önceki aristokrasi dönemi gibi klanların ailelerin hüküm sürdüğü bir dönem olacaktı. Bu kapitalist sistem işte daha yeni daha beceriklinin tekrardan sermaye elde ederek faaliyet sürdürmesine neden oluyor. Belki de her şey 2008’de morgage krizi ile başladı her şey. 2008’deki krizde Fed inanılmaz bir parasal genişleme yaptı. Daha sonra kölelerle geri almaya çalıştı. Bunda başarılı da oldu ciddi enflasyonlarla karşılaşmadık. Oysaki andemi döneminde tüm dünyada ekonomiler kapanınca insanlar evlerinde oturunca para vermek gerekiyordu yine Merkez Bankaları çalıştı. Belki bunlar bir şekilde geri alınacaktı ama alınamadı.” diye konuştu.