Demirtaş, Cizre'de yaşanan olaylara değinerek 'Batı'da yaşayan kardeşim inanın ki bu ateş her tarafı yakar. Cizre Bordum'a uzak değil' dedi.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, HDP'nin İdil'deki grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.
Gündeme ilişkin konuşan Demirtaş, Cizre'de yaşanan olaylara da değinerek "Batı'da yaşayan kardeşim Cizre'ye karşı sussak, yollarda olmasak inanın ki bu ateş her tarafı yakar.Zannediyor musunuz ki Bodrum Cizre'ye çok uzak? Uzak değil. Her yer birbirine çok yakın. Cizre yanarken Bodrum'daki mutlu olabilir mi? Cizre yanarken İstanbul'daki, Edirne'deki sessiz kalırsa yarın kardeşlikten nasıl söz edecek?" diye konuştu.
Demirtaş'ın konuşmasından satır başları;
"Hür ve kardeşçe yaşam konusunda ısrarlıyız. Şu esnaflarımızı yakanlara inanın barış nedir diye sorsanız, açıklayamazlar. Çünkü böyle bir dertleri olmadı. Çünkü hiçbir zaman özel TİM'leri tarafından köyleri basılmadı, çünkü hiçbir zaman bir gece evleri basılıp kaybedilmediler. İşkence tezgahlarındaki uygulamaları görmediler, yaşatmadılar. Allah yaşatmasın. Bu halk bunu gördü ve barış diyor. Korktuğu için barış demiyor. Barışın önemini bildiği için barış diyor. Biz de barış arayışı gerçekleştiriyoruz.
Bir acziyetten dolayı değil, korkudan değil, inandığımız barış diyoruz. Barış gelmezse ne kadar felaketin, bölgede yaşayan insanların başına geleceğini bildiğimiz için barış diyoruz. Batı'da yaşayan kardeşim Cizre'ye karşı sussak, yollarda olmasak inanın ki bu ateş her tarafı yakar. Zannediyor musunuz Bodrum Cizre'ye çok uzak. Cizre yanarken Bodrum'daki mutlu olabilir mi? İstanbul'daki sessiz kalırsa kardeşlikten nasıl söz edecek?
Suriye böyle başladı, Irak böyle başladı. Halkının sesine kulak vermeyen kibirli burnu havada yöneticiler yüzünden bu hale geldi. Türkiye bunun kıyısında. 3 gündür Cizre'deki insanlarımız için uğraşmıyoruz, toplumun geleceğini kurtarmaya çalışıyoruz. Biz bunları yapmaya çalışırken hala Ankara'dan tehdit sesleri duyuyoruz.
Tam baldıran zehrinin içileceği güne gelindi bir bakıyorsunuz baldıran zehircileri ortada yok. Hani ne olursa olsun vazgeçilmeyecek dönülmeyecekti? Neredeler şimdi? O günler kolay güzeldi tabi. Çözüm sürecinin mutluluğu heyecanı ülkeni yüzde 95 çözüm sürecinin arkasında barışı desteklerken kürsülerde baldıran zehri içmek kolay. Hadi baldıran zehri içelim siyasetçiler olarak. Bize götürüsü ne olacak, bakmayacağız. Parti olarak kaybeder ama siyaseten kaybederiz. Koltuk kaybederiz ama barışı kazanırız. İnsanların yaşam hakkını güvenceye almış oluruz. Sayın Cumhurbaşkanı ve geçici hükümet bugünlerden ortak bir akılla çıkmak isterse çözüm sürecinde durduğumuz yerdeyiz.
Diyalog, müzakere duruşumuzdan taviz vermedik. Bak baldıran zehri içiyoruz şuanda. Bedenimizi taşın altına koyduk. Siz binlerce polisle önümüzü kesiyorsunuz ama biz bedenimizi taşlara koyuyoruz, barış böyle aranır diyoruz.
Kolay günlerde barış demek, samimiyet açısından yeterli olmuyor. Sizler de samimiyseniz bu kanı bir durduralım. Operasyonlar son terörist kalıncaya kadar devam edecek demek yerine 2 yıl önce verdiğiniz sözleri hatırlayın: bu işin silahla çözülmeyeceğini gördük demiştiniz. Şimdi Çiller'den daha sert bir politikayla silaha sarıldınız.
İnsanların dağa çıkması bizim suçumuz mu? Bizim hatamız mı? Sıkı yönetim ve olağanüstü hal. Cizre'de olan da bu işte. Bizim çocukluğumuzda da böyleydi. Yaşamımızın tamamı olağanüstü hal içinde geçti.
Şimdi samimiyetimle söylüyorum 9 gündür gönderdiğiniz ozel harekatçıların yaptığını 30 gündür PKK Cizre'de yapamamıştır. Şu geceleri çıkıp tankla evleri tarayan, anonslarla millete hakaret eden Özel Harekatçılar. Ben savcı olsam hepsini tutuklar içeri atardım. Gerçekten de PKK'ya yardım etmek istiyorsanız her yerde sokağa çıkma yasağı ilan edin. Çocukları kadınları öldürün, ambulanslara ateş açın..
Siz daha yeni başlamışsınız emekli olmuşlarınıza sorun neler neler yaptılar. Cizre'ye parti tabelalarımızı asamazdık. İzin verilmezdi. Onlar halkı zulümle dize getirdiklerini düşünürken biz imnla inançla inandık. Bugün bunu yapmaya devam edenler zaten peşinen yenilmiş olanlar. Hiç bir şekilde sonuç elde edilemeyecek yanlış güvenlik politikaları.
Yaraları iyileştirmeden, kanamayı durdurmadan ameliyat yapamazsınız. Bizim yine yaralarımız kanıyor. Önce kanı durdurmak zorundayız. Bunların şatlarını konuşmak yerine barış ve müzakerenin koşullarını tartışmak daha doğrudur.
Silahların susması konusunda taraflar birbirine masanın yolunu açabilecek pozitif mesajlar vermeli.
Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek istiyoruz: Eğer sizler yaptığımız çağrılara olumlu yaklaşıp, kapıları aralarsanız halkımız barış sürecine hazır, yaptığımız çağrılara KCK'den olumlu yanıtlar geliyor. Silahların susmasına ve müzakereye hazırız diyor. Artık Ankar silahlar konusunda ısrarcı olmamalı. Bugün Cizre'de sokağa çıkma yasağını kaldırarak küçük küçük adımlarla bu işi barışa götürmemiz lazım.
Ölüm haberi duyduğumuzda insanlığımızdan kaybetmiş oluruz, oylarımızdan değil. Kanı durduramıyorsak varlığımızın bir anlamı yoktur. Biz tabutları izlemek için seçilmedik. Parlamentonun kendini feshetmemiz lazım. Anketler yapıp oylarına bakacaklarına biz ne verdik ki dememiz lazım. Seçimlerden sonra parlamento çalışamadı, hala kapalı.
Hükümete yalanla destek olan medya gruplarının gazetelerini almak, televizyonlarını izlemek israftır. Zorla tiraj arttırmaya çalışıyorlar. Bazen onlara üzülüyorum. Onların görevi şu süreci kolaylaştırmak değil, HDP Cizre'yi karıştırmak için yolda diyorlar. 9 gündür 24 saat sokağa çıkamamış Cizre. Su bulamayan Cizre. Orada huzur varmış biz huzuru bozmaya çıkmışız. Sen gazete olarak bunu yazarsan Batı'da da birileri çıkar HDP binalarını yakar.
Cizre'yle ilgili yaşananlar gün gelecek ortaya çıkacak. Sokağa çıkma yasağını veren Valiler suç işliyorlar. Korkmuyorlar savcı, hakim, mahkeme, hükümet arkamızda diyorlar. Şırnak Vali'sine sesleniyorum: sen bu yetkiyi nereden alıyorsun? Sokağa çıkma yasağı yazmıyor, gerekli tedbirleri alabilirsin yazıyorlar. Sokağa çıkma yasağı için parlamento ya da bakanlar kurulunun karar alması lazım. Bir kentin günlerce dışarı çıkmaması insan hakları ihlalidir. Mahkeme bugün sizin, devlet sizin peki 1 Kasım'dan sonra sizin olmazsa ne olacak? Çünkü hukuken sizden hesap sorulacak. Ne yapacaksınız?