Güvenlik eğitimi seminerleriyle tanınan suç psikolojisi uzmanı Arkın Gelişin’e “Sıradan bir insan cani olabilir mi?” diye sorduk. İşte önemli analizler: Röportaj: Nefes Yapım
Kasım 2012 yılında yayınladığım “Bir Seri Katilin Günlüğü” isimli ilk kitabımın kanca cümlesi bu soruyu cevaplamakta. “Aslında her insanın içinde bir katil gizlenmektedir”
Aslında katil olabilme durumunu basitçe çocuklukta yaşanan travmalara bağlamak mümkün değil. Çok kötü bir çocukluk yaşamış bir insan, günün birinde cinayet işleyebileceği gibi, tam ters tepki yaratıp, yetişkin hayatında polis ve kanun adına çalışan bir avukat olabilmekte.
MASUM İNSAN KATİLE DÖNÜŞEBİLİYOR
Dünyada her gün binlerce cinayet işlenmekte. Her gün “masum” bir insan bir katile dönüşebiliyor. Dolayısıyla her insan belirli tetiklemeler sonucu katil olabiliyor.
İstatistiklere göre genelde cinayetlerin çoğunluğunda katil ve kurban arasında yakın bir ilişki mevcuttur. Yine istatistiklere göre, insanlar en çok kendilerini en güvende hissettikleri yerlerde saldırılara maruz kalıyorlar. Kendi evlerinde, üstelik kendilerine en yakın hissettikleri kişiler tarafından öldürülmekteler. Böylece istatistikler çok enteresan bir gerçeği göstermekte. Dünyanın en tehlikeli yeri, kendi dört duvarınızdır.
İnsanı katil yapan tetiklemeler neticesinde kaynaklardır. Örneğin, bir anlık öfkeyle işlenen cinayetler. Çıkar uğruna işlenen cinayetler. Veya çaresizlik içerisinde işlenen cinayetler. Aslına bakılacak olunursa, planlanmış cinayetler, plansız işlenen cinayetlere nazaran son derece az.
CİNNET GETİRMEKTEN CİNAYET İŞLEMEYE
Örneğin, çok sakin, hoşgörülü, sevecen, hayat dolu bir insanın bile günün birinde cinnet getirmesi veya geçirmesine şaşılmaması gerekmekte. “Yaşam şartlarının ağırlığı ya da ailevi sorunlar” başta olmak üzere yaşanan sıkıntılar önce ruhsal problemlere, ardından depresyona, önlem alınmadığı takdirde ise ruhsal sorunların en doruk noktası olan cinnet geçirmeye kadar varabiliyor.
Aslında nefret sonucu görünen eylemlerin, temelinde aşırı sevgi gizlenmekte.
Cinnet geçirip, sevdiklerini adeta katledenlerin ilk etapta onlardan nefret ediyor olabileceği izlenimi vermekte. Oysa, bu dönemsel nefretten kaynaklansa da, çoğunlukta en önemli neden aşırı sevgidir. 'Bu hayattan hep birlikte kurtulalım. Benden sonra onlar perişan olmasın' düşüncesiyle bu eylemi gerçekleştirirler.
Özellikle, Türk erkeklerinde yaygın olarak görülen, "namus ve şeref" duyguları ağır basmakta. Yani kendini aşırı değerli gören kişilerin gösterdiği savunmacı davranışın da cinnete neden olabilmekte.
ÖFKE HASTALIK DEĞİLDİR AMA HASTALIĞA DAVETİYE ÇIKARIR
Öfkeyi, kendilerinde bir tür hastalık olarak görenler, öfkelerini denetleyemediklerinden ve kendileriyle birlikte başkalarına ve nesnelere de zarar verdiklerinden şikayet ederler.
Öfke, bir hastalık olmasa da, bir takım egzersizlerle kontrol altına alınabilmekte. Bu konuda yardım alarak, eğitimlere katılarak, farkındalık kazanılarak ya da öfke denetimini öğrenerek, birçok insan çevresine ve kendisine zarar vermekten vazgeçmiştir.
(Nefes Yapım)