6 Şubat Pazartesi günü Türkiye adeta ‘Asrın Felaketini’ yaşadı. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler sonrası binlerce vatandaşımız hayatını kaybederken, konutlarda ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Yaşanılan felaket ‘Yıkılan ve
Türkiye’nin büyük bir bölümü bu deprem kuşağında yer alıyor. Afete hazırlıkta ise yapı stoku büyük önem taşıyor. Fakat son olarak 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde eski binaların yanı sıra yeni binaların da yıkılması tepkilere neden oldu. Çünkü kiminin kolunu kesilmişti kimi ise daha yapılırken kusurluydu. Bu kapsamda bölgede bir yandan hukuki süreç de devam ediyor.
“Sorumlular Taksirle Adam Öldürmeye Neden Olma Suçundan Cezalandırılabilir”
Bu yaşadığımız elim hadise ‘’deprem öldürmez, bina öldürür’’ gerçeğini bir kez daha acı şekilde gösterdiğini dile getiren Av. Mehmet Genç,” Sorumluların Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinde yer alan ‘bilinçli taksirle öldürme suçu’ ile ilgili yargılanmaları söz konusudur. Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarında ve bu tür deprem olaylarından sonra sorumlular genellikle ‘bilinçli taksirle öldürmeye neden olma’ suçundan cezalandırıldı. Bu suçun oluşması için birden fazla insanın ölümüne ya da yaralanmasına neden olunmuş ise, kişinin hapis cezası; iki yıldan on beş yıla kadardır. Yine Türk Ceza Kanunu’nun 85. Maddesi uyarınca taksirle öldürme suçunun nitelikli hali olan ‘bilinçli taksirle öldürme’ suçundan sorumlulukları söz konusudur. Bu durumda verilecek olan ceza üç yıldan yirmi yıl altı aya kadar hapis cezası olabilir “ dedi.
“Deliller Mutlaka Toplanmalı”
Gözaltı süresinin normal şartlarda 24 saat olduğunun altını çizen Av. Genç, sözlerine şöyle devam etti: “Burada olağanüstü bir hal söz konusu olduğu için bu süre uzatılabilir. 4-7 gün bandına çekilebilir. '24 saat yeterli midir?' derseniz bölgedeki olağanüstü halden dolayı yeterli olmayabilir. Bu yaşadığımız acı yıkımla ilgili tüm sorumlular yakalanmalıdır. Şüphelilerin bazılarının yurtdışına kaçarken havalimanında yakalandığına şahit oluyoruz. Şüpheliler hakkında gözaltı, adli kontrol, yurtdışına çıkış yasağı işlemleri ve tutuklama kararları çıkartılmalıdır. Enkazların yetkililer tarafından hızlı bir şekilde kaldırılma isteği anlaşılabilir. Ancak enkazlardan deliller, numuneler ve karot örnekleri alınmadan kaldırılmaması ilerleyen süreçteki muhtemel soruşturmalar açısından büyük önem arz ediyor. İlerleyen zamanlarda mağdur olan kişilerin elinde bu deliller yok ise burada ‘şüpheden sanık yararlanır ilkesi’ gereğince sanıkların beraat alma ihtimalleri var.”
“Diğer Sorumlular için Görevi Kötüye Kullanma Suçu Oluşabilir”
İnşaatı yaparken o bölgede deprem olabileceği ihtimalinin düşünülmek zorunda olduğunu vurgulayan Av. Genç, “Sorumlulara suç ve sorumluluk isnat edilmesi açısından nedensellik bağı kurulması gerekiyor. Mevzuata uygun yapılan ve hasar alsa bile ayakta duran binalar bulunuyor. Bu bağlamda burada olay ile sorumlular arasındaki nedensellik bağının bulunduğu tartışılmaz bir gerçektir. İnşaatı denetleyen firma ya da firmalar var. Bu firmalar özel ya da belediye kanadında da olabilir. Kamuoyunda sorumluluk müteahhit üzerinden ilerliyor ancak burada sorumluluk sadece müteahhitte değil. Yani 4-5 ayrı şüpheli başlığından bahsedebiliriz. Göz önünde bulundurulması gereken bir diğer unsur, yıkılan binanın yapıldığı dönemdeki deprem mevzuatıdır. O dönemin mevzuatına göre binanın kolonları, betonları uygun işçilik kullanılmış mı bu da tespit edilmelidir.
Bu noktada idare kanadında bu inşaatlarla alakalı sorumsuz ve ihmalkâr olan kişiler; diğer sorumlulukları ve olası suçlarının cezasının yanı sıra ‘görevi kötüye kullanma suçu’ da oluşabilmektedir. Türk Ceza Kanunu 257. Maddesinde yer alan bu suçun temel cezası TCK 257/1 maddesi gereği 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. TCK 257/2 maddesi gereği ihmali hareketle bu suçun işlenmesi halinde ise 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür” ifadelerini kullandı.