Rejim, ÖSO, IŞİD, PYD demeden tüm ‘komutan’larla arayı iyi tutuyor, hava durumunu takip eder gibi çatışmaların seyrini günlük takip ediyorlar
Suriye’de 4 yıldır süren iç savaşta 250 bin insan öldü, 4 milyon Suriyeli komşu ülkelere sığındı. Ancak milyonlarca Suriyeli, Esad rejiminin, muhaliflerin, IŞİD’in ve PYD’nin kontrolündeki bölgelerle fiili olarak 4’e bölünen ülkede halen yaşam savaşı veriyor. Hangi grubun kontrolündeki bölgede yaşarsa yaşasın neredeyse tüm Suriyeliler undan ilaca, mamadan yakacağa, araç lastiğinden giysiye gündelik ihtiyaçlarını, belki de ‘iç sınırlar’ın hepsinden geçebilen tek topluluk olan tüccarlar ve kamyoncular sayesinde karşılıyor.
Ölümüne bir ticaret onlarınki. Hayatta kalmanın olmazsa olmaz püf noktaları var: Rejim, ÖSO, IŞİD, PYD demeden tüm ‘komutan’larla arayı iyi tutuyor, hava durumunu takip eder gibi çatışmaların seyrini günlük takip ediyorlar. En büyük avantajları dini, milliyeti, ideolojisi ne olursa olsun Suriye’de savaşan tüm tarafların nihayetinde akşam eve ekmek götürme kaygısı taşımaları. İşte Suriye’de cehennemin ortasında gündelik yaşamı bir uçtan diğer uca taşıyan adamların hikâyesi...
Selim, iç savaş koşullarının mağdur ettiği milyonlarca Suriyeliden biri. Ailesi Halep’te yaşıyor. Selim’in ise sabit bir yeri yok, zira savaşla birlikte ekonomisi de çökmüş olan ülkede nakliyecilik yaparak yaşam mücadelesi veriyor. Birçok nakliyeci arkadaşı gibi o da defalarca ölümden dönmüş. Selim’in ve ülkedeki diğer nakliyecilerin hikâyesi, halen Suriye’de kalan insanların hayatlarını sürdürebilmek için gıda, petrol ve diğer ihtiyaçları nasıl temin ettiklerinin, fiilen bölünmüş olan ülkede birbirlerine düşman olan gruplar arasındaki ‘şaşırtıcı’ alışveriş ilişkilerinin hikâyesi aslında. Her şeye rağmen ülkesini terk etmeyen Suriyeliler una, ilaca, yakacağa, Esad rejiminin, muhaliflerin (Özgür Suriye Ordusu-ÖSO), IŞİD’in ve Kürtlerin (PYD) kontrolünde olması fark etmeden her bölgeye girip çıkabilen kamyoncular sayesinde ulaşabiliyor. Selim’i tanımak, bizi Suriye’de onun da bir parçası olduğu ‘ölümüne ticaret’in detaylarına ulaştırıyor. Suriyeli nakliyeciler, ölümü göze alarak Esad rejiminden muhaliflere, IŞİD’den PYD’ye farklı grupların denetimindeki ‘iç sınırlar’ın hepsinden geçebilen tek grup belki de.
HEPSİNİN ORTAK DERDİ EVE EKMEK GÖTÜRMEK
Pek çoğu ‘dikkat çekmek’ korkusuyla yarım yamalak anlatıyor yaşadıklarını. Sadece Selim ve birlikte çalıştığı tüccar M.U., kimliklerinin gizli kalması kaydıyla yazılmak için paylaşıyor ‘ölümüne ticaret’in detaylarını. Bu tehlikeli yolculukta onların en büyük avantajı, rejim güçleri, muhalifler, IŞİD veya PYD, hangi bölgede yaşıyor ve kim olursa olsun herkesin hayatta kalabilmek için ortak noktasının evine ekmek götürmek zorunda olması. M.U. “Ticaret yolları hiçbir yerde tamamen kapanmaz. Sonuçta un, makarna, yağ da taşıyoruz. Bir bölgeye mal gönderdiğimizde orada çatışan grupların aileleri de faydalanıyor” sözleriyle anlatıyor bu durumu.
MALIN İYİSİ KOMUTANLARDAN
Ama elbette birbirlerine düşman grupların kontrolündeki ‘iç sınırlar’ arasında mekik dokumanın başka bazı püf noktaları da var. Mesela Suriye’de aslında ‘hayatı’ taşıyan pek çok nakliyeci, tanıdıkları birilerinin vasıtasıyla yolun güvenli olup olmadığını sürekli kontrol ediyor. Malzemeyi hem temin etmek hem de taşımak için, Suriye’nin her bölgesindeki belli başlı komutanlarla arayı iyi tutmak gerekiyor. “Ellerine geçen ticari maldan bizi haberdar ediyorlar. Onlar para sıkıntılarını giderirken, biz de ticaretimizi yapmış oluyoruz” diyor M.U.
MERCEDES’LE ESKORT
Mercedes’li “güvenlik sorumlusu”, Kilis Öncüpınar sınır kapısının karşısındaki Es-Selame kapısından Kürt bölgesi Afrin’e değerli malları taşıyan tır’lara eskortluk ediyor. Bu Mercedes, tır’ların farklı grupların kontrolündeki bölgelerden geçebilmesinin bileti. Mercedes ‘işareti’ni gören gruplar, tır’larda “el sürülmemesi gereken” değerli mallar olduğunu anlıyor ve geçişe izin veriyor.
100 YIL ÖNCESİNİN KOŞULLARIYLA ALIŞVERİŞ
Suriye’de iç savaş nedeniyle üretim çok yavaşlasa da, özellikle Şam, Halep gibi kilit kentlerde tamamen durmuş değil. Ülkenin çok yerinde elektrik yok. Bu yüzden bazı ihtiyaçlar, jeneratörlerle çalıştırılabilecek küçük atölyeler sayesinde karşılanıyor. Araba yedek parçasından tekstile kadar irili ufaklı çalışan pek çok atölye mevcut. Üretim yapanlar bu malları Türkiye, Irak veya herhangi başka bir ülkeye de satamıyor. Dolayısıyla Suriye içinde ihtiyaç duyulan bölgelere gönderiliyor mallar: İdlib, Haseke, Humus, Rakka gibi... Ülkede telefon şebekeleri de çökmüş olduğu için, tüccarlar ve nakliyeciler hangi bölgede ne üretildiğini yine aralarının iyi olduğu komutanlardan, ama ‘kulaktan kulağa’ öğreniyor. M.U.’ya göre bu “100 yıl öncesinin koşullarıyla ticaret yapmaktan farksız.”
BİR ÜLKE 4 VERGİ SİSTEMİ
Rejim yanlıları, muhalifler, IŞİD ve PYD, kontrol ettikleri bölgelerde kendilerince bir vergi sistemi de kurmuş. Vergi, tüccar ve nakliyeciler için bir nevi hayat sigortası. Örneğin PYD bölgesinde, çay ve şeker taşıyorsan, her kamyon için 200 dolar veriyorsun. Kamyonların geçişi için de ayrıca 100 dolar... Ancak IŞİD bölgesinde sistemin biraz daha farklı olduğunu anlatıyor nakliyeciler: “IŞİD bölgesinden transit geçiş yapacaksan, ufak meblağlar ödüyorsun. Yok, malı onların bölgesinde indireceksen, malın cinsine, değerine ve tüccarın kimliğine göre bir fiyat belirliyorlar. Yani Esad, IŞİD ve PYD yeni düzende belli bir sistem oturtmuş durumda. Ama muhalif Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bölgesinde farklı. Oralarda birçok grup var ve sabit bir vergilendirme yok.”
‘ÇATIŞMALARI HAVA DURUMU GİBİ SÜREKLİ TAKİP EDİYORUZ’
Suriyeli tüccar M.U., nasıl her bölgeye girip çıkabildiklerini anlatırken, aslında ülkenin son halini de resmediyor.
-Suriye’nin neredeyse her karış toprağı savaş alanı. Ülke dörde bölünmüş, herkes birbiriyle çatışıyor. Ama siz her bölgede gezinebiliyor, ‘iç sınırlar’dan girip çıkabiliyorsunuz. Bu nasıl oluyor?
Kamyoncular güvenli yolları iyi bilir. Nerede çatışma olduğunu ya da çatışmaların nerede durduğunu hava durumu gibi sürekli takip ederiz. Koalisyon uçakları da, hava operasyonları yaparken PYD ile irtibatlı olarak belli koordinatlara belli zamanlarda saldırı düzenliyor. Esad rejimi de saldıracağı yerleri önceden kendi birliklerine iletiyor. Ticaret yapanların, tüm bu ekiplerle iletişimi var. Ona göre güzergâh belirliyorlar. Bir de ister Esad’ın, ister PYD’nin, ister IŞİD’in bölgesi olsun, tüccarlara pek karışılmaz. Ticaretin devam etmesini isterler. Sonuçta bu herkesin işine yarıyor. Birbirleriyle çatışan gruplar, bazen ticari araçların rahatça geçebilmeleri için belli süreliğine, mesela günde 4 saatliğine çatışmaları durdurur. Son olarak Haseke ile Rakka arasında El-Rai denilen bölgede PYD ve IŞİD, ticaret dönsün diye belli saatlerde çatışmaları durduruyordu.
-Çatışırken, ticaret için birden ateşkes mi yapıyorlar?
Evet. Çok şiddetli çatışmalar oluyor. Geçerken her tarafta cesetlere rastlıyorsunuz. Sonra bizi görüyorlar, ‘‘Bu adamlar geçsin, devam ederiz” diyorlar. Çocuk oyuncağı gibi. Araçlar geçtikten sonra birbirlerini öldürmeye devam ediyorlar.
-Kamyoncular nasıl bir güzergâh izliyor?
Genelde bizim kullandığımız yol İdlib’den Haseke’ye kadar 400 km. Gece yolculuğu tercih ediliyor. Nedeni bazı yollarda keskin nişancıların olması. Şoförler araçların ışıklarını nerede kapatacaklarını iyi biliyor. Araç keskin nişancıların hedefi olursa, Bedeviler tarafından soyulma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Yani tek tehlike, savaşan gruplar değil.
-Nakliye yaparken hayatını kaybeden şoförler var mı?
Var. PKK ile IŞİD bölgesi en tehlikeli alanlar. Burada kontrol noktalarında en önde duran askerler de genelde çok anlayışsızdır. Ama sonuçta ticaret bu. Herkes bu riski göze alarak yola çıkıyor. Bir de mesela bizim şoförlerin çoğu ÖSO’dan ve aranan kişiler. Gözü kara çocuklar. Özellikle Esad’ın bölgesine giderken helalleşmeden yola çıkmazlar.
-Ya para... Tüm bu ticarette ödemeler nasıl yapılıyor?
Kamyoncuya veya şoföre para teslim edilmiyor. Her bölgede dövizciler var. Bunlar günde 5 milyon dolara kadar para transferi yapabiliyor. Bazıları petrol tankerlerinin arkasında gizli zulalar yaptırıyor, bazıları kendi özel arabalarının altına zulalıyor parayı.
-Bir tür havale gibi yani...
Havaleden daha iyi, hiçbir banka sana bu kadar parayı o kadar kısa sürede veremez. Ama yüzde 1-2 oranında komisyon alıyorlar tabi.