“Gazetecinin görevi iyi anlatmak için iyi anlamaktır” derler ama son günlerde Suriye’de yaşananlar ne anlaşılabilecek ne de anlatılabilecek durumda... Bugün itibariyle ABD Başkanı Donald Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” açıklamasının üzerinden bir a
Cengiz Aytmatov, “Gün olur asra bedel” demişti, şimdi o hesap Suriye’de de son yılların en yoğun bir ayı yaşandı.
GÜNCELLENEN HESAPLAR: İSRAİL’İN VARLIĞI
Suriye’de sahadaki gelişmeler, uzun süren savaşın sonunda büyük ölçüde yavaşlamış durumda: Suriye haritasından son durumu hatırlayacak olursak; İdlib, Afrin ile Azez-Cerablus hattında muhalifler ve TSK bulunuyor. Ülkenin kuzey doğusu Amerika ve PYD işgalinde, bunun dışında kalan bölgeler ise uzunca bir süreden beri Şam rejiminin kontrolünde...
Sahadaki statik durumun aksine hesaplar ve oyunlar ise sürekli güncelleniyor. Bir ay öncesine kadar Ankara; Münbiç ve Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu yüksek sesle dillendirirken, 19 Aralık’ta ABD Başkanı Donald Trump’ın tüm dünyayı şaşırtan Suriye’den çekilme açıklaması geldi. Hemen ardından, Türkiye ‘bir süreliğine’ beklemeye geçti. Ancak ne olduysa bu sırada oldu. Başkan Trump’ın çekilme kararına yönelik ABD’deki Pentagon muhalefeti bir tarafa, Trump da bu süreçte kendisiyle çelişen açıklamalar yaptı. Bir süre sonra ise İsrail, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’ın istihbarat şeflerinin Suriye’nin kuzeyi için Türkiye’yi hedef alan gizli bir toplantı yaptığı haberleri geldi. Hemen ardından Mısır rejiminin üst düzey subaylarının PYD ile Esed rejimi arasında müzakerelerde aracılık yaptıkları ortaya çıktı.
İSRAİL İLK KEZ İTİRAF ETTİ
Tam bu sırada Suriye'deki askeri varlığını resmen ilân ettiği 27 Kasım 2015'ten bu yana hiçbir saldırıyla karşılaşmayan ABD, ilk kez ve hem de iki defa olmak suretiyle hedef alındı. ABD askerlerinin ölmesiyle sonuçlanan saldırıları, ABD’nin Suriye’de bulunmaya gerekçe gösterdiği DAEŞ üstlendi.
Suriye’nin kuzeyinde bunlar olurken, İsrail ise Suriye’de rejim ve İran hedeflerini vurdu. İsrail, Suriye’yi geride kalan yıllar içinde 200’den fazla kez hedef aldı, ancak özellikle Süveyda’da rejim ve İran’ı hedef alan son saldırılar diğerlerinden oldukça farklıydı. Birincisi; İsrail, ilk kez bu kadar çok hedefi tek bir operasyonda vurdu. İkincisi ise İsrail, bu saldırıları yaptığını ilk kez açıkça deklare etti.
Öte yandan şunu da ifade etmek gerekiyor: DAEŞ’in dünya istihbarat örgütlerinin, ki özellikle ABD, Avrupa ve Arap ülkelerinin kullanımında olduğu defalarca yazılıp çizildi. Ortada DAEŞ’in harekete geçirildiği bir vaka olarak karşımızda... Trump’ın “DAEŞ’i bitirdik” açıklamasının ertesinde ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi Brett McGurk, ABD’nin tüm ulusal güvenlik kurumlarının çekilme planının karşısında olduğunu söylüyor. Yani ihtimal ki, DAEŞ saldırısı bizzat Trump’ın planı da olabilir, Trump’ı bundan vazgeçirmeye çalışan “ABD’nin tüm ulusal güvenlik birimleri’nin de... Ya da belki de örgüt; kendisi de DAEŞ’e ‘Sina Vilayeti’ adıyla evsahipliği yapan Mısır’ın subaylarınca harekete geçirilmiştir... Ya da varlığını/yokluğunu hep ıskaladığımız İsrail...
HEM KUZEYDEN, HEM GÜNEYDEN!..
Sahada son günlerde yaşananların genel özeti bu şekilde... Astana süreci sonrası çözüm için Türkiye’nin daha fazla inisiyatif aldığı bir süreçte bütün planlar Türkiye’yi durdurmak için yapılıyor. Suriye, hem kuzeyden hem de güneyden farklı aktörlerce sıkıştırılıyor...
Kuzeyde Türkiye’nin operasyonu öncesi saha ısınıyor, ısıtılıyor. Güneydeki ısınmanın arkasında ise İsrail’in olduğu açık. Güneyde yaşananlar daha açık, aleni... Kuzeyde yaşananlar ise sis bulutunun altında alabildiğine muamma... Akla takılan soru; İsrail, Suriye’nin kuzeyinde yaşananların neresinde?