Eski Başbakan Tansu Çiller 28 Şubat dönemi ile ilgili müşteki olarak ifade vereceği duruşmaya mazeret dilekçesi sunarak katılamadı.
28 Şubat'ta yaşadıklarını anlatması için müşteki olarak İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Talimat Duruşması'na çağrılan Tansu Çiller, avukatı aracılığı ile yurt dışında olduğu mazeretini bildirdi ve duruşmaya katılmadı.
Duruşmaya katılması beklenen ve ismi okunan Çiller'in dilekçesi mahkemeye sunuldu.
Tarihi açıklamalar yapması beklenen eski Başbakan Çiller, daha önce 28 Şubat dönemi ile ilgili yazılı ifade de bulunmuştu.
"Erbakan, belgeleri dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e götürmüş ve Cumhurbaşkanı da o belgeleri üst rütbeli subaylar ile paylaşması üzerine sivil toplum kuruluşlarında ve basın yayın organlarında dönemin içişleri bakanı, eşim, çocuklarım ve benim aleyhimde asılsız olarak karalama kampanyası başladı.
Erbakan ile görüştüm ve Milli Güvenlik Kurulu kararlarının tavsiye niteliğinde olduğunu, 28 Şubat 1997 tarihinde alınan kararların imzalanmasının nedeninin de esasen bu kararların tavsiye niteliğinde olmasından kaynaklandığını, bu kararların Bakanlar Kurulu’nda ve Meclis’te görüşülerek şayet uygun bulunacak olanların uygulamaya konulabileceğini(Bu kararlar, hükümetimiz tarafından uygulamaya konulmamıştır) ancak, asıl tercihimin ve doğru olanının, bu kararlar görüşülmeksizin ‘ Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını emekliye sevk etmemiz gerektiğini söyledim.
O zaman biz de erken seçime gideriz dedim. Sayın Erbakan bu teklifi ‘bizi seçime sokmazlar, partilerimiz hakkında kapatma davası açarlar(nitekim Refah Partisi hakkında açıldı) ve toplumdaki gerilim artar’ diye kabul etmedi.
Sayın Cumhurbaşkanı, maalesef kurulacak yeni hükümete güvenoyu vereceğini imzası ile teşvik eden 282 milletvekiline rağmen hükümeti kurma görevini, milli iradenin yansıttığı çoğunluğa değil de o aşamada azınlık olan muhalefetin temsilcisine verdi.
Otellerde milletvekili ikna odaları kurulmuş, milletvekilleri şantaj, korku, ikbal ve menfaat vaatleri ile Doğru Yol Partisi’nden koparılmış ve milletin meclise yolladığı çoğunluk, azınlık haline, meclisteki azınlığın da çoğunluk haline gelmesi ile güven oyu alacak sayıya ulaşılmasına kadar beklenip, ne karşılığında olduğu belli olmayan transferler sonucu kurulan bu hükümetin gerçek milli iradeyi temsil ettiğini söylemek mümkün değildir.
Batı Çalışma Grubu ile ilgili belgeleri ilk kez biz ortaya çıkardık. Hukuksuz olan bu yapıyı milletimize bize duyurduk. Toplanan belgelere göre Batı Çalışma Grubunun öncelikli hedefinin, DYP liderinin örtülü olarak yıpratılarak siyaseten bitirilmesi yolu ile DYP’nin çökertilmesi ve hükümetin düşürülmesi olduğu açıkça anlaşılmıştır.
Bu duruma son vermek, Türkiye ’nin önünü açmak, askeri vesayetten kurtarmak ve demokrasinin yerleşmesi için başbakanlıktan dahi vazgeçtim.
Sadece askeri vesayetin kaldırılması ile değil, iktidar olmak için her şeyi mubah gören siyasetçiler ve istediklerini almak için her türlü iftirayı atan demokrasi düşmanları ile mücadele ettim. Esasen bugün iktidarda olanlar da ancak devletin başının desteğini aldıktan sonra bu hesabı sorabilir hale gelmiştir."