'Tarihi yarımada'da inşaat furyası başladı. Hemen her yerde ya hafriyat ya da etrafı tahta paravanlarla kapalı inşaatlara rastlıyorsunuz.
‘Tarihi yarıma’da yaklaşık 1 aydır takip ettiğimiz çalışmalarda içler acısı tarihi eser tahribatlarına rastladık. Fatih Belediyesi, yapılan hafriyatlardan Arkeoloji Müzesi’ni sorumlu tutuyor. Koruma Kurulu kararı gereğince hafriyat çalışmalarında müze arkeologlarının hafriyatların başında bulunup kurtarma kazıları yapması şart. Müze denetiminde yapılan kazılarda bile iş makinesinin yer alması akıl almaz görüntülere neden oluyor. Laleli Mesihpaşa Caddesi numara 16 daki hafriyat çalışmalarında müze uzmanı B. T. görevli. Ancak iş makinesinin paramparça ettiği eserler ortada. Sütun başı, kaidesi ve bir mimari blok iş makinesinin hışmına uğramış. İş makinesi ile kazı yapan arkeologlara kendi içlerinde ‘makineci’ ismi verilmiş.
Seçim sırasında ve sonrasında ‘tarihi yarımada’da başlayan inşaatları mercek altına aldık. Bir yandan inşaatları takip ederken diğer yandan da olan biteni araştırmaya başladık. Kentsel, arkeolojik ve tarihsel sit kapsamında olan yarımada da inşaat izinleri doğal olarak Koruma Kurulu iznine tabi. Yarımada bütününde yapılacak her proje kurulun önüne geliyor. Kurul projeleri değerlendirdikten sonra müze denetiminde yapılacak kazı sondaj çalışmalarından sonra inşai faaliyetlere izin veriyor. Bu izin alındıktan sonra da Fatih Belediyesi inşaat ruhsatı düzenliyor.
Şüpheli tahta paravanlar!
Diğer yandan yapı tadilat ruhsatı ile de mevcut tescilli binaların restorasyonları yapılıyor. Tescilli yapıların etrafı tahta paravanlarla kapatılıyor ve içinde ne olup bittiğini anlamıyoruz. Çoğunda verilen izinleri gösteren uyarıcı levha bile yok. Hatırlanacağı gibi daha önce Sultanahmet’te tahta paravanlarla kapalı bir inşaai faaliyette Bizans saray kalıntılarına rastlanmış, yapı duvar kalıntıları iş makineleri ile tahrip edilmişti. Radikal 05.02.1012 tarihinde manşetten ‘Bizans sarayında kepçeyle yıkım’ başlığı ile tahta paravanların arkasında yaşananları duyurmuştu. Ardından da otel inşaatı kurul kararıyla yıkılmıştı.
Hep aynı isimler...
‘Tarihi yarımada’da gördüğümüz ve tespit ettiğimiz onlarca inşaat var. Malesef bunların pek çoğunda iş makineleri çalışıyor. Oysa Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazı Sondaj ve Kurtarma Kazıları Yönetmeliği’nde bu tür kazıların bilimsel metotlarla yapılması gerektiği açıkça vurgulanıyor. Bilimsel yöntemde ise sit alanlarındaki sondaj ve kurtarma kazılarında iş makinesi asla kullanılamaz. Üstündeki harabenin yıkım işlemleri ile moloz kaldırırken iş makinesi kullanılabilir. Ancak yeri gelmişken belirtmek de fayda var: Bu konuda hassas davranan ve bilimsel metotlara uyan arkeoloji müzesinin yine çok sayıda sondaj kazılarına da rastladık. İş makinesi sokulan kazılarda da genelde malesef hep aynı isimlere rastlıyoruz. Arkeoloji Müzesi uzmanlarından B. T., S. K., N.A. ve H. A, yarımada içindeki kazılarda bu hassasiyete uymadıkları bizim tespitimiz. Bu isimlerin kimler olduğu da tüm arkeoloji camiasının malumu...
Arkeoloj Müzesi yetkilileri yaşanan sorunun temel sebebi olarak, arkeolog sayısının yetersizliğinden ve çok sayıda kentiçi sondaj ve kurtarma kazısı bulunduğundan dem vuruyor. ‘Tarihi yarımada’da 100’e yakın kazı çalışması olduğunu, bunların her birinin başına arkeolog dikmenin mümkün olmadığını belirten yetkililer, uzman inşaat alanından ayrıldıktan sonra inşaat sahibinin iş makinesini devreye soktuğundan şikâyet ediyor. Çok sayıda bu tür durum tespit ettiklerini ve Koruma Kurulu’na suç duyuruları yapıldığını kaydediyorlar. Ancak aylardır yaptığımız takiplerde hep aynı isimlerle karşılaşmamız konusunda cevap verilemiyor.
Şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu isimlerin son 2 yıldır yürüttükleri ve sorumlu oldukları kazılarda ne kadar kültür varlığı tespiti yapıldığını araştırması gerekiyor. Yapılacak bir soruşturma da bu isimlerin bugüne kadar sorumlu oldukları alanda kaç inşaata “2863 Sayılı Yasa kapsamında kültür varlığına rastlanmamıştır” raporu verdikleri de ortaya çıkacaktır. Arkeoloji Müze Müdürü Zeynep Kızıltan’ın bugüne kadarki uygulamalarından arkeolojiye olan duyarlılığına yakından şahidiz. Hassasiyetlerini de bilerek kendisini telefonla aradık. Bakanlıktan izin alınmadan konuşamayacağını belirten Kızıltan, uzman yetersizliğinden yakındı.
İnşaat hafriyatı olan yerde yan binaların temellerini sağlama almak için önce kuyu temel çalışması yapılıyor. Bu çalışma sırasında parselin çevresine yanyana 3 m. x 1.5 çapında kuyu yapılarak beton dökülüyor. Müzenin görevlendirdiği uzman arkeolog çalışmanın başında durmadığı için çıkan kültür varlıkları yok ediliyor. Sirkeci Safveti Sokak’ta bizim tespit ettiğimiz durum da aynı. Kuyu temel yapılırken kocaman bir tarihi duvar yok edildi. Diğer başka bir yöntem ise karot sondaj dedikleri jeologlarla yapılan yöntem. 10 cm çapındaki bir burgu aleti ile arazide sondaj çalışması yapılıyor. Çıkan toprak analiz edilerek orada kültür tabakasına rastlanmadığı yönünde raporlar veriliyor. Koruma Kurulu da özel sektör tarafından yapılan bu yöntemi ve raporu ciddiye alarak inşaat yapılmasına izin veriyor. Oysa o topraktan kültür varlığı olmasını anlamak mümkün değil. Çünkü burgu makinesi zaten delip geçtiği için, kültür tabakasından geriye sadece un ufak olmuş toprak, taş parçacıkları kalıyor. Jeoradar yöntemi de maalesef Koruma Kurulu tarafından geçerli sayılan yöntemlerden biri olmaya başladı. Yere verilen elektro manyetik dalgalar sayesinde yerin altında kültür tabakası olup olmadığı öğreniliyor. Lakin bu yöntem özel sektör tarafından yapıldığı vepara kazanıldığı için verilen raporlar genelde işi verenin lehine olacak şekilde çıkıyor. Ancak kurul bu yöntemi desiyasi nüfuzu olanlar için geçerli sayıyor.
Müze denetimli kazılar için mutlaka yeni arkeolog istihdamı sağlanmalı. Çok sayıda işsiz arkeolog olduğu düşünülürse bu yöntem faydalı da olur. Kazı sondaj ve kurtarma kazıları için İstanbul ’da Arkeoloji Müzesi’nin kontrolünde sadece bu işi yapan arkeologlardan oluşan 50 kişilik bir ekip kurulmalı. Ancak bu ekip asla belediye uhdesinde olmamalı. ‘Tarihi yarımada’nın derhal arkeolojik sit haritası yapılmalı. Daha önceki kurtarma kazılarından elde edilen buluntular bu haritada işlenmeli ve komşu parselde yapılacak bir hafriyat çalışmasında bu haritadan faydalanılarak ona göre önlemler alınmalı. İnşaatlardaki denetimler az sayıdaki arkeologlara bırakılmadan belediye zabıtaları da yarımada içindeki inşaatları denetleyerek iş makinelerinin sit alanlarında çalışmalarına göz yummamalı.