Gangsterlerin arasında, kan ve para dolu erkek dünyasında, Corky ile Violetin tutkulu ilişkisini anlatan Bound, Wachowski Kardeşlerin Matrixten önceki başyapıtı...
Wachowski Kardeşler bizleri ‘Matrix’ ile sersemletmeden 3 yıl önce ‘Bound’ (Tuhaf İlişkiler) adındaki filmleriyle ‘film noir’ (kara film) türünün en nadide parçalarından birine imza atmışlardı zaten.
‘Bound’ birçok şeyi ters yüz etmesine rağmen her karesiyle saf bir kara film; femme fatale, suç, cinayet, entrika, cesetler, para, diken üstünde bir hikaye… Açılışından son ana kadar süren gerilim ya karakterler arasında ya da paranın etrafında cereyan ediyor. Hikaye, tür için tanıdık bir hikaye. Ancak, Wachowski Kardeşler bu tanıdık hikayeyi anlatırken değişiklik yapmayı da ihmal etmiyor. Bu defa, erkek dünyasında erkekler yan karakter! Filmde femme fatale olduğunu söylemiştik ama rollerin değiştiğini de eklemeliyiz. Öykü heteroseksüel değil lezbiyen bir aşk etrafında döndüğünden doğal olarak Corky ve Violet’in ilişkisi filmdeki tüm ilişkilerin de doğasını bozuyor! Takım elbiseli adamların yanındaki şuh kadın yerine kirli işler arasından sıyrılarak yeni bir sayfa açmaya çalışan iki kadın var...
Violet ve Corky arasındaki çekimi daha filmin ilk sahnesinde hissederiz. İlk kez asansörde karşılaşan ve bakışmaktan kendilerini alıkoyamayan iki kadının birbirine olan tutkusu ‘erkek hikaye’nin bambaşka hal almasını sağlayan baş unsur aynı zamanda. Hikayede alışıldık erkek karakter yerine lezbiyen bir karakter var ama daha da önemlisi bu karakter erkekleşen bir karakter değil. O yüzden iki kadından birinin baskın, kurtarıcı olduğu bir hikaye anlatmaz ‘Bound’, ‘birlikte’ hareket eden, türün kalıplarını darmadağın eden iki kadın vardır hikayeyi sürükleyen. Seksi, ateşli, ihtiraslı kadın değil sadece; kaderini kendisi çizen, kararı kendisi veren kadın(lar).