Şuayip Dağıstanlı’nın özgeçmiş senfonisi. Melodisini dinleyen insanın kendini var edişi. Aslında insan yaşamının bir yansıması. Deneyimlerin yansıması, yani dünyanın yansıması…
Aslında onu tanımak gerekli. Bütün samimiyetimle söylüyorum ki uzun yıllardır onun gibi birini tanımadım. Onun yanında nasıl bu kadar huzurlu olunuyor inanın bilmiyorum. Bildiğim herkesin aynı fikirde olduğu. Onun bilgeliği mi bizi ona bağlıyor, yüreğinin içinden sevgi dağıtması mı, insan ayrımı yapmadan herkesi kucaklaması mı?
Bilmiyorum.
Bildiğim onun adam gibi adam olduğu.
Bildiğim onun benim toprağımdan olduğu.
Bildiğim yıllar önce Dağıstan’dan kaçar geldiğinde kendi devrimini yaptığı.
Yine kitabı ve yine arka sayfasındaki yazıda diyor ki;
“Adım adım ilerledi. Bir şehirden bir köye, bir köyden metropole, sonra Avrupa’ya en son kendi tapınağına, gönül mabedine ulaştı.”
Anne tarafından Şeyh Şamil’in soyundan gelmemiz mi benim onu bu kadar sevmemi sağlıyor bilmiyorum. Bildiğim onun çok iyi bir doktor da olduğu ve kitap yazdığı.
O çok şey yazmış.
Yine kitabında onun için demişler ki;
“Korku cebinde, umut yanı başındaydı. Durmaksızın düştü kalktı ve kendini keşfettikten sonra şifalı ellerine insanlara uzattı... Dünyadan aldığını dünyaya verdi.”
İşte mesele de burada.
Onun şifalı elleri var.
Farklı biri. Bir kaza geçirdi, belden aşağı felç oldu. İşte tam o sırada buldu. Neyimi beyin gücü ile tedavi olunmayı.
Ve felçten kurtuldu.
Onun bu başarısı Rusya’daki bilim adamlarının ve doktorların dikkatini çekmiş.
Moskova’da ve Kiev’de Alternatif Tıp üzerine eğitim almış.
1991 yılında Kuzey Kafkasya’da ilk ezoterik bilim merkezini kurmuş.
1996’da Moskova’da birleşmiş Milletler ve UNESCO tarafından kurulan komisyonca verilen “ALTERNATİF TIP İLİMLERİ DOKTORU’ unvanını kazanmış.
Sonra uzun maceralı hayat yolculuğu Türkiye’de ve çeşitli ülkelerde sürmüş.
Bu günlerde yeni bir kitaba imza attı. Ve dedi ki:
Onunla konuştuğumda her zaman ki gibi yumuşacık, sesindeki şefkat yüklü tınlarıyla anlattı.
“Yazmalıyım dedim. Herkes bana ulaşamaz ki.”
Doğru ulaşamazlar ama kitabını alabilirler, öylece de ona ulaşabilirler.”
Sihirli miydi kitabı anlamadım. Ne zaman başladım ne zaman bitirdim bilemedim.
Anladığım ise bilgilerime ne çok önemlerin katıldığıydı.
Dr. Şuayip Dağıstanlı itabı bitirdiğinde demiş ki;
“Bu gün affedilmiş ve affetmiş bir insan olmanın huzuru içindeyim. Dünden bu güne yaşadığım her şeyin hayatıma kattığı değerlerin farkındayım. Korkusuz yaşamının hafifliğini yaşıyorum. Hayatta kaybedilecek hiçbir şeyin olmadığını öğrendiğimden beri korkularımdan arınmış olmanın keyfini çıkarıyorum.”
Kıymetli dostum, değerli arkadaşım Dr. Şuayip Dağıstanlı;
“İnsan önce kendi içindeki titreşimi, melodiyi fark etmeli ki, kendi içindeki orkestranın şefi olsun” diyor.
Dikkatle okuyunca üzerinde düşününce bu sözcüklerin bile bizlere ne büyük katkısı var.
Dr. Şuayip Dağıstanlı;
“Kendisi ile barışık insan açgözlülük yapmaz…
Kendisi ile barışık insan dünyayı kirletmez…
Kendisi ile barışık olan savaşmaz…
Kendisi ile barışık olan insan öldürmez…
Unutmayın; Dünya hepimiz için bir emanet; aynı bedenlerimiz gibi…”
Nazan Şara Şatana